Edebi Şahsiyetler

Edirneli Nazmi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Edirne’li Nazmi (ö. 967/1559’dan sonra} Mecmau’n-nezâir adlı eseriyle tanınan divan şairi.

Edirne’de doğdu, asıl adı Mehmed’dir. Kaynaklarda ailesi ve hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Şuarâ tezkirelerinde kuloğlu zümresinden gösterildiğine ba­kılarak bir yeniçerinin oğlu ol­duğu tahmin edilebilir. Divanında yer alan bazı manzumelerinden Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferlerinde orduda bulun­duğu anlaşılmaktadır. Bu durumda onun XV. yüzyılın sonlannda doğduğunu söy­lemek mümkündür. Edirneli Nazmî, Ka­nunî Sultan Süleyman’ın birçok seferine yeniçeri olarak katıl­dı. Bir müddet ahkâm kâtipliği görevin­de de bulunduktan sonra silâhdar sını­fına dahil oldu. Ömrünün sonlarına doğ­ru Vezir Rüstem Paşa’nın mürşidi Nakşibendî şeyhi Filibeli Mahmud Baba Efendi’nin himayesini gördü. Ölüm tarihini bazı kaynaklar 955 (1548), bir kısmı da 996 (1588) ola­rak kay­detmektedir. M. Fuad Köprülü şairin divanındaki tarih manzumelerine dayana­rak onun 962’den (1555) sonra ölmüş olabileceğini ileri sürmüşse de daha sonra ele geçen, 967’de (1559) ta­mamladığı Pend-i Attûr Tercümesi ad­lı eseri bu tahminin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Bu durumda şairin 967 yılından sonra vefat ettiği kesinlik kazanmaktadır.

Çok şiir yazan ve edebî sanatların he­men hepsine örnek vermek maksadıyla en basit ve en yaygın mazmunları sık sık tekrarlayan Nazmi’nin şairlik yönü oldukça zayıftır. Nitekim tezkire müel­lifleri onun devrinde tanınmış bir şair olmadığını bildirirler. Bazı kaynaklar, Nazmi’nin İranlı müellif Vahîd-i Tebrîzrnin Risâle-i cArûz adlı eserindeki her bahre “elif” kafiyesinde bir gazel yazdığını ve yeni bahirler icat ettiğini belirtirler. Edirneli Nazmînin Türk ede­biyatı tarihi bakımından asıl önemi, Mec­mau’n-nezâir adlı eseri ve sade Türk­çe ile (Türkî-i basît) kaleme aldığı şiirle­rinden İleri gelmektedir.

Divan şiirinin oluşum sürecinde Türk­çe kelimeler aruz ölçüsüne uydurulamadığından bunların yerine Arapça, Farsça kelime ve şekiller çokça kullanılmış, bu dillerden giren unsurlarla Türkçe ağır bir dil görünümü kazanmıştı. XV. yüzyı­lın sonlarında Aydınlı Visâlî bu dile tep­ki olarak sade Türkçe ile bazı manzu­meler kaleme almıştı. XVI. yüzyılda, Visâlî’nin başlattığı bu akımı devam ettir­meye çalışan Tatavlalı Mahremi ile Edir­neli Nazmî, yabancı kelimelerden müm­kün olduğu kadar uzak, terkipsiz, teş­bihleri Türk zevkine uygun şiirler yazdı­lar. Kaynakların, muhtemelen sanat ba­kımından fazla bir değer taşımadıkla­rı için söz etme gereğini duymadığı bu manzumeler, Eski Anadolu Türkçesi dev­resinin dil özelliklerini aksettirmesi açı­sından büyük önem taşımaktadır.

İlgili Makaleler