İslam Filozofları – Müslüman Düşünürler

Ebû’l-Hüzeyl, Hayatı, Felsefesi (İslam Filozofları)

Tam adı Ebû’l-Hüzeyl Muhammed bin Ebû’l-Hüzeyl el-Abdi el-Allaf’tır. 752 yılında Basra’da doğdu, 841 yılında Bağdat’ta öldüğü sanılımaktadır. Azad edilmiş bir köle olduğu rivayetler arasındadır. Döneminin ilim merkezlerinden Bağdat’ta, Mutezile ekolü kurucusu Vasıl ibn Ata’nın talebelerinden, ilahiyat, felesfe ve mantık öğrenimi gördü. Dönemin halifesi  el-Memun, onu devrin en şöhretli Mutezile alimi İbrahim Nazzam beraber sarayına davet edip, başka alimlerle tartışmalarını ve konuşmalarını dinlemiştir.

Ebû’l-Hüzeyl, felsefeye Tanrı meselesini incelemeye yaklaşmış, Mutezile akımına göre bir çözüm aramıştır. Ona göre, Tanrı önsüz- sonsuz bir varlıktır, yücedir, tüm tahayyül edilebilecek özelliklerin üstündedir, Buna karşın, Tanrı’nın yine belli özellikleri vardır. Ancak bu özellikler Tanrı’nın zatı ile özdeştir.

Ebu’l-Huzeyl’in İslam düşüncesine getirdiği  başlıca yenilik nedensellik kavramı ve atomların yaratılmışlığı görüşüdür. Onun bağlı olduğu Mutezile okulu İslam  akılcılığının odağını oluşturur. Bu okula göre insan, yaratılmış olmasına karşın, irade özgürlüğü olan, bu nedenle de eylemlerinden sorumlu tutulması gereken bir akıl varlığıdır. Akıl bütün sorunların çözümnde başvurulacak tek güvenilir kaynaktır. İnan bile usun ışığından yararlanmaktadır. Ebu’l-Huzeyl, okulun bu görüşünü geliştirmiş, kendinden sonra gelen İslam akılcılığına yeni bir düşünce ortamı sağlamıştır.

Ebu’l-Huzeyl

Ebu’l-Huzeyl el-Allâf, (ö. 840 ya da 816) islam felsefesinde rasyonel din düşüncesinin ortaya çıkışında önemli bir rol oynamış düşünürdür. Ayrılanlar olarak da adlandırılan Mutezile akımının, yunan felsefesiyle bağlantılı başlıca din filozoflarından biridir. İslam felsefesinde nedensellik ilkesini ilk defa olmak üzere ileri süren ve temellendirmeye yönelen filozof olmuştur. Doğal nedenselliği tanrısal nedenselliğe bağlayarak açıklamış ve kelâmcılar gibi o da Tanrı sorusunu temel almıştır.

Felsefesi

Huzeyl, Sokrates öncesi yunan filozoflarının öğretilerinden önemli şekilde yararlanmıştır. Onun nedensellik düşüncesini öne sürüşünde ilk olarak bu etki görülür. Bu nedensellik düşüncesinde Ebu’l-Huzeyl, Demokritos’un atomculuk öğretisinden hareket etmiştir.Elbette her iki atomculuk düşüncesi birbirinden ayrı nitelikler gösterir. Demokritos için atomlar öncesiz ve sonrasız bir varoluşun maddi temelleri olarak Tanrı fikrinden tamamen ayrı oldukları halde Ebu’l-Huzeyl’e göre, atomlar, sonlu ve ölümlü varlıklar olarak Tanrı’nın varlığını kanıtlamakta kullanılır. Huzeyl mantıksal yollardan buraya varır; her atomun bir yer kapladığını, her yerin sınırlı olduğunu, sınırlı olan her şeyinse ölümlü olduğunu, ölümlü olan her şeyin ise yaratılıp yokedildiğini öne süren bir mantıksallıktır bu. Bu sebeple ayrıca atomlardan meydana gelen evren de sınırlı, ölümlü ve yaratılmış bir alemdir. Sonluların toplamı da sonlu olacağı için evren sonsuz olamaz. Ebu’l-Huzeyl, Demokritos’tan ayrı olarak atomların hiç bir şekilde bölünebilirliğini kabul etmez (Demokritos güçte bölünebilirliği kabul eder). Atomlar Huzeyl’in teorisinde tözler olarak yer alırlar. Atom ve evren konusunun dışında zaman konusunda da farklılıklar görülür. Zenon’un teorisi, hareket ve zamanı reddetme yönünde ortaya konulur, mutezile felsefecileri ise zamanı ruhani bir kavram olarak değerlendirirler.Öncelik ve sonralık kavramlarının yalnızca zihinde varolduğunu öne sürerler.

Vikipedi