Tarihi Şahsiyetler

Ertuğrul Gazi Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

Ertuğrul Gazi (ö. 680/1281-82 [?]) Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in babası.

Kimliği ve hayatı hakkında bilinenler, birçoğu geç dönemlerde kaleme alınmış eserlere dayanır. Kendisiyle çağdaş olan Bizans tarihçisi Georgios Pachymeres ileXIV.  yüzyıl Bizans tarihçilerinden Ioan-nes Kantakuzenos ve Nikephoras Gre-goras’ın eserlerinde Ertuğrul Gazi’nin ismine rastlanmaz. Yine eserlerini XIV. yüzyıl ortalarında yazmış olan İbn Fazlullah el-Ömerî ile İbn Battüta gibi İs­lâm tarihçileri de Osman Bey’den bahsettikleri halde Ertuğrul Gazi hakkında hiçbir bilgi vermezler. Ona dair bilgiler, XV.  yüzyıl başında yazılmaya başlanan ilk Osmanlı kroniklerinde yer alır. Bu kay­nakların birçoğunda Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babasının adı­nın Ertuğrul olduğu ve Oğuzlardın Kayı boyuna mensup bulunduğu belirtilmek­tedir.

Ertuğrul Gazi’nin nesebi, kuruluştan 100-150 yıl sonra yazılmış söz konusu kaynaklarda değişik şekillerde Oğuz Han’a ve hatta oradan Nûh peygambere kadar götürülür. Osmanlı Devleti’nin ilk yılları hakkında hemen hepsi menkıbevî bilgi­lere boğulmuş olan bu kaynaklarda Er­tuğrul Gazi’nin babasının adı iki ayrı şe­kilde belirtilmiştir. İlk Osmanlı tarihçi­lerinden Ahmedî, Enverî ve Karamânî Mehmed Paşa babasının Gündüz Alp ol­duğunu yazarlarken Oruç b. Âdil. Âşık-paşazâde ve Neşrî gibi tarihçiler onun adını Süleyman Şah olarak kaydetmişlerdir. Bu ikinci kaynak grubunda ve­rilen bilgilerin doğru olmadığı bugün kesinleşmiş gibidir. Nitekim ele geçen Osman Bey’e ait bir sikkede “Osman b. Ertuğrul b. Gündüz Alp” ibaresinin bulunması bu fikri daha da güçlendir­miştir.

Tarihî an’aneye göre hükümdar çıka­ran beş Oğuz boyundan biri olan Kayı-lar’a mensup Ertuğrul Gazi’nin ataları, Anadolu’nun ilk fethi sırasında Sultan Tuğrul Bey ve Alparslan’ın emirlerinin maiyetinde olarak önce Ahlat bölgesine gelmişler ve buradan Anadolu’ya yapı­lan gaza ve fütuhat hareketlerine katıl­mışlar, daha sonra Ahlat emirlerine bağ­lanıp onların maiyetinde Gürcüler’e ve Trabzon Rum İmparatorluğu’na karşı savaşmışlardı. XIII. yüzyıl başlarında Ahlat’ın Eyyûbîler’in eline geçmesi ve ar­dından Moğollar’in Ahlat bölgesini isti­lâsı üzerine Mardin’e gelerek kendile­ri gibi Kayı boyuna mensup bulunan Ar-tukoğullan’na bağlandılar. Burada bir müddet kaldıkları anlaşılan Gündüz Alp ve beraberindeki Türkmenler, Moğollar’ın Mardin ve çevresini yağmalaması sonu­cunda bu bölgeden de ayrılarak Anado­lu içlerine doğru hareket ettiler. Bu sı­rada Malatya civarında yaşayan Germi-yanlılar Kütahya bölgesine geldikleri gi­bi Gündüz Alp idaresindeki Kayılar da batıya göç ederek önce Erzurum yakın­larındaki Pasinler ovasına, Sürmeliçu-kur’a yerleştiler. Kayılar’ın Pasinler’e gel­mesinden kısa bir süre sonra Gündüz Alp’in hastalanarak vefat ettiği ve yeri­ne oğlu Ertuğrul Gazi’nin aşiretin başı­na geçtiği anlaşılmaktadır.

Yine tarihî an’aneye göre Moğol sal­dırılarının bu bölgelerde de hissedilme­si üzerine ağabeyleri Sungur Tegin ve Gündoğdu’nun Ahlat’a geri dönmeleri­ne rağmen Ertuğrul Gazi kardeşi Dün­dar Bey ile beraber batıya doğru hareket etti. Sivas yakınlarına gelip konak­ladığında burada Selçuklu ordusu İle bü­yük bir Moğol birliğinin savaştığını ve Moğollar’ın Selçuklu ordusunu bozmak üzere olduğunu gördü. Ertuğrul Gazi Sel­çuklu ordusuna yardım edince savaşın seyri değişti ve savaşı Selçuklular kazan­dı. Sadece Neşrî’nin Cİhannümâ’smda kaydedilen bu savaşın Selçuklu Sulta­nı I. Alâeddin Keykubad ile Hârizmşah-lar arasında yapılan Yassıçimen Sava­şı (1230) olduğu da söylenmektedir. Sa­vaştan sonra Alâeddin Keykubad Ertuğ­rul Gazi’ye yardımlarından dolayı iltifat­larda bulunarak hil’at giydirdi ve Sel­çuklu ülkesinde yaşamak İçin göç ettik­lerini öğrenince Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve çevresini ona verdi (1230).

