Edebi Şahsiyetler

Elias John Wilkinson Gibb Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Elias John Wilkinson Gibb (1857-1901) Osmanlı şiirine dair eseriyle tanınan Iskoçyalı şarkiyatçı.

Zengin bir Protestan ailesinin tek oğ­ludur. Glasgow’da doğdu. Erken yaşlar­da okuduğu binbir gece masallarının et­kisiyle Doğu’ya ve özellikle Osmanlılar’a İlgi duydu. On altı yaşında iken Glasgow Üniversitesi’ne girerek burada matema­tik, mantık ve Arapça okudu. Fakat asıl ilgisi, kendi kendine meşgul olduğu Fars­ça ve Türkçe’ye karşı idi. İki yıl sonra üni­versitedeki çalışmalarını bırakarak bü­tün vaktini bu dillere ayırdı. Yirmi iki ya­şında. Hoca Sâdeddin Efendi’nin Tdcü’t-îevdrîh’inden İstanbul’un fethi bölü­münü tercüme ederek The Capture of Constanünople from the Taj-ut-Teva-rikh, “The Diodem of Histories” adıyla yayımladı(Glasgow 1879). Kitabın önsö­zünde, eserin daha çok edebî değeri üze­rinde durduğunu, Silvestre de Sacy’nin Fransızca’ya yaptığı çeviriyi bu bakım­dan yeterli bulmadığını ve kendi çeviri­sinin edebiyat açısından daha iyi bir me­tin olduğunu belirtir. Fakat yine de Ho­ca Sâdeddin’in göz kamaştırıcı üslûbu­nu aynen yansıtmaya çalışmamıştır. Da­ha sonra İngilizce’ye çevirdiği Osmanlı şiirlerini neşretti ve bu çalışmasını ünlü sözlük uzmanı James VVilliam Red-house’a ithaf etti. Bu kitapta ilk Önce, onun Osmanlı şiirine duyduğu yoğun il­gi ve şiirleri İngilizce’ye çevirirken karşı­laştığı problemler dikkat çeker. Eserin önsözünde, Doğu dillerini tanımayan oku­yucularına Türk şiirinde çok önemli olan vezin ve ritim hareketlerini aktarmaya çalıştığını söyler. Dostlarından Hamîd Ali Han’a yazdığı bir mektupta, şiirleri tercüme ederken onları İngiliz zevkine uyarlamaya uğraşmayıp Türkçe’deki an­lamlarıyla İngilizce’ye aktarmaya gayret ettiğini, başka bir deyişle amacının İn­gilizce kelimelerle Doğu şiiri yazmak olduğunu, böylece Türkçe bilmeyen vatan­daşlarıyla Türk şiirinin heyecanını pay­laşmak istediğini ifade etmiştir. Eserin yayımlanmasından sonra Edward Granville Brovvne ile tanıştı ve 1883 yazını onunla birlikte Farsça ve Türkçe şiirler okuyarak geçirdi. Ertesi yıl şiir tercü­mesine biraz ara verip The Story ofJe-wad, a Romance by Ali ‘Aziz Elendi the Cretan adı altında Giritli Aziz Ali Efendi’nin Muhayyeidfının bir bölümü­nü(Glasgow 1884), daha sonra da The Hisîory of the Forty Vezirs ot the Story of the Forty Morns and Eves Written in Turkish by Sheykh-Zada adıyla Kırk Vezir HİJtâyesi’nin tercümesini(Lon­don 1886) yayımladı.

1889’da evlenerek Londra’ya yerleşt ve Türkçe, Arapça ve Farsça kitaplarla dolu olan kütüphanesinde tekrar Osman lı şiiri üzerinde çalışmaya başladı. Ev kısa sürede Türk edebiyatıyla ilgilenen sanat severlerin merkezi haline geldi; Abdülhak Hâmid (Tarhan), Halil Hâlid Bey (Çerkeşşeyhizâde) ve Sir Denison Ross gi­bi isimler devamlı ziyaretçileri arasın­daydı. 1900 yılında A History ot Otto-man Poetry adlı, sonradan altı cilt ha­linde tamamlanan büyük eserinin ilk cil­dini yayımladı. Yaldızlı ve süslü özel bir nüsha yaptırarak II. Abdülhamid’e gön­derdiyse de kitabın padişahın eline ula­şıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Ertesi yıl kasım ayında bir İskoçya ziyareti dö­nüşü kızıl hastalığına yakalandı ve 5 Ara-lık’ta öldü. Cenaze törenine aralarında Abdülhak Hâmid’in de bulunduğu bir­çok Türk katıldı; onlara göre Türk ede­biyatı en güçlü ve dürüst araştırmacıla­rından birini kaybetmişti. 15 Aralık’ta Osmanlı gazetesinde “Londra’­da Mukim Bir Osmanlı” imzasıyla çıkan bir yazıda, Osmanlı edebiyatının ve İslâm kültürünün gerçek bir âşığı olan bu ilim adamı hakkında şöyle deniliyordu: “Lisân-ı edebiyyât-ı Osmâniyye’yi ondan daha ziyade tetebbu eylemiş bir zat ne memâlik-i Osmâniyye’de ne de Avrupa müsteşrikleri arasında mevcuttur.” Ölü­münden sonra karısı ile annesi A His­tory of Ottoman Poetry adlı kitabının tamamlanmasına karar vererek Browne’dan eseri basılabilecek hale getirme­sini istediler. Aynca amacı şarkiyat sa­hasında yazılmış kitapları yayımlamak olan The E. J. W. Gibb Memorial Trust adında bir de vakıf kurdular. Böylece Gibb’in ölümünü takip eden sekiz yıl için­de eser Browne tarafından tamamlandı.

Yazıldığı yıllarda Türk yazarları ara­sında Târih-i Eş’âr-ı Osmâniyye ve son­raları daha çok Osmanlı Şiiri Tarihi adıyla tanınan bu eserde Mevlânâ Celâ-leddîn-i Rûmî’den başlayarak Ziya Pa-şa’ya kadar uzanan 500 yıllık Osmanlı şiirinin serüvenini gözden geçiren Gibb genç yaşta öldüğünden son dönem şair­lerini inceleyememiş, bunlardan sadece Şinâsi ile Ziyâ Paşa üzerinde durabilmiş­tir. Onun, eserini Osmanlı şiiri hakkında özellikle İngiliz okuyucularına bilgi ver­mek amacıyla kaleme aldığı, bunun so­nucunda seçtiği örnekleri ilmî metotlar­la ve mümkün olduğu nisbette aslına bağlı kalmaya çalışarak irdelediği gö­rülür. Osmanlı şiirini kavrayışı ve değerlendirmesi iyi olmakla beraber Gibb’in yaptığı çeviriler ilerleyen zamana karşı pek dayanamamıştır. Zira tercümeleri başarılı olmasına rağmen çevirilerinde, şiirlerin yazıldığı dönemi aksettiren İngilizce arkaik kelimeler kullanması, oku­yucu kitlesini daraltmış ve çevirilerin ço­ğu bugün anlaşılmaz hale gelmiştir. Ese­rini hazırladığı sırada ulaşabildiği bü­tün tarih, tezkire ve divanları tarayan yazar, bu eserlerde yer alan bir kısım yanlışları da farkında olmadan tekrar­lamıştır. Gibb, bu eserinde Osmanlı şiir tarihi içinde önemli bir yer tutan âşık edebiyatı üzerinde de durmamıştır.

Eserin her cildi çeşitli bablara, bablar da bölümlere ayrılmıştır. I. cilt Gibb’in önsözüyle başlamakta, ardından Osman­lıca isim ve kelimelerin söylenişiyle Os­manlı sultanlarının listesi verilmektedir. İlk babda Osmanlı şiirinin faaliyet alanı ve özellikleri, Osmanlılarca felsefe ve tasavvuf geleneği, şiirdeki mısra düzen­leri, vezin kuralları ve belagat konusu ile Osmanlı şiir haritasının taslağı üze­rinde durulmuştur. On bölümden olu­şan ikinci babda önce Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Sultan Veled, Yûnus Emre. Âşık Paşa, Kadı Burhâneddin, Ahmed (1. Murat dönemi şairi), Niyâzî (Yıldırım Bayezid devri şairi), Süleyman Çelebi, Ah­med-i Dâî, Ahmedî, Şeyhî, Nesîmî, Re-fîî ve Yazıcıoğlu Mehmed, sonra da Ke­mal Halvetî, Kemal Ümmî Ezherî, Atâî gibi ikinci derecede lirik, mistik Mevle­vi şairler ele alınmış ve bu cilt Osmanlı şiiri hakkındaki genel bir değerlendir­me ile bitirilmiştir. 1902’de Brovvne’un önsözüyle yayımlanan II. ciltte, Gibb’in faydalandığı kaynak eserlerle yine onun kısa bir önsözünün ardından Bursalı Ah­med Paşa’dan Kemalpaşazâde’ye kadar, 1450-1600 yıllan arası Osmanlı şiirine yer verilmiş, cildin son bölümü de BasT-rî. Lalı, Âftabî gibi ikinci derecede lirik ve mistik şairlerle mesnevi şairlerine ay­rılmıştır, ili. ciltte Brovvne’un Önsözün­den sonra Kanunî Sultan Süleyman dö­nemi şairlerinden Kemalpaşazâde, Lâmiî Çelebi, Figânî, Gazali, İshak Çelebi. Usû-lî. Zâtı, Hayâlı Bey, Fuzûlî ve bazı Azer­baycan şairleriyle Fazlî, Ebüssuûd Efen­di, Yahya Bey, Dukakinzâde Ahmed Bey, Bakî, Hubbî, Nev’î. Azîzî. Ruhî, Kâgânî, Veysî, Hüdâyî, Hâletî, Atâî, Nefî, Yahya Efendi, Riyâzî. Sabrı, Fehîm, Bahâî, Cev-rî, Vecdî, Nailî. Niyâzî-i Mısrî, Nazîm, Tâ-lib ve Nâbî incelenmiştir. Bu ciltte ayrı­ca Ahdî, Kınalızâde Hasan Çelebi ve di­ğer tezkire yazarları üzerinde durulduk­tan sonra içlerinde Nâbî’nin Hayrâbâd’-nın da yer aldığı sekiz mesnevi hakkın­da bilgi verilmiştir. Yazarın “geçiş döne­mi” diye adlandırdığı IV. cilt Sabit ve Ne-dîm ile başlamakta, Sâmî, Râşid, Hâmî.

Rahmî, Âsim, Nahîfî, Neylî, Şeyh Rızâ, Seyyid Vehbî, Belîğ, Nevres, Haşmet. Fıt-nat Hanım, Kânî, Şeyh Galib, Hulûsî Efen­di, Esrar Dede. Hoca Neş’et, Pertev Efen­di, Fâzıl Bey, Sünbülzâde Vehbî, Sürûrî, Vâsıf, İzzet Molla. Akif Paşa, Pertev Pa­şa, Aynî, Dâniş, Câvid, Said. Tâhir Selâm, Leylâ Hanım, Şeref Hanım ve Arif Hik-met’le sona ermektedir. Üç bölümden oluşan V. cildin birinci bölümünde mo­dern Türk şiirinin ilk dönemi hakkında açıklamalar yapılmış, ikinci bölüm Şinâ-si’ye, üçüncü bölüm de Ziya Paşa’ya ay­rılmıştır. Yine Brovvne’un önsözüyle baş­layan ve bir nevi antoloji mahiyetinde olan son ciltte ise eserin ilk beş cildinde yer alan şiirler cilt ve sayfalan da belir­tilerek Arap harfleriyle verilmiştir.

Brovvne, Gibb’in ölümünden dolayı ya-zılamayan yenileşme dönemi Türk şiiriy­le ilgili bölümün hazırlanmasını 1906 yı­lında Rıza Tevfik’e (Bölükbaşı) havale et­miş, Rıza Tevfik de bilindiği kadarıyla 1908’den sonra giriştiği sıkı çalışma so­nunda Nâmık Kemal’den başlayarak Fecr-i Âtî de dahil olmak üzere bütün yenileşme dönemini incelediği büyük bir cilt kaleme almıştır. Ancak bu çalışma her nedense yayımlanmamış ve müsved­deleri de ele geçmemiştir. Fuad Köseraif tarafından yapılan ve eserin büyük bir kısmını içine alan Türkçe tercüme de yayımlanmamıştır. Sadece Halide Edip Adı-var’ın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki hocalığı sırasında İngiliz Filolojisi Bölümü’nden bazı öğrencileriy­le birlikte çevirdiği I. cildin ilk bölümü basılmıştır.

Gibb, İstanbul dahil Osmanlı ülkesinin herhangi bir yerini ziyaret etmemiştir ve bu durum çalışmaları açısından şaşır­tıcıdır. Ancak İngiltere’ye gidip gelen bir­çok Türk şair ve edibiyle devamlı olarak görüşüyor, dergiler, gazeteler ve kitap­lar aracılığıyla Osmanlı Devleti’ndeki ge­lişmeleri yakından takip ediyor ve ga­zeteci Ahmed Midhat Efendi. Mehmed Emin (Yurdakul) ve Rıza Tevfik gibi ka­lem arkadaşlarıyla da mektuplaşıyordu. Tercüme etmek üzere seçtiği şiirlerin birçoğunu, Recâizâde Mahmud Ekrem’in Ta’lîm-i Edebiyyât adlı eserinde iyi şiir örneği olarak verilenler arasından der­lemesi özellikle onun etkisi altında kal­dığını göstermektedir.

Gibb’in ölümünden sonra zengin el yazması koleksiyonu British Museum’a, matbu kitapları ise dostları Brovvne İle Halil Hâlid Bey’in Farsça ve Türkçe dersi okuttukları Cambridge Üniversitesi1 ne bağışlandı. 0 yıllarda Tercümân-ı Haki­kat ve Devr-i Cedîd gazetelerinde ken­disi ve eserleri hakkında çeşitli eleştiri yazılan çıktı; Hüseyin Kâzım Kadri ve Refik Halit (Karay) tartışmalara katılan­lar arasındadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi