Tarihi Eserler

Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Ekmekçizâde Ahmed Paşa Kervansarayı. Edirne’de XVII. yüzyıl başlarında yapılan kervansaray.                     .

Kitabesinden, 1018’de (1609-10) I. Ahmed’in emriyle Başdefterdar Ekmekçizâde Ahmed Paşa tarafından inşa ettiril­diği öğrenilmektedir. Semte adını veren Ayşekadın Camii’nin karşısında bulunma­sı ve aynı adı taşıyan bir hanın yerine ya­pılmış olmasından dolayı Ayşekadın Ha­nı (Kervansarayı) olarak da anılır. Mimarı­nın Mimarbaşı Sedefkâr Mehmed Ağa olduğu, Edirneli mimar Hacı Şâban’ın da ona yardım ettiği bilinmektedir. Kesme taş, tuğla ve ahşap malzeme ile inşa edi­len yapı iki ayrı bölümden meydana gel­mektedir. Birinci bölüm, kuzeybatı-gü­neydoğu istikametinde yerleştirilmiş ve üzerleri çift meyilli ahşap bir çatı ile ör­tülmüş bulunan dikdörtgen planlı iki bü­yük mekândan, İkinci bölüm ise bunların önünde yer alan büyükçe bir avlu ile onu dıştan çevreleyen dükkân dizilerinden oluşur.

Kuzeydoğu cephesindeki dükkân dizi­leri arasına yerleştirilen giriş, kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülü bir mekân şek­linde düzenlenmiştir. Bugün yıkık olma­sına rağmen tuğla kubbeye geçişin pan­dantiflerle sağlandığı anlaşılmaktadır. Bu mekâna, her iki yanda bulunan birer küçük beşik tonozlu hücre açılır. Avluya geçiş basık kemerli bir kapı ile sağlan­mıştır; kapının üzerinde, dokuz beyit­ten meydana gelen beş satırlık bir mer­mer kitabe mevcuttur. Kapıdan sonra sivri kemerli bir eyvana girilir. Eyvanın iç yan duvarlarında sivri kemerli birer niş ve avluya geçtikten sonra da iki yanında kare planlı birer mekân bulunmaktadır. Bunların avluya bakan cephelerinde siv­ri kemerli alınlıklara sahip birer kapı ile pencere vardır. Avlunun sağında, nisbe-ten sağlam durumda bulunan dikdört­gen bir mekânla mahiyetleri tam anla­şılmayan bazı kalıntılar yer almakta ve bunların muhtemelen sosyal amaçlı bi­rimler olduğu düşünülmektedir.

Avlunun güneybatı yönünde yer alan büyük kapalı mahallerin avluya bakan köşelerinde simetrik olarak yerleştiril­miş, içten aynalı tonoz, dıştan çatı ile ör­tülmüş iki küçük mekân vardır. Bu yapı­ların avluya bakan cephelerinde iki pen­cere, karşılıklı cephelerinde sivri kemer­li alınlıklara sahip basık kemerli kapı­lar, içlerinde de birer ocak nişi bulun­maktadır.

Avludan sonra girişin tam karşısında iki büyük taş payenin taşıdığı üç sivri kemerli açıklığı ile kare planlı bir iç avlu yer almaktadır. Bunun üzerinde, köşe­lerde sivri taş kemerlere oturan ve tuğ­la tromplarla geçişi sağlanan sekizgen bir kasnak vardır. Duvar yüzeylerinde de sathî tuğla kemerlere basan kasnak dıştan kesme taş, içten dört sıra tuğla, bir sıra kesme taş örgülüdür. Üzeri bu­gün açık olan sekizgen kasnak herhal­de sivri bir kubbe veya bir külahla örtü­lü idi. Burada yer alan payelerin büyük avluya ve içe bakan cephelerinde birer sivri kemerli niş bulunmaktadır; ortada­ki iki paye arasına sonradan bir yalak yerleştirilmiştir. İç avlunun güneybatısın­da yer atan duvarın ortaya yakın kısmın­da eskiden mevcut bir açıklığın örüle­rek kapatıldığı anlaşılmaktadır; burada tuvaletlerin yer almış olması kuvvetle muhtemeldir. Moloz taş kaplamadan olu­şan iç avlunun döşemesi zamanla dol­muş ve 50 cm. kadar yükselmiştir.

İç avlunun iki yanındaki dikdörtgen planlı, üzeri çift meyilli ahşap çatı ile ör­tülü büyük mekânlara iç avluya açılan basık kemerli birer kapı ile girilmekte­dir. Her ikisinin de ortasında, ahşap çatı konstrüksiyonunun en önemli taşıyıcı ele­manı durumunda olan 80 X 80 çm. öl­çülerinde dörder paye vardır; ayrıca iki yan duvardan 2,60 m., içeride üst örtü­nün ikinci derecede yükünü taşıyan se­kizerden toplam on altı tane ağaç direk bulunmaktadır. Geç dönemlerde bu di­rek ve payelerin aralarına taş yemlikler konulmuş, direklerle duvarın arası da se­ki şeklinde yükseltilmiştir. Kışın kervan­cılarla hayvanlarının gecelemesine mah­sus olan bu büyük mekânlarda yirmişer­den kırk ocak nişi yer alır. Eskiden kur­şun kaplı olduğu bilinen ahşap çatı bu­gün biraz aşağıya alınmış ve kiremitle kaplanmış durumdadır. Her iki kısmın da dışa bakan yan cephelerinde altta iki sıra mazgal, üstte ajurlu mermer şebe­kelere sahip üç sıra pencere dizisi bu­lunmaktadır. Özellikle güneydoğu cephesinde yer alan pencereler, çeşitli form ve zengin geometrik desenlerden oluşan şebekeleriyle dikkat çekmektedir.

Avluyu çevreleyen toplam yirmi iki dük­kânın girişe göre sağda yer alan dokuz tanesi kapalı mekânlara paralel, soldakiler ise arkalarındaki kapalı mekâna ka­dar bir kavis yapacak şekilde yerleştiril­miştir. Bu sebeple dükkânlar arasında bir plan birliği ve cephede simetrik dü­zen sağlanamamıştır. Son yıllarda resto­re edilen dükkânlar, cephelerindeki kes­me taş ve tuğladan örülmüş yuvarlak ke­merlere uygun biçimde beşik tonozlarla Örtülmüştür. Yalnız girişin solundaki dör­düncü dükkânın üzerinde sekizgen kas-naklı bir kubbe bulunmaktadır. Dükkân­ların içinde çeşitli büyüklükte nişlerle bi­rer ocak vardır. Güneydoğuda yer alan dokuz dükkânın cepheleri İki sıra tuğla, bir sıra kesme taş, diğerlerininki ise sade kesme taş duvar örgüsüne sahiptir.

Ekmekçizâde Ahmed Paşa Kervansa­rayı, yerleştirme düzeni bakımından Os­manlı kervansaray mimarisi içinde farklı bir tipe sahiptir. Kapalı mekânları ve de­koratif ajurlu pencerelerin yer aldığı cep­heleri yönünden Büyükçekmece’deki Ka­nunî Sultan Süleyman’ın kervansarayı ile yakın bir benzerlik gösterir. Yine dikdört­gen planlı kapalı mekânları ite Silivri’de­ki Pîrî Mehmed Paşa Kervansarayfna benzediği görülmekte, planı İtibariyle de daha sonra yapılan Vezirhan’daki ker­vansaraya öncülük etmiş olduğu anla­şılmaktadır. Ayrıca Bulgaristan’daki XVII. yüzyılın başına tarihlenen Harmanlı Ker-vansarayı’na da çok büyük bir benzerlik göstermektedir.

Pek çok tamir görerek çeşitli değişik­liklere uğramış ve zamanla kervansaray fonksiyonunu kaybetmiş olan yapı bir sü­re de süvari kışlası olarak kullanılmıştır; bugün ise PTT’ye garaj hizmeti vermek­tedir.

Türkiye Diyanet Vakfi Islam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler