Sosyoloji

Fernando Savater – Nietzsche’nin İdeası

Fernando Savater – Nietzsche’nin İdeası

İnsanlık tarihini, peyderpey hayvanlığın puslarından kurtuluşun, toplu yaşamanın ve bilginin her seferinde üst biçimlerine doğru ağır ama istikrarlı yükselişin kronolojisi olarak gören herkes için; bilimsel deneysel-matematiksel, nesnel ve tarafsız aklın, uygarlığın en arı kazanımı ve insanoğlunun en büyük övüncü olduğunu düşünen herkes için; yerleşik ahlaki değerlerin, demokratik aydınlanmanın pekiştirdiği eşitlikçi Hıristiyanlığın, daha yüksek kazanımlar uğruna tutkuların ulvileştirilmesinin bütünüyle insani bir toplumun kaçınılmz esasları olduğu kanısına sahip herkes için… bu minvalde düşünen herkes için Nietzsche en feci geçici hevestir. (s. 15/16)

Nietzsche tehlikelidir, çünkü kuvvetlidir.

Nietzsche’nin müritleri olamaz. (s. 17/18)

Asıl olarak slav nüfusa sahip olan Thüringen bölgesinde doğdu (15 Ekim 1844).

Babası (Carl) Nietzsche beş yaşındayken öldü.

Şiddetli baş ağrıları on iki yaşını doldurduğunda baş gösterir.

Klasik filoloji öğrenimi almak için Leipzig’e taşındı (1867).

1868’te Wagner’le tanıştı.

Yirmi dört yaşındayken Basel Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Uzun yıllar dost kalacağı Jacob Burkhardt ve Franz Overback ile bu dönemde tanıştı.

1871; Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu yayınlandı.

İkinci kitabı Zamansız Düşünceler, 1873 yılında yayınlandı.

1875 ve 1878 yılları arasında İnsanca Pek İnsanca’nın ilk bölümüne başladı. Kitap, 1880’de tamamlandı.

1881 yılında Tan Kızıllığı ve Ahlaksal Önyargılar Üzerine Düşünceler yayınlandı.

1882’de Lou Salomé’yle tanıştı. Aynı yıl, ilk kez bengi dönüşten söz ettiği Şen Bilim yayınlandı.

Aynı yıl, Böyle Söyledi Zerdüşt’ün ilk bölümünü yazdı.

1886’da İyinin ve Kötünün Ötesinde, 1887’de Ahlakın Söykütüğü yayınlandı. Dostoyecski’yi bu dönemde okudu. August Strinberg’le yazışmaya başladı.

1888’de Wagner Olayı ve Nietzsche Wagner’e Karşı’yı yazdı. Diyonisos Ditirambosları, Putların Batışı, İsa’ya Karşı ve Ecce Homo tamamlandı.

25 Ağustos 1900’de, beyin kanaması sonucunda öldü.

Ben herşey değildir, ama her şeyi yıkandır. (Stirner)

Tanrı’nın ölümü, mümkün olanın sonu demektir.

Tanrı, dünyanın anlamıydı, siyasi kurumların güvencesi, yetkenin dayanağı, ahlakın –ödülle ya da cezayla- yanılmaz yaptırımcısı, O’nun karşısında bir hiç olan insanlığın yaradanı, başkanı, onurunun kurtarıcısıydı. Ancak bunun yanı sıra Tanrı belki de asıl olarak dilimizin manası, düzenlenmiş bir bilginin, doğanın ve mantığın kanunlarının olabilirliği, şeylerin varoluşundaki dengenin ve kişilerin –belleği ve sorumluluğu olan ruhların- özdeşliğinin koruyucusuydu. (s. 59)

Anlamı bahşeden yeni odak / Akıl’dır. (s. 60)

Ben kavramı şey kavramının önünde yer alır ve ona model teşkil eder. (s. 76)

“Hakiki dünyayı ortadan kaldırdırk: Hangi dünya kaldı geriye? Belki görünüş dünyası… Ama olamaz! Hakiki dünyayla birlikte görünüş dünyasını da ortadan kaldırdık!” (Putların Batışı) (s. 80)

“Delilik her şeyi kaybetmektir, kesinlikle her şeyi, yalnızca akıl hariç” Chesterton (s. 96)

Hayat / enerji birikiminin istencidir.

Güç istenci / tutkudur. (s. 106)

“Güç istenci tutkunun ilkel biçimidir ve diğer tüm tutkular sadece onun dış görünüşleridir.” (Güç İstenci) (s. 108)

Şayet güç olmasaydı güç istenci de olmazdı… İsteyen gücün kendisidir! (s. 109)

Eskiden zaman Tanrı’dan akıyor ve O’na dönüyordu: Zaman sonsuzluk tarafından gözetleniyordu. İçkin, fani ve miadı dolan şey, zamana ait büyük dalga tarafından süpürülmüş bulur kendini ve bu gemi kazasından sadece aşkın ve sonsuz anavatanına geri dönen ruhun erdemli cevherleri kurtulabilir(di). (s. 116/117)

Haz – daha derindir yürek acısından. (Zerdüşt) (s. 121)

Varlığın çarkının dönüşü sonsuzdur. Her şey ölür her şey yeniden çiçelenir; varlığın yılı sonsuza dek sürer. (s. 127)

Bengi Dönüş doktrininin içine nüfuz ettiğini hisseden kimse açısından zamansal kategoriler deneysel bir oyunun parçası haline gelir. (s. 133)

Bugün hâlâ, Hıristiyan’ım demek bir sınav ya da aşırılıktır. (s. 139)

(Naziler) onu Hıristiyan olarak okuduklarından yaklaşımı tam olarak anlamayı başaramamışlardır.

