Toplumsallaşma, çocuğun sosyal gelişimindeki en önemli süreçlerden biridir. Bu süreçte, çocuk bireysel farklılıklarını korurken, ait olduğu sosyal sistemin davranış kurallarını, inanç ve değerlerini edinir ve böylelikle yaşadığı bağlamda uyumlu ve etkili şekilde var olabilir (Durkin, 1995). Doğum ile başlayıp bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bu süreçte, özellikle ilk çocukluk dönemindeki etkiler ve etkileşimler önemli görülmektedir. Çocuğun çevresindeki tüm kişilerle, anne-baba, kardeş, arkadaş, öğretmen ve akrabalarıyla olan ilişkileri, toplumsallaşma sürecine katkıda bulunur. Örneğin kardeş ilişkisi ele alındığında, araştırmalar küçük kardeşle zaman geçirmesi ve onun ihtiyaçlarına cevap vermesi beklenen çocuklarda, duygu ve düşünce kavrama becerilerinin daha çok geliştiğini ortaya koymuştur (Eisen- berg ve Fabes, 1998). Kardeşler arasındaki bu etki karşılıklıdır; büyük kardeşin küçüğe ilgi göstermesi kendisinin bilişsel ve duygusal becerilerini geliştirirken küçük kardeş de ablası veya ağabeyini model alarak olumlu veya olumsuz sosyal davranışlar sergileyebilir. Akranlarla olan ilişkilerin toplumsallaşmadaki etkisiyse okullaşma ile daha belirginleşir. Tüm bu ilişkiler çocuğun gelişim süreci içinde önem taşırken, okul öncesi dönemdeki sosyal gelişimde en belirleyici olanın ebeveyn-ço- cuk ilişkisi olduğu düşünülmektedir (Parke ve ark., 2002). Bu bölümde çocuğun sosyal gelişimine etki eden temel çocuk yetiştirme davranışları anlatılmaktadır.
Açıklayıcı Akıl Yürütme
Açıklayıcı Akıl Yürütme: Birdavranışın başkaları için doğurduğu sonuçları anlatan ve davranışın neden yapılması ve yapılmaması gerektiğini çocuğa açıklayan çocuk yetiştirme davranışı.
Olumlu sosyal gelişime katkıda bulunan en önemli ebeveyn davranışlarının başında açıklayıcı akıl yürütme gelmektedir. Açıklayıcı akıl yürütmede, anne-baba çocuğuna olumsuz davranışının başkaları için doğurduğu sonuçları anlatarak istenmeyen bu davranışı değiştirmeyi amaçlar (Eisenberg ve ark., 2006). Burada hedeflenen sadece istenmeyen davranışın o an için bırakılması değil, o davranışın neden yapılmaması gerektiğinin çocuk tarafından anlaşılması ve benimsenmesidir. Bu yöntemde, çocuğun başkalarının bakış açısını almasını sağlamaya yönelik (“Sen Ali’nin oyununu bozduğunda sence o ne hissetti?”) veya davranışının sonuçlarına yönelik (“Bu davranışın beni çok hayal kırıklığına uğrattı.”) değişik açıklamalar kullanmak mümkündür. Anne-babaların genel olarak çocuklarına sıcak ve duyarlı davrandıkları ailelerde bu açıklamalar çocuk tarafından daha çok benimsenmekte ve dolayısıyla daha da belirgin bir pozitif etki sağlamaktadır. Bilişsel gelişimin henüz başlarında olduğu için yapılan açıklamaları anlamayacağı düşünülen 1-2 yaşındaki çocuklara bile davranışının sonuçlarının belirgin ve güçlü şekilde söylenmesi, sadece yapmayı bırakmasını söylemekten çok daha etkilidir.
