Edebi Şahsiyetler

Emel Esin Kimdir, Hayatı, Eserleri/Kitapları, Hakkında Bilgi

Emel Esin (1914-1987) Tanınmış Türk- İslâm kültür ve sanat tarihçisi.

İstanbul’da doğdu. Babası, II. Meşru-tiyef ten sonra gelişen Türkçülük akı­mının önde gelen simalarından Ahmed Ferid Tek, annesi Fecr-i Âtî dönemi ya­zarlarından Müfitte Ferid’dir. Çocuklu­ğu, babasının siyasî hayatının oldukça hareketli bir dönemine rastlayan Millî Mücadele yılları içinde geçti. Babasının diplomatik görevleri sebebiyle 1924’ten sonra ailece uzun süre yurt dışında ya­şadıklarından tahsilini Fransa ve İngil­tere’de sürdürdü. Fransızca ve İngiliz­ce’nin yanı sıra Almanca’yı da öğrendi. Bakaloryadan sonra mimari okumak için Ecole de Bozar’a gittiyse de Ortaçağ usulüne göre eğitim veren bu okuldaki ağır şartlardan dolayı tahsilini yanda bı­rakmak zorunda kaldı. Daha önce baba­sıyla annesinin de okuduğu Ecole des Sciences Politiques’in tarih bölümünden mezun oldu. Sorbonne’dan da yüksek matematik sertifikası aldı. Ayrıca Paris ve Viyana güzel sanatlar akademilerin­de mimari, resim, mozaik, vitray ve gra­vür dallarında Öğrenim gördü. Sonraki yıllarda Necati Lugal’den Arapça ve Fars­ça, Zeki Velidi Togan’dan Orta Asya ta­rihi. Herbert Janskey’den Ortaçağ Türk­çe metinleri dersleri okudu. Paris Üniversitesi’nde Le Dragon dans î’iconographie turque adlı teziyle sanat tarihi dalında doktor unvanını aldı.

1941 yılında, babasının Tokyo’daki bü­yükelçiliği sırasında sefaret başkâtibi olan, Plevne gazilerinden İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Seyfullah Esin ile ev­lendi. Emel Esin bu defa da eşinin gö­revleri sebebiyle hayatını yine yurt dışın­da geçirmek zorunda kaldı. Bir büyükel­çilik bünyesinde çalışan âmirle memur aynı aileden olamayacağı için Seyfullah Esin New York başkonsolosluğuna ta­yin edildi. Ancak yolculuk ettikleri gemi savaş dolayısıyla Tokyo’ya geri dönmek zorunda kalınca tayini Stockholm elçili­ğine çıktı. Esin ailesi 1942 yılı baharın­da kara yoluyla Kore, Mançurya, Moğo­listan, Sibirya, Türkistan ve Azerbaycan üzerinden iki ay kadar süren bir yolcu­luktan sonra Türkiye’ye ulaşabildi. Emel Esin, kendisinde iç Asya’yı tanıma ve in­celeme arzusunu uyandıran bu ilk Orta Asya seyahati sırasında Çin ve Orta As­ya kültür ve sanat mirasını yakından gör­me fırsatını buldu. Eşiyle birlikte yine kara yoluyla Balkanlar ve Almanya üze­rinden İsveç’e gitti. Seyfullah Esin’in mer­kezde görev yaptığı 1944-1949 yıllarını Türkiye’de geçirdi. Bu arada eşi 1947′-de, annesinin dayısı olan Sâdullah Paşa’ya ait Çengelköy’deki meşhur yalıyı satın aldı. Daha sonra Yunanistan ve İs­rail’de maslahatgüzarlık, Avusturya’da ortaelçilik yaptıktan sonra 1954 yılında Moskova, 19S5’te de Bonn büyükelçili­ğine tayin edildi. Emel Esin Moskova’da bulundukları sırada diplomatik imkân­ları da kullanmalarına rağmen çeşitli zor­luklarla ikinci Orta Asya seyahatini ger­çekleştirdi (1955). Sovyet hükümetinden izin alarak eşiyle birlikte bütün Türk cumhuriyetlerini gezdi. Bu seyahat sıra­sındaki gözlemlerini Türkistan Seya­hatnamesi adlı ilk eserinde anlattı. Eşi 1957’de Birleşmiş Milletler nezdinde Tür­kiye’nin daimî temsilcisi olunca birkaç yıl New York’ta oturdu. 1960 yılı sonla­rında Kahire büyükelçiliğine tayin edi­len eşiyle birlikte Mekke ve Medine’yi ziyaret etti. Bu iki şehre karşı duyduğu saygı ve hayranlık onu bu konuda bir kitap yazmaya yöneltti. Daha sonraki yıl­larda Suudi yetkililerinin de yardımıyla birçok defa ziyaret ettiği Haremeyn’de araştırmalarda bulunarak eserini kale­me aldı. Seyfullah Esin 1961’de Mısır’ın Türkiye ile diplomatik ilişkilerini kesme­si üzerine merkeze alındı ve bir yıl son­ra da Delhi’ye tayin edildi. 1965-1967 yılları arasında Madrid’de büyükelçilik yaptı. Emel Esin, Türk kültür ve tarihi­ne yakın ilgisi olan ve çalışmalarında ken­disine büyük destek veren eşini 1982 yılında kaybetti.

