Sosyoloji

Edward W. Said – Şarkiyatçılık

Edward W. Said – Şarkiyatçılık

Batı’nın Şark
Anlayışları

Onlar kendilerini temsil
edemezler, temsil edilmeleri gerekir.

Marx

Şark hakkında yazan, ders veren ya da Şark’ı araştıran kişi
Şarkiyatçıdır.

Aydınlanma sonrasında Avrupa kültürünün Şark’ı siyasal,
sosyolojik, askeri, ideolojik, bilimsel, imgesel olarak çekip çevirebilmesini
–hatta üretebilmesini- sağlayan o müthiş sistemli disiplinin anlaşılması
olanaksızdır.

Fransızlarla İngilizlerin Şark’a müdahaleleri ile (…) diğer
Avrupa ve Atlantik güçlerinin Şark’a müdahaleleri arasında (…) fark var.

Şarkiyatçılıktan söz etmek (…) İngilizler ile Fransızlara
ait bir kültürel girişimden, bir tasarıdan söz etmektir. (s. 13)

Disraeli, Tanced romanında Doğu’nun bir meslek olduğunu
söylerken, genç, zeki Batılılar için Doğu’yla ilgilenmenin tüketici bir tutku
olabileceğini dile getiriyordu.

Şark, sırf keşfedildiği için değil, Şarklı kılınabilmesi
için de Şarklılaştırıldı. (s. 15)

Tarafsızlık bilgiyi siyasetdışı kılmaz.

Bana göre Avrupa’nın ardından da Amerika’nın Şark’a ilgisi
(…) siyasaldı; ama bu bilgiyi yaratan kültürdü. (s. 21)

Başlangıç üretilmelidir.

Silvestre de Sacy, Avrupa’nın bir kuruma bağlı ilk modern
şarkiyatçısı,

Aynı zamanda Champollion ve Franz Bopp’ın da hocası. (s. 27)

Şark hakkında yazan herkes, kendini Şark karşısında bir
yerde konumlandırmak zorundadır; yazarın metnine tercüme edildiğinde, bu yer
benimsenen anlatı biçimini, kurulan yapı çeşidini, metne yayılan imge, izlek,
motif türlerini içerir. (s. 29)

Şarkiyatçılığın temel koşulu dışsallaştırmadır,

Şarkiyatçının Şark’ı konuşturması, betimlemesi, Şark’ın
gizemlerini Batı için, Batı’ya anlaşılır kılmasıdır. (s. 30)

Şarkiyatçılık, önünde sonunda, bir yapıt ve yazar alıntılama
dizgesidir.

Birinci Bölüm

Şarkiyatçılığın Etkinlik
Alanı

Güçlerinin yarattığı
yeni araçları kullanmak için sabırsızlanan… Avrupalının huzursuz ve hırslı
zekâsı…

Fourier

Bilgi ile güç, Mısır’daki İngiliz işgalinin gerekliliğini
temellendirirken Balfour’un göz önüne aldığı üstünlük, öncelikle askeri ya da
iktisadi güçle değil, “bizim” Mısır bilgimizle ilgilidir.

Bir varlığın bilgisini edinmek ona egemen olmaktır. (s. 42)

Şarklı zihniye
kesinlikten nefret eder. (…) bu kesinlik yoksunluğu Şarklı zihninin ana
niteliğidir aslında.

Alfred Lyall

1815’ten 1914’e değin, doğrudan doğruya Avrupa yönetimindeki
sömürgelerin kapladığı alan yeryüzünün yaklaşık yüzde 35’inden yüzde 85’ine
çıktı. (s. 50)

Şarkiyatçılık, sırf olgusal bir öğreti olarak değil, düşünce
üzerindeki bir dizi zorlama, sınırlama olarak kavranmalıdır. (s. 51)

Biz Newton devrimini geçirdik onlar geçirmedi.

Kissinger

Şarkiyatçılık akademik bir çalışma alanıdır.

Batı’da Şarkiyatçılığın 1312’de Viyana’da toplanan Kilise
Şurasının üniversitelerinde Arapça, Yunanca, İbranice ve Süryanice kürsülerinin
kurulmasını kararlaştırmasıyla birlikte başladığı kabul edilir. (s. 59)

((Yabancı dil kürsülerinin kurulması hakkındaki) Öneri,
Arapları dinlerinden döndürmenin en iyi yolunun Arapça öğrenmek olduğunu
savunan Raymond Lull’a aitti.

D’Herbelot, Bibliothèque Oriantale

Muhammetçilik, Avrupa’nın İslam’a reva gördüğü (küçültücü)
addır. (s. 75)

Şark kitaplığı gibi sistemli bir çalışma ve araştırma ürünü
olan bilgisel yapıtlarda yazar, üzerinde çalıştığı malzemeyi sıkı bir düzene
sokar.

Şark kitaplığı’nın bu yolla aktardığı şey, Şarkiyatçılığın
gücüne, etkinliğine ilişkin bir kanıdır; bu kanı okura, bundan böyle her an,
Şark’a ulaşmak için Şarkiyatçılığın sağladığı bilgi ağlarından ve
şifrelemelerden geçmek zorunda olduğunu hatırlatır.

Şarkiyatçılık sahnesi, ahlaksal ve epistemolojik katılığın
bir dizgeleşmesi olup çıkar. Böylelikle (…) Şark, Avrupa toplumunun, “bizim”
dünyamızın sınırlarının dışında kalmasından ötürü düzeltilir, hatta
cezalandırılır; böylece Şarklılaştırılmış olur Şark.

…hakikat, sonunda varoluşunu bile Şarkiyatçıya borçluymuş
gibi görünmeye başlayan kaynağın kendisinin değil, bilgisel yargıların bir
işlevi haline gelir. (s. 76-77)

Retorik açısından söylenecek olursa, Şarkiyatçılık tamamıyla
anatomiktir, sayıma dayanır: Şarkiyatçılığın sözcük dağarcığını kullanmak,
Şark’a ait şeyleri başa çıkılabilir parçalara bölmekle, tikelleştirmekle
uğraşmaktır. (s. 82)

Napolyon’un Mısır seferi

…kitabi bilgiyi gerçekliğe uygulamaya kalkışmak, çılgınlığı
ya da yıkımı göze almaktır.

…insanların metinleri böyle bir saf dillilikle kullanmaya
çalışmış oldukları, çalışıyor oldukları da açıktır. (s. 103)

Schlegel, “Romantizmin en incelmiş biçimini aramamız gereken
yer Şark’tır,” derken Sakuntala’nın Zend-Avesta’nın, Upanişadlar’ın Şark’ını
kastediyordu. Dilleri bitişken, estetikten yoksun, mekanik olan Samiler ise
farklı, aşağı, geriydiler. (s. 109)

Şarkiyatçılıktan destek alan siyasal fetihlere eşlik eden
tipik deneyimler, tipik duygular nelerdir? Öncelikle, modern Şark’ın hiç mi hiç
metinlere benzememesinden ötürü duyulan hayal kırıklığı vardır. (s. 110)

Neval’in Gautier’ye söylediği gibi, Şark’ı görmemiş kişi
için nilüfer hâlâ nilüferdir. (s. 111)

Şarkiyatçılığa göre 
(…) İslam’ın en iyi biçimde anlaşılması için, çadır ile kabileye
indirgenmesi gerekiyordu. (s. 115)

Şarkiyatçılık (…) Şark’ı, varlığı Batı için sergilemekle
kalmayan, zaman ile mekânda sabitlenmiş de olan bir şey gibi görür.

Batı başoyuncudur, Şark ise edilgen tepki vericidir. (s.
119)

İkinci Bölüm

Şarkiyatçı Yapılar ve
Yeniden Yapılandırmalar

Flaubert, Bouvard et Pécuchet

Sacy, Renan ve Lane’in yaptığı iş, Şarkiyatçılığı bilimsel,
akılcı bir temele oturtmak oldu. (s. 132)

…modern Şarkiyatçılığın hem emperyalizmin hem de
sömürgeciliğin bir veçhesi olduğunu söylemek, su götürmez bir gerçeği dile
getirmektir. (s. 133)

Silverstre de Sacy

Ona Şark yolunu açan dil Arapça oldu.

1769’da yeni açılan yaşayan şark dilleri okuluna, okulun ilk
Arapça öğretmeni olarak atandı.

1805’ten beri Fransız dışişlerinde daimi Şarkiyatçı olarak
çalışıyordu.

Dışişlerindeki ilk görevi (…) Rus Ortodoksluğuna karşı
“Müslüman fanatizmi”nin kışkırtılabileceği umudunu ortaya koyan 1806
Manifestosu’nu çevirmekti.

1830’da Fransızlar Cezayir’i işgal ettiğinde, bildirgeyi
Cezayirlilere tercüme eden Sacy olmuştu. (s. 134)

…yazıları bir konuşma tonu taşıyordu hep…

Sacy’nin tüm çalışmaları temelde birer derlemedir;
dolayısıyla, törensel bir didaktikliğe sahiptirler ve zahmetli bir gözden
geçirme etkinliğinin ürünüdürler. (s. 136)

Sacy’nin antolojileri Avrupa’da nesiller boyu çok yaygın bir
biçimde kullanıldı.

Sacy’nin özgün yönü

Şark’ın Şark’ı yenilenmesi gereken bir şey gibi ele almış
olmasıydı.

Sacy başlatan Renan ise sürdürendir,

Renan

L’Avenir de la science’da “modern düşüncenin kurucuları
filologlardır,” der.

…insanları insafsızca üstün ve aşağı ırklara bölen,
çalışmalarında zamansallık, köken, gelişim, ilişki ve insani değere ilişkin en
batıni düşüncelere yer veren bir liberal eleştirmen. (s. 144)

“Bana göre hayatıma anlam verecek bir tek uğraş vardı; bu
da, laik bilimin sağladığı bol miktarda aracı kullanarak Hıristiyanlığa ilişkin
eleştirel araştırmalarımı sürdürmekti.” Renan

“…resim için karakalem taslak neyse, Hint-Avrupa ailesi için
de Sami ırkı odur.” Renan

Edward William Lane

Napolyon’dan sonra Şark bir hac yeri oldu.

“Özgürlük hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.”

Chateaubriand

Üçüncü Bölüm

Bugünkü Şarkiyatçılık

1800 ile 1950 arasında Yakınşark’ı ele alan altmış bin
civarında kitap yazıldığı tahmin edilmektedir.

T.E. Lawrence

Eğer diller birbirlerinden dilbilimcilerin dediği kadar
farklıysa, dilleri kullananlar da –bunların zihinleri, kültürleri, olanakları,
hatta bedenleri de- aynı biçimde birbirinden farklı olmalıydı.

Bürokrasinin tamamlayıcıları, imparatorluk ajanları.

“Yunanlılar ile Romalılar, Asya’nın garabetleriyle nasıl
başa çıkılacağını, bunların nasıl çözümlenerek ele anılacağını, özlerinin nasıl
çekilip çıkarsanacağını göstermişlerdi bize.” Valery (s. 262)

İkinci Dünya Savaşından bu yana (…) Müslüman Arap, Amerikan
popüler kültüründe tanınan bir figür haline geldi.

1973 savaşından sonra her yerde, daha tehdit edici bir şey
olarak çıktı ortaya Arap. Benzin pompasının önündeki Arap şeyhini resmeden
karikatürler tekrarlanıp durdu.

Sinemada ve televizyonda ise, ya bir şehvet düşkünüdür Arap
ya da kana susamış bir namussuz.

Haber filmlerinde, haber fotoğraflarında Arap, kalabalıklar
halinde gösterilir hep. Hiçbir bireysellik, hiçbir kişisel özellik ya da
deneyim yoktur bunlarda.

Tüm bu imgelerin ardında saklı olan şey, cihat tehdididir. (s.
300)

İsrail’in tüm Arap siyasetini Şarkiyatçılık yönlendirir. Bir
iyi Arap vardır (kendine söyleneni yapan) bir de kötü Arap (kendine söyleneni
yapmayan, dolayısıyla terörist Arap). (s. 321)

Türkçeleştiren: Berna Ülner

Metis Yayınları

Mart, 1999