Ertuğrul Gazi Karacadağ’da bir müd­det kaldı, ardından da oğlu Savcı Bey’i (Sam Yatı) Sultan Alâeddin Keykubad’a göndererek ondan yeni yurt istedi. Os­manlı kaynaklarına göre sultandan ge­rekli izni aldıktan sonra belki de daha verimli topraklar elde etmek üzere ba­tıya doğru hareketle Bizans sınırlarına kadar gelerek Söğüt dolaylarına, Aşa­ğı Sakarya havzasına yerleşti. Burada Bizans sınırlarındaki kasaba ve köylere karşı akınlar düzenlemeye başladı. Bu sırada I. Alâeddin Keykubad ülkesinin bati sınırlarını itaat altına almak ama­cıyla Bizans topraklarına bir sefer dü­zenledi. Konya’dan 1231 yılında hareket eden ordu Sultanöyüğü’ne (Eskişehir) gel­diğinde Ertuğrul Bey de maiyetiyle bir­likte buraya gelerek sultana katıldı. Sel­çuklu ordusuyla Nİkaia (İznik) Rum İm­paratoru Teodoros Laskaris’e bağlı bir­likler arasında bugünkü Pazaryeri ile Bo­züyük arasındaki Ermeniderbendi deni­len yerde yapılan savaşı, Ertuğrul Bey’in emrindeki akıncı süvarilerinin başarılı mücadelesi sonucunda Selçuklu ordusu kazandı. Bu haber Sultanöyüğü’nde bu­lunan Alâeddin Keykubad’a ulaştığında sultan çok sevindi ve Ertuğrul Gazi’yi taltif ederek Eskişehir ve çevresini ken­disine verdi.

I. Alâeddin Keykubad bu zaferden son­ra bölgenin Önemli merkezlerinden olan Karahisar”ı (Karacahisar) kuşattı, ancak bu sırada Moğollar’ın Anadolu’ya girdik­leri haberini alınca şehrin muhasarasını Ertuğrul Gazi’ye bırakarak geri dönmek zorunda kaldı. Ertuğrul Gazi ve berabe­rindeki Türkmen beyleri uzun süren bir mücadele sonucunda Karacahisar’ı ele geçirdiler (629/1231-32). Şehrin tekfu­runu yakalayarak elde edilen ganimetin beşte biriyle birlikte Sultan Alâeddin Key­kubad’a gönderdiler. Ganimetin geri ka­lanını da gaziler arasında paylaştırdılar. Ertuğrul Gazi Karacahisar Kalesi’ni ele geçirdikten sonra Söğüt üzerine yürü­yerek Osmanlı Beyliği’nin ilk başşehri olan bu yere de hâkim oldu. Onun bu ba­şarıları sonucunda Selçuklu sultanı Sö­ğüt ve çevresini kendisine yurt olarak verdi.

Ertuğrul Gazi Söğüt ve çevresine yer­leştikten sonra Bizans sının boylannda bulunan diğer uç beyleriyle birlikte mü­cadeleyi sürdürdüğü gibi komşu Rum beyleriyle (tekfurlar) dostluk kurmaya da çalıştı. Özellikle Belocome (Bilecik) ve Melangeia(Lefke, bugünkü adı Osmaneli) tekfurları Ertuğrul Bey ile gayet iyi ge­çiniyorlardı. Ertuğrul Gazi, kendisi gibi Kayı Türkleri’nden olup Selçuklulardın Kastamonu uç beyi olan Hüsâmeddin Çoban’ın oğulları ile de dostane münasebetlerde bulunuyordu. Bu şekilde kış­ları Söğüt’te, yazlan da Domaniç yaylalarında geçiren Ertuğrul Gazi zaman za­man Bizans sınırlarındaki bölgelere akın­lar düzenliyordu. Onun Bizans’a karşı yaptığı bu akınlar sırasında çevrede bu­lunan Akçakoca, Samsa Çavuş, Kara Te­gin, Aykut Alp ve Konur Alp gibi tecrü­beli uç beyleri de etrafında toplanmış­lardı. Böylece Söğüt’e yerleşmiş olan Ka­yı aşireti her geçen gün biraz daha büyüyerek kuvvetlendi. Osmanlı kaynaklanndaki rivayetlere göre Batı Anadolu’da Anadolu Selçuklulan’na bağlı bir uç beyi olarak faaliyetlerini sürdüren Ertuğrul Gazi, Cimri olayından sonra Bizans sınır­larına gelen Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddin Keyhusrev’i karşılamış ve ona bağlılık bildirip hediyeler takdim etmiş­ti (1279). Bu tarihten sonra Ertuğrul Ga­zi’nin oldukça yaşlandığı ve Kayı aşireti­nin idaresini oğlu Osman Bey’e bıraktı­ğı anlaşılmaktadır. Muhtemelen bu son tarihten kısa bir süre sonra da doksan yaşını aşmış olduğu halde vefat etmiştir (680/1281-82). Ölüm tarihi olarak 1288 veya 1289 yılları da verilmektedir. Tür­besi Bilecik İli Söğüt ilçesinin 1 km. do­ğusunda Söğüt – Bilecik yolu üzerinde bulunmaktadır. Kayı aşiretine mensup olanlar ve özellikle Karakeçili aşireti Er­tuğrul Gazi’nin ölümünden sonra onun türbesini manevî bir ziyaret yeri haline getirmişler ve yıllarca burayı ziyaret ede­rek şölenler tertiplemiş, cirit güreş gibi millî oyunlarla atalannı anmışlardır. Er­tuğrul Gazi’nin türbesi bugün de aynı şekilde ziyaret edilmekte ve Söğüt’te her yıl şenlikler düzenlenmektedir.