Kimdir

Emrullah Efendi kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

Emrullah Efendi kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: EMRULLAH EFENDİ: TÛBA AĞACI KURAMI VE İLKÖĞRETİM Emrullah Efendi, 1858’de Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde doğ­muştur. 7 Ekim 1914’de İstanbul’da öldü. 1882’de Mülkiye’yi bitirdi. 1882’de Yanya, 1884’te Selânik Maarif Müdürü oldu. 1886’da Selanik’te “Mecelle-i Muallimin” adıyla bir öğretmen meslek dergisi çıkardı. 1887’de Halep Maarif Müdürlüğüne atandı. 1900’de Meclis-i Maarif Üyesi oldu. Çeşitli gazetelerde ve özellikle “Servet-i Fünun” dergisinde “Emrî” adıyla eğitim üzerine yazılar yazdı. 1902 yılında, tek başına “Muhit’ül Maarif’ adlı bir ansiklopedi çıkardı. Ancak, birinci cildini ya­yımlayabildi.

Emrullah Efendi, 1910 yılı Ocak ayında kurulan İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde Maarif Nazırı oldu. 1912’de kurulan Sait Paşa ka­binesinde de yeniden Maarif Nazırı oldu. Bu kabinenin 1912 Temmuz’unda istifasıyla, görevinden ayrıldı. Bakanlığı sırasında, 1869 Ni­zamnamesi gibi, genel bir Maarif Kanunu taslağı hazırladı. Fakat, bunu Meclis’ten geçiremedi. Bunun üzerine, ilköğretim ile ilgili kısmını Meclis’ten geçirmeye çalıştı. Kabinenin istifası üzerine hazırladığı yasa tas­lağı, birçok değişikliklerden geçtikten sonra, kendinden sonra gelen Nazır Şükrü Bey zamanında “Tedrisat-ı İptidaiye Kanun-u Muvakkati” adıyla yasalaştı.

Emrullah Efendi’nin Eğitim Anlayışı:

İkinci Meşrutiyet’in Maarif Nazırı Emrullah Efendi, eğitim an­layışında bir geçiş dönemini simgeler. Ona göre, insanın doğasında Hak’kı bilmek, iyilik yapmak ve güzelliği duymak yetisi vardır. Eğitim, bütün bunları, uyumluca geliştirmeye yönelik birtakım önlemler di­zisidir. Nazır olduğu gün yayımladığı bir genelgede öğretmenlere hitaben şunları söylüyordu:

“Eğitim ve öğretim görevlisi olarak ülkede ender bir görev yap­maktasınız. Geleceğin esenliğinin sağlanması ve Meşrutiyetin yük­selmesi için, yurt çocuklarının, ahlâkî ve zihnî eğitim ile Meşrutiyet’e uygun bir biçimde yetiştirilmesi gerekir.”

Tûba Ağacı Kuramı:

Emrullah Efendi’ye göre, bir ülkenin kalkınması için, eğitimde ye­nileştirmeye yüksek öğretimden başlamak gerekir. Yüksek öğretimdeki gelişmeler, giderek orta öğretime, oradan da ilköğretime yansır ve ni­hayet bütün yurda yayılır. Tıpkı cennette bulunduğuna inanılan Tûba ağacı gibi, eğitimin de kökleri yukarıda, dalları aşağıdadır. Bu görüşe “Tûba Ağacı Kuramı” denir. O, bu görüşü şöyle savunmuştur:

“İlköğretimin her tarafa yayılması, uzun bir zamana, örneğin 2-3 neslin geçmesine bağlıdır. Yüksek öğretim için, bu zamanın sonunu bek­lemek, hiçbir zaman doğru olmaz. Çünkü, ülke, yaşamak ve ilerlemek için, iyi ve yüksek öğrenim görmüş kişilerin çalışmalarına ihtiyaç gös­terir.”

Tûba Ağacı Kuramının tartışılmasına, onun 1914’te ölümünden sonra da devam edilmiştir. Bu kuram üzerine Sâtı Bey’in, Ziya Gökalp’in görüşleri, 1916 yılında “Muallim” adlı bir dergide, bir yıl kadar sürmüştür. Bu tartışmalarda Sâtı Bey, ilköğretime önem verilmesi ge­rektiği üzerinde durmuştur. Ziya Gökalp da bu tartışmalarda Emrullah Efendi’nin tarafını tutmuştur.

Emrullah Efendi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkin üyelerinden idi. 191 l’de Nazır iken partinin 4. kongresinde siyasi programlarını açık­lamış ve bu açıklamalarını 1914 yılında “İzahname” adıyla bastırmıştır. Emrullah Efendi’nin eğitim görüşlerinin bir kısmı bu eserde görülür. O, ilköğretim zorunluğunu, çocuk hakları açısından açıklamaya çalışmıştır. Aslında, 19. yüzyıl tarihinin, bir çocuk hakları tarihi olduğunu be­lirtmiştir. Ona göre, çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili üç hakkı vardır:

da bunları öğrenme hakkı. Bu, eğitim ve öğretim aracılığıyla yapılır. Bunu, siyasi düzen de en büyük hak olarak görür.

Ona göre, bu haklar, birbirini ortadan kaldırmak için değil, birbirini tamamlamak için gereklidir.

Emrullah Efendi, bunu böylece belirttikten sonra, “Hangi şekilde olursa olsun, çocuğun eğitim görmek hakkı vardır” diyor ve bu hakkı, as­lında Anayasa’nın sağladığını belirtiyor. O, bundan sonra da 1876 Ana­yasasında yer alan eğitimle ilgili diğer hükümleri savunuyor ve bunları gerçekleştirmemiz gerektiğini ileri sürüyor: Yasalara uymak koşuluyla, öğretim serbesttir, gibi.

Ona göre, bir ülkenin eğitim siyasasının temeli, eğitim ve öğretimi kimin yapacağıdır: Devlet mi, topluluklar (cemaatlar) mı, yoksa birey mi? Bu soruya cevap aramak için tarihe başvuruyor. Fransız devriminden sonraki uygulamalara bakıyor. Burada, devletin, eğitimi üzerine almasını takdirle karşılıyor; fakat, bunda da açıklanması gerekli bir taraf görüyor. O da Devletin, eğitimi tekeline almamasıdır.

Emrullah Efendi, “İzahname” de, özellikle ilköğretim zorunluğu ve eğitimin parasızlığı üzerinde çok durmuştur. 88 sayfalık kitabın üçüncü bölümü hep bu konuya ayrılmıştır. Burada kuvvetli bir mantık ser­gileniyor. İzahname’de “Devlet yüksek çıkarları gereği olarak, il­köğretimin zurunlu ve genel, okulların parasız olması da siyasi prog­ramımızın eğitimle ilgili bulunan esaslarındandır” dedikten sonra, bunların gerekçelerini sıralamıştır.

Emrullah Efendi’nin eğitim görüşleri, hazırladığı yasa tas­laklarından ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin programında yer alan eği­timle ilgili maddelerden çıkarılabilir. 1914 (1330) yılında yayımlanan “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Binüçyüzyirmiyedi (Milâdi 1911) Senesi Dördüncü Kongresi’nde Tanzim Olunan Siyasi Programa Dair İZAHNAME” adlı 88 sayfalık eseri buna yardım eder.

Emrullah Efendi’nin bu yasa ile eğitime getirdiği en büyük yenilik, “İlköğretimin zorunlu ve genel eğitim okullarında parasız” oluşudur. O dönemde, bu görüşe, okumuş ve okumamış olanlar, o kadar karşı çık­mıştır ki, İzahname’de, bu konuya 12 sayfa yer ayırmıştır. Bununla, ka­muoyunu ikna etmeye çalışmıştır. Emrullah Efendi’nin bu konudaki dü­şünceleri ve kullandığı mantık, tarihsel bir değer taşır. Anlatımını Türkçeleştirerek, bundan bir özeti aşağıda sunuyoruz:

Kaynak: Öğretmen Yetiştirme Açısından Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi Üzerine Bir Araştırma, Cavit BİNBAŞIOĞLU, Milli Eğitim Basımevi, 1995

İlgili Makaleler