Kimdir

Fernand Braudel kimdir? Hayatı ve eserleri

Fernand Braudel kimdir? Hayatı ve eserleri: (1902) Fransız tarihçi. Annales Tarih Okulu’nun önde gelen temsilcilerindendir. Fransa’nın doğusunda, bir köy öğretmeninin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1923’te Sorbonne’dan tarih lisansını aldıktan sonra o zaman Fransız sömürgesi olan Cezayir’de bir liseye tarih öğretmeni olarak atandı. Buradaki 9 yıllık öğretmenlik süresince, kendi deyimiyle hem uygarlık beşiği Akdeniz’i “tepesi aşağı” seyretme fırsatını buldu, hem de geleneksel tarih anlayışı ve öğretimin­den kopup, bir “yeni tarih” anlayışı arayışına girdi. Annales Okulu’nun ilk kurucularından olan Lucien Febvre ile bu yıllarda tanıştı.

Braudel, doktora tezi konusu olarak Akdeniz’i seçti. Önceleri bu konuyu 16.yy İspanya kralı Il. Philippe’in Akdeniz ve Akdeniz yöresiyle ilişkileri biçi­minde algıladıysa da, araştırması giderek daha kap­samlı bir biçim aldı. Konunun çerçevesinin genişleme­si gerektiğini, araştırmasının başlığının da “Il. Philippe ve Akdeniz” değil, “Akdeniz ve Il. Philippe” olması gerektiğini Braudel’e kabul ettiren Lucien Febvre olmuştur, ilk ön arşiv çalışmalarının başlaması ile kitap olarak yayımlanması arasında 22 yıllık bir süre geçen ve yüzyılımızın en önemli tarih araştırma­larından biri olarak nitelendirilebilecek bu kitap 1949’da La Mediterrannee et le Monde Mediterranneen â l’epoque de Philippe II (“II. Philippe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası”) adı altında yayımlanmıştır.

Brezilya’da Sao Paulo Üniversitesi’nde iki yıl öğretim üyeliği yapan Braudel, 1937’de Paris’e, Luci­en Febvre’in Tarih Bölümü başkanı bulunduğu Ecole Pratique des Hautes Etudes’e öğretim üyesi olarak atandı. 1939’da kitabının yazımına başlayacakken II. Dünya Savaşı çıktı. Savaşın hemen başında Almanlar’a esir düşen Braudel kitabının birçok bölümünü Lübeck Hapishanesi’nde kaldığı sıra, yalnızca hafıza­sına güvenerek yazdı.

1. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllar, Annales Okulu’nun etkinlik kazanmaya başladığı yıllar olmuştur. Yeni tarihçi akıma Braudel de katılmıştır. 1900’lerin başında ya da Annales dergisinin kuruluş yılı olan 1929’da olduğu gibi, 1945’te de yeni tarih anlayışının mücadele ettiği görüş, Sorbonne tarih profesörleri tarafından yayımlanan Revue Historique dergisinin temsil ettiği, Braudel’in deyimiyle “tarihçi tarihi” ya da “olaysal tarih” görüşüydü. Fransız ve dünya tarihçilerinin büyük çoğunluğunun o dönemde benim­sediği “anlatımcı”, “olaysal” tarih türüne karşı Brau­del ve Annales Okulu sürekli ve tutarlı bir biçimde “yapısal” tarih anlayışını savunmuşlar ve geliştirmiş­lerdir.

1945’te Annales Okulu, tarih çevrelerini kendine yabancı, Febvre ve Braudel de Sorbonne’un kapılarını kapalı bulunca, çalışmaların Ecole Pratique des Hautes Etudes’ün Altıncı Seksiyon’u içinde sürdürdüler. Her ne kadar Seksiyon Başkanı Febvre ise de, akademik örgütlenme Braudel’in sorumluluğunda oldu.

Klasik Fransız üniversite sisteminin dışında ol­masına karşın Braudel’in çalıştığı tarih bölümü 1948’den başlayarak Fransa’da tarih ve sosyal bilimler alanlarındaki pek çok yeni düşünce ve atılımlara kaynaklık etmiştir. Braudel, alçakgönüllülük göstere­rek, 1945’ten sonra yapılan araştırmaların sadece 1929’da kurulmuş olan Annales dergisinin var olan araştırma programının uygulamaya geçirilmesinden oluştuğunu ve kendinin “Febvre ve Bloch’un fikirleri­ne pek bir şey katmadığını” söylemiştir.

Gerçekte, Annales Okulu’nun aşağı yukarı tüm tarihsel araştırmalarının altında yatan birçok konu, kavram ya da varsayımı ortaya çıkarıp bunları araştır­ma alanı haline getiren Braudel olmuştur. Braudel, tarihte çoğul süresellikler (multiple temporalities) ve özellikle “uzun dönem” zaman kavramını geliştirmiş; 1450-1750 döneminin, çağdaş kapitalizmin iktisadi ve siyasal potası olması nedeniyle, öncelikle incelenmesi gerektiğini vurgulamış; dünya ekonomisinin bir bütün olarak toplumsal oluşum ve tarihsel araştırma alanı olarak alınmasının önemini belirtmiştir.

Bu konuların üçünü de Braudel 1949’da yayımla­nan kitabında açıkça sergilemiştir. Kitabında değişik tarihsel dönemler kavramının uygulanışı son derece belirgindir. Konular, her seferinde değişik bir tarihsel süreç açısından olmak üzere, üç kez ele alınmaktadır. Braudel, önce tarihsel yapıyı, yani “uzun dönemi” sonra konjonktür yani “orta dönemi”, en son olarak da özgün olayları incelemiştir. Sözü edilen başyapıtı­na bir ek niteliği taşıyan “Tarih ve Sosyal Bilimler” adlı yazısında bu çok farklı zaman ufuklarının içeriği­ni ve tarih araştırmaları açısından farklılıkların bilinci­ne varmanın önemini açıklamıştır.

Braudel bu üç zaman süresini teorik fiziğin dalga uzunluklarıyla ilgili kavram ve ölçümlerine benzete­rek tanımlamıştır. Geçmiş dönemlerin tarihsel çö­zümlemesini de üç ayrı boyuttaki iç içe geçmiş dalgalanmaların birbirlerinden ayrıştırılmaları olarak tanımlamıştır.

Braudel’e göre, kısa süre günlük yaşama, günlük siyasal bilince ilişkin olayları kapsamaktadır. Bu kısa süreler gazetecinin, habercinin, geçmişte de vakanüvis’ in hammaddesidir. “Kısa dönem” aynı zamanda, bir olaylar dizisi olarak daha çok geleneksel tarihçile­rin, siyasi tarihçilerin içine gömüldükleri kısıtlı zaman ufkudur. Kendini bu zaman ufkuyla sınırlamak, tek tarihsel zaman ufuk ve boyutu olarak “olay”ı almak, daha uzun dönemi ya da dalgalanmaları dikkate almadan bu olayları birbirine bağlamaya çalışmak, “olaycı” (evenementielle) tarih anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. Bu, Braudel’in ve bir bütün olarak Annales Okulu’nun şiddetle karşı çıktıkları gelenek­sel tarih anlayışıdır.

Ancak, kısa dönemleri aşan o ana kadar daha çok iktisat tarihçilerinin ilgilenmiş oldukları orta dönem­deki dalgalanmalar, birbirini izleyen tarihsel “kon­jonktürler vardır. Fiyat eğrileri, nüfus hacim ve dağılımındaki hareketler, ücret ve faiz oranlarındaki dalgalanmalar hep 10,20 ya da en fazla 50 yıllık dönemler, dalgalanmalar biçimini alır. Daha geniş bir anlamda ve sözcüğü günlük iktisat dilindeki kullanım alanından da kurtararak; Braudel, “konjonktürden, toplumun, ekonominin ya da teknolojik değişimlerin, süresi kesinlikle belirlenemeyen devresel değişimleri olgusunu kasteder. Hatta bu alanların da ötesinde, kültürel dönemlerin, kültüre ilişkin“konjonktür”lerin de irdelenmesinin önemini vurgular.

