İslam Filozofları – Müslüman Düşünürler

Emir Sultan Hazretleri Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Emîr Sultan (ö. 833/1429 [?]) Bursalı meşhur sûfî, Yıldırım Bayezid’in damadı.         

Buhara’da doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed’dir. Seyyid olduğu için “Emîr”, çömlekçilik yaparak geçimini sağladığı için “Külâl” unvanları verilen ve Emîr Kü-lâl diye tanınan babası Seyyid Ali Buha-ra’nın tanınmış mutasavvıflarındandır. Seyyid Ali, Bahâeddin Nakşibend’in ay­nı unvanı taşıyan mürşidi Emîr Külâl İle karıştırılmamalıdır. Emîr Sultan’ın 770 (1368-69) yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Çocukluk yılları hakkında bilgi bulunmamakla birlikte iyi bir tah­sil gördüğü söylenebilir. Bizzat kendi ifadesine dayanılarak yazıldığı söylenen menâkıbnâmelerin birçoğuna ve onlara da­yanan tarih ve biyografi kitaplarına gö­re soyu yedinci kuşakta on ikinci imam Muhammed el-Mehdîel-Muntazar’a ula­şır. Bazı menâkıbnâmelerde Muhammed el-Mehdrden önceki isim Hasan el-As­kerî yerine Ali şeklinde kaydedilmiştir. Ancak Muhammed el-Mehdî’nin küçük yaşta vuku bulduğu kabul edilen gay-bet’i ve dolayısıyla evlenmemiş olması. bu soy şeceresi hakkında tereddütlere ve çeşitli te’villere yol açmıştır. Onun İmam Mehdfnin değil sekizinci imam Ali er-Rı-zâ’nın soyundan geldiği söylenmişse de Ali er-Rızâ’nın Muhammed et-Takî’den başka oğlu ol­madığı bilindiğine ve kaynaklarda Muhammed et-Takî’nin so­yundan geldiğine dair bir rivayet bulun­madığına göre bu görüş de doğru ol­mamalıdır. Akrabası olduğunu söyleyen Emîr Hasan Nûrî, Emîr Sultan’ın yedinci İmam Mûsâ el-Kâzım’ın oğlu İbrahim’in soyundan geldiğini bildirerek farklı bir silsile kaydeder. İmam Mûsâ el-Kâzım’ın gerçekten İbrahim adlı bir oğlu bulun­duğuna göre en mâkul rivayetin bu ol­duğu düşünülebilir.

On yedi on sekiz yaşlarında iken ba­bası vefat eden Şemseddin Muhammed, muhtemelen bir süre çömlekçilik yaptık­tan sonra Seyyid Usûl, Seyyid Nasır, Sey­yid Ni’metullah. Ali Dede. Baba Zâkir gi­bi mutasavvıflarla hacca gitmek üzere Buhara’dan ayrıldı. Birkaç yıl Medine’­de kaldıktan sonra Bağdat’a uğrayarak tezkire müellifi Âşık Çelebi’nin ceddi Sey­yid Muhammed en-Nattâ’nın misafiri ol­du. Ardından onunla birlikte Anadolu’­ya geçti. Karaman. Niğde. Hamîd-ili. Kü­tahya ve İnegöl yoluyla Bursa’ya gitti. Kafileye yol boyunca kandil şeklindeki bir nurun rehberlik ettiği, bu nurun sön­düğü yere defnedileceğinin kendisine bildirildiği rivayet edilir. Bursa’ya Yıldı­rım Bayezid zamanında geldiği biliniyor­sa da tarihi kesin olarak belli değildir. Menâkıbnâme müellifi Hüsâmeddin ile tarihçi Âlî, Niğbolu Muharebesi sırasın­da (798/1396) Bursa’da bulunduğu ke­sin olan Şemseddin Muhammed’in ev­lenmesinden bahsederken Yıldırım Ba­yezid’in bu sırada Eflak seferinde oldu­ğunu söylerler ki bu takdirde 1394’ten önce Bursa’ya gelmiş olmalıdır. Bursa’­da ilk olarak Pınarbaşı’na veya Gökdere civarındaki bir mağaraya ya da bir savmaaya yerleştiğine dair farklı rivayetler vardır. İlk ikamet yerinin türbesinin bulunduğu mahal olduğu da söylenir. Bur-sa’da şöhreti kısa zamanda yayılan Şem-seddin Muhammed giderek şehrin en çok saygı gören şahsiyetlerinden biri ha­line gelir; Emîr Sultan veya Emîr Seyyid adlarıyla anılmaya, ulemâ ve meşâyih arasında da itibar görmeye başlar. Za­hir ilimleri sahasında kendisini imtiha­na çekmek isteyen Molla Fenârî, Molla Yegân, Alî-i Rûmî gibi âlimlerin onun ma­nevî gücü karşısında bir süre ağız aça­madıkları ve onlarla giriştiği tartışma­dan başarıyla çıktığı şeklindeki rivayet­lerden onun bu âlimlerle yakın müna­sebeti olduğu anlaşılmaktadır. Emîr Sul­tan bu yıllarda Molla Fenârfden Sadreddin Konevî’nin Miftâhu’l-ğayb’mı oku­yup istinsah etmiş ve bu nüshaya Molla Fenârî bir icazetname yazmıştır.

İlgili Makaleler