Bildiği Batı dillerine Arapça. Farsça ve Rusça’yı ekleyen Emel Esin, 1970’ten sonra yılda ortalama on beş yirmi ma­kale ve tebliğle verimli bir çalışma ha­yatı içine girdi. 1983 yılı sonunda Ata­türk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi aslî üyeliğine se­çildi. Aynı zamanda Türk-Arap İnceleme­leri Vakfının da kurucu üyesiydi. Atatürk Kültür Merkezi için hazırlamakta oldu­ğu Uygur Türk medeniyeti tarihi, Hâkâ-ni Türk medeniyeti tarihi, Oğuz Türkle-ri’nin kültür ve sanat tarihine dair ça­lışmalarını tamam layamadan 26 Şubat 1987’de İstanbul’da vefat etti ve Kara-caahmet Mezarlığı”na defnedildi.

Ölümünden sonra vasiyeti üzerine. Türk kültürü sahasındaki çalışmaları des­teklemek ve yapılan araştırmaları yayım­lamak üzere 28 Aralık 1989’da Tek-Esin Türk Kültürünü Araştırma ve Geliştir­me Vakfı kuruldu. Emel Esin’İn bütün mal varlığını ve çok zengin kütüphane­sini de bağışladığı bu vakfın merkezi Üs­küdar Salacak’taki kendi oturduğu evi­dir. Kütüphanesi, özellikle Türk kültür ve sanatına dair eserler başta olmak üze­re 7385 cilt kitap. 890 yazma, 4500 ma­kale ve ayrı basım ile 290 ayrı dergi ya­nında çeşitli çalışmalarıyla ilgili dosya­lar ve zengin bir fotoğraf ve dia arşivini ihtiva etmektedir.

Aile çevresinde edindiği Türk ve İslâm kültürü yanında gerek babasının gerek­se eşinin görevleri sebebiyle Batı’yı da yakından tanıma imkânını bulan Emel Esin öğrendiği Doğu ve Batı dilleriyle bu iki kültüre de hâkim olmuş, çalışmaları­nı geniş bir perspektif içinde yürütmüş­tür. “Bana iki kitap tesir etti. Birincisi Kur’ân-ı Kerîm. Gençliğimden beri oku­rum. İkincisi Ahmed Yesevî ve onun Dîvan-ı Hikmet’ı” diyen Esin millî ve manevî değer­lere tutkun bir insandı. Bununla birlikte İlmî objektifliğe son derece bağlı kalma­sı da onun belirgin bir özelliğidir.

Türk kültürü ve sanatının hemen her yönüyle ilgilenen Emel Esin’e göre bu sanatın en önemli iki özelliği hamâsî-destanî oluşu ve ayrıntıya girmeyip gerçe­ği kalın çizgilerle vermesidir. Emel Esin, Türk kültürünün köklerini ortaya koy­maya çalışması yanında İslâmiyet’le kazandığı yeni ruhun özelliklerini de belirt­meye gayret etmiştir. Ayrıca çalışmala­rında kültürün bir tezahürü olarak sa­natı temel almakla, kültür araştırmala­rı için daha çok tarih, sosyoloji veya dil ve edebiyatı esas alan diğer Türk ilim adamlarından farklı ve yeni bir yaklaşım tarzı ortaya koymuştur.

İlgili Makaleler