Sosyoloji

Gaston Bachelard – Yok Felsefesi

Gaston
Bachelard – Yok
Felsefesi

Öndeyiş

Felsefe,
aşina olduğu alanın uzağında güdükleşir.

Bu
durum bilim için de geçerlidir.

Bilim adamına göre, bilim felsefesi hâlâ
olguların egemenliğindedir. (s. 8)

Filozof için, bilim felsefesi hiçbir zaman
tümüyle olguların egemenliğinde değildir.

Günümüzde bilimsel düşünceyi canlandıran
harekete geçiren çifte devinim felsefi olarak dile getirilebilseydi, a priori
ile a posteriori almaşıklığının zorunlu olduğu,  ampirizmle usçuluğun bilimsel düşünce içinde,
birbirlerine zevk ve acıyı birleştiren bağ kadar güçlü ve tuhaf bir bağla bağlı
oldukları farkına edilecekti. (s. 9)

Bilimsel olarak düşünmek, teoriyle pratik
arasındaki, matematikle deney arasındaki geçişlere olanak tanıyan o
epistemolojik alana yerleşmektir. Bir doğa yasasını bilimsel olarak bilmek, onu
hem fenomen hem de numen olarak bilmektir. (s. 10)

Bilim
felsefesinde ve felsefe geleneğinde yanlış şekilde ele alınan temel sorun
Tin’in yapısı ve evrimi sorunudur.

Bütün kavramlar kendi metafizik dönüşümlerinin
aynı anında değillerdir. Her kavram üstünde felsefi olarak düşünüldüğünde, kabul
edilen tanımın tartışmalı niteliği, bu tanımın ayırt ettiği, çıkardığı,
reddettiği her şey daha açık biçimde görülecektir. Öyleyse kullanılagelen
tanımdan farklı bilimsel bir tanımın diyalektik koşullan bu durumda çok daha
belirgin bir biçimde ortaya çıkacak ve kavramların ayrıntısında, yok felsefesi adını vereceğimiz şey anlaşılacaktır.
(s. 15)

Belirli bir epistemolojik sorunu geliştiren
ilk iki bölümden sonra, bilimsel düşüncenin birbirinden olabildiğince farklı üç
alandaki açılma çabalarını inceleyeceğiz.

Önce temel bir kategori düzeyinde, töz
düzeyinde, bir yok-Kantçılığın, yani klasik öğretiyi aşan, Kant’tan esinlenen bir
felsefenin taslağını gösterme fırsatına sahip olacağız.

Klasik Kantçılık ile klasik gerçekçiliğin iki
kutbu arasında, özellikle etkin bir ara epistemolojik alan doğacaktır.

Yok felsefesi, her bir tözün
belirlenmesinin tüm düşüncesini hem de tüm deneyini özetlemeyi olanaklı
kılacaktır.

Bilimsel düşünce felsefesinin genişlemesini
önereceğimiz ikinci alan, sezgi olacaktır. (s. 16)

Birinci
Bölüm

Bilimsel
Bir Kavramın Çeşitli Metafizik Açıklamaları

Bilime ilişkin felsefi tartışmaların anlaşılmaz
kalmasının nedeni, tikel bir davranış nedeniyle bulandırılmış durumdayken
soruna hâlâ bütünsel bir yanıt getirme isteğidir. (s. 19-20)

Bilimin felsefi açıklamalarının çokluğu bir
olgudur, oysa gerçekçi bir bilim metafizik sorunlar yaratmamalıdır. (s. 20)

Bilimsel düşüncenin felsefi olgunluğuna
ilişkin tanıtlamamızı, bilimsel kütle kavramı üstünde yapmak istiyoruz.

…kütle kavramının beş düzeyi,

1-) İlk biçiminde, kütle kavramı
gerçekliğin kaba ve sanki obur bir nicel değerlendirilmesine denk düşer.

Bu aşamada kütle kavramı bir
engel-kavramdır. Bu kavram bilgiyi engeller; bilgiyi özetlemez.

Hangisi olursa olsun her bilimsel kavram
konusunda, bize göre, düzeltilmesi gereken bir yanlış vardır. Herhangi bir
nesnel bilgiye girmeden önce, tinin yalnızca genelinde değil, ama bütün tikel
kavramlar düzeyinde de psikanalizi yapılmalıdır.

2-) Kütle kavramının incelenebileceği
ikinci düzey, kesin nesnel bir belirlenmeye, bilgece ampirik bir kullanımına
denk düşer. Bu durumda kavram, terazinin kullanımına bağlıdır. (s. 24)

Tartmak, düşünmektir. Düşünmek, tartmaktır.

3-) Bu üçüncü görünüm (kütle kavramının büründüğü
ussal görünüm) 19. yüzyılın sonunda, Newton’la birlikte, ussal mekanik
kurulduğunda tüm belirginliğine kavuşur. Kavramların dayanışmasının zamanıdır
bu.

Newton’la birlikte kütle, kuvvet ile
ivmenin bölümü olarak tanımlanacaktır. Kuvvet, ivme, kütle açıkça ussal bir
ilişki içinde bağlılaşık olarak kendilerini ortaya koyarlar.

“Kuvvet, kütle, ivme arasından gerçek
olan hangisi?”

Görüşümüze göre, kuvvet, kütle, ivme
kavramları bağlılaşık olarak tanımlandığı anda gerçekçiliğin temel ilkelerinden
çok uzaklara gidildi.

Newton’dan önce, kütle kendi varlığı
içinde, madde niceliği olarak inceleniyordu. Newton’dan sonra, oluş katsayısı olarak,
fenomenlerin bir oluşu içinde inceleniyor.

Mutlak uzay, mutlak zaman, mutlak kütle,
bütün kuruluşlarda, her zaman tanınabilen, basit ve ayrı öğeler olarak
kalırlar.

Ölçüm felsefesinin a pnori’leridirler.
Ölçülen her şey bu ölçüm temellerine dayanabilir ve dayanmalıdır.

4-) …görecelik çağıyla birlikte (…)usçuluğun
açılacağı bir zaman geliyor.

Açılış, deyim yerindeyse kavramın içine
doğru gerçekleşir.

Mutlak kütle kavramının da anlamı yoktur. Kütle
konusunda olduğu gibi zaman-uzay belirlenimleri konusunda da Görecelik’ten
kurtulmak olanaksızdır.

Bilimi ilerletmenin tek bir yolu vardır, o
da, daha şimdiden oluşmuş bulunan bilimi hatalı bulmaktır, bu da bilimin
kuruluşunu değiştirmektir.

5-) …çağdaş usçuluk (…)neredeyse dışsal bir
diyalektikle de canlanır.

Dirac mekaniğinde kütlenin kendini hangi
yeni felsefi görünüm altında sunduğunu belirteceğiz. Dağılmış felsefenin beşinci
düzeyini dile getiren diyalektik us-üstücülüğün bir öğesi adını vermeyi
önerdiğimiz şeyin kesin bir örneğine sahip olacağız böylece.

…çağdaş bilimsel düşünce bir epokhe ile,
gerçekliğin parantez içine alınmasıyla başlar.

Dirac mekaniğinin ilk önce bir biçimlenme uzayında
“parantezler”in yayılımını incelediği söylenebilir.

Dirac mekaniği, başlangıçta,
gerçeksizleştirilmiştir.

Dirac, yayılım denklemlerini çoğaltmakla
işe başlar.

…yayılımda bulunan fenomenlerin sayısı
kadar yayılım işlevi ortaya koymak gerekir.

Matrisler, her birinin payına düşeni
vererek, her birinin göreli evresini kesin olarak saptayarak, yayılan
fenomenleri diyalektik olarak dayanışık kılar.

Dirac’ın mekaniğinde, her türlü yayılıma
bağlı olan dört işlevi düzene oturtmak için matematikçi bir dörtlüyü
yönetmelidir.

Hesaplar (…) bize bu kavramı ötekilerle
birlikte, elektrik ve manyetik momentlerle, spirile/le birlikte verir.

Hesabın sonunda, kütle kavramı bize tuhaf
biçimde diyalektikleştirilmiş olarak teslim edilir. Tek bir kütleye
gereksinimimiz vardı, hesap bize iki tane verir, tek bir nesne için iki kütle verir.
Bu kütlelerden biri, önceki dört felsefede, yani saf yürekli gerçekçilikte,
açık-seçik ampirizmde Newtoncu usçulukta ve Einsteincı eksiksiz usçulukta kütle
konusunda bütün bilinenleri kusursuzca özetler. Ama öteki kütle, birincinin
diyalektiği olan kütle negatif bir kütledir. (s. 32)

…bir dış diyalektik… / Yeni bilimsel tin…

Negatif enerji kavramı, Dirac mekaniğinde,
negatif kütle kavramıyla kesinlikle aynı biçimde gösterdi kendini.

İçimizi dökmeye son verelim burada. Yazık!
Esin sahibi bir ozana gereksinimimiz vardı, ama alayındaki askerleri sayan bir albay
görüntüsünden başka bir şey seçemiyoruz. Şeylerin aşama düzeni insanların aşama
düzeninden daha karmaşıktır. Atom, gizini daha bize söylememiş olan
matematiksel bir toplumdur; bu topluma, bir asker aritmetiğiyle kumanda
edilmez. (s. 36)

İkinci
Bölüm

Epistemolojik
Profil Kavramı

Bilim adamının bütün düşüncelerinde
gerçekçi olduğuna inanıyor musunuz gerçekten?

Mutlak, değişmez, kesin bir usçuluğu hiçbir
şey haklı çıkarmaz.

Yanlış bir kavramla, büyük bir öğreti
kurulabilir.

…her felsefe kavramsal tayfın yalnızca bir
kuşağım verir ve tikel bir bilginin eksiksiz kavramsal tayfım elde etmek için
bütün felsefeleri toplamak gereklidir. (s. 44)

Bir bilim felsefesi, tikel bir bilimin
incelenmesiyle sınırlandırılsa bile, zorunlu olarak dağılmış bir felsefedir.

Üçüncü
Bölüm

Yok-Tözcülük
Lavoisierci-Olmayan Bir Kimyanın İlk Habercileri

…bir kavramın diyalektikleştirilmesi,
kanımızca, bu kavramın ussal kimliğini tanıtlar. Töz kavramı
diyalektikleştirilebilirse, bu onun gerçekten bir kategori gibi iş
görebileceğinin tanıtı olacaktır.

Fenomen, fenomen yasaları olmayan numenal yasalarla
açıklanabilir.

Numen, fenomeni, ona karşı durarak açıklar.

Enerji tözün bütünleyici parçasıdır; töz
ile enerji arasında var olma bakımından eşitlik bulunur. Töz kavramına bir
üstünlük veren, töze kinetik enerjiyi, potansiyel enerjiyi, gizli ısıyı…
geçişli nitelik türleri gibi yükleyen eski kimya felsefesi gerçekliği yanlış değerlendiriliyordu.
Enerji töz kadar gerçektir, töz de enerjiden daha gerçek değildir. Enerji
aracılığıyla, zaman, töz üstüne kendi damgasını vurur. Tanımı gereği zaman-dışı
olan bir töze ilişkin eski anlayış sürdürülemez. (s. 58)

Hiçbir deneysel sonuç, onu sağlayan çeşitli
deneylerden koparılarak mutlak bir tarzda bildirilmemelidir.

Gerçeğin hakiki dayanışıklığı matematiksel
bir öze sahiptir.

Bir element yoğunlaşmış bir ayrışıklık değildir.
Dağılmış bir türdeşliktir. Element olma kimliği olanaklı durumlarının düzenli
bir dağılımının sonucu olan ussal tutarlılıkla gösterilmiştir.

Öyleyse element matematiksel bir uyumdur,
ussal bir uyumdur, çünkü olanaklı durumları dağıtan şey matematiksel bir
denklemdir. (s. 76)

…önceleri tartışmaksızın reddedilen,
negatif bir olasılık kavramı karşısında yeni bilimsel tinin iki tavrı:

1. Kavramı, sakin bir ilk diyalektikle,
yalnızca kabul etmek.

2. Yeni bilimsel tinin ikinci bir tavrıysa
bir açıklama girişiminden ibaret olacak.

Olasılıkların kesinliği nedensellik
kategorisinin bir diyalektiğine yol açmalı. Şu üç kategori, yani töz, birlik,
nedensellik kategorileri dayanışıktırlar. İçlerinden birini değiştiren,
etkisini ötekilerin kullanımında da duyurmalıdır.

Dördüncü
Bölüm

İlksel
Uzaysal Bağlılıklar / Çözümlenememe

Beşinci
Bölüm

Aristotelesçi
Olmayan Mantık

Eğer nesneleri sınıflara ayıran diyalektik
bir ilk, temel diyalektik değilse, iki sınıfın nesnelerini tek bir aynı sınıfta
toplamayı umut edebilmek için yeterince derin ilkelerle ilgiliyse, artık aşkın
mantık yoktur öyleyse. Özelliği-olmayan nesnenin dünyası bölünmüş olduğundan, nesneli
eştirmeye denk düşen düşünüyorum bölünmüştür, düşünüyorum diyalektik bir
etkinliğe sahip olmalıdır; bir yok felsefesi için seferber olmalı, alarma
geçmelidir. (s. 92)

O.L. Reiser tarafından ayırılan
postulat’lar

1) “Olan olandır.”

2) “Bir nesne olduğudur, yani bütün
bakımlardan kendisiyle özdeştir.”

3) “Bir nesne olduğu yerdedir.”

4) “Aynı nesne aynı zamanda iki ayrı yerde
olamaz.”

5) “İki ayrı nesne aynı zamanda aynı yerde
bulunamaz.”

6) “Bir yerden başka bir yere geçmek için,
her nesne aradaki uzayı aşmalıdır, buysa ancak belirli bir zaman süresinde
olabilir.”

7) “Aynı nesne, ya da olay, aynı zamanda
farklı iki bakış açısından gözlemlenebilir.”

8) “Farklı iki olay zamandaş olarak ortaya
çıkabilirler ve aynı bakış açısından zamandaş olarak ele alınabilirler.”

Bütün dillerin arasında, matematik hem en
değişmezi hem de en yaratıcısıdır.

İyice düzenlenmiş anlambilimsel yapı
değişikliklerine örnekler bulmak için, gene matematiğin evrimine başvurmak
gerekir.

Yeni geometrilerde, paralel kavramı
mutlaklığını açıkça yitirdi, artık tikel bir postulat’lar sistemine bağlıdır.
Sözcük varlığım yitirdi; artık tekil bir anlamsal sistemin an’ıdır.

…diyalektikleştiremediğimiz bir kavramdan
sakınmalıyız her zaman. Diyalektikleştirilmesini engelleyen şey, içeriğinin
taşıdığı bir fazla-yük’tür (yük-üstü’dür).

Zamanımızın insanlarının karşılıklı
anlaşmasını engelleyen derin anlamsal karışıklıklar işte bunun sonucudur.

Tikel bir fikir üstünde, aynı kanıda
bulunduğumuz yolunda herhangi bir güvenceye sahip olmak için en azından aynı
kanıyı beslememiş olmamız gerekir. İki insan, eğer birbirleriyle gerçekten
anlaşmak istiyorlarsa, önce birbirlerine tersini söylemeleri gerekirdi.
Hakikat, tartışmanın kızıdır, duygudaşlığın değil.

Altıncı
Bölüm

Yok
Felsefesinin Bireşimsel Değeri

Yok felsefesi bir yadsıma istemi değildir.

Tersine, bir kurallar dizgesi içinde
kurallara sadık kalır. İç çelişkiyi kabul etmez.

Yok felsefesinin a priori bir diyalektikle
de hiçbir ilişkisi yoktur.

…çağdaş bilimin diyalektiği “felsefi diyalektiklerden
açıkça ayrılır, çünkü o a priori bir kuruluş değildir ve doğanın bilinmesinde
tin tarafından izlenen yolu dile getirir.

Yalnızca yan yana konulmuş dizgeleri,
yalmzca tamamlayıcılık ilişkisi içinde kesin bir noktaya yerleşen dizgeleri
amaçlayan bir yok felsefesi, öncelikle iki şeyi asla aynı anda yadsımamasına özen
gösterir. İki yadsımanın tutarlılığına hiç güven duymaz.

Diyalektik bir genelleştirmeyi olanaklı
kılmalıdır. Genelleştirme, hayır ile yadsıdığı şeyi içermelidir. Gerçekten de,
yüz yıl öncesinden beri bilimsel düşüncenin tüm ilerlemesi, yadsınanın kapsanmasıyla
birlikte böylesi diyalektik genelleştirmelerden ileri gelmektedir. Böylece,
Öklit’ten başka geometri Öklitçi geometriyi kapsar; Newtoncu-olmayan mekanik
Newtoncu mekaniği kapsar; dalga mekaniği görececi mekaniği kapsar.

Sonuç olarak, bilim usu eğitir. Us,
bilimin, en çok evrim geçirmiş bilimin, evrim geçirmekte olan bilimin sözünü
dinlemelidir. Usun, dolaysız bir deneyi üstün saymaya hakkı yoktur.

Us, bir kez daha söyleyelim, bilimin sözünü
dinlemek zorundadır. Geometri, fizik, aritmetik birer bilimdirler; mutlak ve
değişmez bir usun geleneksel öğretisi bir felsefedir ancak. Zaman aşımına uğramış
bir felsefedir.

La
Philosophie du non

Türkçeleştiren: Alp Tümertekin

Yapı Kredi Yayınları

2. Baskı, Mart 2006