Tarihi Eserler

Ertuğrul Gazi Camii ve Türbesi -Bilecik- Nerede, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Ertuğrul Gazi Camii ve Türbesi. Söğüt’te asılları Osmanlı mimarisinin ilk eserlerinden olan mescid ve türbe.

Osmanlı Beyliği’nin ilk merkezi Söğüt’­te Ertuğrul Gazi tarafından yaptırılmış yegâne mimarlık eseri olan cami, XIX. yüzyılın sonlarında Hacı Hüseyin adında bir hayır sahibince ilk halinden tamamen farklı bir biçimde yeni baştan inşa etti­rilmiştir. Eski camiyle yaklaşık aynı bo­yutlarda olduğu anlaşılan ve 1956’da da onarım geçiren bugünkü yapı, kare plan­lı bir harim ile enine dikdörtgen planlı ve kapalı bir son cemaat yerinden mey­dana gelir. Kurşun kaplı bir ahşap çatı­nın örttüğü son cemaat yerinin kuzey duvarında basık kemerli girişle iki tara­fında büyük boyutlu ve yuvarlak kemer­li birer pencere, yan duvarlarında da bunların birer eşi bulunmaktadır. Basık bir kasnağın üzerine oturmuş kurşun kaplı bir kubbe ile örtülü olan harimin duvarlarında ikişer tane ince uzun ve yuvarlak kemerli pencere yer alır. Mina­re, binanın batı cephesinde harim ile son cemaat yerinin sınırında bulunan ve dı­şarı taşan kare tabanlı bir kaidenin üze­rinde yükselmektedir. Silindir biçimin­deki gövde arada pabuç kısmı olmaksı­zın doğrudan, harim duvarının saçağına kadar devam eden kaideye oturtulmuş ve altı kaval silmelerle dolgulanmış olan şerefe basit demir parmaklıklarla sınır­landırılarak petek, soğan kubbe biçimin­de bir külahla taçlandırılmıştır.

Orhan Gazi tarafından inşa ettirilen türbe daha sonra çeşitli onarımlar ge­çirmiştir. Giriş bölümünün kapısı üzerine 1304 (1886-87) yılındaki II. Abdülhamid onarımı sırasında konulmuş olan sülüs hatlı manzum kitabede, türbenin daha önce 1171’de (1757) Sultan Ahmed tarafından bütünüyle yenilendiği, daha sonra tekrar harap olan ve yıkılmaya yüz tutan yapının Sultan Abdülmecid tara­fından da tamir ettirilerek çeşme ve şa­dırvanla zenginleştirildiği belirtilmekte­dir. Ancak kitabede verilen 1171 (1757) tarihi, III. Ahmed’in tahttan indirilmesin­den (1730) yirmi yedi yıl sonrasına(III. Mustafa’nın cülûs yılı) aittir. Öte yandan türbe hariminin mimari özellikleri Or­han Gazi devrinden kalma olduğunu gös­termekte, bu sebeple fahiş bir tarih ha­tası taşıyan kitabenin yapının geçirdiği aşamalar hususunda da doğru bilgiler vermediği anlaşılmaktadır.

Türbe, çam ağaçlarının gölgelendirdiği geniş bir bahçenin içinde yer alır. Bah­çenin giriş kapısı empire üslûbunun özel­liklerini yansıtmakta ve Sultan Abdül­mecid devrinden kalma olduğunu belli etmektedir. Kesme köfeki taşı ile inşa edilmiş olan kapı içbükey profilli yuvar­lak bir kemerle taçlandırılmış, yanlardan dorik başlıklı ikişer plasterle kuşatılmış­tır. Türbe binası altıgen planlı ve kubbe­li bir gövde ile dikdörtgen planlı ve beşik çatılı bir giriş bölümünden oluşur. Er­ken devir Osmanlı mimarisinin özellik­lerini gösteren duvarlar, bir sıra kesme köfeki taşı ve iki sıra tuğla ile almaşık düzende örülmüştür. Altıgen gövdenin yüzlerinden kıbleye yönelik olana küçük bir mihrap yerleştirilmiş, diğerlerinden dördüne kapı ile üç pencere açılmış, bir cephe de sağır bırakılmıştır. Dikdörtgen pencere açıklıkları topuzlu demir par­maklıklarla ve demir kepenklerle dona­tılıp almaşık örgülü sivri hafifletme ke-merleriyle taçlandırılmıştır. Kurşun kaplı basık kubbe, arada kasnak olmaksızın doğrudan gövdeye oturmaktadır. Tür­bede tek başına yer alan Ertuğrul Gazi’nin lahdi harçla sıvanmış, baş ucuna alçıdan yapılma bir Türkmen sarığı ko­nulmuştur.

