Kimdir

Francis Bradley kimdir? Hayatı ve eserleri

Francis Bradley kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1846-1924) İngiliz filozof. Mantık ve ahlak ko­nularında idealist bir kurama bağlı çalışmalar yapmıştır. Francis Herbert Bradley Londra’da doğdu ve orada öldü. Babası bir din adamıydı. Oxford’da University College’da öğrenim görmüş, yine Oxford’ da Merton College’a üye seçilmişti. Ancak evlen­mekle sona eren ve öğretim yükü vermeyen bu görevde, hiç evlenmediğinden dolayı ölene değin kalmış, kendini yazılarına vermişti. Görüşleri genel olarak Etik, Mantık, Metafizik başlıkları altında toplanır. T. H. Green’in etkisinde kalmış, Hegel oku­muş, ancak öteki Hegelciler gibi katı olmamıştır. Çağının idealist filozoflarına göre, siyasal görüşlerin­de daha tutucudur. Saray’dan Yararlılık Nişanını aldığı yılda ölmüştür.

Francis Bradley polemikçi bir yazar olarak bilinir. Ethi­cal Studies (“Ahlak Üzerine Çalışmalar”) ve Principles of Logic (“Mantığın İlkeleri”) adlı kitaplarında John Stuart Mili ile onu izleyenlerin yararcı ve deneyci görüşleri ile çağının yaygın bir görüşü olan Pozitivizm’e karşı çıkmıştır. Daha sonraları, var olma ve gerçeklik konularında çok etkilendiği William James ve Russell ile de tartışmaya girmiştir.

Hegelci olarak bilinen Bradley ahlakla ilgili gö­rüşlerini Ethical Studies (“Ahlak Üzerine Çalışmalar”) adlı yapıtında toplamıştır. Kitabın temelini ahlak görüşlerinin eleştirisi oluşturur. Başta Mili olmak üzere, eleştirdiği bilgeler arasında soyut ve biçimsel bulduğu Kant da vardır.

Ona göre ödevler bireylerin toplumdaki yerleri ve işlevlerine göre belirlenir. İnsanlar ne ise odurlar, çünkü içinde yaşadıkları toplum da ne ise odur.

Toplum, liberallerin sandıkları gibi bireylerin bir ara­ya gelmesiyle oluşmamıştır, o gerçek bir varlıktır. Öte yandan toplumlar hem gerçek hem de somut tümel­lerdir. İnsanlar hem olgusal, hem de mantıksal olarak topluma bağlıdırlar. Ahlak ise “kendi kendinin farkı­na varma”dır. Bu tanımı nedeniyle kimi yazarlar ona “ahlaksal bencil” demişlerdir. Oysa Francis Bradley’e göre kendi kendinin farkına varan “ben”, toplumsal bir “ben”dir. Ancak burada “ben” ve “ödevleri”, ahlakın temel ve doruk kavramları değildir. Toplumsal ahlak temel alınarak başka biçimler üretilir. İnsanlar bilim­le uğraşırken ya da sanat eserleri üretirken kendilerini belirli tek bir duruma bağlamazlar, ödevin gerekleri­nin ötesinde de kendilerine idealler koyabilirler.

Böylece toplumsal olan ve toplumsal olmayan idealler biçimlenir. Bu çeşitli alanlar ve ödevler çoğunlukla birbirleriyle çatışırlar. Ahlak felsefecisinin görevi bu çatışmaları önlemek ya da yatıştırmak değildir.

Ethical Stndies’in önemi, sosyalizasyon ve bilinç gelişimi gibi 20. yy görüşlerini hazırlamış olmasında­dır. Buna karşın, Bradley’in durumu 20. yy sosyolog­larından başkadır; çünkü ona göre, sıradan insanın sorumlulukla ilgili görüşleri herhangi bir yararcı düzenlemeden daha değerli ve daha önemlidir. Bu görüşler felsefecilerin görüşleri gibi indirgeyici ve tek yanlı değil, tek tek durumların ötesine geçen özellik­ler taşır.

Francis Bradley’in mantıkla ilgili ana görüşleri Principles of Logic’de toplanır. Bilgi kuramı ve metafizik sorun­lara değinmeden, mantıkla ilgili yanlış kanıları göster­meye çalışır. Eleştirdiği konuların başında geleneksel özne-yüklem ilişkisi, tasımsal ve biçimsel mantık gelir. Ayrıca tümevarıma dayanan mantığın üzerinde durduğu sorunlar arasında, o dönemde geçerli olan, deneyci mantığın ve ruhbilimin ilgilendiği konular da vardır. O’na göre geleneksel mantık hem yetersiz hem de eksiktir. Bu mantık, bütün yargıları özne-yüklem ilişkisi içinde ele alır ve bağlantısal yargıları dü­şünmez.

Francis Bradley, bilgi sorununda, Mill’in savunduğu gibi tikellerden tümellere, ya da tümellerden tikellere doğru gidiş görüşüne inanmaz. O’na göre deneycile­rin en büyük yanlışı, düşünceden ayrı ve birbirinden bağımsız teklerin bilgisiyle işe başlanabileceğini dü­şünmüş olmalarıdır. Tekler ancak belirsizlik, çok- anlamlılık ve genellik koşullarının birbirini izlemesiy­le bilinebilir. Bu da mantıksal değil, tarihsel inceleme­lerin konusudur.

Bradley’in ana savı, çıkarımın ancak bir tümel temel üzerinde olabileceğidir. Bu yüzden de çıkarım tikellerden tikellere ya da tikellerden tümellere doğru işleyen bir süreç olamaz. Çıkarım yargıyı ve ideal içeriği varsayar; bunlar da, genellik ve evrensellik gerektirirler.

Francis Bradley, metafizik sorunlarına tümellerle yaklaş­tı. Tümeller için önemli olan, özdeşlik içinde, farklı­lıktır. Bunun iki türü olabilir: “Kırmızı” ya da “sert” gibi niteliklerde olduğu gibi soyut, tek ve belirli bir insanla ilgili durumlardaki gibi somut olabilir. Soyut tümeller, tözel değil, bağımlı ve gerçek-dışıdırlar; buna karşılık, somut tümeller göreli olarak bağımsız, tözel ve gerçektirler. Her gerçek olan tikel ise, o zaman somut tümeller tikeldirler. “Sonlu olan ve göreli olan bir tek, tek değildir, ya da bu durumda, tek olan, tek bir tümelle çakışır; elimizde tek olan bir tümel kalır. O zaman tek ve sonsuz, birbirinden ayrılamayan kavramlardır.” Bu görüşler artık mantı­ğın değil, metafiziğin alanına girer.

Francis Bradley’ın metafiziğin alanına giren görüşleri Appearance and Reality (“Görünüm ve Gerçek”) ve Essays on Trutb and Reality’de (“Doğruluk ve Gerçek Üzerine Denemeler”) toplanır. Ele aldığı kavramlar arasında bağlantı, neden, mekân, zaman, nesne, kendi gibi sağduyu kavramları ile kendinde nesne, birincil ve ikincil nitelikler gibi felsefe kavram­ları vardır. Bunları, genel olarak “gerçek” olma, ya da “görünüm”, daha açığı aldanma, imgelem ya da salt düşünülmüş olma açısından ele alır.

Appearance and Reality’nin ana konusu, düşünce ve gerçeklik arasındaki ayrımdır. Bu konu Pnnciples of Logic’de de ele alınmış, ancak yeterli ve doyurucu bir biçimde incelenmemiştir. Francis Bradley’in ana sorunu, düşünsel savları, ne “dolaysız deney”e ne de “salt” olanın algısına dokunmadan, kendi sınırları içinde tutabilmeye çalışmak, aşırı gitmelerini önlemektir.

Bradley, metafiziğinin ana kavramının “dolaysız deney” olduğu söylenebilir. O, bu kavramı şöyle tanımladı: “Öyle bir deney var ki, bu deney içinde, benim bir nesnenin farkına varışım ile farkına varılan nesne arasında hiç bir ayırım yok. Bilgiyi başlatan dolaysız bir duygu, bir bilme tek bir nesnede bir birleşme var; bu bir biçimde aşılsa da, bütün süreç boyunca benim bilinen dünyamın varolan temeli olarak kalır.” Bu deney salt ve yalın olan dolaysız duygudur. Bunu oluşturan bizim bir şeyler duyumlamamız değildir; yalın duygudur; Ne herhangi bir belirli kimsenin duygusudur ne de herhangi bir belirli şeyin duyumlanmasıdır. Bu bizi de kapsayan ve bütünlüğü içinde eriten bir tümlüğün dolaysız algı­sıdır.

Nesnelerden, niteliklerden, bağlantılardan söz etmeye başladığımızda, bu tür bir duygu düzeyinin ötesine geçeriz. Ancak düşünce, deneyimi tümüyle bırakmaz, yalnızca ondan soyutlamalar yapar. Bu konudaki tartışmalarıyla, Francis Bradley şu noktaya vardı: Bağlantısal düşünme biçimi gerçeği vermez, ancak onun bir görünüşünü verir. Asıl gerçek ise “tek-bir”, “salt”, “yetkin bütün”dür; “herşeyi kapsayan deney” dir.

Francis Bradley doğa ile ruh, olgu ile değer arasında karşıtlıklar kurmuştur. Bu karşıtlıklar idealist görüşü benimseyen, bu görüşü paylaşan, birçok düşünürün tepkisine yol açacak niteliktedir. Ruhun tam gerçek olmamakla birlikte maddeden daha gerçek olduğu görüşünü savunmasına karşın eleştirmenler onun ahlakı ve dini parçaladığını düşünmüşlerdir.

Bradley’in görüşleri 20. yy’ın ilk yarısında etkili olmuştur. Yüzyılın ikinci yarısında da etkili olan ve ünlerini sürdüren Russell ve G. E. Moore’un felsefe çözümlemeleri büyük çapta, Bradley’in görüşlerini yadsıyarak geliştirilmiş, ancak ondan geniş ölçüde de etkilenmiştir.

Bu iki düşünür öğrencilik yıllarını Bradley’in etkisinde geçirmişlerdir. Önceleri eleştiri noktalan ortak iken daha sonra bu noktaların birbirinden apayrı olduğu ortaya çıkmıştır. Russell’ın eleştirisi Bradley’in bilimle olan ilişkisine yönelirken, Moore’ un eleştirisi daha çok sağduyusal bir eleştiridir. Bir başka eleştirmen topluluğu olarak da Mantıkçı Pozitivistler vardır. Onların gözünde Russell tam bir analitik filozofken, Bradley tersine “kötü” bir metafizikçidir.

Francis Bradley’in felsefe alanımdaki etkinliği yanında onun yazımsal yazış biçimi de ilginçtir. Francis Bradley’in yazış biçimini ozan T.S. Elliot önemli bulmuş ve Harvard Üniversitesinde, Francis Bradley’i ayrıntılarıyla ince­lemiş, doktora tezini onun üzerine yazmıştır.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 19. cilt, Anadolu yayıncılık, 1984

İlgili Makaleler