Tarihi Eserler

Fatih Ca­mii -Priştine- Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Fâtih Ca­mii. Kosova’nın merkezi Priştine’de XV. yüzyıla ait cami.

Kapısı üstündeki dört satırlık kitabesin­den öğrenildiğine göre 865 (1460-61) yılın­da yaptırılmıştır. Ancak kitabe talik hatla ve boya ile yazılmış olduğundan orijinalli­ğinden şüphe edilmektedir. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin “Rumeli’nin pek güzel camile­rinden biri” olarak tavsif ettiği Fâtih Ca­mii Osmanlı dönemi Türk klasik mimari­sinin heybetli ve güzel eserlerindendir. Dört sütunlu ve üç bölümü kubbelerle ör­tülü olan son cemaat yerindeki yayvan kemerli bir kapı içeriye geçit verir. Kes­me taştan yapılan cami muntazam bir kare şeklinde olup dıştan her bir kenan 17.66-17.88 m. ölçüsündedir. Bu yekpare ve sade mekânın üstünü pencereli, yüksekçe kasnaklı 14 m. çapında bir kub­be örter. Kareden kubbe yuvarlağına ge­çiş köşelerde pandantiflerle sağlanmıştır. Her cephede altta ikişer, üstte üçer, da­ha yukarıda ise ikişer pencere açılmıştır.

Sade bir çerçeve içinde olan mihrap nişi mukamaslıdır. Köşelerde kum saati başlıklı sütunçeler vardır. Kapının sa­ğında duvar kalınlığı içine yerleştirilmiş merdiven, ahşap direklere oturan orta kısmı yüksekçe ahşap bir mahfile çıkışı sağlar. Ekrem Hakkı Ayverdi bu mahfi­lin orijinal olduğunu kabul etmiştir. Fa­kat orta kemerin profılleriyle dayandığı direklerin başlıkları barok üslûba işaret ettiğinden bu mahfilin daha öncekinin yerini tutmak üzere XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olması ihtimali var­dır. Minber ise klasik üslûbun özellikle­rine sahip güzel bir eserdir. Kalem işi nakışların geç bir döneme ait olmasına karşılık Ayverdi kubbe göbeğindeki tez­yinatın orijinal olduğu görüşündedir.

Taçkapının ahşap kanatlan kündekârî tekniğinde yapılmış olmakla beraber yakın tarihlerde boyandığından güzelli­ği bozulmuştur. Kıble duvarı pencerele­rinin ahşap kanatlan ise yine kündekârî tekniğinde yapılmış olup ortadaki uzun panolarda nâdir rastlanır bir desen iş­lenmiştir.

Yapının sağına bitişik olan minaresi kesme taştandır ve Rumeli’deki mina­relerde ekseriyetle görüldüğü gibi ince ve uzun gövdelidir. Gövdenin hemen he­men ortasındaki taşların renklerinin da­ha açık oluşu, minarenin geç bir dönem­de buradan İtibaren yenilendiğini gös­termektedir. Esasen şerefe çıkmaları da bilezikler biçiminde olduğuna göre Fâ­tih Sultan Mehmed devri mimarisine ay­kırıdır. Bu durum minarenin yenilendi­ğini gösteren bir başka delildir.

Caminin alt tarafında etrafı binalarla sarılmış halde bir de hamamı bulunmak­tadır. Fakat tam olarak incetenemeyen hamamın sıcaklık kısmının köşelerde dört halvet hücresi olan dört eyvanlı tipte ol­duğu tesbit edilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi