Tarihi Eserler

Fethiye Camii -Atina- Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Fethiye Camii. Yunanistan’ın başşehri Atina’da Türk döneminden kalma cami.

Caminin yapım tarihini açık olarak gösteren bir belge yoktur. Sadece 1206 (1791-92) tarihli bir tamir hüccetinden onarıldığı öğrenilmektedir.

Bu hüccet ayrıca caminin Fâtih Sultan Mehmed vakfından olduğunu da bildi­rir. Evliya Çelebi 1078’de (1667-68) uğ­radığı Atina’da bir Fethiye (veya Fâtih) Camii’nden bahsetmez; aşağı şehirde Eskicami, “kagir bina kubbeli, metîn ve ma’murcâmi-i pür-nûr” olan Bey Camii ile Hacı Ali Camii’nin adlarını verir ve bu üç caminin kagir kubbeli ve kiremit ör­tülü olduğunu belirtir. Atina 1687’de Ve­nedikliler tarafından işgal edildiğinde bu camilerin kiliseye çevrildiği söylenmek­tedir. Çünkü bu yıllarda Atina’nın 3000 kadar olan Türk halkı Anadolu’ya göç etmiştir.

Atina geri alınıp Türkler tarafından tekrar iskân edildiğinde eski vakıf eser­leri ihya edilmiş ve yenileri de yapılmış­tır. Bu bakımdan Fethiye Camii’nin bu sırada ihya edilen eski camilerden biri olabileceğini düşünmek mümkündür. Mora ihtilâli sonunda Atina Yunanlılar’ın hücumuna uğradığında camilerin bulun­duğu aşağı şehir de işgal edilmişti. Şe­hir böylece bir defa daha el değiştirdik­ten sonra 24 Mayıs 1833’te kesin ola­rak Yunanlılar’a teslim edilince burada­ki Türk idaresi sona ermiştir. Atina Türk hâkimiyetinden çıktıktan az sonra bu­raya gelen Th. du Moncel ile A. Chena-vard’ın yayımladıkları resimli kitaplarda Fethiye Camii’nin o yıllardaki görünümü ile gravürleri yer almıştır. Ancak bu yıl­larda sahipsiz kalan cami, uzun yıllar bir askerî binanın içinde harap bir depo ola­rak durmuştur. Fakat eski Agora’nın ye­ri üzerinde bulunduğu için burada ar­keolojik kazılar yapıldığında iyice mey­dana çıkmış, hatta İlkçağ agorasının çev­resini bütünüyle açmak için Fethiye Ca­mii’nin de yıkılıp kaldırılması istenmiş­tir. Bazı tartışmalardan sonra caminin yıkılmasından vazgeçilerek küçük çapta tamir edilip Yunanlılar’la o yıllarda sıkı dostluk içinde olan Mısır hükümetine ve­rilmesi de düşünülmüştür.

Fethiye Camii moloz taşlarla itinasız biçimde inşa edilmiştir. Önünde, iki ya­nı duvarlarla kapalı beş bölümlü kubbe­li bir son cemaat yeri vardır. Sonradan eklenmiş hissini veren bu son cemaat yerinin kemerleri Türk sanatında XVIII. yüzyılda kullanılan biçimde yarım yuvar­laktır. Buradaki mermer sütunların baş­lıkları herhangi bir üslûba bağlanamaz. Giriş duvarının ortasındaki kapı kemeri çok sadedir. Bu duvarda tuğla kemerli altta dört, üstte beş pencere vardır. Pen­cere aralarında ise bir çift dış mihrap bulunur (Ayverdi’nin planında bunlar ek­siktir). Cami harimi kare biçiminde olup içten 13 m. kadardır. Ortada dört mer­mer sütun kemerleri taşır. Yaklaşık 6 m. çapındaki basık kubbesi kesme taş se­kizgen bir kasnağa oturur ve dört taraf­tan dört yarım kubbe ile desteklenmiş­tir. Köşelerde de dört küçük kubbe var­dır. Ortadaki sütunların başlıkları Türk sanatıyla ilgili değildir. Bunların gövde­leri ince uzun bir dizi yaprak halindedir. Harim yan cephelerde altlı üstlü seki­zer, kıble cephesinde ise dört pencere­den ışık alır.

Duvarların en üst kenarında kirpi sa­çaklar dolaşır. Kubtje, yarım kubbeler, küçük köşe kubbeleri ve son cemaat yeri kiremit örtülüdür. Caminin sağ tarafın­da ve ayrı olan minarenin yalnız kare te­meliyle birkaç basamağı kalmıştır.

Fethiye Camii, duvar örgülerinin İtina­sız oluşuna karşılık mimarisi bakımın­dan önemlidir. Burada dört taraftan ya­rım kubbelerle desteklenmiş bir ana kubbe sisteminin uygulandığı görülür.

İstanbul’da bazı büyük selâtin camilerin­de örnekleri bulunan bu sistemin, eğer Fethiye Camii bütünüyle Fâtih Sultan Mehmed dönemine aitse Türk mimarlık tarihi bakımından önemi büyüktür. An­cak bu hususta kesin bir şey söylemek henüz mümkün değildir. Ayrıca binanın, eseri yeteri kadar tanımayan biri tara­fından restore edilmiş olması da bazı iz­leri yok etmiştir. Caminin Venedik işga­linden sonra yapılmış olabileceği de göz önünde tutulmalıdır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler