Türk Edebiyatı

Ebu Müslim Destanı Nedir, Konusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Ebû Müslim Destanı. Dinî-destanî halk hikâyesi.         

Türk edebiyatında Kıssa-i Ebû Müs­lim ve Ebû Müslimnâme olarak da bi­linen bu destanın kahramanı. Emevî Devleti’nin sona ermesinde en önemli rolü oynayan ve idarenin Abbâsîler’e intikali­ni sağlayan Ebû Müslim-i Horasânî’dir (ö. 137/755).

Ebû Müslim destanda daima hakkı savunan, zulme ve zalimlere karşı çıkan bir kişiliğe sahip olarak işlendiğinden Özbekistan, Türkmenistan, Dağıstan ve İran’da olduğu gibi Anadolu’da da mü­barek bir zat telakki edilmiş, bu durum şöhretinin İranhlar’dan çok Türkler ara­sında yayılmasını sağlamıştır. Bundan dolayı başta yeniçeriler olmak üzere fütüvvet ocakları, Siî-Alevî zümreler, Bektaşîler ve ahiler arasında, daha sonra da eşraf içinde ve köy odalarıyla kahvehanelerde, Hz. Ali ve Hz. Hamza hikâyeleri gibi bu mensur destanın okunması da bir gelenek halini almıştır.

Ebû Müslim’in yaşadığı dönemde Türk-ler’in İslâm edebiyatını henüz tanıma­dıkları göz önüne alınırsa destanın ilk şeklinin İranlılar tarafından yazıldığı söy­lenebilir. Nitekim destanın bazı Türkçe nüshalarında eserin Farsça’dan tercü­me edildiği belirtilmiştir. Aslen Horasanlı olmakla birlikte Bağ­dat’ta doğan ve Merzübânî nisbesiyle tanınan Muhammed b. İmrân’ın (ö. 384/ 994), Arapça olarak kaleme aldığı Ahbâ-m EbîMüslim Şâhibi’d-da’ve adlı 100 varak hacminde olduğu kaydedilen ese­ri ise henüz ele geçmemiştir. Melikoff, hangi millete ait olduğunu kesin bir şe­kilde ortaya koymadığı Ebû Müslim des­tanının İran kaynaklı olsa bile Türkçe nüshalarının daha çok olduğunu belirt­mektedir.

Türkçe’ye ne zaman çevrildiği belli ol­mayan Ebû Müslim hikâyelerinin en es­ki tercümesinin Ebû Tâhir-i Tûsfye (Tarsûsî) ait olduğunu bildiren kaynaklar ya­nında Fuad Köprülü. Ebû Müslim destanının en eski nüshasının 1150’de Merv’de. Sul­tan Sencer’in maiyetinde bulunan Kara-han ailesine mensup Melikzâd b. Mahmûd b. Hüseyin b. Kızılarslan Hakan adı­na yazılan nüsha olduğunu belirtmek­tedir. Des­tanın pek çok nüshasında adı geçen Ebû Tâhir-i Tûsfnin kimliği hakkında yeterli bilgi yoktur. Onun Gazneli Mahmud’un sarayında bulunan bir hikayeci olduğu eldeki Ebû Müslim destanı nüshaların­dan anlaşılmakta ve bu nüshalarda Gaz­neli Mahmud adına da rastlanmakta­dır. Bibliotheque Nationale’de bulunan bir Kıssa-i Ebû Müslim nüshasındaki bilgi­lere göre Ebü Tâhir-i Tûsî âmâdır. Za­man zaman kendisinden Ebû Tâhir-i Ka-ragözî olarak da söz edilir. Bunun dışın­da, Ebû Tâhir-i Tûsî adı bilhassa Ana­dolu’da Ebû Tâhir-i Tarsûsî veya Ebû Tâhir-i Tartûsî şeklinde de geçmekte ve Türk edebiyatındaki kahramannâme-ler, darabnâmeler ve Veysel Karanı ile ilgili hikâyelerin pek çoğu Ebû Tâhir-i Tûsrye mal edilmektedir. Ebû Müslim destanının bazı nüshalarında Ebû Bekir er-Râzî, Ebû Mecîd es-Sâvî ve Hişâm es-Serahsî gibi isimlere rastlanması, bu kişilerin hikâyelerin müellifi olabilecek­lerini düşündürmekteyse de bunu doğrulayacak başka bilgiler yoktur. Desta­nın Türkler arasında sevilip okunmasın­da, Ebû Müslim’in taraftan olduğu Hz. Ali’nin dinî şahsiyeti ve kahramanlığın­dan kaynaklanan sevgi yanında Şiîliğin tesiri de önemli bir yer tutar. Ancak eser Türkler tarafından benimsendikten son­ra Türk ruhuyla işlenerek mümkün oldu­ğu kadar Şiîlik propagandasından arındı­rılmış ve Türk edebiyatının orijinal eser­lerinden biri haline gelmiştir. Ayrıca za­man içinde dilinin sadeleşmesi ve çeşit­li kütüphanelerde bulunan nüshalarının kompozisyon ve hacim bakımından fark­lılık göstermesi, eserin değişik tercü­melerinin bulunduğu fikrini de hatıra getirmektedir.

Destandaki olaylar, Hz. Ali’yi seven­lerle Hz. Muâviye taraftarları arasındaki mücadeleler ve her ikisinin torunları za­manında devam eden kavgalar şeklinde Ebû Müslim’in etrafında cereyan etmek­tedir. Ebû Müslim destanı, Abbâsîler’in zaferi ve Ebû Müslim’in ölümü ile sona ermekle beraber çeşitli zamanlarda ilâ­ve edilen ikinci derecede olaylarla geniş­letilerek zenginleştirilmiş, bir fetih ve İs-lâmî kahramanlık destanı özelliği kazan­mıştır. Eserdeki “Frenkler’le Cihad” bö­lümünde muhtemelen Haçlı seferlerinin anlatılmış olması ve yer yer tekkeler üze­rinde durulması, ilâve edilen bölümlerin daha çok Selçuklular dönemine ait ol­duğunu göstermektedir. Ayrıca destan-da’tüfek”, “Bulgar”, “Kıpçak”, “Türkis­tan” gibi kelimelere rastlanması, ilâve­lerin Selçuklulardan sonra da devam ettiği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Olağan üstü birçok maceranın yer aldı­ğı eserde Ebû Müslim’in bulunmadığı İkinci derecede olayların kahramanları arasında Hz. Peygamber’in amcası Hamza’nın oğullarından Behzâd, Melikzâd, Mâlik Muhammed, Ahmed Zemcî, Seyyid Kahtabe de bulunmakta, Meymûne ve Râbia gibi kadın kahramanlar da gö­rülmektedir. Ebû Müslim destanının için­de ayrıca Hint masallarından, binbir ge­ce hikâyelerinden. Kitâb-ı Mukaddes’-ten, İran ve Türk destanlarından bölüm­ler ve ilhamlar, Türk hayatından izler de vardır.

Konu bakımından İslâmî destanlar­dan Hamzanâme’ye bağlanması müm­kün olan Ebû Müslim destanının kuruluşu, kahramanlarının özellikleri, içinde­ki geleneksel unsurlar, daha çok halk arasında büyük ilgi gören Battalnâme, Dânişmendnâme ve Saltuknâme gibi yarı destan, yarı kahramanlık hikâyesi özelliği taşıyan eserlere benzer. Bu yö­nüyle destan. Şark-İslâm milletleri ara­sında yaygın olan halk tipi epik hikâye türünün en karakteristik ve güzel Örnek­lerinden biridir. Dil, duygu ve anlatım bakımından, Türk edebiyatında Kitâb-ı Dedem Korkut’la başlayıp İskendernâme ve Hamzanâme ‘den geçerek Süleymannâme ile devam eden gelenek için­dedir. Bazı yerlerde Arapça, Farsça keli­meler, seçili ve sanatlı cümleler bulun­masına rağmen dili Kitâb-ı Dedem Kor­kut kadar sade olup yer yer Battalnâ-me’de geçen tabirler aynen kullanılmış­tır. Destanda yer alan bazı manzum par­çalarda ise XV. yüzyıl Türk destan şiiri­nin özellikleri görülmektedir. Eserin ano­nim olmasından hareketle hacminin za­manla ve bölgeden bölgeye değiştiği söy­lenebilir. Bundan dolayı destanın tama­mı için on beş ciltten otuz cilde kadar değişik hacimlerden söz edilmektedir.

İstanbul, Paris ve Viyana’daki kütüp­hanelerde birçok yazma nüshası bulu­nan Ebû Müslim destanının bazı kısımları yayımlanmıştır. Bunlar arasında, Kayse­rili Ali Ferdînin yazdığı manzum Kitâb-ı Ebû Müslim ile Çelebizâde Mehmed Efendi’nin kaleme al­dığı Hazâ Kitâb-ı Ebâ Müslim basılmış en eski nüshalardır. Corcî Zeydân’ın Arapça olarak yazdığı Ebû Müslim el-Horâsânî adlı romanı. Zeki Mugâmiz Ebû Müslim-i Horâsânî adıyla Türkçe’ye çevirmiştir. Destanın yeni harflerle ilk baskı­sı, Ebâ Müslim Horasanı başlığıyla Mu­harrem Zeki Korgunal tarafından hazır­lanmıştır. Bunlar­dan başka yakın zamana kadar hepsi de Ebû Müslim’i konu edinen değişik isimlerle çok sayıda halk kitabı yayım­lanması, bu hikâyelerin halk tarafından sevilmekte olduğunu gösterir.

Ebû Müslim destanı üzerinde en kap­samlı çalışmayı, Bibliotheque Nationale’de bulunan dört Türkçe yazma, dört Farsça yazma nüsha ile İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’ ndaki bulu­nan bir Türkçe yazma nüshayı gözden geçirerek değerlendirmek sure­tiyle irene Melikoff yapmıştır. Melikoff çalışmasının giriş kısmında eserin yaz­ma nüshaları ve konuyla ilgili daha önce yapılan araştırmalar üzerinde durmuş, bundan sonra gelen iki kısımdan birin­cisinde tarihî-efsanevî çerçeve, dinî-tasavvufî gelişmeler, eserin mütercimi ve tercümeleriyle ilgili meselelere ışık tut­maya çalışmış, ikinci kısımda ise otuz üç bölüm halinde eserin geniş bir özetini vermiştir.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler