Tarihi Şahsiyetler

El-İstahri Kimdir, İstahri’nin Hayatı, Eserleri, Haritacılık, Hakkında Bilgi

Ebû İshâk İbrâhîm b. Muhammed el-İstahrî el-Fârisî (ö. 340/951-52’den sonra)

Kitâbü’l-Mesâlik ve’I-memâlik adlı eseriyle tanınan coğrafyacı.

Eserleri günümüze ulaşan İslâm coğ­rafyacılarının klasik dönem temsilcilerin­den olup Belh okuluna mensuptur. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Nisbesinden İran’ın Fars bölgesindeki İstahr şehrinden olduğu anlaşılmaktadır. İran’ın diğer böl­gelerini de gören İstahrî Mâverâünnehir. Arabistan, Suriye, Mısır ve Sind’de bulun­muştur; hayatının son döneminde Hûzis-tan’daki veya Bağdat civarındaki bir yer­de oturduğu sanılmaktadır. Kendisi gibi Belh okuluna bağlı coğrafyacı Ebü’l-Kâsım İbn Havkal ile 340 (951-52) yılında Sind’de veya Bağdat’ta görüştüğü bilin­mektedir.

İstahri’nin eseri, geleneksel Kitâbü’l-Mesâlik ve’l-memâlik adını taşımasına rağmen Ebû Zeyd el-Belhînin başlattığı yenilikçi üslûbu yansıtır. Eser, asıl konu­su olan müslümanların yaşadığı dünyayı yirmi “iklirrfe ayırır ve iklim kelimesini daha çok İran’daki “kişver”e yakın bir biçimde “idarî bölge” anlamında kullanır. İstahrî kitabını Belhî’nin metoduna uy­gun olarak kaleme aldığını söyler. Onun bilgi kaynaklan, genelde seyahatlerinden elde ettiği görgüye dayalı haberlerle çağ­daşı coğrafyacıların eserleridir. Zengin bilgiler veren ve dikkatli tasvirler ortaya koyan İstahrî, yeryüzünün meskûn kıs­mıyla ilgili kara ve deniz ölçülerini kaydet­tiği bir girişten sonra bölgelerin tanımı­na geçer. Esere önce Belh okulu tarzında Arabistan’ın tasviriyle başlanır; daha son­raki bölümlerde Avrupalılarla meskûn olan bölgelerden bahsedilir. Fars denizine (Hint Okyanusu) ayrılan kısımdan sonra sırasıyla Mağrib, Endülüs, Sicilya, Mısır, Suriye, Akdeniz. Irak, Hûzistan. Fars, Kir­man, Sind, Ermenistan, Arrân, Azerbay­can, Cibâl, Deylem, Hazar denizi. Doğu İran ve Mâverâünnehir’e ayrılan bölüm­ler gelir.

Eserde her bölge (iklim) için ilk defa şehirler tanıtılır; ardından nehirler, dağ­lar, nüfus ve menziller hakkında bilgi verilir. Elde edilen yeni bilgiler bu pla­na göre metne yerleştirilir ve bunla­ra resmî belgelerle bazı tarihî bilgiler eklenir. Bölgelerin tanımı eserde geniş ve kapsamlı bir biçimde yapılmış, bu ara­da şehir ve kasabaların bir kısmının to-pografik ayrıntılarına da inilmiştir. Müel­lif, yol güzergâhlarını ve menzillerin ara­sındaki mesafeleri kesin olarak verir. Fizi­kî coğrafya ve antropoloji eski Yunan mit-leriyle Arap geleneğinin karışımı gibidir. Denizler el-Bahrü’1-Muhît’ten (okyanus) gelmedir ve bunlar arasında en genişi Fars denizidir. Hint Okyanusu altı ay yir­mi bir günde, Akdeniz ise yedi ayda geçilebiliyordu. Esere göre yeryüzünün en kuzey ve en güney noktalarında çok so­ğuk ve çok sıcak olmaları dolayısıyla insan yaşamaz; sadece Çin ile Fas arasındaki bölgeler meskûndur. İki yarım küreyi bir­birinden ayıran ekvatorun kuzeyinde ya­şayanlar beyaz, güneyinde yaşayanlar esmerdir ve sıcak kesimlere yaklaştıkça tenlerin daha siyah olduğu görülür. En verimli araziler Mâverâünnehir bölgesin­de bulunur, ayrıca oranın halkı çok misa­firperverdir. Batıda en güzel yer Şam’da Guta vadisi, doğudaki en güzel yer ise merkezi Semerkant olan Soğd bölgesidir. Basra’da çok sayıda kanal vardır. Abeskûn Hazar denizindeki en uygun liman, Tâ-rân da Kızıldeniz’deki en tehlikeli yerdir. Bütün bunların yanında bölgelerin hava durumu, ticaret, doğal kaynaklar, ziraat, hayvan besiciliği ve özellikle zeki insanlar ayrı ayrı müellifin dikkatini çeken konu­lardır. Kitapta zaman zaman toprak, balık, meyve ve sebzeler, ağırlık ve uzunluk Ölçüleri, ihracat, ithalât, kanunlar, gele­nekler, limanlar ve tarihî yerler gibi ko­nularda ayrıntılara girilir. Ancak eserde müslüman kesimin komşuları olan gayri müslimler hakkında çok az bilgi verilmiş­tir. Buna karşılık dârülharplerde mevcut mahallî dinler anlatılmıştır.