II. Abdülhamid onarımından önceye ait olan 1882 tarihli fotoğraflarda, türbe­nin önündeki kapalı giriş bölümünün ye­rinde ahşap direklere basan çatı örtü­lü bir revakın bulunduğu görülmekte­dir. İkisi türbenin cephesine bitişik olan toplam sekiz adet ahşap direğin üzeri­ne bağdadî tekniğiyle meydana getiril­miş yuvarlak kemerler oturmakta, ge­niş saçaklı ve kiremit kaplı bir çatı da revakı örtmektedir. Önde üç kemer, yan­larda ise ikişer kemer vardır ve sütun­ların arasına kesme taştan yapılmış be­zemesiz korkuluklar yerleştirilmiştir. Revakın arkasındaki türbe duvarında giri­şin yanlarında çifte “vav”lar. kemerlerle saçağın arasında da barok üslûpta ka­lem işi bezeme öbekleri seçilmektedir. Söz konusu revakın XVIII. yüzyılın ikinci yarısına(Muhtemelen kitabede geçen 1171 (1757) yılına) ait olduğu. Sultan Abdül­mecid devrinde de tamir gördüğü tah­min edilebilir. II. Abdülhamid onarımı sı­rasında yapılan bugünkü giriş bölümü ise derinliğine gelişen dikdörtgen plan­lı, beşik çatı örtülü, kapalı bir mekândır. Üçgen şeklinde bir alınlıkla taçlandırıl­mış olan ön yüzünde dikdörtgen açıklık­tı bir kapı ile bunun üzerinde onarım ki­tabesi, yan yüzlerde de basık kemerli üç pencere ile ikinci bir kapı bulunmak­tadır. Yine eski fotoğraflarda, giriş re-vakının ilerisinde yer aldığı görülen gü­nümüze intikal etmemiş şadırvan se­kizgen planlıdır. Alçak korkuluk duvar­ları ile kuşatılmış olan sekizgenin köşe­lerine ahşap direkler yerleştirilmiş, bun­lar birbirlerine bağdadî sıvalı Bursa kemerleriyle bağlanarak şadırvanın üstü. sekizgen piramit biçiminde kiremit ör­tülü basık bir çatı ile kapatılmıştır. Bu şadırvanın yanı sıra türbe girişinin sol yanındaki çeşmenin de kitabesinde Sul­tan Abdülmecid tarafından yaptırıldığı ve II. Abdülhamid tarafından İhya edil­diği belirtilmektedir.

Bahçede, türbenin doğusunda Ertuğrul Gazi’nin eşi Halime Hatun’un. batı­sında kardeşi Dündar Bey ile oğulların­dan Savcı Bey’in kabirleri. 6 m. kadar ötesinde de Bursa’nın fethinden (1326) sonra vasiyeti gereği naaşı bu şehre nak­ledilen Osman Gazi’nin makamkabri yer alır. Bunlardan başka. 1970li yıllarda türbenin önünde bulunan alana tarihte­ki Türk devletlerinin kurucularına ait büstler yerleştirilmiştir.

II. Abdülhamid onarımı şırasında tür­benin yakınına ziyaretçiler için misafirhane niteliğinde bir han ile bir imaretha­ne inşa edilmiş, ancak bu yapılar günü­müze ulaşmamıştır. Başbakanlık Osman­lı Arşivi’ndeki mimari çizimler arasında yer alan 30 Receb 1320(2 Kasım 1902) ta­rihli bir belgede. Ertuğrul Gazi Türbesi’ni ziyaret amacıyla Söğüt’e gelen Ka­rakeçili aşireti mensuplarının ikametle­rine mahsus olmak üzere inşa edilecek bir hanın planı bulunmaktadır. II, Abdülhamid’in, Ertuğrul Gazi’nin mensup ol­duğu Karakeçili aşiretinden muhafız alay­ları tertip etmesi gibi Söğüt’te gerçek­leştirdiği bu tamirat ve inşaat faaliyet­leri de hanedanın Anadolu’daki kökle­riyle olan bağlantısını canlandırma ar­zusuna yöneliktir. Kara keçililer’in Ertuğ­rul Gazi’nin hâtırasına duydukları bağlı­lık günümüzde de sürmekte ve eskiden beri her yıl eylül ayının sonlarında yapı­lan Ertuğrul Gazi ihtifali gittikçe resmî bir nitelik kazanarak daha coşkulu bir hal almaktadır. Aşiret mensupları, ihti­fal sırasında Söğüt’ün doğusunda bu­lunan “Dua Yeri” adındaki yüksek düz­lükte toplandıktan sonra geleneksel kı­yafetleri içinde ellerindeki sancaklarla kasabaya girmekte ve at üzerinde tür­beyi üç defa tavaf etmektedirler. Arka­sından kurbanlar kesilmekte ve bunla­rın etleriyle hazırlanan pilâv topluca ye­nildikten sonra Kur’an ve mevüd oku­nup cirit gibi millî oyunlar sergilenmek­tedir.

TDV İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler