DUYU
Duyu organlarımız
aracılığıyla beden alanı ya da dış çevreden gelen uyaranların toplanması
işlemine, beyin kabuğunda bilgi oluşumunun algılamadan sonraki aşamasına ve duyu
organlarımızın ve beyin kabuğu dışındaki sinir sistemimizin yaptıkları işe duyu
adı verilir.
Duyular bizim bilgi
kanallarımızdır. Onlar aracılığıyla duyu organlarının bedenimiz ve dış dünyadan
yaptıkları algılamalar bilgi oluşturulmak üzere beyin kabuğuna iletilir.
Genellikle beş duyu
olarak adlandırılmalarına rağmen biyolojik araştırmalar sonucunda
duyularımızın daha fazla oldukları ve karmadık bağlantıları bulunduğu ortaya
konmuştur. Örneğin en azından dört iane ayrı deri duyusu vardır: Soğuk, sıcak,
ağrı, dokunma… Yine ayrıca uzayda bedenimizin konumunu ve kaslarımızın
gerginlik halini “kinestezi” duyumuz aracılığıyla biliriz. Fakat bu
duyumuzdan ve kaslara, kirişlere yerleşmiş kinestezi duyu organlarımızdan
genellikle haberimiz yoktur. Vcstibuler duyu denilen ve dengemizi sağlayan
duyumuz ise çok daha karmaşıktır. Faaliyetlerini iç kulak, beyincik,
omuriliğin arka kordonu ve gözler aracılığıyla sürdürür; bütün bu organlar
birbirleriyle bağlantılıdırlar.
Her duyumuz bir
sisteme, özel iletişim yollarina ve uyarılması sonucu özel bir yaşantıya sahiptir.
Aslında uyarıyı veren dış dünya değil, sİ-nir sistemimizdeki uyarılma sonucu
oluşan çalışmadır yaşadığımız. Yani nesneleri değil, nesnelere tekabül eden
sinir sistemi çalışmasını biliriz.
Duyu sisteminin
çalışması bir ulaşım şebekesine benzetilebilir. En uçta uyaranlar: almak üzere
uzmanlaşmış bîr alıcı (reseptör) vardır. Alıcıdan uyarıların ayrıştirildiği,
bütünleştirildiği ve değerlendirme süzgecinden geçirildiği beyin kabuğuna
sinir liflerinden oluşan bir ana yol gider. Bu ana yol üstünde ara yollar ve
ara istasyonlar bulunur. Atıcı, bir hücre ya da hücre grubundan oluşur. Gelen
uyarı taşıdığı enerji yüküne göre alıcı yapılarında bir değişiklik yapar,
gelen her tür enerji fiziksel enerjiye çevrilir. Bu işleme ıransdüksiyon denir.
Fakat her alıcının belirli şuurlar içindeki uyarıları alma kapasitesi ve
uyarıdan gelen enerjinin alıcıda bir etki yapabilmesi İçin belli bir eşik
enerjisine ihtiyaç vardır. Örneğin ancak saniyede 2ü ile 20.000 titreşim yapan
mekanik enerjiyi kulağımız hissedebilir.
Duyu, aslında bir
yönüyle de felsefi bir sorundur. Çünkü bilgi teorisinin (epistemoloji)
kurulmasında önemli bir kavramdır, örneğin duyunun yukarıdaki biçimde ele
almışı, Dcs-cartes ve Helnıholtz’un mekanistik İnsan görüşlerine, dışardaki
değişik uyaranların organizmada da değişiklik yapması şeklindeki pozi-tivistik
yaklaşıma uygun düşmektedir. Halbuki Sufıreverdî’nin işrakî anlayışına göre,
örneğin görmede önemli olan traıısdüksiyoıı değildir. Görme görenin ruhu ile
eşyanın ışığı arasındaki etkileşimden oluşmaktadır.
(SBA)