el-Muhtasar – el-Cündi Muhtevası, Özellikleri, Hakkında Bilgi
el-Muhtaşar. Halîl b. îshak el-Cündî’nin (ö. 776/1374) Mâliki fıkhına dair eseri.
İbnü’l-Hâcib’in fö. 646/1249) Muhtaşaru İbni’l-Hâcib olarak tanınan Câmful-üm-mehâfı ile birlikte Mâliki mezhep birikiminin sistematik sunumunu yapan çalışmalar, gelişmiş teknik terimlerin kullanıldığı muhtasarların telifinde bir dönüm noktası teşkil etmiş, Halîl b. İshak el-Cündî’nin el-Muhtaşar’ı da bu çizginin en yaygın ve etkili eseri olmuştur. İbnü’l-Hâcib’in muhtasarı, fetva ve kaza sahalarında Mâliki mezhebi mensupları için delil değeri olan önermelerin yanı sıra mezhep içi istidlal vasıtalarıyla hüküm elde edebilen fakihlerin bilgi kaynağı olarak yararlanabileceği diğer görüşlere de yer vermekteydi. Halîl b. İshak’ın başarılarından biri, kendisinden önceki literatürden farklı şekilde Mâliki fakihleri için delil değerine sahip meselelerden oluşan ortak bir metin teşkil etmesidir. Eser, fıkhî hükmü nihaî olarak belirtilmeyen birçok meseleyi içermekle beraber bu meselelerin mezhep içinde nasıl değerlendirileceğine yönelik bir rehber vazifesi görmektedir.
Yirmi beş yılda tamamlandığı rivayet edilen el-Muhtaşar, kısa sürede Mâliki fıkhının öğretildiği ilim halkalarında ders kitabı haline gelmiş olsa da aslında fetva ve kaza sahalarında Mâliki mezhebine göre hüküm vermek mevkiinde olan fakih-ler için kaleme alınmıştır. Nitekim fıkıh ilminin dil ve meselelerinin bilinmesi bu eseri anlamak için yeterli olmamakta, Mâliki tarihi ve literatürünün yanı sıra Halil’in ders halkasından itibaren eseri çözümlemek amacıyla yapılan çalışmalar hakkında da bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Halîl b. İshak, mukaddimesinde eserini terim veya rumuz haline getirilen bir dizi kelime ile ördüğünü ifade eder. Buna göre kitapta “fîhâ” Sahnûn’un ei-Müdevvene’sini, “üvvile” el-Müdewene sarihleri tarafından farklı yorumlanan meseleleri, “hilaf”, Mâliki fa-kihlerinin çoğunluğunun hakkında ortak bir görüş sahibi olmadığı ve müellifin de bir tercihte bulunmadığı meseleleri, “kav-leyn” ve “akvâl”, Mâlikî mezhep birikimi içinde birden fazla görüşün tercih edilip uygulandığı meseleleri, “tereddüd” müte-kaddimîn devrinde yaşayan fakihlerden herhangi bir görüşün aktarılmadığı meseleleri, “lev”, Mâlikî mezhebini temsil eden görüşle diğer mezheplerin görüşlerinin mukayese edildiği meseleleri ifade etmektedir. Ayrıca eserde, Mâlikî mezhebinin teşekkül devrinin ardından fürû-i fıkıh sahasında bu mezhebe önemli katkılarda bulunmuş müctehidlerin görüşleri için de terimler geliştirilmiştir. Buna göre “ihtiyar” Ebü’l-Hasan el-Lahmî’nin, “tercih” Ebû Bekir İbn Yûnus es-Sıkillî’nin, “zuhur” İbn Rüşd el-Cedd’in ve “kavi” Mâzerî”nin çalışmalarını belirtmektedir. Bu dört terim, yukarıda geçtiği gibi masdar olarak zikre-dildiğinde anılan Mâlikî fakihlerinin el-Mü-devvene üzerine yazdığı şerhlere işaret eder. Öte yandan söz konusu terimlerden türetilen fiiller bu kişilerin kendi İctihad ve görüşlerini belirtirken aynı kavramlardan türetilen isimler, diğer Mâlikî fakihlerinin görüşleri arasından bu dört fakihin yaptığı tercihleri ifade etmektedir. Adı geçen dört müctehid için kullanılan terimlerin kelime anlamları ile bu kişilerin Mâlikî fıkıh tarihi içindeki mevkileri arasında ilişki olduğu eser üzerinde çalışan birçok müellif tarafından belirtilmektedir. Meselâ Halîl b. İshak’ın İbn Yûnus için tercih kelimesini kullanmış olmasının bu fakihin mezhep içinde ictîhad ve tah nelerinden ziyade tercihleriyle tanınmasından kaynaklandığı söylenir. Eserde bu dört kişi dışındaki Mâlikî müctehidlerinin tercihleri “suhhihâ” ve “ustuhsine” kelimeleriyle belirtilmiştir. Mezhebi temsil eden bir hükmün bulunmadığı durumları akvâl, hilaf ve tereddüd gibi terimler kullanarak farklı açılardan tasnif etmesi el-Muhta-şar’m en önemli özelliklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu terimlerle ifade edilen meseleler hakkındaki görüşlerini İbnü’l-Hâcib’in el-Muhtaşar’ma yazdığı et-Tavzîh adlı şerhte açıklayan müellif, el-Muhtaşar’da söz konusu meselelerde mezhep birikiminin hangi açıdan incelenip mezhep içi fıkhî istidlalin nasıl kullanılacağına dair zımnî tekliflere yer vermektedir. Yukarıdakiler dışında müellif tarafından belirtilmediği halde başka kelimelerin terim olarak kullanılıp kullanılmadığı ve eserin mukaddimesinde zikredilen terimlerin kullanılışında bir tutarsızlığın bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Ajentunmobi’ye göre esere has terimlerin kullanılışında bir tutarsızlıktan bahsetmek özellikle eserin belirli yerleri için mümkün olduğu halde Oloyede’ye göre böyle bir tutarsızlıktan söz edilemez. Kitabın müellif tarafından nikâh bahsine kadar kaleme alınıp geri kalanının talebeleri tarafından hocalarının vefatının ardından notlarının bir araya getirilerek tamamlandığı yönündeki rivayet, Ajentunmobi’nin tutarsızlıkların el-Muh-taşar’m son çeyreğinde görüldüğüne dair Kanaatini desteklemektedir.