FONKSİYONALİZM
FONKSİYONALİZM
Türkçede
“işlevselcilik” diye de anılan/bnAsi-yonalizm, iş, görev, rol
anlamına gelen “fonksiyon” kelimesinden türetilmiş bir terimdir. Sosyal
bilimlerde, toplumsal hadiseleri ve kurumları evrimci yaklaşıma göre değil de,
toplum içinde yerine getirdikleri görevlere göre inceleyen yaklaşım tarzına
“fonsiyonaliznı” adı verilir. Ba§ka bir tanıma göre, toplumu, her
bir üyesi belirli bir fonksiyon ifa eden karşılıklı ilişkiler düzeni olarak
gören ve toplumu tek başına belirleyen bir faktörün bulunmadığını savunan
sosyoloji akımının adıdır. Fonksiyo-nalizm denilince, genellikle B.Malİnowski
(1884-1942), E.Durkheim (1858-1917) ve A.R.Radcliffe- Brown (1881-1955) akla
gelir. Psikolojide, politik bilimlerde ve mimaride de
fonksiyona Üst akımlar
vardır.
Fonksiyonalizm,
başlangıçta evrimcilerin metoduna ve iddialarına bir tepki olarak ortaya
çıkmıştır. Karşılaştırmalı metodun zorlama ve acemice uygulamasına karşı bir
eleştiri getiren fonksiyonalizm, insanların geçmişteki sosyal hayatının
anlaşılamayan noktalarını açıklamaya çalışan, ilkel toplumlar hakkında
sistem-leştirilmemişve ispatlanmamış bilgilere dayanan “konjonktüre]
tarih” anlayışına da karşıdır.
“Sosyalfonksiyon”
kavramı, 19. yüzyılda Her-bert Spencer (1820-1903) tarafından toplum ve
organizmanın birbirine benzerliğinden hareketle en açık bir biçimde formüle
edilmiş, esas ifadesini, modern biyolojinin ortaya çıkmasından sonra
bulmuştur? Herbert Spencer, biyolojik terimlerden etkilenenlerin çoğu gibi,
daha ziyade sosyal evrim teorisine bağlı kalmıştır. Ancak “Sosyolojinin
Esastan” adh eserindeki sosyal yapı ve sosyal fonksiyonla ilgili
analizleri bu açıdan orjinal İse de, net ve inandırıcı değildir. Zaten Spencer
de dahil olmak üzere 19. yüzyıl sosyologları organizmanın çeşitli organları
gibi, bir toplumun çeşitli birim ve unsurlarının birbirleriyle dayanışma içinde
olduğu tarzındaki anlayıştan önemli ölçüde etkilenmişler, sık sık bu
dayanışmayı evrim teorisi ve organik karşılaştırma ve kıyaslamalarla
açıklamışlardır. Onlara göre, kalbin kanı hareket ettirmesi gibi, vücudun her
organının kendine düşen görevi yerine getirmesiyle insan normal faaliyetini
nasıl sürdürüyorsa, toplumsal kurumlar da bir bütün olarak topluma karşı
görevlerini yerine getirerek sosyal hayatın devamlılığını temin ederler.
Haddizatında,
fonksiyona I ist fikirler, sosyolojiye sosyal antropoloji kanalıyla girmiştir.
Bu konuda Malinowski’nin yaklaşım ve açıklamalarının rolü İnkar edilemez.
Radclİffe-B-rovm’a göre, sosyal fonksiyon kavramını ilk defa formüle eden
Durkheim’dir. Sosyal îş Bölümü ve Sosyolojik Metodun Esasları adlı eserlerde bu
kavramı hem kullanmış ve hemde sosyolojik açıklamalarını yapmıştır.
Fonksiyonalizmin pek
çok tezi olmakla birlikte sosyolojik açıdan Önem taşıyan şu üçüne
temas etmekte fayda
vardır; Birinci teze göre, sosyal bir faaliyetin veya kurumun diğer bazı faaliyet
ve kurumlarla İlgili önceden bilinmeyen gizli fonksiyonları olabilir. Örneğin,
aile bireylerinin tek tek niyetleri ne olursa olsun, bazı fonksiyonalistler,
geniş aile biçiminden çekirdek aileye geçişin sanayileşme sürecine katkıda
bulunduğunu iddia ederler. Yani aile yapısının sanayileşme sürecinde gizli
(örtük) bîr görevi vardır. Şöyle ki: diğer şeylerin yamsı-ra insanlar ailevi
bağlardan kurtuldular, coğrafi yönden hareketlilik kazandılar, hayatlarını
sürdürebilmek için evlerinden, ailelerinden uzakta bireysel gayret ve
çabalarıyla didinip durdular, geçimlerini sağladılar. Bu çeşit çabalar zaman
içinde büyüyerek sanayileşmeyi doğurdu. Hemen işaret edilmelidir ki, böylesi
bir değerlendirme, aile yapısındaki değişmenin ortaya çıkardığı sosyal hadiselerin
ancak bir parçasının açıklaması olabilir.
Fonksiyonalistlerin
İkinci tezlerine göre de, sosyal bir faaliyet, bir toplumsal sistemin istikrarını
sürdürmeye yardımcı olabilir, katkıda bulunabilir. Sözgelimi Durkheim, İntihar
ve Dini Hayatın İlkel Şekilleri adlı eserlerinde, dini ayin ve ibadetlerin
toplum bütünleşmesi ve istikrarını sağlamada çok önemli hizmetler gören sosyal
faaliyetler olduğunu vurgular. Bazı fonksiyonalistler, işi daha da ileri
göstürerek, bütün sosyal kurumların böylesine fonksiyonlara sahip olduğunu
iddia ederler.
Fonksiyonalistlerin
sosyolojik açıdan önem arzeden üçüncü tezine gelince; sosyal bir faaliyet,
asıl toplumsal ihtiyaçların veya beşer türünün kaçınılmaz fonksiyonel
taleplerinin karşılanmasına katkıda bulunur. Diğer bir ifade ile, Talcott
Parsons tarafından en dikkate değer biçimde öne sürüldüğü gibi, toplumlar,
eğer yaşamak istiyorlarsa, karşılamaları gereken bazı İhtiyaçlarını gidermek
zorundadırlar, toplumsal kurumlar bu ihtiyaçları karşılayan birer araçtırlar.
Fonksiyonalistlerin
tezleri etrafında son 30-35 yıl içinde bir hayli tartışmalar olmuştur. Yukarıda
sıralanan tezlerden biri ve hepsiyle ilgili bazı eleştiriler yapılmıştır.
Onları şöyle sıralamak mümkündür:
1-
Fonksiyonalizm, sosyal çatışmayı veya istikrarsızlık şekillerini açıklayamaz.
Çünkü bütün toplumsal faaliyetleri, kararlı (stabilize) toplumlara düzenli bir
biçimde etki eden şeyler olarak görür. Fonksiyonalistler, sosyal çatışmanın
gerçekte toplumsal düzen için olumlu fonksiyonları olduğunu ileri sürerek,
yahut fonksiyonel bozukluk kavramıyla bütün sosyal faaliyetlerin diğer tüm
faaliyetler için olumlu fonksiyonlara sahip olmayacağını (bazan da olumsuz
fonksiyonları olduğunu) kabul ederek bu İddiayı cevaplamışlardır.
2-
Fonksiyonalizm sosyal değişmeyi de açıklayamaz. Çünkü mevcut fonksiyonel
ilişkileri ortadan kaldıracak hiçbir mekanizmanın olmadığı görülmektedir.
Fonksiyonalistler, farklılaşma gibi kavramları değerlendirmeye alarak bu
eleştiriye cevap vermişlerdir.
3-
Fonksiyonilzm, toplumsal faaliyetin varlığını, onun sonuçları ile veya
etkileri ile açıkladığı için bir teleoloji (gayeye yönelmiş bir bilim)
türüdür.
4- Fonksiyonalizm, fertlerin faaliyetlerinin
sonuçlan üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırarak faaliyetlerine verdikleri anlamları
ihmal etmiştir.
Görüldüğü üzere,
sosyal hadiseleri açıklamada fonksiyonalist akımın da yetersizlikleri vardır.
Beşeri faaliyetlerin kompleks bir yapıya sahip olması, tek yönlü açıklamalar
yerine, çok yöntü ve çok katlı açıklamalar yapılmasını gerektirmektedir.
(SBA) Bk. Antropoloji;
Evrimcilik; Sosyoloji.