Tarihi Eserler

Efdalzade Sebili Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Efdalzâde Sebili. İstanbul’un XV. yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilen en eski sebili.

Fatih’te Cedîd Nişancı Mehmed Paşa Camii yakınında Keskin Dede Mescidi’ne bitişik bir su yapısı idi. II. Bayezid döne­minde 901-908 (1496-1503) yılları arasında şeyhülislâmlık yapan Efdalzâde Hamîdüddin Efendi tarafından yaptırılan mescidin yanında bir de sebil inşa etti­rilmişti. Mescid. yakınında bulunan Kes­kin Dede adındaki bir yatırdan dolayı Keskin Dede Mescidi olarak tanınmıştı. Sebil, Türk klasik dönem mimarisi üslûbunda olan ve tamamen kesme taştan yapılan mescidin iki sokak arasındaki kö­şesinde bulunuyordu. 1945 yılında, tam karşısında yaptırılan okul binası bahane edilerek harap haldeki mescidle sebil hiç­bir iz kalmayacak şekilde ortadan kal­dırılmıştır.

Sebil adı verilen küçük vakıf binaların ilk örneklerine Mısır’da Kahire’de rastla­nır. Osmanlı mimarisi ise ancak XVI. yüz­yılın ikinci yarısından itibaren bu türden vakıf yapılan meydana getirmeye baş­layarak en güzel eserleri XVI. yüzyıl son­ları ile XVII. yüzyılda ve barok üslûbun hâkimiyetiyle XVIII. yüzyılda vermiştir. Efdalzâde Sebili gerçekten 1496-1503 yılları arasında yaptırılmışsa. Mısır’ın fet­hinden önce Osmanlı dönemi Türk mimarisinde inşa edilmiş tek örnek olarak bu türden yapıların başında yer alan bir eser kabul edilmelidir.

Bu satırların yazarı 1947 yılında İstan­bul sebilleri hakkında bir inceleme ya­parken Efdalzâde Sebili’ni yerinde bula­madığı için başvurduğu mahalle muh­tarı ona, sebilin okul müdürü tarafın­dan manzarayı bozduğu gerekçesiyle yık-tırıldığını ve kendisinin buna karşı çık­mak istediğinde de, “Ben adamı bura­dan uçururum” diye tehdit edildiğini bildirmişti. Bir dönemde tarihî eserle­re karşı takınılan tutumu gösteren bu hâtıranın burada kaydedilmesinin se­bebi, geleceğin tarihçi ve sosyologları­na faydalı bir malzeme olacağı ümidi­nin taşınmasıdır.

Efdalzâde Mescidi’nin mimarisi hak­kında yeterli bilgi bulunmamakla birlik­te bu köşe sebilinin fotoğrafları mevcuttur. Caminin köşesinde, ikisi duvara gömülü üç mermer sütunla 90 derece­lik bir açı teşkil edecek şekilde yerini almıştı. Sütun gövdeleri tunç bilezikler­le başlıklardan ayrılmış, yine mermer­den olan başlıklar baklavalı tipte işlen­mişti. Başlıkların üstünde ise demir ger­giler bulunuyor, bunların da üstlerinde muntazam kesme taştan sivri Türk ke­merleri yer alıyordu. İki sokağa bakan iki pencerenin lokmalı demir şebekeleri mevcuttu. Sebilin yan duvarında ise içe­riye girişi sağlayan yayvan kemerli kü­çük kapısı vardı. Herhalde üstünde ev­velce geniş bir ahşap saçağı da bulun­maktaydı.

Efdalzâde Sebili’nin Türk ve İstanbul tarihi bakımından değeri, şehrin günü­müze kadar gelebilen bu türden en es­ki eseri olması yanında sebil veya sebil­haneler tarihinde Osmanlı dönemi mi­marisindeki ilk temsilcilerden biri olma­sından kaynaklanıyordu.