Nietzsche’nin etik projesi / Nazilerin tasavvur ettiklerinden çok daha zalimane ve aristokrattır. (s. 140)

Ahlak karşısında bitaraf olunmaz: Hiçbir düşünür iyinin ve kötünün ötesinde konumlanma becerisinde değildir. (s. 142)

Yunan kökenlerinde ahlak, iyi davranmakla mutlu olmak arasında fark gözetmez, her iki şey de aynı kelmeyle ifade edilir (eu-prattein). Mutluluk, bir ödül ya da layık olunan bir şey değildi, daha ziyade mutlu bir kadere sahip olma meselesiydi.

[Virtud (erdem) vir’den / erkeksi kuvvetten gelir. (s. 143)

Arzunun egemenliği ne denli büyük olursa, tutkulara o kadar özgürlük bağışlacaktır. (Güç İstenci) (s. 146/147)

Bir erdem bizim ihtiyacımız olmalı, bizim savunmamız ve kişisel bir ihtiyacımız olmalı: Diğer tüm durumlarda açıkça bir tehlike olacaktır. Hayatımızın bir koşulu olmayan şey, ona zarar verir. (s. 149)

Üstinsanın gelip çatması için dünyanın hazırlanması.

Üstinsan

Tanrı’nın ölümünün tutarlı ve sevinçli mirasçılarının sanatsal politik büyük eseri olacaktır. (s. 151)

Üstinsan bir birey değil durumdur. (s. 152)

Eğer uçmayı öğrenemiyorsanız daha hızlı düşmeyi öğrenin! (Zerdüşt) (s. 158)

Ve Zerdüşt bu sözleri sarf etmiş olduğunda acının şiddetinin ve yakında arkadaşlarından ayrılacak olmanın üstüne üstüne gitti, dolayısıyla avazı çıktığı kadar ağladı, kimse onu teselli edemedi. Ve gece boyunca yapayalnız yürüdü ve arkadaşlarını terk etti. (Zerdüşt) (s. 163)

İnsanlığım yegane temsilcisi Unamuno

Nietzsche’den üstinsanların gülmeyi öğrenmesi gerektiğini ve Cioran’dan da arzuların içinde en gülünesi olanının ‘üstinsan’ olma arzusu olduğunu öğrendim. Sonuç: Bir daha asla ‘gülmek’le ‘alay etme’yi birbirine karıştırmamak oldu. (s. 165)

Tek bir cümleyle özetlenemeyecek yazar için ne yazık, zira bu, onun asla anlaşılamayacağı anlamına gelir! (Gide) (s. 167)

Her şeyi reddeden bir düşünme tavrının neticesi her şeyi olumlama uygulaması olacaktır. (Güç İstenci) (s. 191)

Merhamet / Korkulması gereken

Ötekinin aşikârlığının üzerine inşa edilen ahlaka merhamet diyoruz. … Onun acısının aşikârlığı… (s. 195)

Zerdüşt insanı sevmiştir çünkü o bir köprü ve geçiştir: Öteki daima yolculuğun sonu, ölü bir süreç demektir. (s. 196)

Nietzsche’den başka kim hakikatin değerini tartışmalı bir duruma sokma tehlikesini göze almıştı? (s. 198)

Tüm hakikat ve değerin güvencesi olan Tanrı en büyük ve uzun yalanımız oluvermiştir artık… (s. 199)

Savunulmaya muhtaç bir felsefe, aslen savunulmayı haketmez. (s. 201)

Horgörmenin olduğu yerde savaşılmaz.

Eleştirinin sağlıklı olabilmesi için şen olması gerekir – huysuzluk ya da kindarlık onu değerden düşürür. (s. 202)

Güç istencinin azami sanatsal ifadesinin amacı ve öznesi tam insandan başkası olamaz. (s. 205)

Sadece zayıflar tüm olayları aynı önem ya da önemsizlikte algılayarak, ortamının mekanik güdüsüne doğrudan tepki verir: Kısacası sadece zayıf olan modern olabilir.

Nietzsche’nin “Merhamet” adını verdiği illetin en zararlı biçimlerinden biri kendi düşüşünü düşeni kurtarmaya yeltenmektir. (s. 206)

Şeytanın lehine işliyor Tanrı’nın hoşgörüsü. (Güç İstenci) (s. 210)

Felsefe lanetlenmiş bir faaliyettir, ya suçlu ve lanetlidir ya da felsefe değildir: Felsefe yapmak şeytanla anlaşma yapmak ve onun lekelenmiş şerefini savunmaktır.

Novalis hakikatin “tam bir yanılgı” olduğunu varsaymıştı.

Düşüncenin tek amacı

Belki de esas olarak

Aletheia’dan korumaktır. (S. 212)

Politikacı değil peygamber ya da falcı olmak istiyorum ben. Neyin falcısı? Hıristiyanlık sonrası toplumun, ateist yeni dünyanın. (s. 214)

Sadece sonuçların olduğu bir dünyada şans keliesinin anlamı vardır. (Şen Bilim) (s. 219)

Kaybolmaktan vazgeçen kişi, anlamaktan da vazgeçmiş demektir. (s. 229)

Unutma becerisi olmaksızın herhangi bir mutluluk, neşe, herhangi bir umut, onur, herhangi bir şimdiki zaman olması mümkün değildir. (Ahlakın Söykütüğü Üzerine)

Sadece kökenini unutmuş olan şey ilerlemeye inanır. (s. 232)

Çeviren: Saliha Nilüfer

İletişim Yayınları, 2008