33Sosyoloji Sözlüğü

DUYU

 

DUYU

 

Duyu organlarımız
aracılığıyla beden alanı ya da dış çevreden gelen uyaranların toplan­ması
işlemine, beyin kabuğunda bilgi oluşu­munun algılamadan sonraki aşamasına ve du­yu
organlarımızın ve beyin kabuğu dışındaki sinir sistemimizin yaptıkları işe duyu
adı veri­lir.

Duyular bizim bilgi
kanallarımızdır. Onlar aracılığıyla duyu organlarının bedenimiz ve dış dünyadan
yaptıkları algılamalar bilgi oluş­turulmak üzere beyin kabuğuna iletilir.

Genellikle beş duyu
olarak adlandırılmaları­na rağmen biyolojik araştırmalar sonucunda
duyularımızın daha fazla oldukları ve karma­dık bağlantıları bulunduğu ortaya
konmuştur. Örneğin en azından dört iane ayrı deri duyu­su vardır: Soğuk, sıcak,
ağrı, dokunma… Yine ayrıca uzayda bedenimizin konumunu ve kas­larımızın
gerginlik halini “kinestezi” duyumuz aracılığıyla biliriz. Fakat bu
duyumuzdan ve kaslara, kirişlere yerleşmiş kinestezi duyu or­ganlarımızdan
genellikle haberimiz yoktur. Vcstibuler duyu denilen ve dengemizi sağla­yan
duyumuz ise çok daha karmaşıktır. Faali­yetlerini iç kulak, beyincik,
omuriliğin arka kordonu ve gözler aracılığıyla sürdürür; bütün bu organlar
birbirleriyle bağlantılıdırlar.

Her duyumuz bir
sisteme, özel iletişim yollarina ve uyarılması sonucu özel bir yaşantıya sa­hiptir.
Aslında uyarıyı veren dış dünya değil, sİ-nir sistemimizdeki uyarılma sonucu
oluşan ça­lışmadır yaşadığımız. Yani nesneleri değil, nesnelere tekabül eden
sinir sistemi çalışması­nı biliriz.

Duyu sisteminin
çalışması bir ulaşım şebeke­sine benzetilebilir. En uçta uyaranlar: almak üzere
uzmanlaşmış bîr alıcı (reseptör) vardır. Alıcıdan uyarıların ayrıştirildiği,
bütünleştiril­diği ve değerlendirme süzgecinden geçirildiği beyin kabuğuna
sinir liflerinden oluşan bir ana yol gider. Bu ana yol üstünde ara yollar ve
ara istasyonlar bulunur. Atıcı, bir hücre ya da hücre grubundan oluşur. Gelen
uyarı taşıdığı enerji yüküne göre alıcı yapılarında bir deği­şiklik yapar,
gelen her tür enerji fiziksel enerji­ye çevrilir. Bu işleme ıransdüksiyon denir.
Fa­kat her alıcının belirli şuurlar içindeki uyarıla­rı alma kapasitesi ve
uyarıdan gelen enerjinin alıcıda bir etki yapabilmesi İçin belli bir eşik
enerjisine ihtiyaç vardır. Örneğin ancak sani­yede 2ü ile 20.000 titreşim yapan
mekanik enerjiyi kulağımız hissedebilir.

Duyu, aslında bir
yönüyle de felsefi bir so­rundur. Çünkü bilgi teorisinin (epistemoloji)
kurulmasında önemli bir kavramdır, örneğin duyunun yukarıdaki biçimde ele
almışı, Dcs-cartes ve Helnıholtz’un mekanistik İnsan gö­rüşlerine, dışardaki
değişik uyaranların orga­nizmada da değişiklik yapması şeklindeki pozi-tivistik
yaklaşıma uygun düşmektedir. Halbu­ki Sufıreverdî’nin işrakî anlayışına göre,
örne­ğin görmede önemli olan traıısdüksiyoıı değil­dir. Görme görenin ruhu ile
eşyanın ışığı ara­sındaki etkileşimden oluşmaktadır.

(SBA)

 

İlgili Makaleler