Türk Edebiyatı

Genç Kalemler Akımı, Yeni Lisan Hareketi, Yazarları, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Genç Kalemler. II. Meşrutiyet’ten sonra Selanik’te yayımlanan ve dilde sadeleşme akımının öncülüğünü yapan dil ve edebiyat dergisi.

Genç Kalemler’in ilk şekli. Haziran 1909’da Manastır’da Hüsn ve Şiir adıy­la on beş günde bir yayımlanan edebî dergidir. Dördüncü sayıdan sonra Selânik’e taşman dergi, 23 Temmuz 1909′-dan itibaren burada Selanik Hukuk Mek­tebi talebeleri H. Hüsnü ile İsmail Sub-hi tarafından çıkarılmıştır. İttihat ve Terakkî Fırkası merkez üyelerinden Dok­tor Nâzım’ın yeğenleri olan bu gençlere o sıralarda Ömer Seyfeddin, Ali Canip (Yöntem). Âkil Koyuncu ve Aka Gündüz yazıları ile destek vermekteydiler.

Hüsn ve Şiir’in dili eskiye nazaran sa­de olmakla beraber mecmuanın şuurlu bir dil politikasının olduğunu söylemek mümkün değildir. Siyasî konulara pek yer vermeyen Hüsn ve Şiir mecmuası­nın adı fazla romantik bulununca Âkil Koyuncu’nun teklifiyle bir süre sonra Genç Kalemler olarak değiştirilmiştir.

Hüsn ve Şiir’m bu adı taşıyan 8. ve son sayısı 16 Eylül 1326(29 Eylül 1910) tarihinde çıkmıştır. Genç Kalemler’in I. cildinin ilk sayısı, Hüsn ve Şİir’in deva­mı olduğunu göstermek üzere 1 -9 şek­linde numaralanmıştır. Nitekim I. cildi oluşturan diğer sayılara da 2-10, 3-11… şeklinde numara verilmiştir. I. ciltte yer alan altı sayı tarihsiz olarak yayımlandı­ğından Genç Kalemlerin ilk sayısının tarihi tesbit edilememektedir. Hüsn ve Şiir’in son sayısı 29 Eylül 1910’da neş-redildiğine göre Genç Kalemler’in ilk sayısının 1910 yılının Eylülünü takip eden aylarda çıktığını söylemek mümkündür. On beş günde bir yayımlanan derginin

II. cildinin ilk sayısının 11 Nisan 1911 ta­rihinde çıkmış olmasından   hareketle Hüsn ve Şiir’den sonra 1911 yılı başla­rına kadar yayına ara verildiği de düşü­nülebilir. Bunların dışında üçüncü bir ih­timal derginin düzenli bir yayın periyodu­na uyulmadan yayımlanmasıdır. Kaynak­larda çoğunlukla Genç Kalemler’in 11 Nisan 191 l’de çıkmaya başladığı belirtil­mektedir. Halbuki söz konusu tarih der­ginin değil “yeni lisan” hareketinin baş­latıldığı II. cildin 1. sayısının tarihidir.

Genç Kalemler, II. Meşrutiyet sonra­sında sistemli bir şekilde ortaya çıkan Türkçülük ideolojisinin yayın organıdır.

İttihat ve TerakkTnin merkez-i umûmî kâtibi olan Nesîmî Sârim aynı zamanda Genç Kalemlerin başyazarı olup mec­mua partiden maddî ve manevî destek görmekteyse de parti derginin yayın il­kesine müdahale etmeme taahhüdün­de bulunmuştur.

Otuz üç sayı yayımlanan Genç Kalem­ler mecmuasının sürekli yazı kadrosun­da şu İsimler görülmektedir: Ömer Sey­feddin. Ali Canip. Ziya Gökalp. Kâzım Nami (Duru). M. Nermi. Râsim Haşmet Aka Gündüz, Nesîmî Sârim. H. Hüsnü, Muvaffak Galib, Akil Koyuncu, Subhi Edhem. Bunların dışında dergide yazı veya şiiri yayımlanmış daha birçok isim var­dır. Ayrıca Ömer Seyfeddin kendi adı dı­şında “Perviz”, Ali Canip “Yekta Bahir”, Ziya Gökalp “Demirtaş, Kaya Alp, Tevfık Sedat”, Kâzım Nâmi “Rumeli Sermuhar­riri”, Râsim Haşmet “(Ayın) Asfer”, Aka Gündüz “Enis Avni” takma adlarıyla man­zum veya mensur eserlerini dergide ya­yımlamışlardır.

Genç Kalemîer’e gelinceye kadar Türk dilinin sadeleştirilmesi yönünde bazı te­şebbüsler olmuşsa da bunların çoğu söz­de kalmıştır. Genç Kalemler’in II. cil­diyle başlatılan yeni lisan hareketi Türkçe’nin sadeleştirilmesine yönelik sistem­li ilk harekettir. Hareketin adı “yeni li­san” olmakla beraber bütün gayretler sadece dil üzerinde yoğunlaşma maktay­dı. Millî bir edebiyat oluşturmak için mil­lî bir dil politikası geliştirilmesi düşün­cesiyle yola çıkan yazarlar dilin edebi­yattan, edebiyatın da dilden ayrı düşü­nülemeyeceğinin bilincindeydiler. Dergi­de “Yeni Usan” adıyla ilk makaleyi imza yerine bir soru işaretiyle yazan Ömer Seyfeddin bu yazıdan bir yıl kadar önce Ali Canip’e gönderdiği bir mektupta, “Geliniz Canip Bey edebiyatta, lisanda bir İhtilâl vücuda getirelim” diye çağrı­da bulunur. Bu ilk ma­kalede ise Türk dili ve edebiyatının mev­cut durumunu tesbit ettikten sonra yan­lışlıklan dile getirir. Dil ve edebiyat ko­nusunda önceleri (divan edebiyatı devre­sinde) Arap ve Fars’ın, Tanzimat edebiya­tı ile beraber ise Batı’nın taklit edilmiş olmasını talihsizlik olarak niteleyen ya­zar, söz konusu yönelişleri “Şark’a doğru İran’a, Garb’a doğru Fransa’ya” şeklinde özetler. Yazıda sadece problem ortaya konmakla kalmaz, çare de gösterilir.

Yeni lisan hareketi, Arapça ve Farsça kelimelerin dilden tamamen atılması yönündeki bir tasfiyeciliği reddettiği gibi yeni kelimeler arayışı ile Orta Asya Türklüğü’ne dönmeyi de prensip olarak be­nimsemez. Yabancı dillerden kelime alın­masına değil bu dillerden alınan keli­melerin Türkçe’nin telaffuzuna uydurul­madan kullanılmasına karşı çıkar. Dergi­nin kapanışına kadar toplam yirmi dört sayı yayımlanan “Yeni Lisan” başlıklı ma­kalelerde mesele enine boyuna tartışıl­mış ve her geçen gün konuyla ilgili ge­lişmeler okuyucuya aktarılmıştır. Bu ya­zılar çoğunlukla derginin yazı kadrosun­dan birileri tarafından kaleme alındığı halde makalelerin altına imza yerine Genç Kalemler Tahrir Heyeti ibaresi konulmuştur. Yazılardan bazıları, dergi­nin yeni lisanla ilgili olarak hazırladığı “Yeni Lisan ve Bir İstimzaç” başlıklı an­kete dönemin yazar, şair ve ilim adam­larından gelen cevapları ihtiva etmek­tedir.

Yeni lisan hareketine karşı yapılan ten­kitlere, “Gençlik Kavgası” başlığını taşı­yan müstakil yazılarla cevap veren Genç Kalemler yazı kadrosu bu vesileyle son derece seviyeli tartışma örnekleri sergilemistir. Yeni lisana en sert tepkiler, o sıralarda Fecr-i Ati topluluğuna men­sup olan Köprülüzâde Mehmed Fuad ile Yakup Kadrİ’den (Karaosmanoğlu) gelmiş­tir. Zamanla yeni lisan çizgisine gelen bu iki yazar başlangıçta bu hareketi as­la ciddiye almamış, hatta yazdıkları ya­zılarla alay etmişlerdir.

Yeni lisancılar, edebiyatla ilgili teorik meseleleri “Sanat ve Edebiyat” başlıklı yazılarla sunmayı tercih etmişlerdir. Der­gi bir yandan yeni lisanı tanıtmaya ve benimsetmeye çalışırken öte yandan es­ki dille yeni dilin farkını belirtmek için mukayeseli metinler yayımlamıştır. Ay­nı sayfalarda karşılıklı sütunlarda “Dün­küler” ve “Bugünküler” başlıkları altın­da özellikle Servet-i Fünûn ve Fecr-i Atî şairleriyle yeni lisanla yazan şairlerin şiirleri karşılaştırılmıştır.

Ömer Seyfeddin’in tanınmış hikâyele­rinden birçoğu ilk defa Genç Kalemler’-de yayımlandığı gibi Ziya Gökalp’ın Türk­çülük, hatta Turancılık ideolojisini didak­tik ve sanatsız bir tarzda ifade ettiği ba­zı şiirleri de ilk defa burada çıkmıştır.

Millî bir edebiyat oluşturma gayretin-deki Genç Kalemler yazı heyeti, “Âti çıkınca ortaya, mazi silinmeli” sloganıy­la yola çıkarak bütün bir geçmişi ve geç­mişin birikimini inkâr etmişlerdir. Her ne kadar Tanzimat’ın ilk edebî neslin­den beri özellikle divan edebiyatına kar­şı olumsuz bir tavır alındığı görülmek­teyse de Genç Kalemlere gelinceye kadar hiçbir dönemde geçmişe karşı bu kadar menfi davranılmamıştır. Cumhuriyet’ten sonra dil ve edebiyat, hatta bü­tün bir kültürde geçmişe karşı takınılan olumsuz tavrı, Genç Kalemler mensup­larının daha aşın bir devamı olarak gör­mek mümkündür. Esasen eski Türk ede­biyatını biraz da küçümseyici bir tarzda “divan edebiyatı” şeklinde adlandıran da Genç Kalemler mensuplarıdır. Bütün bu yıkıcı tenkitlerle be­raber XX. yüzyılın başlarında en güzel şeklini Halide Edip’in (Adıvar), Yakup Kadri’nin, Refik Halit’in (Karay). Reşat Nuri’­nin (Güntekin) kaleminde bulan Türkçe’­nin bugünkü şeklini almasında Genç Kalemler’m ve özellikle yeni lisan hare­ketinin küçümsenmeyecek payı vardır.

Millî edebiyat denince akla ilk gelen yayın organı Genç Kaiemler’öır. Şinâsi’nin “umum halkın kolaylıkla anlayabi­leceği” bir edebiyat dili peşinde olması, Ziya Paşa’nın edebiyatımızı “avam bey­ninde” (arasında) araması, Ali Suâvi’nin şuurlu olarak sade bir dil kullanması. Ahmed Vefık Paşa’nın, Mütercim Âsım’ın. Semseddin Sami’nin dille ilgili çalışma­ları, Mehmed Emin’in (Yurdakul) Türkçe Şiirlerde topladığı manzumeleri etra­fında meydana gelen tartışmalar çok daha öncesine giderek Genç Kalemler için bir zemin oluştursa da millî edebi­yat meselesinin ilk defa Genç Kalem­lerin sütunlarında enine boyuna tartı­şılmış olduğu muhakkaktır.

Genç Kalemler’in edebî cephesi ka­dar siyasî cephesi de Önemlidir. II. Meş­rutiyet döneminin siyasî kargaşa orta­mında Türkçülük ideolojisi kendine bir zemin bulmaya, tutarlı bir millî kültür politikası oluşturmaya çalışmıştır. Bu yönüyle Genç Kalemler dilde Türkçülük denilebilecek kültür ideolojisinin neşir organıdır. Genç Kalemlerin tarih tezi ve anlayışı da Cumhuriyet sonrasında bu konudaki yönelişlere kaynak olmuştur. Özellikle Ziya Gökalp’ın ilk defa Genç Kalemler’de yayımlanan “Altın Destan” adli şiiri (111/14 (1327/1911), s. 41-43), Türklüğün parlak mazisine yazılmış bir mersiye özelliği taşımaktadır. Gerek dili gerekse muhtevası itibariyle bakışları Orta Asya Türklüğü’ne çeviren “Altın Destan’da kullanılan “Turan, ogan, ulus, budun, kurultay” gibi bazı kelimeler bi­le meselenin siyasî-Türkçü boyutlarını ortaya koymaktadır. Esasen Genç Ka­lemler mensupları edebî faaliyetlerinin siyasî boyutunu gizleme gereği duyma­mışlardır. İlk “Yeni Lisan” makalesinin “Ey Gençler” ve “Netice” başlıklarını ta­şıyan bölümlerinde Ömer Seyfeddin bu durumu açıkça ifade etmektedir (11/1 (1327/1911),s,6).

Genç Kalemler hareketi, aslında Os­manlılık içinde Türk kimliğini arama fa­aliyetidir. Daha çok Rus esareti altında­ki Türk dünyasına mensup Türkçüler’in öncülüğünü yaptığı Türk Yurdu ile Genç Kalemler arasındaki temel fark dış Türk-ler’e olan ilgi meselesidir. Genç Kalemler’de Rusya veya başka güçlerin esa­reti altındaki Türkler’le ilgili yazılara pek rastlanmaz. Derginin milliyetçilik anla­yışının merkezinde, Osmanlı Devleti’nin esasını oluşturan Türkler’in tarih boyun­ca “millet-i hâkime” olması gerekirken âdeta “millet-i mahkûme” gibi muame­le görmesine duyulan tepki vardır.

Genç Kalemler’in Türkçülük İdeolo-jisiyle beraber savunduğu bir diğer ide­oloji de Batıcılıktır. Dergide Batı dille­rinden tercüme edilen birçok yazı yayım­lanmıştır. Esasen Genç Kalemler he­yetini oluşturan yazarlar günlük yaşayış­ları ve dünya görüşleri bakımından “as-rî” denebilecek yapıdadırlar. Nitekim ilk “Yeni Lisan” makalesinde, millî edebiya­tı oluşturmanın önündeki en büyük en­gelin İslâmiyet’in getirdiği “tesettür” keyfiyeti olduğu da İma edilir. Bu fikir, Ömer Seyfeddin’in yine ilk defa Genç Kalemler’de yayımlanan “Aşk Dalgası” adlı hikâyesinin de asıl temasını teşkil etmektedir (1328/19121, s. 4-15).

Dergide edebî ve siyasî konuların dı­şında felsefî, sosyolojik, antropolojik vb. ilmî meseleler de ele alınmıştır. Felsefe alanında en çok Fouille”e ve Descartes’-tan söz edilirken sosyoloji alanında di­nin çeşitli kavimlerin hayatındaki yeriyle kadının sosyal statüsü üzerinde ağırlık­la durulmuştur. Subhi Edhem’in “Antro­poloji Dersleri” başlıklı yazılarında o sı­ralarda yeni duyulan bu ilmin bir çeşit tanıtımı yapılır.

Hüsn ve Şiir’m sekiz sayısı ve ilk cilt­te ayrı numara verilen altı sayı ile birlik­te kırk bir sayı yayımlanan Genç Kalem­ler, Balkan savaşları yüzünden IV. cildi­nin Eylül 1912 tarihli 27. sayısından son­ra kapanmıştır. Derginin yazı kadrosu­nu oluşturan yazarların çoğu bundan sonraki yazı faaliyetlerini İstanbul’da ya­yımlanmakta olan Türk Yurdu gibi der­gilerde sürdürmüşlerdir.

İlgili Makaleler