Sosyoloji

Endüstri Sosyolojisi: İşgücü Piyasası

İşgücü Piyasası

İşgücü piyasası, alıcılar ve emeğini arz edenlerinin
bütününden oluşmaktadır (İşgücü = emek).

İşgücü
piyasalarının temel özellikleri

1. İşgücü piyasası
çok sayıdadır
: İşin tanımı, gerekli ola işgücü için alt kategori
oluşturur ve bundan dolayı işgücü çok çeşitli adlar altında sınıflandırılır.

2. Tek bir merkezî ücret bulunmamaktadır:
Aynı iş için farklı ücretlendirmeler görülür (bu bir iletişim ve organizasyon
eksikliğidir).

3. İşçiler homojen değildir: İşçi, genel
olarak çalışabilenleri işaret eder.

4. İşçinin emeğini kendisinden ayırmak
mümkün değildir

5. Emek talebi türetilmiş bir taleptir: Emek
talebi, mal ve hizmet üretimine bağlıdır.

İşgücü piyasasının işleyişi birbiriyle ilişki
içerisindeki beş aşamada ortaya çıkmaktadır: katılım (işi talep etme), etkileşim
(işle ilgili ortamı tanıma), tarama (başvuru değerlendirme aşaması), alım ve
sunum.

KATMANLI
İŞGÜCÜ PİYASALARI

Katmanlı işgücü piyasasına yönelik
kavramsal çerçeve 1970’li yıllarda geliştirilmiştir. Bu yaklaşıma göre işgücü
piyasası çalışma koşullarının farklılık gösterdiği iki katmandan oluşmaktadır

Birincil
ve İkincil İşgücü Piyasaları

Katmanlı işgücü piyasası, birincil
(çekirdek) ve ikincil (çevresel) işgücü piyasası olarak yapılanmaktadır. Birincil
katmanda iyi işler,  ikincil katmanda
kötü işler bulunmaktadır.

İçsel
ve Dışsal İşgücü Piyasaları

İçsel işgücü piyasasında giriş
pozisyonundaki alt kademe işlere, dışsal piyasadan işçi alınır. Üst kademe
pozisyonundaki işler için ise firma içindeki işçilere terfi olanağı sağlanır.

TÜRKİYE’DE
NÜFUS VE İŞGÜCÜNÜN YAPISI

Türkiye nüfusunun 21. yüzyılın ortalarında yaklaşık
olarak 95 milyon düzeyine ulaşması ve bu düzeyde durağanlaşması beklenmektedir.

1990

2000

2009

Türkiye

Toplam Nüfus

55 294

66 187

70 542

15 + yaş

35 601

46 211

51 686

İşgücü

20 150

23 078

24 748

İşgücüne katılma oranı (%)

56.6

49.9

47.9

İstihdam edilen

18 539

21 581

21 277

İşsiz

1 612

1 497

3 471

İşsizlik oranı (%)

8.0

6.5

14.0

İşgücüne dâhil olmayan

15 451

23 133

26 938

Türkiye’de;

• İşgücüne katılma oranı, kırsal kesimde
kentlere göre daha yüksektir.

• İşgücüne katılma oranı, erkeklerde kadınlara
göre daha fazladır.

• Çalışma çağındaki nüfusun artmasına rağmen
işgücüne katılma oranları, gittikçe azalan bir eğilim göstermektedir.

• İşgücüne katılma oranındaki düşüş, işgücüne
dâhil olmama yönündeki eğilimin arttığını ifade etmektedir.

İstihdam oranı, ülkenin iş olanaklarını açıklayan
önemli bir ölçüttür. 1989 yılında % 53.1 olan istihdam oranı 2001 yılında %
45.6’ya, 2009 yılında ise en düşük düzeyi olan % 41.2’ye düşmüştür.

TÜRKİYE’DE
İSTİHDAMIN NİTELİĞİ

2009 yılında işgücünü oluşturan nüfus 24
milyon 748 kişidir. İşgücüne dâhil olmayan nüfus ise 26 milyon 938 kişiden oluşmaktadır.
Türkiye’de işgücüne katılma oranı, yıllar itibarıyla düşüş göstermektedir.
Nitekim 1990 yılında işgücüne katılma oranı % 56.6 iken 2009’da % 47.9 olarak
gerçekleşmiştir.

İşsizlik oranlarını maniple etmek üzere
uydurulmuş kategorilerden biridir eksik istihdam
kavramı. Eksik istihdam kavramı, işgücünün “işsiz” olmayıp, kapasitesinin
altında “çalışıyor” olması yönüyle işsizlik kavramından ayrılır. Genel olarak eksik
İstihdam, zamana bağlı eksik istihdam ve yetersiz istihdam olmak üzere iki alt
kategoride incelenir.

Eksik istihdamda olan kişiler, düşük gelir
elde ederek yaşamlarını sürdürmeye çalışırken bir yandan daha fazla çalışmayı
arzu etmekte; diğer yandan da iş değiştirmek için iş aramaya devam
etmektedirler.

2009 yılında istihdam edilenler arasında eksik
istihdam oranı % 5.07’dir.

2009 yılında eksik istihdamda olanların %
53.13’ü 34 yaş ve altındadır.

İşteki
Durum

Bir başkasının işinde nakdi veya ayni gelir
elde etmek amacıyla ücret karşılığı çalışanlar “ücretli, maaşlı”; bir işverene
bağlı olarak düzenli ve sürekli olmadan çalışanlar “yevmiyeli”, kendi işinde en
az bir kişiyi çalıştıranlar “işveren”, kendi işinde çalışanlar “kendi hesabına
çalışan” ücret almaksızın çalışan aile yakınları da “ücretsiz aile işçisi”
olarak sınıflandırılmaktadır.

2009 yılında Türkiye’de istihdam edilenlerin
% 60’ı ücretlilerden(veya yevmiyelilerden) oluşmaktadır.

İstihdamın
Sektörlere Göre Dağılımı

İstihdam edilenlerin yaptıkları işler
genellikle tarım, sanayi ve hizmet sektörü şeklinde gruplanır.

Üç sektör kanunu uyarınca ekonomik gelişmeye
paralel olarak istihdam, tarımdan sanayi sektörüne doğru kaymaktadır. Sanayi
sektörü iyice gelişince istihdam, hizmet kesimine yayılmaktadır.

Ülkemizde sanayi sektörü, net istihdam
yaratmakta zorlanan bir özelliktedir. Sanayi sektöründe yeterli istihdam artışı
sağlanamaması sonucu, işgücü daha çok marjinal işlere ve hizmet sektörüne
yönelmektedir.

İstihdamın
Eğitim Düzeyine Göre Dağılımı

2009 yılında her 100 çalışanın 10’u meslek
eğitimi almış, 16’sı yüksek öğretim görmüş durumdadır. Geri kalanı ise düz çalışan
şeklinde ifade edilen niteliksiz işgücü konumundadır.

İstihdamın
Meslek Gruplarına Göre Dağılımı

2009 yılında toplam 21 milyon 277 bin kişi
olan istihdamda en yüksek paya sahip meslek grubunu; % 20.2 (4 milyon 304 bin
kişi) ile “nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su ürünleri çalışanları”
oluşturmaktadır. 2001-2009 döneminde “nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanların”
oranı % 8.5’ten % 15.4’e yükselmiştir.

2001-2009 döneminde kadın işgücünün
mesleksel açıdan istihdamı bir yandan niteliksiz işlerde, diğer yandan da
hizmet sektöründeki işlerde artmıştır.

Kayıt
Dışı İstihdam

Bir ülkenin gelir dağılımındaki
adaletsizlik, o ülkede kayıt dışı ekonomik faaliyetin hacmini artırmaktadır. 1980’den
sonra ulusal ekonomilerin dış piyasaya dönük üretim yapmaları, kayıt dışı
ekonominin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur.

Sosyal güvenlik fonu açısından zararlı
görülen kayıt dışı istihdam, atıl işgücünün üretime katılması ve düşük
maliyetle mal üretilmesine imkân sağlaması bakımından ekonomiye yararlar
sağlar.

2003 yılı verilerine göre Türkiye’de istihdam
edilen 21 milyon 147 bin kişinin % 51.7’si kayıt dışıdır.

2009 yılında ülkemizde kayıt dışı istihdam
edilenlerin % 48.3’ü tarım, % 51.7’si tarım dışı sektördedir.

TÜRKİYE’DE
İŞSİZLİĞİN NİTELİĞİ

İşsizlik oranı işsiz nüfusun işgücü
içindeki oranıdır ve işi olmayan, iş arayan işgücünün oranını ifade eder.

İşsizlik oranlarındaki yükselme üretim ve satışların
azaldığının bir göstergesidir.

TÜİK’in tanımına göre “referans dönemi içinde
istihdam hâlinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz
olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden
iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış
ve 2 hafta içinde iş başı yapabilecek durumda olan tüm kişiler işsizdir”.

Çalışma isteğinde olmayan bir birey işsiz sayılamayacağı
gibi iş aramayan veya çalışmasına engel durumu bulunanlar da işsizlere dâhil
edilmeyecektir.

“Arızi ya da geçici (friksiyonel) işsizlik
hariç olmak üzere çalışma irade ve kararında olan emek birimlerinin üretime
bilfiil katılabildiği duruma” tam istihdam adı verilmektedir. Tam istihdam oranı,
“doğal işsizlik oranı” olarak da adlandırılmaktadır.
Doğal işsizlik oranı, işgücü piyasası dengede iken var olan
işsizlik oranıdır.

Gizli işsizlik ise “herhangi bir üretim
alanında işgücünün bir kısmı üretimden ayrıldığında üretimde herhangi bir
azalmanın meydana gelmemesidir.” Özellikle tarımsal faaliyetlerin mevsimsel
olması nedeniyle tarım sektöründe ve kamu işletmelerinde sıklıkla rastlanan bir
olgudur.

Türkiye’de
İşsizliğin Yapısı ve Özellikleri

Cumhuriyet’in kuruluşunda % 9.1 gibi yüksek
bir düzeyde olan işsizlik oranı, planlı kalkınma döneminin başlangıcı olan 1963
yılında % 3.4 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranları 1963 sonrasında
genellikle artmış ve 1978 yılında % 10.1’e yükselmiştir. Bunun en önemli nedeni
köyden şehre göçtür. Şehre göç eden kalabalık kitleler istihdam edilememiş ve
işsizlik oranı sürekli olarak artış göstermiştir.

1980 sonrası ülkemizde işsizlik, önemli bir
yapısal sorun hâline gelmiştir. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren emek arzının
nitelik düzeyi ile emek talebinin arzu ettiği nitelik arasında önemli farklılıklar
ortaya çıkmıştır.
İşsizlik oranı 2010 yılında %
11.9 olmuştur.

Kentsel
ve Kırsal Kesimde İşsizlik

1988-2009 dönemindeki veriler incelendiğinde
kentsel işsizlik oranlarının kırsal kesimden 2.3 kat fazla olduğu
görülmektedir.
Cinsiyet açısından bakıldığında
ise kentsel kesimde kadın işsizlik oranları erkeklere göre daha yüksektir.

Eğitim
Gruplarına Göre İşsizlik

Okur yazar olmayan ile lise ve altı eğitimli
olan dolayısıyla herhangi bir niteliği bulunmayan işsizlerin oranı diğer
gruplara göre daha yüksektir. Nitelik sahibi eğitimli kesimde işsizliğin artıyor
olması, mesleki eğitim ile istihdam arasında yeterli ilişkinin kurulamadığını
ifade etmektedir.
İstihdam sorunun altında yatan
en önemli nedenlerden biri, ‘’mesleksizlik’’tir.

Yaş
Gruplarına Göre İşsizlik

Toplam işsizler içerisinde 2009 yılı itibarıyla
15-24 yaş grubundaki gençlerin oranı % 32.4’tür. Belirtilen bu yaş aralığının
işsizler arasındaki yüzdesi düşüş eğilimindedir. 25-34 yaş aralığının payı ise
artış eğilimdedir. Ülkemizde ciddi anlamda bir genç işsizliği sorunu bulunmaktadır.

Genç İşsizliği

Genç işsizlik oranı, Türkiye genelindeki işsizlik
oranından yaklaşık % 10 daha yüksektir. Nitekim 2010 yılında Türkiye genelindeki
işsizlik oranı % 11.9 iken 15-24 yaş grubundaki gençler arasında işsizlik oranı
% 21.7’dir.

İş
Arama

İş ararken işgücü piyasası hakkında bilgi
edinilmesindeki eksiklikler, geçici işsizliğe neden olabilir.

İş arama modelleri ile ilgili çalışmalarda;
çalışırken iş arama, işsizlikte iş arama ve işgücü piyasalarına ilk kez girme
durumu olmak üzere temel olarak üç alternatif arasında seçim yapıldığı varsayılmaktadır.

İş aramada genelde en yoğun kullanılan
yöntemler, arkadaş/akraba aracılığıyla iş bulma ve doğrudan işverene başvurma şeklindeki
geleneksel yöntemlerdir.

İşsizlikle
Mücadelede İzlenen Aktif ve Pasif İstihdam Politikaları

Aktif ve pasif istihdam politikaları, işgücü
piyasasına müdahale etmenin etkin yollarından biridir. Pasif istihdam
politikalarının temel amacı, istihdamı artırarak işsizlik oranlarını azaltmak
yerine işsizleri maddi açıdan desteklemektir.
Pasif
istihdam politikalarının türleri; işsizlik sigortası, işsizlik yardımı, çalışma
paylaşımı, kısa çalışma ödeneği, ücret garanti fonu ve iş kaybı tazminatıdır.

Dünya
İşgücünün Yapısı ve Özellikleri

Küresel ekonomi, 2009 yılındaki %0,6’lık
ekonomik küçülmeyi takiben 2010 yılında tahmini olarak % 4.8 oranında büyümüştür.

2010 yılında gelişmiş ekonomiler ve AB
bölgesinde işsizlik, sürekli artış kaydetmiş; buna karşılık gelişmekte olan
bölgelerin çoğunda hafif iyileşme gösteren bir işsizlik tablosu ortaya çıkmıştır.

Çoğu ekonomi, çalışma çağındaki nüfusta
olan artışı karşılamaya yetecek istihdam olanakları yaratamamaktadır.

2009 yılında küresel istihdamın % 35’i tarımda,
% 21.8’i sanayide ve % 43.2’si hizmet sektöründedir.

Genç işsiz ve özellikle de ümitsiz genç işsiz
sayısı, küresel düzeyde artmaktadır.
Ümitsiz
gençler, aktif olarak iş aramadıklarından işsizler arasında gösterilmemektedir.
Dolayısıyla mevcut genç işsizliği oranı sadece buz dağının su üzerinde kalan kısmını
ortaya koymaktadır.

Günlük 1.25 ABD Doları düzeyinde kazanç
elde eden çalışan yoksulların oranı 2009 yılı için % 20.7 olmuştur.

2007 ve 2010 yılları arasında yaşanan
küresel işsizlik artışının % 55’i “Gelişmiş Ekonomiler ve AB” bölgesinde
görülmüş olup bu bölge, dünyadaki işgücünün sadece % 15’ini oluşturmaktadır.

AB Üyesi olmayanlar ve Bağımsız Devletler Topluluğu
(BDT)” ülkeleri bölgesinde, işsizlik dünyadaki en yüksek bölgesel oranına 2009
yılında % 10.4 olarak ulaşmıştır.

“Sahra altı” ülkelerindeki işçilerin dörtte
üçünden fazlası (% 75.8), 2009 yılında korunmasız istihdamda yer almıştır. Her
beş işçinin yaklaşık dördü 2 ABD Dolarının altında kazançla aileleriyle
birlikte yaşamaktadır.

Korunmasız istihdam, kendi hesabına çalışan işçiler ile ücretsiz aile işçilerinin
toplamından oluşur. Aynı zamanda işçilerin temel haklarının altında olabilen olumsuz
çalışma koşulları ve düşük ücret ile nitelendirilir.

Avrupa
Birliği’nde İşgücünün Yapısı ve Özellikleri

21. yüzyıl için AB istihdam politikasının
temeli, 2000 yılında AB Konseyi’nin Lizbon’da yaptığı toplantıda çizilmiştir.
Lizbon Stratejisi olarak bilinen bu toplantıda, 2000-2010 yıllarında AB’yi
“dünyanın bilgiye dayanan en rekabetçi ve en dinamik ekonomisi” yapmak hedeflenmiştir.

Güçlü bir ekonominin istihdam yaratarak işsizlik
sorununu çözebileceği, emek piyasasında sosyal güvenlik ağıyla birlikte esneklik
ve hareketliliğin olacağı bir güvenceli esneklik öngörülmüştür. Lizbon
Stratejisi 2008 ekonomik krizinin de etkisiyle yeterli başarıyı elde edememiştir.

GENEL
DEĞERLENDİRME

Ülkemiz işsizlik ve istihdam anlamında ele
alındığı zaman temel sorun alanları olarak öne çıkan hususlar aşağıda yer
almaktadır:

1. Düşük eğitimli işgücü,

2. Eğitim imkânlarının yetersizliği,

3. Eğitime erişimdeki sorunlar,

4. Hayat boyu öğrenim konusunda toplumsal
bilinç eksikliği,

5. Eğitim-istihdam ilişkisinin zayıflığı,

6. Eğitimde merkeziyetçi yapı,

7. İstihdam odaklı makro politika eksikliği,

8. Aktif (istihdam) politikalar(ıy)la
desteklenmeyen pasif istihdam politika(sı) uygulamaları,

9. Aktif (istihdam) politikalarının ve kamu
istihdam hizmetlerinin zayıflığı.

 

Endüstri Sosyolojisi
Editör: Prof. Dr. Veysel Bozkurt & Prof. Dr. Nadir Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2327
Kasım 2011

İlgili Makaleler