Felsefe Yazıları

Gelir Dağılımı Nedir? Tanımı, Teorisi (Sosyoloji)

felsefe/gelirdailimi GELİR DAĞILIMI

En geniş anlamı ile gelir dağılımı bir ülkede, belirli bir dönemde yaratılan milli gelirin, fertler, fertlerden oluşan gruplar ve üretim faktörleri arasında dağılımını ifade eder. Gelir dağılımı, iki açıdan ele alınır: Bunlardan ilki milli gelirin üretime katılan faktörler arasındaki bölüşümünü inceleyen fonksiyonel gelir dağılımı, ikinci ise milli gelirin bir toplumda yaşayan fertler ve aile birimleri arasındaki bölüşümünü inceleyen “kişisel gelir dağılımı” dır. Çok sık rastlanmamakla birlikte, milli gelirin ekonomideki sektörler itibariyle bölüşümünü ele alan “sektörel gelir dağılımı” bir üçüncü gelir dağılımı türü olarak ele alınmaktadır.

İktisat biliminin iki temel ilgi alanı varda; bunlardan biri “üretim”, diğeri ise, gerçekleştirilen “üretimin paylaşılması” yani bölüşümüdür. Gelir dağılımı konusu, sahip olduğu önem dolayısıyla Adam Smith’den bu yana iktisadi analizlerin en çok üzerinde durulan konularından birini oluşturmuştur.

Ancak, Adam Smith ve onu takip eden iktisatçılardan Marks, Ricardo ve çok sayıda düşünür, daha çok gelirin fonksiyonel dağılımı üzerinde durmuşlar, yaratılan gelirin emek ve emek dışı üretim faktörleri arasında nasıl dağıldığım incelemişlerdir. Gelirin fertler ve aileler İle diğer tüketim birimleri arasındaki dağılımı ise ancak XIX. yüzyılın son çeyreğinde, Neo-klasik iktisat teorisiyle başlamıştır.

Fonksiyonel gelir dağılımı konusunda dört temel teorik yaklaşım vardır; bunlardan ilki; Ricardo’nun öncülük ettiği klasîk yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre faktör paylan birbirinden bağımsız olarak belirlenmektedir. Rİcardo’nun artık prensibini yeni bir yaklaşımla ele alan Marksist yaklaşımda ise, emeğin kendini yenilemesi için gerekli olan üretim fazlasının kapitalistin eline geçeceği, ücretlerin asgari geçim düzeyinde kalacağı belirtilir. Gelir dağılımına üretim yönünden yaklaşan Neo-klasik teori ise, gelirin faktörler arasındaki bölüşümünün, üretim faktörlerinin marjinal verimliliklerine bağlı olarak belirlendiğini ileri sürer. Keynesçi yaklaşımda ise, gelirin kâr ile ücret arasındaki bölüşümü, sermaye sahipleri ile emek sahiplerinin marjinal tasarruf eğilimlerine bağlanır. Kısa dönemde faktör paylarının değişmeyeceği öne sürülerek gelir bölüşümü tasarruf-yatırım mekanizması ile açıklanır.

Kişisel gelir dağılımı, üzerinde daha az durulan, teorik yönü daha zayıf olan bir alam oluşturmaktadır. Bu yönde yapılan Çalışmalar refah ekonomisi çalışmaları içinde yer almakta, gelirin sosyal sınıflar arasındaki dağılımını tanımlayıcı ve istatistiki veriler elde etme amacıyla gerçek tasarruf yatırım mekanizması ile açıklanır.

Kişisel gelir dağılımı, üzerinde daha az durulan, teorik yönü daha zayıf olan bîr alanı oluşturmaktadır. Bu yönde yapılan çalışmalar refah ekonomisi çalışmalan içinde yer almakta, gelirin sosyal sınıflar arasındaki dağılımım tanımlayıcı ve istatistiki veriler elde etme amacıyla gerçekleştîrilmektedir.

Fonksiyonel Gelir Dağılımı: Üretim faktörlerinden, emek, sermaye, toprak ve müteşebbisin, ücret, faiz, rant ve kâr olarak aldıkları gelir paylarının teşekkülünü inceler.

Ücret, özellikle toplumun en geniş kesimini oluşturan emeğin karşılığı olduğu için ayrıntılı şekilde incelenmiştir. Nitekim, fonksiyonel gelir dağılımı incelemelerinde, emeğin payı ücret ve diğer üretim faktörlerinin gelirleri gibi ikili bir ayırım yapılmıştır. Ücret ve seviyesi, klasik ve modern teorilerin yoğun ilgi alanını oluşturmuş, ücretin alt ve üst sınırını belirleyen faktörler dahilinde, işin süresi, çalışanın yeteneği, işin kalitesi, cinsiyet, yaş ve yöresel farkhlıklann ücret haddini belirlediği belirtilmiştir. Rant, toprağın geliri olma yanında, arz elastikiyeti olmayan her çeşit üretim faktörünün elde ettiği normal üstü gelirleri de ifade etmek için kullanılmaktadır. Rant; şehir rantı, mevki rantı, kalite rantı, mutlak rant ve üretici-tüketici rantları gibi türlere ayrılmaktadır.

Sermayedarın gelirini oluşturan faiz, sermayenin belli süre kullanılmasının karşılığı olmaktadır. Faiz, piyasa ekonomilerinde temel belirleyici değişkenlerden biri olarak ele alınmaktadır. Üretim faktörlerini biraraya getirerek üretimi gerçekleştiren müteşebbisin yaratılan gelirden aldığı pay kârı oluşturmakta, kârı belirleyen unsurun ise üretim için gerekli girdiler ile, malın fiatı ile satış miktarının çarpımından oluşan çıktı farkı olduğu belirtilmektedir.

Fonksiyonel gelir dağılımı, Neo-klasik bîr inceleme tarzı olan kısmî analizle, ayrı ayrı piyasalar da üretim faktörlerinin paylarının teşekkülünü ele alma veya bir makro denge çerçevesinde nisbİ faktör paylarının dağılımım inceleyen makro-ekonomik gelir dağılımı analizi ile incelenebilir.

Kişisel gelir dağılımı: Belli bir zaman süresi içinde toplumda yaratılan mali gelirin, kişiler ve aileler arasındaki bölüşümünü ele alır. Kişinin ve ailenin elinde bulunan üretim faktörlerinin miktarı, faktörlerin kullanımı ve faktör fiyatlarının seviyesi, kişilerin ve ailelerin gelirlerini tayin etmektedir. Kişisel gelir dağılımını belirleme, bu tür bilgilerin elde edilmesindeki zorluklar dolayısıyla son derece güç olmaktadır. Kişisel gelir dağıhmıni incele­me konusu da en yaygın olarak kollanılan araç Lorenz eğrisidir. Eğri, nüfusun yüzde kaçının aldığıni belirlemek için kullanılır ve bu dağılım tartışmaları gündeme gelir.

Sektörel gelir dağılımı: Literatürde, çok sık rastlanmayan bir bölüşüm çeşididir. Gelirin sektörel bölüşümü ile iktisadi gelişme arasında çok yakm bir bağlantı kurulmaktadır. Bu dağılımla ilgili verilerden hareketle iktisadi gelişmeyi sağlayacak tedbirlerin alınmasına imkan sağlanmaktadır. Bu bakımdan gelir dağılımından çok ekonomik sektörlerin nisbi bü­yüklüklerinin belirlenmesinde ve gelişme oranlarının incelenmesinde kullanılmaktadır.

Modern toplumlarda, gelir eşitsizliğinin yarattığı problemler son derece önemlidir. İhtiyaçları aynı olan herkese gelirin eşit dağıtılması sosyal bir ideal olarak yerleşmektedir. Kaldı ki, siyaset bilimi, eşit gelir dağılımının demokrasinin iyi işlemesi için şart olduğunu ileri sürerken, iktisat bilimi de toplam faydayı maksimum kılmanın yolunun eşit gelîr dağılımı ile mümkün olduğunu ileri sürmektedir.

Gelirin ilk etaptaki dağılımı, devlet başta olmak üzere değişik müdahale kanalları ile değiştirilmektedir. İşte ferdin üretime katılmasından dolayı alması gereken ilk gelir ile nihai geliri arasında fark yaratıcı her türlü işlem, gelirin yeniden dağılımına girer. Yeniden gelir dağılımının amacı, ilk gelir dağılımının yarattığı dengesizlikleri giderecek eşit dağılım hedefine yaklaşmaktır. Yeniden gelir dağılımı, mikro ve makro seviyede olduğu kadar, yatay ve dikey olarak da incelenebilir. Dikey yeniden gelir dağılımı; farklı gelri grupları arasındaki gelir transferim ifade eder. Bir toplumdaki gelir dağılımı eşit olmayabilir. Önemli olan yeniden gelir dağıtıcı kanalların ilk gelir dağılımını ne yönde etkilediğidir. Faktörel gelir dağılımının sonuçları emek aleyhine tecelli ettiği halde, devlet veya diğer müesseseler bu olumsuz durumu giderici yönde çalışıyorsa mesele büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.

Yeniden gelir dağıtıcı kanallar, özel ve kamu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Aile, özel sigortalar, şans oyunları, her türlü sosyal yardım, hediye, miras ve ücret ekleri bu grupta yer alır. Dini sosyal yardımlar, bütün insanlık tarihi boyunca, en önemli geliri yeniden dağıtan özel kanallar olarak yer almıştır. Zekat, fitre ve sadaka kurumlan İslam dininin, bu dine inananlar için getirdiği Özel gelir transferi kanallarım oluşturmaktadır. Gelirin en önemli yeniden dağıtım yolu, kamu otoritesinin kullanılması ile ortaya çıkar: Devlet fiyat mekanizması gibi dolaylı bir yolla geliri yeniden dağıtabileceği gibi, vasıtalı ve vasıtasız vergileri kullanarak dolaysız şekilde de dağıtabilir. Bunlar arasında en sağlıklı olanı artan oranlı gelir vergisi yoluyla gelirin yeniden dağılımını sağlamaktır. Bu arada, tehlikeye uğrayan fertleri bu tehlikenin zararlarından kurtarmaya yönelik olarak geliştirilen her türlü sosyal güvenlik müessesesi de önemli gelir dağıtıcı mekanizmalardan birini teşkil etmektedir. Gelir dağılımı hızlı ve dengeli iktisadi gelişmenin sürdürülmesi yanında, siyasi istikrarın da devamının sağlanması bakımından zorunlu olduğu için, yoğun bir ilgi alanını oluşturmaktadır. Özellikle gelir dağılımının daha bozuk olduğu geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde bu konu daha önemli hale gelmektedir. Çünkü gelir dağılımının bozuk olması, bir yandan iktisadi ve sosyal hayatı dağınık ve parçalı bir hale getirirken, diğer yandan da kalkınmanın belirli aşamasında talep yetersizliği doğurmaktadır. Başlangıçta gelişmeye yol açan faktörler, belirli bir aşamadan sonra gelişmeyi engellemektedir.

Gelir dağılımı ülkemizde de üzerinde durulan, kalkınma planlarında yer verilen bir konu olmuştur. Ancak DPT’nin 1973 yılında yaptığı gelir dağılımı araştırmasının dışında kapsamlı araştırmalar yapılamamış, bu konudaki tartışmalar, kişisel gözlemlere dayalı olarak yüzeysel şekilde sürdürülmüştür.

Yusuf ALPER – SBA

Gelir dağılımı

Gelir dağılımı, bir ekonomide ortaya çıkan gelirin, oyunculara nasıl paylaştırıldığını gösteren ekonomik göstergedir. Ülkeler düzeyinde, gelirin sosyal sınıflar arasındaki dağılımıdır.

Bir ekonomideki bütün kişiler yaşamları boyunca üretim sürecine emek, sermaye veya servetleriyle katılarak yaşamlarını sürdürmek için yeterli bir gelir sağlamak durumunda olmayabilirler. Hastalık, sakatlık, yaşlılık, işsizlik gibi nedenlerle yeterli bir gelir elde edilemeyebilir ve yeterli servet stoklarına sahip olunamayabilir. Bu nedenle devlet, kendi kusurları olmaksızın geçimlerini tamamen ya da kısmen sağlayamayanların yeterli bir gelire kavuşmalarını mümkün kılan yeniden dağılım tedbirlerini almak zorundadır.

Ekonomik süreç içerisinde fonksiyonel gelir dağılımı ile ilk olarak ortaya çıkan gelir brüt gelirdir. Ekonomi teorisi brüt gelirle ilgilenir, buna faktör gelirlerinin dağılımı, birincil dağılım adı da verilmektedir. İkincil dağıtım ise, gelirin doğuşu ile kullanışı arasında geçen yeniden dağılımı ile ilgili konuları kapsamaktadır. Bu nedenle ikincil dağıtım devletin araya girerek sosyal ve etik nedenlerle birincil dağılımı düzenlemesi anlamına gelir. Böylece devletin müdahalesi sonucu ortaya çıkan gelir dağılımı ikincil gelir dağılımı olarak adlandırılır ve birincil dağılıma göre daha eşitçi olduğu kabul edilir.

Devletin gelirleri daha eşitlikçi bir düzeye sokma çabaları, gelirin yeniden dağılımı olarak adlandırılabilir. Bu amacı gerçekleştirmek için devletin elinde gelir dağılımının fonksiyonunu ve büyüklüğünü etkileyebilecek çok sayıda araç bulunmaktadır. Mali olmayan politika araçlarının başlıcaları: istihdam, ücret ve fiyat kontrolleridir. Temel maliye politikası araçları ise; vergi ve kamu harcamalarıdır.

Vikipedi