Çocukta istenilmeyen davranışın olumsuz sonuçlarının değil de istenilen davranışın olumlu sonuçlarının ön plana çıkarılması da etkili bir başka yoldur. Örneğin, yardım ederse karşısındaki kişinin sevineceği söylenen çocuklar, yardım etmezse karşısındakinin üzüleceği söylenen çocuklardan daha çok yardım etmektedir (Grusec ve ark., 2002).
Model Alma
Sosyal Öğrenme Kuramı’nda önerildiği gibi, çocuklar, sosyal davranışları bir başkasını örnek alarak ve taklit ederek de öğrenebilirler. Ev ortamında yardımlaşma, paylaşma, işbirliği ve olumlu davranışlara dair değerler gibi konular üzerine çok konuşulması da çocukların daha çok olumlu sosyal davranış göstermeleriyle bağlantılıdır. Model alınan kişi, çocuk tarafından etkili ve güçlü olarak algılanıyorsa veya sevilen biriyse davranışlarının taklit edilme olasılığı daha yüksektir. Sonraki yıllarda akranların etkisi artacak olmakla birlikte, okul öncesi dönemde anne-babalar en çok model alınan kişilerdir. Ebeveynler, kendi tutum ve davranışları ile çocuklarına olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar için kaynak oluştururlar. Örneğin, babasını bir komşunun eşyalarını taşımasına yardım ederken gören çocuk, kendisi yalnız başmayken de yardım gerektiren durumu daha çabuk algılayıp uygun davranışları daha kolaylıkla gösterebilir. Benzer biçimde, başkalarının ihtiyaçlarını görmezden gelen veya gerekli yardım davranışlarını göstermekte isteksiz davranan ebeveynlerin çocukları da bu davranışları örnek alırlar.
Anti-sosyal davranışlar da aynen yardım etme davranışı gibi gözlem ve model- leme yolu ile kazanılabilir. Örneğin, anne veya babası vurma, itme, tekmeleme, hakaret etme veya yalan söyleme gibi davranışlar gösteren çocuk, bu davranışları gözlemleyerek sosyal davranış dağarcığına ekler. Anne-baba gibi sevilen, etkin ve önemli figürler tarafından gösterilen bu davranışlar, çocuk tarafından yapılması kabul gören, onaylanan ve uygun davranışlar olarak algılanır. Çocuk bu süreçte, kişiler arası sorun yaşandığında saldırgan davranış göstermeyi veya yalana başvurmayı bir çözüm yolu olarak görmeyi öğrenir ve hâlihazırda repertuarında olan bu
davranışları “gerek” duyduğunda kullanır. Kısaca, hem olumlu hem de olumsuz sosyal davranışlar söz konusu olduğunda ebeveynleri model alarak öğrenme etkili bir yoldur.
Ödül ve Ceza
İstenilen davranışı artırmak için, söz konusu davranışın hemen ardından çocuğu ödüllendirmek de etkili bir yöntem olabilir. Sosyal ödüller, özellikle kişilik özelliklerine yönelik atıflar (“Sen çok yardımsever, çok iyi kalpli bir çocuksun.”) çocukta olumlu benlik algısını güçlendirmekte ve böylelikle uyumlu davranışlarını artırıcı etki yapmaktadır. İstenen davranış yapıldığında hediye verme gibi maddesel ödüller de olumlu sosyal davranışları kısa vadede arttırabilmekle birlikte, çocuğun yaptığı davranışı dışsal bir nedene bağlamasına sebep olmaktadır. Bu yöntem, çocuğun ancak bir başkası istediğinde ve iyi bir sonuç (hediye) alabileceği zaman olumlu davranış göstermesine yol açabilmektedir.
Güç Kullanımı
Güç kullanımı ve cezalandırıcı teknikler ise çocuğun o anki itaatini arttırmakla birlikte, ileride suça giren davranışların sıklaşmasına sebep olmakta, yani hedeflenenin aksine, çocuğun uyumlu davranışları daha az göstermesine yol açmaktadır. Araştırmalar, şiddete dayalı fiziksel disiplin yöntemlerinin (örn. tokat atma, sarsma, dayak atma) çocuklardaki duygusal ve davranışsal problemleri fazlalaştırıcı etkiye sahip olduğunu göstermektedir (Gershoff, 2002; Graziano, Hamblen ve Plante, 1996; McCord, 1996). Şiddete dayalı disiplin yöntemleri çocuğun fiziksel sağlığında bozulmanın yanı sıra, özgüvende zedelenmeye, depresyon, kaygı bozuklukları ve anti-sosyal davranış problemlerinde artışa yol açmaktadır.
Ebeveyn Davranışları ve Sosyal Gelişime Dair Toparlama
Bu bölümden de anlaşılacağı üzere çocuğa gösterilen ilgi ve duyarlılık, sosyal gelişim için çok önemlidir. Demokratik tutum, anne-babaların çocuklarını birey olarak kabul ettikleri, aynı zamanda kontrolü de elden bırakmadıkları bir çocuk yetiştirme stilidir. Bu tutumu benimseyen anne-babalar, çocuklarının yaş ve mizaç özelliklerini de göz önünde bulundurarak makul kurallar koyar, bu kuralları nedenleriyle birlikte çocuğa anlatır ve kurallara uyulmasını beklerler. Demokratik tutumun benimsendiği ailelerde, kurallar konulduktan sonra tutarlı şekilde uygulanır ancak gerektiğinde de bu kurallar sorgulanır, esnetilir ve değiştirilir. Bu aile tipinde yaygınlıkla kullanılan açıklayıcı akıl yürütme, Türkiye’de genel olarak anne-babaların az başvurdukları bir disiplin yöntemidir. Ülkemizde ebeveynlerin, özellikle eğitim düzeyi daha düşük anne-babaların, yaygınlıkla kısa ve direktif veren, açıklayıcı olmayan sözel ifadeler kullandıkları ve sorgusuz itaat bekledikleri bulunmuştur (Küntay ve Ahtam, 2004; Nacak, Yağmurlu, Durgel ve van de Vijver, 2011). Daha önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, açıklamasız itaat bekleyerek çocuğun istenmeyen bir davranışı yapması engellenebilir. Ancak bu disiplin yöntemi, çocukta perspektif alımı, başkalarının ne hissettiğini ve düşündüğünü kavrayabilme ve bir davranışı isteyerek yapma (veya isteyerek, kendiliğinden olumsuz davranışı yapmama) gibi hedef olan asıl becerilerin gelişmesini desteklemeyecektir. Anne- babaların, olumlu ve olumsuz davranışların sonuçlarına yönelik açıklama yapmaları, konuşmalarında duygu içeren ifadeler kullanmaları, kendilerinin ve başkalarının his ve düşüncelerinden söz etmeleri çocukların duygu gelişimini hızlandırmaya yardım edecek, empati ve olumlu sosyal davranışları arttırıcı etki yapacaktır. Hem sözel yolla yardımlaşma, paylaşma gibi sosyal davranışların önemini belirten hem de bizzat kendisi olumlu davranış sergileyen ebeveynler çocuk için iyi birer model olacaktır. Devamlılık gösteren olumlu davranışlarının ebeveyn tarafından fark edilip övgüyle pekiştirilmesi (“Bugün parkta Ahmet’e ne güzel davrandın yine.” gibi) de çocukta bu davranışları tekrarlama isteğini arttıracaktır. Olumlu davranışını samimi şekilde övmek ve sevecenlik göstererek takdir edildiğini hissettirmek (örn. kucaklamak), çocuğun ileride de aynı beğenilen davranışı gösterme olasılığını yükseltecektir. Çocuk olumsuz bir davranış sergilediğinde ise onun hoşuna gitmeyecek ama aynı zamanda ona fiziksel veya duygusal açıdan zarar vermeyecek disiplin yöntemleri seçmek önemlidir.