EVLİLİK VE AİLE
İnsana yakın türler de dahil olmak üzere hayvanların büyük bir bölümünde rastlantısal cinsellik ve üreme davranışı egemendir. Ancak insan toplumları, kadınla erkek arasındaki ilişkileri rastlantısal cinsellik ve besin değişiminin ötesinde bir kurallar, normlar ve değerler sistemine bağlamıştır. Toplumlarda bu ilişkileri düzenleyen kuruma evlilik adı verilir. Evlilik, başta soyun devamını sağlamak ve diğer temel cinsel ve iktisadî ihtiyaçları gidermek için erkek ile kadın arasında toplumun onayladığı bir birlik olarak tanımlanabilir.
Evlilik ve Uyarlanma
Evliliğin kurumsallaşmasına dayanak teşkil eden asıl etken, insan yavrusunun uzun süreli bağımlılığıdır. İnsan yavrusu, doğduğu andan itibaren üç-dört yıl
boyunca tam gün bakıma ihtiyaç duyar ve altı yaşma gelene (çocukluktan çıkana) dek annenin ona göz kulak olması gerekir (Fotoğraf 8.1 Bir anne ve çocukları). Bakıma ihtiyaç duyulan dönem insan için primat türleri içinde en uzun süreyi kapsar (bkz. Tablo 8.1). Bu durum özellikle küçük-ölçekli avcı-toplayıcı ve tarımcı topluluklarda yavrunun bakımını üstlenen kadını geçim etkinliklerinden uzak tuttuğu için, o da geçim için başkalarına bağımlı durumdadır. Çocuğun ve bakıcısının geçimini güvence altına almanın en yaygın, kültürel olarak tanınmış ve güvenli yolu evliliktir. Pek çok kültürde akraba olarak tanımlanmış başka bazı kişiler zaman zaman bu süreç içinde rol alsalar da, evli çiftin rolünü tümüyle üstlenen bir akrabalık sistemine pek rastlanmaz.
Tür | Gebelik Süresi (Gün) | Çocukluk Süresi (Yıl) |
Makak Maymunu | 168 | 1,5 |
Orangutan | 233 | 2 |
Şempanze | 238 | 3 |
Goril | 265 | 3+ |
İnsan | 266 | 6 |
Tablo 8.1
Çeşitli Maymun Türlerinde ve İnsanda Gebelik ve Anneye Bağımlılık (Çocukluk) Süreleri Kaynak: Arsebük, 1990, s.23 |
Evliliğin ikinci önemli işlevi cinsel rekabet sorununu gidermesidir. Diğer türlerin aksine insan erkeğinin ve dişisinin cinsel faaliyete sürekli açık olması, topluluk içinde yıkıcı ve topluluğu çözücü bir rekabete yol açabilir. Dolayısıyla evlilik yoluyla, kimin kimle cinsel ilişki kurma izninin olduğu tanınmış olduğundan, bu rekabetin önüne geçilir ve sürekli talep edilebilen cinsel ilişkilere bir istikrar kazandırılmış olur.
Bir Anne ve Çocukları
Kaynak: Hatice Yeşildal Arşivi |
Evliliğin üçüncü işlevi iktisadîdir. Evlilik yoluyla kurulan birlik, cinsel iş bölümünü ve cinslerin birbirinin emeğinin ürününden yararlanmasını düzenler. Böylelikle evlilik yoluyla iktisadî bir birim olan hane ortaya çıkmış olur. İnsanın toplumsal ve kültürel biçimlenmesine ön ayak olan avcı-toplayıcı hayat, bu iktisadî ilişkinin kurulmasında önemli bir rol oynamıştır. Avcı-toplayıcılarda, zamanının büyük bölümünü çocuk bakımına ayırmak zorunda olan kadın genellikle toplayıcılığa ve küçük hayvanların yakalanmasına, erkek ise, bu yükümlülüğü olmadığı için, daha fazla hareketlilik ve daha uzun zaman topluluktan ayrılmayı gerektiren avcılığa, yani geçim etkinliğine yönelmiştir. Bu yorum, erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünü ve üstünlüğünü meşrulaştıran ideolojik bir yorum olarak algılanabilir. Ancak bu çıkarım, sadece kadınla yavrusu arasındaki uzun süreli bağımlılık ilişkisinden türemektedir. Yoksa bugünün modern koşullarında, bakım işlevini yerine getiren pek çok kurumun ortaya çıkmasıyla birlikte, kadınla yavrusu arasındaki bağımlılık ilişkisinin büyük ölçüde gevşediği, bununla bağlantılı geleneksel ilişki biçimlerinin törpülenmeye başladığı ve kadının buna bağlı olarak toplumsal ve iktisadî anlamda özgürleştiği görülmektedir (Fotoğraf 8.2 Bir Kreş).
Sonuçta evlilikte vücut bulan bu bağımlılık ilişkisi bir tür uyarlanma zorunluluğudur. Toplum karmaşıklaştıkça ve modernleştikçe bir uyarlanma stratejisi olarak evliliğin rolü azalmakta ve evlilik gittikçe kişisel bir tercihin konusu haline gelmektedir. Küçük-ölçekli toplumlarda, eş arayanlar ve eşi ölmüş dullar dışında, o kültürün yetişkin saydığı bireylerin tümünün evli olması olağandır. Çünkü bu tür toplumlarda evlilik aynı zamanda bir toplumsal statü sağlar. Söz gelimi Brezilya Amazonlarında yaşayan Mundurucu’larda bekârlara ve evlenme yaşı geçtiği halde evlenmemiş olanlara toplumsal bir rol tanınmaz. Buna karşılık modern kentli toplumlarda toplumsal rolü kazandıran şey, evlilik kurumu değil kişilerin uzmanlaşma ve tabakalaşma yoluyla toplumda işgal ettikleri mevkilerdir. Burada evliliğin küçük ölçekli toplumlarda karşılık geldiği temel işlevlerden bazılarını yitirdiği görülmektedir.
Evlilik Yoluyla Oluşan Toplumsal Ağlar ve Mübadele İlişkileri
Kadınla erkeğin evlilik bağı, bu iki bireyin ötesinde daha geniş bir akrabalık ve arkadaşlık çevresi yaratır. Bu yeni toplumsal ağlar yoluyla çift, yeni iktisadî olanaklara, yeni dayanışma ilişkilerine ve siyasal bağlantılara açılabilir. Tüm toplumlarda evlilik yoluyla oluşturulan bağlar farklı amaçlara yarayabilmektedir. Bu yolla iş bulmak, yeni statüler edinmek, yeni barınma olanakları sağlamak ya da borç para bulmak kolaylaşabilir. Himayecilik ya da kayırmacılık (kliyentalizm) adı verilen ilişkiler de bu bağlamda kazanılır. Bizim toplumumuzda dayısını bulmak, dayısı olmak gibi deyimler bu ilişkiyi imâ eder. Dayıcılık (nepotizm) da denilen bu eğilimde, kişilerin yeterli ya da yetenekli olup olmadıklarına bakılmaksızın yakınları tarafından kayırılması söz konusudur. Akrabalık terimleri de bu ilişkiyi akla getirecek göndermeler içerir. Örneğin insanın eşinin annesi ve babası onun da annesi ve babası haline gelir, böylelikle eş kendi anne ve babasından beklediği himaye ve dayanışmayı eşinin anne ve babasından da bekleyebilir hale gelir.
Evlilik aynı zamanda bir müdabele ilişkisinin de kurulmasını sağlar. Evlenen taraflar evlilik yoluyla karşılıklı hak ve ayrıcalıklar yaratan bir kaynak ve kişi mübadelesine girerler. Çeyiz, drahoma, nişanlılık armağanları, başlık parası bu mübadele ilişkisinin iktisadî araçlarıdır. Ayrıca berder ve karşılıklı yeğen evlilikleri gibi takasa dayalı evlilik biçimleri de bu mübadeleyi sağlar. Evliliğin bir mübadele ilişkisi olduğu tezi Levi-Strauss’a aittir. Levi-Strauss küçük ölçekli toplumlar üzerinde yaptığı araştırmalarda, evliliğin gruplar arasında bir kadın takası olduğunu bulgu- lamıştır. Levi-Strauss’un tespitlerine göre grupların başka hangi grup ya da gruplarla evlilik ilişkisi kurabileceğini ya da kuramayacağını belirleyen basit sistemler ve kimlerle evlenilebileceğini belirleyen ama evlenilemeyecek kişileri tespit etmeyen karmaşık sistemler vardır. Ayrıca yine aynı araştırmacıya göre belirli bir grubun belirli bir başka gruba kız alıp verdiği doğrudan (simetrik) takas sistemleri ve kadınların sadece belirli bir yöne doğru takas edildiği dolaylı (asimetrik) takas sistemleri vardır.
Drahoma: Başlık parasının tersi olan bu uygulamada kadının ailesi erkek tarafına bir tür düğün hediyesi olarak para veya mülk verir. |
Doğrudan takasta A ile B grubu karşılıklı olarak birbirinden kız alıp verir. Eğer takas aynı kuşak içinde gerçekleşiyorsa buna dolayımsız doğrudan takas ya da kızkardeş takası adı verilmektedir. Karşılıklılık kuşakları aşan bir süre içinde, kuşaklar arasında söz konusuysa, bu da gecikmeli doğrudan takas adını alır. Berder ve paralel ve çapraz yeğen evlilikleri birer dolayımsız doğrudan takas biçimidir. Dolaylı (ya da asimetrik ) takasta ise karşılıklılık değil, ortak gruplar söz konusudur. A Grubu B’ye, B grubu C’ye, C ise A’ya kız verir. Güneydoğu Asya toplumla
rında (örneğin Bataklarda) görülen evlilik ittifakı kültürü adı verilen biçimde bu tür evlilik ilişkileri görülür. Burada eş verenler, eş alanlardan daha üstün sayılır. Evlilikler sırasında gerçekleşen armağan değiş tokuşları ittifakları güçlendirir ve yayar.
İç ve Dışevlilik Biçimleri
İçevlilik (endogami) kişinin kendi grubu içinden, dışevlilik (egzogami) ise dışarıdan evlenmesidir. İçevlilik, grup içinden evlilik olduğu için grubu dışarıya kapalı tutar ve mülk, servet, kaynak ve soy dağılımını önler. Paralel ve çapraz kuzen evlilikleri birer içevlilik türüdür. İçevlilik grubun kimliğini korumanın sıkı bir yoludur. Böylelikle diğer gruplarla kurulan bizlik-ötekilik ilişkisi de süreklilik ve kararlılık kazanır. Dışevlilik ise içevliliğin getirdiği tecrit durumunu ortadan kaldıran, grupları evlilik yoluyla birbirine bağlayan, başka bir deyişle onları akraba yapan evlilik biçimidir. Toplumlar karmaşıklaştıkça ve genişledikçe akrabalık çevriminin ötesine geçen evlilik eğilimleri artar, ancak öte yandan dışevlilikler yoluyla kimliklerini yitireceklerini düşünen etnik ve dinsel gruplar, kimi zaman da cemaatler grup içinden evlenmeyi teşvik etmeyi sürdürürler. Ancak karmaşık, toplumsal hareketliliği yüksek modern toplumlarda bile evliliği kişilerin mensup oldukları toplumsal tabakayla sınırlayan bir toplumsal mecra ve toplumsal teşvik söz konusudur. Böylelikle her tabakanın değerleri, birliği ve kimliği, hatta bazı dilsel özellikleri korunmuş olur Bu da bir tür içevlilik biçimi olarak kabul edilebilir. Bu yolla içevlilik, akrabalık sisteminin sınırları dışına çıkarak toplumsal tabakalar içi evlilik biçimine dönüşür. Davul dengi dengine vurur ya da kızı tek başına bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya sav sözleri, aynı toplumsal tabaka içinden evlenmenin mübah ve uygun görüldüğünü gösteren, aksinin ise toplumca hoş karşılanmayacağını vurgulayan halkbilimsel referanslardır. Bu türden evliliklerle katmanların birlik ve kimliği, her bir katmanın kendi değer, ilgi alanı, zenginlik ölçü ve biçimleri, hatta kimi zaman dilsel özellikleri korunmaktadır.
Pek çok toplumda bireyin ait olduğu etnik veya dini grubun dışından biriyle evlenmesi yasaktır veya toplumsal olarak kabul görmez. Bunun nedeni ne olabilir? Tartışınız.
Tekli ve Çoklu Evlilik Biçimleri
Kültürler kişilerin kimlerle evlenip evlenmeyeceğini belirlediği gibi, kişinin kaç eşle evlenebileceğini de saptarlar. Belirli bir zaman diliminde tek bir erkeğin ancak tek bir kadınla (ya da tersi) evlenmesine izin veren sisteme tekeşlilik (monogami) adı verilir. Bu sistemde ikinci bir eşle evlenmek ancak eşin ölümü veya boşanma halinde mümkündür. Aksine ne hukuk ne de toplumun normları izin verir. Endüstri çağma girmiş olan Kuzey Amerika ve Batı Avrupa toplumlarında tekeşlilik egemendir. Tek eşlilik sadece belirli bir çağın ürünü sayılamaz. Bazı kültürler ve dinler de sadece tekeşliliğe cevaz vermektedir. Örneğin Hıristiyanlık ve Musevilikte tek eşlilik dışında bir seçenek yoktur. Hatta katı bir Hıristiyan mezhebi olan Katoliklik boşanmayı dahi yasaklamıştır (Fotoğraf 8.3. Katolik kilisesinde bir evlilik töreni). Boşanmanın hukuken ve kültürel olarak mümkün olduğu toplumlarda kişinin boşanıp yeniden evlenmesi biçiminde tezahür eden evlilik biçimine dizi tekeşlilik adı verilmektedir.
Kadının veya erkeğin aynı zaman dilimi içerisinde birden çok eşle evlenmesi durumuna ise çokeşlilik (poligami) denilmektedir. Çokkarılılık (polijini) ve çokko-
çalılık (poliandri) olmak üzere çokeşliliğin iki türü vardır. Ancak bu türlerden yaygın olanı çokkarılılıktır. Çokkarılılık (polijini) aynı anda birden fazla kadınla evli olma durumudur. Pek çok toplum bu tarz evliliğe izin verir. Ancak bu sistemin yarattığı sorunlar vardır. Sorunların başında kadın kıskançlığı gelir. Aynı evde birden çok kadınla eş hayatı yaşamaya çalışan erkek bu kıskançlık ve çatışma ortamının baskısı altında kalacak, kadınlar arasında da bir tahakküm ilişkisi başlayacaktır. Bunu önlemek için bazı toplumlarda, örneğin Zambia’da yaşayan Tonga’larda erkek her eş için ayrı bir ev açar ve mülkünü karıları arasında paylaştırır. Madagaskar’ın Tanala toplumunda erkekler, bununla da kalmayıp sorunu her geceyi bir başka eşle geçirerek çözmeyi yeğlerler. Bir erkek bu ilkeyi çiğnerse haksızlığa uğradığını düşünen kadın zina davası açabilir ve yüklü bir nafaka koparabilir. Kadınlar arasında kurulan hiyerarşi de, bir ölçüde bu sorunu çözer. Türkiye’deki çokkarılılık uygulamalarında genellikle başvurulan yöntem budur. Genellikle ilk evlenilen kadın evin hâkimidir. Sonra gelenler onun tâbisi olurlar hatta hizmetine girerler. Bu, aynı zamanda, daha genç ve çekici olan sonradan gelenin bu özellikleri karşısında, daha yaşlı ve çekiciliğini kaybetmiş olana bir ayrıcalık tanıyarak durumu telafi etme yoludur. Bunun gibi, Güney Meksika’da yaşayan La- kandon Kızılderililerinde de ilk kadın, aile tapınağına girebilme ve tanrıya özel sunular yapma hakkına sahip olan tek kadındır. Gerilim ve çatışmayı önlemek için başvurulan bir başka yol, kız kardeşlerle evlenme tercihidir. İkinci sorun nüfusla ilgilidir. Buna bağlı olarak çokkarılılığın yaygın olduğu toplumlarda bütün erkeklerin çok eşle evlenebilmesi söz konusu değildir. Çünkü hiçbir toplumun nüfus yapısı buna uygun değildir. Bu konuda kısıt olmayan topluluklarda nüfusun dengesinin bozulduğu görülür. Örneğin Avustralya Aborijinlerinden Tiwi’lerde yaşlı bir erkeğin onlarca karısı olabilirken, pek çok genç erkek otuzlu yaşlarına kadar bekâr yaşamak zorunda kalmaktadır. Çokkarılılık, giderek yaygınlığını kaybetmekte, modernleşmenin ve küreselleşmenin etkisi altında bir uyarlanma stratejisi olarak etkisiz kalmaktadır. Aksine bu süreçler karşısında dezavantajlı durumlar yaratmaktadır. Parasal ekonomilerde ve tüketim toplumunda bu türden bir evliliği sürdürmenin iktisadî olanağı yoktur. Dolayısıyla çokkarılılığı sürdürebilenler giderek daha varlıklı kişiler olmaktadır.
Buna karşılık çokkocalılık çok ender görülen bir durumdur. Genellikle Hint alt kıtasında yer alan Hindistan, Nepal, Tibet ve Sri Lanka gibi ülkelerde yaşayan topluluklarda görülür. Örneğin Hindistan’da yaşayan Toda’lar ve Tibetliler geleneksel olarak bir kadının bir grup erkekle evlenmesine izin verirler. Pasifik Adaları’nın Markezan erkekleri de birden çok sevgilisi ya da kocası olan bir kadınla evlenmeyi tercih ederler. Çünkü böylelikle o erkeklerle müttefik olarak davranabileceklerini düşünürler. Güney Afrika’nın Dobe Kung! topluluğu da bu tür evliliği hoşgörüyle karşılarlar. Kuzey Hindistan’da Jaunsar Bawar Pahari’leri arasında erkek kardeş çokkocalılığı görülür. Bu evliliklerden doğan çocuklar biyolojik babalarının
kim olduğuna bakmaksızın bütün erkeklere baba derler. Pahari’lerdeki bu uygulama, topluluk içindeki kadınların sayısının azlığına bağlanmaktadır. Çokkocalılı- ğın bir başka nedeni olarak, erkeklerin askerî ve ticarî hareketlilik nedeniyle sık ve uzun süre topluluktan ayrılmaları gösterilmektedir.
Yerleşme ve Evlilik
Evlilik biçimleri, eşlerin yerleştiği yere göre de farklılık gösterir. Modern toplumlarda en yaygın biçimde görülen durum evlenen çiftin yeni bir ev açmasıdır. Buna yeniyerli (neolokal) evlenme adı verilir. Karmaşık, endüstriyel ve kentli ilişkilerin egemen olduğu toplumlarda yeniyerli evlenme yaygındır. İktisadî sistem ve değişen akrabalık ilişkileri de bu yerleşme biçimini destekler. Böylelikle iş gücünün piyasada serbest dolaşımı ve iş olanağının olduğu yere doğru hareketliliği mümkün olmaktadır. Bizim gibi geçiş toplumlarında maddî durumun el vermediği ya da çocuğun bakıma ihtiyacı olan dönemde bu ihtiyacı karşılayacak olanak yaratamayan çiftler geçici sürelerle ebeveynlerinin yanında kalabilmektedirler.
Modern toplum evlilik yoluyla yerleşmeyi kişilerin tercihine bırakmış olsa da, pek çok toplumda eşlerin yerleşecek yeri seçmeleri kendi tercihlerine bağlı değildir. Erkek-egemen (ataerkil) toplumlarda kadının kocanın ailesinin yanına yerleşmesi olağandır. Buna babayerli (patrilokal) yerleşme adı verilir. Bu yerleşme eğilimi, sadece baba soyunun izlendiği (babasoylu) toplumlarda değil, bazı ana soyunu izleyen (anasoylu) toplumlarda da görülür. Ancak anasoylu toplumların büyük bölümünde yerleşim anayerlidir (matrilokal). Anayanlı toplumlarda görülen yaygın bir başka yerleşme tarzı dayıyerli yerleşimdir. Bu durumda evlenen çift karının dayısının yanına ya da yakınındaki bir yere taşınır. Ambilokal denilen bir başka uygulamada evliler, erkeğin ya da kadının ebeveyninin yanında yerleşme konusunda özgürce seçim yapar. Çiftyerlilikte (bilokal) ise erkeğin ve kadının ebeveynini yanında sırayla ikamet edilir. Bunlara mutlak kategoriler gözüyle bakmamak gerekir. Babayerli eğilimin ağırlıkta olduğu bizim toplumumuzda da sık görüldüğü gibi, anlaşmazlık ya da çatışma durumlarında evlilerin kadının ailesinin yanına taşındığı da olur. Ya da erkeğin prestijli ve zengin bir ailenin kızıyla evlenmesi durumunda çiftin kadının ailesinin yanında oturması rastlanan bir durumdur. Buna iç- güveyliği denir.
Evlilik Süreçleri
Evlilik iki kişinin özel tercihi olmanın çok ötesinde toplumsal bir kurum olup, bir toplumsal ağa ve belirli toplumsal süreçlere dahil olmak anlamına gelir. Bu yüzden evliliğe uzanan süreçte kültürden kültüre değişebilen pek çok aşama, tören, armağan müdabelesi ya da bedel devreye girer. Bu aşamalardan en önemlisi ve ilki eş seçimidir.
Eş Seçme Biçimleri
Küçük ölçekli toplumlarda oldukça sınırlanmış eş seçimi biçimlerinden modern toplumdaki daha seçenekli eş seçme biçimlerine kadar büyük bir değişkenlik söz konusudur. Eş seçme seçeneklerinin kültür tarafından belirli mecralarla sınırlandığı evliliklere tercihli evlilik denilir. Aileler, gruplar ve aşiretler içinde ve arasında bağlayıcı nitelik taşıyan ve evlenecek çiftlere ilişkin tercihlerin, izinlerin ve yasakların belirli kurallar doğrultusunda önceden belirlendiği bu evlilik ilişkisinde aile reisleri yahut akrabalık sistemi içindeki en saygın kişi veya aşiret reisi gibi otoriteler, karar verici konumdadırlar. Bu tür evlilik ilişkisinde bireysel kararların ve tercihlerin önemi yoktur. Topluluk içindeki her kişinin evlenmesi esastır ve bu evlenmelerde temel kaygı, iktisadî, siyasal ve toplumsal ilişkiler bakımından en uygun eşin tespit edilmesi ve ailenin güçlenerek süreklilik kazanmasının teminidir. Bu nedenle, dulluk ve evde kalmışlık hoş karşılanmaz. En başta gelen kaygı ekonomiktir. Toprağın veya malların bölünmesini ve evin dağılmasını önlemek, rekabet karşısında güçlü olmak ve aileye yeni iş gücü kazandırmak ve bu yapılırken de dışarıdan değil, olabildiğince içeriden ve yakından eş seçmek, tercihli evlilik modelinin temel ilkesidir.
Burada belirleyici ilk süreç, yukarıda anlattığımız iç ve dışevlilik süreçleridir. Özellikle içevlilik, eş seçme tercihlerini oldukça sınırlar. Dışevlilik uygulaması olsa bile tarım toplumlarında evlenme tercihi çevredeki birkaç köyle sınırlı kalacaktır. İçevlilik uygulamalarında en sık karşılaşılan biçimler, paralel ve çapraz kuzen evlilikleridir. Bu evlilik biçimleri birer akraba evliliğidir. Amca ve teyze çocukları gibi aynı cinsten kardeşlerin çocukları arasındaki evlilik paralel kuzen evliliği, hala ve dayı çocukları gibi ayrı cinsten kardeşlerin çocukları arasındaki evliliğe ise çapraz kuzen evliliği adı verilir. Kan bağı derecesi aynı olmakla birlikte, bazı toplumlarda paralel kuzen evliliği içevlilik, çapraz kuzen evliliği ise dışevlilik olarak değerlendirilir. Bu değerlendirmenin temelinde soyu sürdürme kaygısı yatar. Bu içevlilik değerlendirmesi nedeniyle, paralel kuzen evlilikleri daha nadirdir. Buna karşın Doğu Anadolu’da amca kızı-amca oğlu evliliği biçimindeki paralel kuzen evliliğinin yaygın olduğu görülmektedir. Diğer Ortadoğu toplumlarında da amca kızı alma biçimindeki eş seçimi yaygın biçimde saptanmıştır. Bu durum dışevlilik ilkesi uyarınca çapraz kuzen evliliğinin tercih edilmesi eğilimiyle çelişmektedir. Amca kızı-amca oğlu evliliğinin görüldüğü İran, Afganistan ve Türkiye dışında bu evlilik türünün yaygın olduğu topluluklar Sudan’daki Songhoy ve Kebabiş, Sah- ra’daki Mzab, Berabiş ve Siwan, Kuzey Afrika’daki Riffiyan, Owlad-ı Nail ve Şawiy- ye, Ortadoğu’daki Bedevi, Afrika Boynuzu’ndaki Beja, Ortadoğu’daki Sindi, Hint Okyanusu’ndaki Merina ve Güney Amerika’daki Guahiba topluluklarıdır. Kardeş çocukları evlilikleri içinde bir dışevlilik biçimi olarak algılanan çapraz kuzen evliliği ise paralel kuzen evliliğine göre daha yaygındır.
Bir başka tercihli evlilik türü, evlenecek iki erkeğin birbirlerinin kız kardeşleriyle evlenmesi biçiminde işleyen berdel veya berderdir. Buna dizi kardeşler evliliği de denir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaygın olan bu evlenme türüne Hakkâri yöresinde kepir, Büyük Menderes havzasında ve Gaziantep yöresinde ise değişik yapma denilir. Bu daha çok başlık parası vermekten kaçınmak için, yoksul ailelerin başvurduğu bir evlilik yoludur. Bu tür ilişkiye giren ailelere berder aile denilir. Ekonomik nedenli bu evlilik biçiminde ailelerden birinin ekonomik durumuna uygun düşmeyen armağanlar bile kabul edilmez. Düğün masrafını azaltmak için her iki evlilik de bir tek törenle gerçekleştirilir. Kızlardan birinin ölmesi durumunda, evlilik yoluyla aileler arasında kurulmuş olan ortaklığın devamı için, dul kalan erkek yine başlık parası ödemeksizin ergen çağdaki baldızıyla evlenir ya da eğer başka biriyle evlenecekse ödemek zorunda kalacağı başlığı ölen karısının ailesinden isteme hakkına sahiptir. Ayrıca bu evlilik türünde her iki ailenin kızları değiş tokuş edildiğinden, aynı muameleyi kendi kızlarının da göreceği endişesiyle, aileler gelinlerine iyi davranma yolunu seçerler. Bu evlilik biçimine bazı Kuzey Kafkasyalı gruplarda ve Avustralya’daki Kariera yerlilerinde de rastlanmaktadır (Fotoğraf 8.4 Sıla: Türkiye’deki berdel geleneğini konu edinmiş popüler bir TV dizisi).
Dışevlilik, bazı toplumlarda eş arayan erkeklerin bir tür maceracı gibi hareket etmesine neden olur. Bu tür durumlarda yakın köylerdeki eş adaylarının çoğu yakın akraba olduğu için evlilik mümkün değildir. Guatemala yaylalarında yaşayan yetişkin Kekçi erkekleri zaman zaman, biraz serüven yaşamak, biraz para biriktirmek, ama çoğunlukla uygun eş bulabilmek amacıyla gezginci tüccar olarak bütün Kuzey Guatemala’yı dolaşırlar. Benzer durumlarda yakın çevredeki seçeneklerin sınırlı oluşuyla baş edebilmenin bir başka yolu da eşi kaçırmaktır. Ancak bu riskli bir yoldur. Düşmanlık hâsıl olabilir ya da pek çok durumda erkek, bunun karşılığında bir bedel (başlık) ödemek ya da aileden bir kızı karşı tarafa vermek zorunda kalabilir.
Evliliğin aile ya da akraba gruplarınca düzenlendiği gelenekler de yaygındır. Örneğin Yeni Gine’li Bena Bena’larda evlilik baba, babanın erkek kardeşi, alt-klan üyelerinden herhangi başka biri ya da daha uzak akrabalar tarafından düzenlenir.
Yeniden Evlenme Örüntüleri
Modern toplumlarda eşin ölümü ya da boşanma durumda, kişinin yeniden evlenmesi büyük ölçüde kendi tercihlerine bağlıdır.
Ancak küçük ölçekli toplumlarda özellikle dullar için bu seçim kurumsallaşmıştır. Bu kurumlardan biri levirattır. Levirat uygulamasında erkek eş öldüğünde, karısı kocasının erkek kardeşlerinden biriyle evlenir, böylelikle ilk evlilikten olan çocuklar için baba soyunu sürdürmek mümkün olacaktır. Bir başkası sororat uygulamasıdır. Sororatta leviratın tersi, yani karısı ölen erkeğin, onun kız kardeşlerinden biriyle (baldızla) evlenmesi söz konusudur. Bu da ataerkillikle ilişkili bir uygulamadır. Bu evlilik biçimine Türkiye’de ve Polinez- ya’da rastlanabilmektedir. Pek çok Afrika toplumunda ise hayalet evliliğine rastlanır. Özellikle Nuer’lerde ölen bir adamın kardeşi, kardeşi adına dul yengesiyle evlenir, bu evlilikten doğan çocuklar ise ölü kocanın sayılır. Zulu’larda ise iki tür hayalet evliliği görülür. İlkinde bir erkek ölmüş olan kardeşinin nişanlısı ya da karısıyla evlenir ve yeni doğan çocuklar ölen kardeşinin çocukları olur; ikincisinde ise bir erkek, evlenmeden ölmüş bir akrabası adına evlenerek yine onun soyunu sürdürür. Türkiye’de de görülen bir başka yeniden evlenme örüntüsü taygeldi evliliğidir. Taygeldi, çocuklu dul bir erkekle çocuklu dul bir kadının kendilerinin ve çocuklarının evlenmesi biçiminde ortaya çıkan geniş bir ittifak ilişkisi biçiminde tezahür eder.
Dul kalan kadınların veya erkeklerin yeniden evlenmeleri için çeşitli kültürel çözüm yolları bulunmuştur. Bunlardan biri ölen eşin kardeşiyle yapılan evliliktir. Böyle bir evliliğin tercih edilmesinin nedeni ne olabilir? Tartışınız.
Bazı toplum ve kültürler yeniden evlenmeyi onaylamaz. Bunun en uç örneği dul kalan kadının, kocasına öteki dünyada da hizmet etmesi için intihar etmesi veya öldürülmesi uygulamasıdır. Örneğin Hindistandaki İÖ. 4. ve 3. yüzyıllarda yaygın olan ve 19. yüzyıla kadar sürdürülen sati uygulamasında, kocası ölen kadın kendisini yakar ve böylelikle onun yarı tanrıça mertebesine ulaştığına inanılır. Buna benzer bir uygulama, Fiji’de, şefin ölümü üzerine karılarının kocasının
yanında öldürüldüğü lokoku biçiminde görülür. Kocanın ölen karısının ardından öldürülmesine ise nadiren rastlanır. Bunun bilinen tek örneği soylu karısının ardından soylu olmayan kocasının öldürüldüğü Mississippi’nin Naçez Kızılderilile- rinden bilinmektedir.
Evlilikte İktisadî Mübadele Biçimleri
Evlilik aynı zamanda iktisadî bir birliktir ve evlenen kişilerin evlenme karşılığında kendi grubuna veya içine girdiği gruba kazandırdığı iktisadî bir değer vardır. Bu değerin mübadele edildiği çeşitli uygulamalar vardır. Bunların başında başlık uygulaması gelir. Bir erkek bir kadınla evlenme hakkını elde etmek için kadının ailesine karşı belli sorumluluklar yüklenir. Bu yükümlülük, hizmet karşılığı olabildiği gibi mal veya para ödeme biçiminde de gerçekleşir. Türkiye’de daha çok para ödeme biçiminde uygulanan başlık, Afrika’daki Nuer toplumunda sığır vermek suretiyle yerine getirilir. Başlık ve benzeri kurumlar, pek çok toplumda kız veren ailenin iş gücü kaybının telafisine yönelik bir uygulama olarak tanımlanmaktadır. Bu sadece bir iş gücü kaybı değil, aynı zamanda babayanlı soy sisteminde kızın erkek tarafı lehine kaybedilmesidir. Çocukların annenin soy grubunu izlediği ve o soyun üyesi olarak tanımlandığı anayanlı gruplarda başlık uygulaması yoktur. Bir başka uygulama çeyiz veya drahoma biçiminde tecelli eder. Çeyiz, kadının aile grubundaki miras payını önceden almasıdır. Bizde çeyiz kızın evlendiği eve getirdiği ağırlıktır. Yunanistan’da yaşayan hayvancı Sarıkaçani’lerde de evlenen oğul genellikle geniş aile biçiminde yaşayan baba evinde kaldığı halde, kız gelin gittiği eve kendi miras payını da götürür. Hint toplumunda ise damadın statü ve niteliklerine bağlı olarak kızın ailesinin para olarak ödediği çeyiz miktarı değişir. Çeyizin kimi yerlerde simgesel anlamları da vardır. Örneğin Türkiye’de uygulanan oturakalma geleneğinde kız çeyizini bohçalayıp evlenmek için anlaştığı erkeğin evinin önüne gidip oturur.
Evlilik Prosedürü ve Tören
Evlilik topluluklar için en önemli sayılan temel birimin (ailenin) ve ittifak ilişkilerinin kurulmasına yönelik en önemli adım olduğundan özel prosedürlere ve törenlere bağlanmıştır. Kültürlere göre değişiklik göstermekle birlikte evliliğe kültürce tanımlanmış ve toplumca tanınmış bir törenler dizisi eşlik eder. İlk aşama evlilik için aile veya grupların birbirine söz alıp söz vermesidir. Bu beşik kertmesi gibi, daha çocuk doğduğunda yapılan bir sözleşme olabileceği gibi, çocukların yetişmesi beklenerek ya da uygun çiftlerin saptanmasından sonra aile ya da grubun birbiriyle sözleşmesi şeklinde olabilir. Birbiriyle iyi ilişkileri ve çıkar bağı olan iki aile, bu ilişkilerinin ileride de sürmesi için çocuklarını birbiriyle evlendirmek üzere birbirlerine söz alıp-söz verirler. Çocuklar küçükken bu sözleşme küçük işaretler ve küçük törenlerle vurgulanır. Örneğin erkek tarafı bu sözün bir işareti olarak kıza altın takar veya taraflar çocukları severken bu ilişkiyi anıştıran sıfatlar kullanmayı yeğlerler. Aileler arasındaki ve çocuklar arasında aileler aracılığıyla kurulan ilişki zaman içinde bozulursa, söz de bozulmuş sayılır. Pek çok toplumda evlenme öncesinde yapılan nişanlılık süreci de bir tür söz alıp-söz verme mekanizmasıdır. Evlilik aşamasına gelindiğinde çok basitinden çok görkemlisine kadar uzanan geniş bir yelpazede pek çok tören biçimiyle karşılaşırız.
Basit törenlere anayerli Brezilyalı Tapirape’lerin evlenme prosedürünü örnek verebiliriz. Burada erkek, evleneceği kadınla anlaştıktan sonra köy meydanından bir kucak dolusu odun geçirerek kayınlarının evine taşır ve ardından kendi hama
ğını karısmmkinin yanına taşıyarak onun hanesine ait olur. Ancak basit tarımcı toplumlarda bile törenler bu kadar basit olmayabilir. Örneğin Güney Afrika’lı Kgat- la’larda evlilikten önce iki-üç yıl nişanlı kalınır. Ancak nişanlılık sürecindeki eşler daha bu aşamada karı-koca sayılır, hatta birlikte kalabilir. Düğün esnasında ise pek çok aşamayı kapsayan büyük bir törensellik egemendir. Kimi toplumlarda düğünler birkaç gün, hatta haftalarca sürebilir. Şef, kabile reisi, grubun yaşlıları gibi geleneksel bir otoritenin yönettiği ve evliliğe onay verdiği düğün törenleri olduğu gibi, bir din adamının yönettiği ve evliliğe onay verdiği düğün törenleri de çoğunluktadır. Ancak modernleşmeyle birlikte laik düğün ortaya çıkmıştır. Burada evliliği yöneten ve onay veren otorite artık doğrudan doğruya devlettir.
Aile ve Hane
Ebeveyn (anne-baba) ve çocuklardan oluşan en küçük akraba-temelli toplumsal birime aile denilir (Fotoğraf 8.5 Bir çekirdek aile). Bu tanımla ortaya çıkan çekirdek aileye benzer sorumlulukları paylaşan ve aynı hanede oturan ya da oturmayan akraba olan ve olmayan başkaları da eklenebilmektedir. Bu genişlemenin kast ettiği aile biçimine ise geniş aile adı verilir.
Bu toplumsal birimin en önemli işlevi üremenin temini ve türün devamıdır. Ancak, aile aynı zamanda bir dayanışma ve ekonomi birimidir. Özellikle endüstri öncesi toplumlarında toplumsal ilişkiler, aileden köklenen birinci derece akrabalık ilişkilerinin, gerçek ya da tanınmış kandaşlık ilişkilerine dayanan daha geniş toplumsal birimlere doğru genişlediği bir çerçeve içinde kurulur ve anlamlandırılır. Ayrıca aile, iktisadî ve demografik bir birimdir. Bu haliyle aile hane adını alır. Endüstri öncesi toplumlarında üretim, dağıtım ve mülkiyet ilişkileri çoğunlukla aile içinde gerçekleşir. Endüstriyel toplumlarında dahi, aile içi üretim ve dağıtım ilişkilerinin büyük ölçüde tasfiye olmasına rağmen, pazar dışı mülkiyet ilişkisi miras kurumu yoluyla yine aile içinde kurulmaktadır. İktisadî işlevlerinden arınan endüstri toplumunun aile yapısı, artık daha çok çocuğun/çocukların kültürleme yoluyla toplumsallaştırması esasına göre örgütlenmektedir. O nedenle, endüstri toplumlarında geniş aile modelleri çoğunlukla ortadan kalkmış ve kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerine uygun olan ebeveyn ile az sayıda çocuktan ibaret çekirdek aile biçimi yaygınlaşmıştır. Ailenin insan toplumları için esaslı bir örgütlenme biçimi olmasında, insan yavrusunun uzun süreli bir bakıma ihtiyacının olması ve çocuğun yetişkinliğe biyolojik donanımının sunduğu yeteneklerin ötesinde bir soyutlama ve üretme etkinliği yoluyla hazırlanması gereği rol oynamıştır. Bu soyutlama (dil ve semboller sistemi) ve üretme etkinliğinin kültürleme biçiminde yavruya aktarıldığı birim ailedir. Aile aynı zamanda çocuğun içinde yaşadığı toplumsal çevreye uyarlanması için gereken kültür kodlarının (normlar ve kuralların) öğrenildiği yerdir. Bu karmaşık işlevler ve bu aktarımın uzun süre istemesi, cinsler arasındaki cinsel ilişkinin rastlantısal olması olanağını ortadan kaldırmıştır. Yavrunun uzun süreli bakımı boyunca hayatını sürdürmesi için gerekli üretim etkinliğinden uzaklaşacak olan kadı
nın ve yavrunun bakımını ve korunmasını temin edecek uzun süreli bir kadın-erkek ilişkisinin kurulması, bu sırada cinsel rekabetin önlenmesi ve kandaşlığa dayalı dayanışma ilişkisinin geliştirilmesi, insan türünün ayakta kalmasının temel koşulları haline gelmiştir. Bu nedenle aile evrensel bir toplumsal birimdir.
Sanayileşmiş Batı ülkeleri dışındaki dünyaya bakıldığında çekirdek ailenin bir istisna olduğu görülür. Çokeş- li evlilikler ya da tek hatlı akraba gruplarında bu tip aile görülmez. Egemen olan geniş aile modelidir. Geniş aileler, en azından iki farklı kuşağa mensup iki ya da daha fazla ailenin birarada yaşadığı modellerdir (Fotoğraf 8.6 Bir geniş aile). Babayerli geniş aile, bir erkek, karısı, oğulları ve gelinleriyle torunlardan oluşmaktadır. Dayıyerli geniş aile ise bir erkek, onun kızkardeşinin oğulları, eşleri ve çocuklarından oluşur. Bir de aynı kuşaktan iki akraba erkeğin (en yaygın biçimiyle kardeşlerin) eş ve çocuklarıyla aynı haneyi paylaştığı birleşik aile grupları vardır. Anılan aile tipleri sonuçta ideal tiplerdir. Gerçek hayatta birden fazla aile tipi yan yana ya da iç içe bulunabilir. Aile grubunun hangi tipte olacağı, içinde yeraldığı toplumsal çevrenin koşullarıyla, örneğin köyün boyutuyla, buradaki ayrışmalarla, evlilerin ilişki ağlarıyla ve burada ne kadar yaşadıklarıyla bağlantılıdır.