Ebu Said Mirza Han Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Ebû Said Mirza Han (ö.873/1469) Timurlu hükümdarı (1451-1469).
1424’te doğdu. Babası Timur’un torunu Muhammed b. Mîrân Şah’tır. Çocukluk ve gençlik yılları, babasının ölüm döşeğinde iken kendisini emanet ettiği Uluğ Bey’in yanında Semerkanfta geçti. Kısa sürede ilmî, idarî ve askerî konularda Uluğ Bey’in takdirini kazandı.
Ebû Said, daha Uluğ Bey’in sarayında iken hükümdarlık makamını ele geçirmeyi tasarlıyordu. Nitekim 1449’da Uluğ Bey ile oğlu Abdüllatif arasındaki mücadeleden faydalanarak Argun Türkmen-leri’nden aldığı destekle Uluğ Bey’in diğer oğlu Abdülaziz’in idaresindeki Se-merkant şehrini ele geçirme teşebbüsünde bulundu. Uluğ Bey oğlu Abdüllatif ile yaptığı savaşı keserek Semerkant’ın imdadına koştu ve Ebü Said Semerkant kuşatmasını kaldırıp bozkırlara çekilmek mecburiyetinde kaldı. Şehrin kurtarılmasından sonra da Uluğ Bey ile oğlu Abdüllatif arasındaki mücadele devam etti ve Semerkant yakınlarında baba-oğul arasında cereyan eden savaşta Uluğ Bey mağlûp olarak oğluna esir düştü. Uluğ Bey’in yargılanması ve oğlunun bilgisi dahilinde öldürülmesi saltanat mücadelesini daha da şiddetlendirdi. Bu karışıklıktan faydalanıp Semerkant’tan kaçan ve Buhara’ya gelen Ebû Said Sultan Abdüllatifin emriyle yakalanarak ölüm cezasına çarptırıldı. Ancak bu sırada Sultan Abdüllatifin bir suikast sonucu öldürülmesi üzerine şehrin daru-ga ve kadısı Ebû Said’e biat etti. Ebü Said ikinci defa Semerkant üzerine yü-rüdüyse de yenildi ve kuzeydeki bozkırlara kaçıp canını kurtardı. Siriderya havzasındaki Yesi şehrini kendisine merkez yaparak Semerkant’ı elinde bulunduran Sultan Abdullah’a karşı mücadelesini sürdürdü. Üzerine gönderilen kuvvetleri bazan siyasî manevralarla, bazan da savaş hileleriyle geri püskürttü. Sultan Abdullah’ın daha büyük kuvvetlerin başında bizzat Yesi şehrine yürümesi üzerine Özbek Hanı Ebü’l-Hayr’dan yardım istemek zorunda kaldı. Ebû Said ve Ebü’l-Hayr’ın müşterek kuvvetleri 1451 yılında Taşkent ve Hocend şehirlerini ele geçirdi; daha sonra aynı yılın Haziran ayında Semerkant yakınlarındaki Şiraz köyü civarında Sultan Abdullah’ı mağlûp ederek Semerkant’a girdiler ve Ebû Said’i tahta çıkardılar. Böylece Timurlular’ın başşehri Şâhruhoğulları’ndan Mîrânşahoğullan’nın hâkimiyetine geçmiş oldu.
Ebû Said Mirza Han ülkesine yönelik tehlikeleri önledi. Çağatay hanlarından İsen Buka Han Siriderya nehrini geçerek Mâverâünnehir’e girdiyse de Timur-lu kuvvetleri karşısında geri çekilmek mecburiyetinde kaldı. Bu olaydan sonra Ebü Said, Çağatayoğulları arasındaki iç mücadeleden faydalanmasını bildi ve bu sayede doğudan gelen tehlikeleri kolayca önledi. Ebû Said, düşmanı İsen Buka’-ya karşı saltanat iddiasında bulunan ağabeyi Yûnus Han’ı destekledi ve Çağatay Hanlığı topraklarının iki kardeş arasında paylaşılmasından sonra Çağatayoğulları kendisi İçin tehlike olmaktan çıktı. Ebû Said için doğuda ikinci tehlike olan hanedanın diğer koluna mensup Hüseyin Baykara onun karşısında tutunamadı ve Özbek Hanı Ebü’l-Hayr’a sığındı. Bu suretle Timurlu Devleti’nin en güçlü temsilcisi olan Semerkant hâkimi Ebû Said, hanedanın diğer kollarına ve bilhassa Şâhruh koluna mensup şehzadeleri görevlerinden alarak yerlerine Mîrânşah koluna mensup kimseleri getirdi.
Bu sırada Yakındoğu’da iki Türkmen beyi arasındaki mücadelede Karakoyun-lu Cihan Şah Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan karşısında mağlûp olmuş ve hayatını kaybetmişti. Cihan Şah’ın oğlu Hasan Ali babasının intikamını almak için Ebû Said’den yardım istedi, bunu fırsat bilen Ebû Said eski dostu Uzun Hasan’a savaş açtı. Timur’un vasiyetinde Mîrân-şahoğullan’nın toprağı olarak gösterilen Azerbaycan Ebü Said için ayrı bir anlam taşıyordu. 1468 yılı Şubat ayında Azerbaycan’a doğru hareket eden Ebû Said, doğrudan Uzun Hasan’ın yaylağı Karabağ üzerine yürüdü. Uzun Hasan’ın yapmış olduğu barış tekliflerini kabul etmedi. Ancak Akkoyunlu hükümdarı coğrafî avantajı iyi kullanarak iaşe yollarını kesmek suretiyle Ebû Said’in kuvvetlerini perişan etti. Sonuçta Ebû Said’in kuvvetleri dağıldı, kendisi esir alındı ve babaannesi Gevher Şad Hatun’un intikamını almak isteyen Şâhruh’un torunu Yâdgâr Muhammed tarafından öldürüldü. Ebû Said’in ölümünden sonra geride bıraktığı on bir oğlundan hiçbiri ülke topraklan üzerinde mutlak bir otorite kuramadı. Bu sebeple Ebû Said’in Timurlu İmparatorluğu’nu yeniden kurma düşüncesi de gerçekleşmedi.
Kaynaklarda âdil, merhametli, azimli, kabiliyetli bir hükümdar olarak tanıtılan ve XV. yüzyılın İkinci yarısındaki diğer Timurlu hükümdarları gibi şeriat hükümlerine sıkı sıkıya bağlı olan Ebû Said Han. Taşkent’ten saltanat merkezine davet ettiği Nakşibendî şeyhi Hoca Ubey-dullah Ahrâr’ın etkisi altındaydı. Nitekim şeyhinin isteği üzerine Semerkant Buhara ve Herat şehirlerinde gayri şer’î olan ticaret (tamga) vergisini kaldırttı. Ayrıca meyve ağaçlarından vergi alınmasını da yasakladı. Tarımla ve çiftçilerle yakından ilgilenerek sulu tarımı teşvik etti ve bu konularda uzman olan veziri Kutbüddin Simnânfyİ sulama sistemini organize etmek ve yaygınlaştırmakla görevlendirdi. Herat’ın kuzeyinde Cûy-i Sultanî denilen kanalla Meşhed yakınlarındaki Gülistan Bendini de o yaptırmıştır. Onun zamanında Timurlular Mâverâ-ünnehir, Türkistan, Kâbülistan (Kabil), Zâbülistan (bugünkü Afganistan), Horasan ve Mâzenderan’da hâkimiyet kurmuşlardır. Bâbürlü İmparatorluğu’nun kurucusu Muhammed Bâbür Ebû Said’in torunudur.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi