Fundamentalizmin Tanımı
Türkçede ‘köktencilik’ olarak ifadesini bulan fundamentalizm kavramı, Latince
‘fundament’ kelimesinden türetilmiştir ve sözlük anlamı olarak ‘temel’, ‘esas’, ‘esaslı’
anlamlarına gelir.1 Tek bir tanımı mümkün olmamakla birlikte bir dini hareket olarak
fundamentalizm, özellikle kutsal metinde yer alan dinin temel yönlerinin mutlak
doğruluğuna literal okumayı temel alarak vurgu yapar. Kavram, ilk olarak hristiyan
inancının akide ve temel ilkelerine bağlılıklarını ifade eden hristiyanlar tarafından
kullanılmış ve bu ilkeler 1910-1915 yılları arasında yazılan on iki serilik kitapçıkla ortaya
konmuştur. Böylece fundamentalizm, dini liberalizm, akılcılık, evrim teorisi ve İncil’e
eleştirel yaklaşım gibi gerçek hristiyanlığa karşıt kabul edilen 20.yy. modernizmini
reddeden bir hareket olarak ortaya çıkmıştır.
Temel ilkelere olan inancı vurgulayarak modern bilim ve seküler dünyaya karşı
durma çabasında olan fundamentalizm, 19.yy. boyunca Batı dünyasının içinde bulunduğu
‘gelişme kültürü hastalığına’ bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde insanlık; akıl
gücü, bilimsel başarılar, teknolojik yenilikler ve geleneksel kurumların seküler, rasyonel
dönüşümüyle herşeyin üstesinden geleceğine inanıyordu. Diğer taraftan, dini cemaatler ve
dini elitler ise ya kendi kabuklarına çekildi ya da seküler dünya ile barışma yolunu seçerek
adapte olmaya çalıştı. “İşte fundamentalist hareketler, seküler kirlenmeye karşılık zeminini
koruma, hatta modernizasyonun zaaflarından yararlanarak zeminini yeniden kazanma
çabasında olan tehlike altındaki dini hareketlerden çıkmış tarihi karşı ataklardır.”
değeri merkeze alan fundamentalizm, modernleşme sürecinde dışlanmış olan mutlak
değerleri yeniden kurma ve hayatın farklı alanlarında yeniden hakim kılma çabası
içindedir.4
19.yy.’ın getirdiği değişimler ve yenilikler artık hiç bir şeyin eskisi gibi
olamayacağını göstermiş; bundan sonra inananlar inançlarını savunmak ve bunun için
mücadele etmek zorunda kalmışlardır. İşte tam da bu nokta, fundamentalistleri
gelenekselcilerden, ortodoksiden veya ihya hareketlerinden ayırmıştır. Zira gelenek,
ortodoksi ve ihya, süre giden durağan sistemlerde görülürken fundamentalizm değişimin
ortasında var olur. Bu ayrımı Clifford Geertz, üzerinde çalıştığı İslam toplumlarında
“birinin inançları tarafından tutulmak” ve “o inançları tutmak”; “inanç sahibi olmak” ile
“fikir sahibi olmak” ayrımları arasında tarif eder. Yaşam tarzı üzerinde uzlaşının ve
durağanlığın hakim olduğu toplumlarda inançlar, hayatın önemli bir parçasını oluşturur.
Kültürün parçası olmak ve söz konusu inançları onaylamak ayrımlanamaz unsurlardır.
Böylesi durumlarda kişi, mutlak gerçeklikle ilgili inançlar tarafından tutulmuştur. Fakat
kültür bir kere değişim, dış baskı veya hareketlilikle karıştırıldı mı; inançlar önceki
pozisyonunu kaybederek bilinçli bir şekilde tutulmak zorunda kalırlar.5
Jerry K. Hadden, dört tip fundamentalizmden bahseder: Teolojik fundamentalizm,
politik fundamentalizm, kültürel fundamentalizm ve global fundamentalizm. İlk olarak
teolojik fundamentalizm, modern düşünceye karşın geleneksel hristiyan doktrinini savunan
hristiyan teolojik hareketidir. Politik fundamentalizm, dünyevî kötülüklerle mücadele
etmek üzere, teolojik fundamentalizm ile kişisel dini teslimiyetin bir birleşimidir. “Bu iki
tip fundamentalizm, ilerleme pahasına geleneği korumaya yönelen kültürel olarak
aydınlanmamış bireylerin bir karikatürünü oluşturmak için biraraya gelir. Kültürel
fundamentalizm, H.L. Mencken gibi sosyal eleştirmenler ve Sinclair Lewis gibi romancılar
tarafından müstehzî bir şekilde tasvir edilmiştir.”6 Hadden’ın sınıflamasına göre
fundamentalistlerin içinde bulunduğu politik faaliyet, dünya üzerinde dini öncüllerle
hareket eden diğer gruplara tesir eder. Böylelikle bir olgu olarak global fundamentalizm,
çeşitli dini geleneklerde ve siyasi sistemlerde varolan ve dini mülahazalarla motive olan
politik bakımdan aktif gruplara işaret eder.
Hafize Şule Albayrak
Hristiyan Fundamentalizmi