Bu orta vadeli tarihsel düzenli dalgalanmalar Braudel’e çok çekici gelir. Ancak, buradan “konjonktürce kısa dönemli olaylar arasındaki nedensellik bağlantısını araştırmaya yönelmez. Tersine daha uzun süreli, boyutları çağlan kapsayabilen uzun dönemde­ki değişimleri incelemeye yönelir.

Braudel, iktisatçıların zaman zaman sözünü et­tikleri “son derece ağır… tamamlanmaları yüzyıllar sürebilen tarihsel hareketleri” belirlemeye çalışır. Uzun oldukları oranda araştırıcı tarafından kavranıp, incelenmeleri zor olan bu tarihsel eğimlere, “yapı” (structure) adını vermiştir. Bu yapılar “uzun dönem”i oluşturur. Yüzyıllar boyu insanların keşfedemedikle­ri, egemen olamadıkları ya da aşamadıkları sınırlan belirler. Örneğin, göçebelikten yerleşik düzene geçiş, yerleşim alanı olarak dağlık yörelerden ovalara inil­mesi süreci bu tür hareketlerdendir. “Uzun dönem” ler tarihi, temel yapıların, kelimenin en geniş anla­mında sosyal ve iktisadi hareketliliği sınırlama ve zorlamasının tarihidir. Yalnızca mekânsal ya da tek­nik değil, kültürel ve hana ruhsal değişimler de bunun içindedir. Sosyologlar genel olarak “yapı” denen olguyu “gerçeklikle toplumsal kitleler arasında değiş­meyen bir ilişki” olarak tanımlarlar. Oysa, Braudel’e göre “tarihsel yapı” zamanın kendi içinde çok uzun süre taşıdığı ve zorlukla aşındırabildiği gerçekliktir.

Kısa, orta ve uzun dönemli tüm bu tarihsel dalgalanmalar aslında yan yana değil iç içedirler. Bu karmaşıklığın bilincindeki tarihçinin ana görevi de bu üç düzey arasındaki sürekli gidiş geliş ve etkileşimleri belirleyip, sergilemektir. Bu sürelerin içiçeliğine dikkati çekmekle Braudel geniş çaplı bir tarihsel araştırma programı önermiş oluyordu.

Tarihin toplum bilimleri içindeki yerini de ince­leyen Braudel, toplum bilimlerinin istisnasız tümünü içeren tarih biliminin onları nasıl içerdiği, çeşitli alanlarını nasıl harekete geçirip, sürekli geliştirdiği konularında çalışmalar yapmıştır.

Braudel’e göre tarih toplum bilimlerinin bilimi­dir. Onların içine karışarak onlara ivme kazandırır ve kendisi de onların yeni gelişme olanaklarından besle­nir. Bunun içindir ki Braudel, yönettiği Annales dergisini sürekli olarak öteki toplum bilimleriyle ilişkili tutma çabasını göstermiştir. Braudel, sosyolo­jinin de toplum bilimleri arasında ilgi alanı tarih kadar geniş olan bir bilim dalı olduğunu, ama süre kavra­mından yoksun bulunduğu ölçüde de tarihe muhtaç olduğunu öne sürmüştür.

Braudel’e göre sosyoloji ya anlık ya çok kısa dönemdeki, belli bir zaman ve mekân kesitindeki yapı ve olguları incelemekte ya da uzun dönem için geçerli olabilecek toplumsal yapılara eğilmektedir. Oysa, tarih biliminin bir zaman kesiti içinde kalan inceleme­lerle, zamanı hiç göz önüne almayan yöntemler arasında, çeşitli sürelerin karmaşıklığına dayanan zamansallığına gereksinimi vardır. Braudel’e göre, zamansızlığa hapsolmuş toplum bilimlerine, birçok zaman boyutu birden kazandıracak olan işte bu tür bir tarih bilimidir. Bu böyle olunca da, tarihin konusu elbette toplumun şu, ya da bu kesimiyle sınırlandırılamayacak mutlaka bütünsel bir tarih anlayışı gereke­cektir.

Braudel ve Annales Okulu tarihçileri, tarih anlayışlarını, iki ayrı tür tarih anlayışına karşı savun­muşlardır. Bir yanda Sorbonne profesörlerinin simge­lediği “olay tarihçileri”, geleneksel siyasi tarihçiler vardı. Yeni tarih anlayışı bunlarca sürekli olarak dışlanmış, hayal peşinde olmakla suçlanmıştır. Tari­hin ve tarih araştırmalarının çeşitli toplum bilimleriy­le dirsek teması içinde bulunması gerektiğini savunan Braudel, toplumda zaman etkeninin stratejik önemini yadsıyan diğer bir akımın Fransa’da doğuşuna da tanık oldu. Bu, Braudel’in önerdiği ve uyguladığı yapısal tarih anlayışıyla ilgisi olmayan, tarih ve sürenin önemini yadsıyan ve bayrağını antropolog Claude Levi Straus’ta bulan yalın “yapısalcı” akımdı.

1948’de Ecole Pratique des Hautes Etudes’ün Altıncı Seksiyon’unun kurulması ve 1949’da Braudel’ in başyapıtının yayımlanması yalnız Fransa’da değil, öteki ülkelerdeki tarih çalışmalarının gelişmesinde çok etkileyici olmuştur. Bunu izleyen 20 yıl içerisinde Fransa’da Braudel’in yapıtından esinlenmiş bir dizi bölgesel monografi yayımlanmıştır. Bunların hepsi bütünsel tarih anlayışını, çok sayıda ve çok çeşitli alanlara ilişkin verilerin bir bütünsellik içerisin­de bir araya getirilişini, 15., 16., ve 17. yüzyılları kapsayan “uzun dönem”i araştırma konusu yapmış­tır. Goubert, Gascon, Chaunu, Le Roy Ladurie gibi tarihçiler bu yolda kapsamlı eserler vermişlerdir.

Annales’in etkisi altında İtalya ve İspanya hak­kında da geniş monografiler yazıldı. Buna ek olarak, dünya ekonomisinin bütünsel işleyişini konu alan, ticarete, bankacılığa ve diğer iktisadi öğelere ilişkin bazen Akdeniz’i, bazen Atlas Okyanusu’nu, bazen Pasifik Okyanusu’nu konu alan kitaplar da yazıldı. Daha da uzaklara yankılanan bu tarih anlayışı Osmanlı İmparatorluğu’yla Latin Amerika’nın tarih yazımını da önemli ölçüde etkiledi. Örneğin, Türkiye’ de Ömer Lütfi Barkan yapıtlarının tümü göz önüne alındığında, Annales Okulu’nun Osmanlı tarihindeki bir temsilcisi konumunda olmuştur.

Hem tarihçi olarak, hem başında bulunduğu Altıncı Seksiyon hem de 1963’te Paris’te kurduğu Maison des Sciences de l’Homme aracılığıyla Braudel’ in etkisi dünya çapında olmuştur. 1969’da İtalya’nın Prato kentinde yıllık Avrupa Seminer Haftası’nın kurulup Braudel’in de bilimsel komitesinin başına getirilmesi, bu semineri Annales bakış açısının ege­men olduğu Avrupa çapında önemli bir kültürel ve akademik olay haline getirdi.

“Akdeniz” kitabı İngilizce’ye epey geç çevrildi (1972-1973). Ancak çevrildiğinde Amerikan tarihçile­ri üzerindeki etkisi, 1949’da Fransa’dakinden az olmadı. Bugün ABD’de Annales’cı tarih görüşü özellikle genç kuşak tarihçileri arasında yayılmak­tadır.

1970’lerin sonlarına gelindiğinde artık Braudel’le birlikte Annales Okulu’nun açtığı çığır genelleşip Fransız kökenlerini çoktan aşmış, tarihçiler arasında kullanılan yaygın bir model durumuna gelmiştir.

Braudel, 1968 yılında Annales dergisinin editör­lüğünden çekilmiş, birkaç yıl sonra da Altıncı! Seksi- yon’un başkanlığından emekliye ayrılmıştır.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Anadolu yayıncılık, 1983