DÜŞÜNCE
DÜŞÜNCE
Karşılaştırmalar
yapma, ayırma, birleştirme şekilleri kavrama yetisine düşünme, bunların
sonucunda ulaşılan şeye de düşünce denir. Aristoteles’e göre insanı hayvandan
ayıran esaslı l’ark düşüncedir. Descarles düşünmek var olmaktır der. Kant’a
göre düşünmek yargılamaktır. Locke, düşünmeyi ruhun kendi üstüne yönelerek
kendi işlemleri hakkında bilgi edinmesi olarak görür.
Düşünme çeşitli
şekillerde ortaya çıkar. Dü-Şünmc tipik olmayan bir durumu hemen kavrarsa buna
zeka adı verilir. Düşünce belli problemleri tasarlar, unlan kavramlarla ifade
eder, bunlar üzerinde düşünmeye dayalı açıklamalar yaparsa, buna da akıl
denir. Düşünme reet nesnelere yönelirse somut düşünme, ideal nesnelere
yönelirse soyut düşünme adını alır.
Düşünmenin alam
sınırlı değildir. Bu bakımdan saçma olanı da içine alır. İşte düşünmenin bu
özelliği; ona sonsuz bir özgürlük kazandırmaktadır. Ancak özgürlük, düşünme
için hem olumlu, hem de olumsuz bir anlam İfade eder. Çünkü bu durum, düşünülen
her şeyin bir bilgi özelliğine sahip olmayacağını gösterir. Bu yüzden düşünme
algıyla denetlenmeye muhtaçtır. Düşünme algıyla denetlenmediği vakit onun
mantıki açıdan ele alınması gerekir. Düşünmenin bu şekilde iki açıdan kontrol
edilmesi felsefede deneycilik, rasyonalizm, idealizm ve duyumculuk gibi
görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Düşünmenin özgürlüğü, filozofu
idealizme, düşünmenin mantıki bakımdan kontrol edilmesi onu rasyonalizme,
düşünmenin algıyla denetlenmesi de filozofu deneycilik ve duyumculuğa götürür.
Düşünme eyleminin
ürünü, diğer bir deyimle düşünmenin objcktifleşmiş şekli ise düşüncedir.
Düşünceler, düşünmenin yaratıcılığı içinde gerçekleşirler. Bu da ancak dil
yoluyla olur. Bu bakımdan düşüncenin dille sıkı bir ilişkisi vardır. Bu konu
üzerinde en çok duran düşünür Schopenhauer’dir. Ona göre dil ile akıl arasında
sıkı bir ilişki vardır. İnsan akıl sayesinde konuşma yeteneğine sahiptir.
Düşünceler kelimelere döküleniİyorsa düşünme gerçekleşmemiş demektir. Düşünme
olayını psikoloji, kavramlarla ilişkisini mantık, özgürlükle ilişkisini ise
hukuk ele alır.
Mantikî bakımdan
düşünme; bir hüküm çıkarmak amacıyla birtakım fikirleri ve hükümleri
birbirine bağlayıp bunlardan yeni sonuçlar çıkarmak için yapılan zihin
faaliyetidir. İnsan adet haline gelmiş işleri yapmak için düşünmeye gerek
görmez. Ancak bunlarda bir
aksama olunca, yeni
durumlarla karşılaşınca düşünme İhtiyacı başlar. Düşünme sayesinde davranışlarımızı
çevremizin etkilerine en uygun düşecek şekilde düzenleriz.
Düşünmenin iki ana
ilkesi vardır: Bunlar yeter neden ve özdeşlik (aynilik) ilkeleridir.
1- Yelemeden
ilkesi: Bu ilkenin esası her şeyin varlığının bir nedeni olmasıdır. Bir şeyin
nedeni İse, ya onu meydana getiren kaynak, ya da niçin ve neden öyle olduğunu
anlatan şeydir. Bu ilke ikiye ayrılır;
a) Amaçlılık; bu ilke var olan şeylerin bir
amacı olduğunu anlatır;
b)
Nedensellik; bu yeter neden ilkesinin tabiat olaylarına uygulanan koludur. Bu
ilkeye göre her olayın bir nedeni vardır. Belirli nedenler daima belirli
sonuçlar doğurur.
2- Özdeşlik
Bu ilkeye göre her şey kendi kendisinin aynısıdır. Bir şey neyse odur. Bu ilke
kabul edilmeden doğru düşünmeye ve akıl yürütmeye imkân yoktur.
Geniş anlamda düşünce,
ruhsal olguların tümüdür ve ruhsal olguların bilimi olan psikolojinin
konusudur. XIX. yüzyılın İkinci yarısından İtibaren psikologlar düşünceyle
ilgili olarak çeşitli varsayımlar ileri sürmüşlerdir. Düşünceyi bütün
özellikleri ile yansıtmayan verilerin gözleminden hareket ederek düşüncenin
daha nesnel olarak incelenmesine geçilmiş, bu yeni anlayış içinde düşünce,
sadece bireyin hareketinin anlatış tarzı ya da sadece bireyi ilgilendiren
etkinlikler bütünü veya bu etkinliklerin kendini ifade etmesi olarak ele
alınmıştır.
Bir bakıma içcbakışın
sürekli doğrulanması, nesnel olanın aracılığı ile öznelin açıklanması demek
olan psikoloji, insana ait olan ruhsal olguları ele almak, dolayısiyle insanî
olmak zorundadır. Çünkü içebakışa yetenekli olan ve içebakışı dil aracılığı
ile dışarıya vurabilen tek yaratık insandır. Bu bakımdan kendi özel hayatına
sadece insan tanıklık edebilir.
Günümüzde bu görüşler
düşünce ile yakından İlgilenen psikoloji ekolleri tarafından çeşitli
şekillerde ele alınıp incelenmekledir. Davranışçılığa göre her iki durumu,
aralarında çağrışım yoluyla bir silsile içinde gerçekleşme
imkanlarına göre
farklılaşan cevaplar verir. Altta yatan nedenler ne kadar kuvvetli ise amaca
ulaşmak İçin gerekli zaman o kadar kısadır. Geştalt psikolojisi, düşünce
hareketlerinin İçinde bir anlam kazandığı sınırları temsil eden
“psikolojik alan” kavramını geliştirmiştir. Psikanaliz düşünceyi
algı ile hareket arasında yer alan bir hazırlayıcı işlemler bütünü ularak
görür. Düşünce, Özellikle araştırma süreçleri, ilkel organik ihtiyaçlara
karşılık olarak doğar.
Düşünce özgürlüğü
değişik özgürlüklerden meydana gelen karmaşık yapılı bir olgudur. Önce düşünce
sahibi olabilmek için düşüncelere ulaşabilme özgürlüğünün var olması gerekir.
Sonra, benimsenen düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmama özgürlüğü gelir.
Sözko-nusuolan dini nitelikteki inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanmamak
hakkına vicdan özgürlüğü denir. Kanaat özgürlüğü en başta düşünce ve
inançlarını açıklamayazorlanmamayı gerektirir. Düşünce Özgürlüğünün
savunulması kişinin düşüncelerini ifade etme özgürlüğünün savunulması kişinin
düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne sahip olmasına bağlıdır. İfade veya
açıklama özgürlüğü var olmadıkça, düşünceler edinmeye yarayan özgürlükler ve
kanaat özgürlüğü bir anlam taşımaz.
İnsan, bilinç sahibi
bir varlık olarak kendisinin dışında bulunan şeyleri kavradığı gibi kendi
bilincini de (İçgözlemle) algılar, kavrar. Bu kavramaya “bilmc”denir.
Şu halde bilme insan bilinci ile bu bilincin kendisine yöneldiği nesne
arasındaki ilişkidir.
İnsan, toplum içinde
yaşayan, toplumsal bir varlık olarak içinde yaşadığı toplumun kültürel
değerlerini Öğrenir, onları kendi hareketlerine Ölçü olarak alır. Düşünür de,
toplumun bireyi olduğuna göre, o da içinde yaşadığı, eğitimini aldığı, dilini
konuştuğu, dinine bağlandığı, ahlak kurallarına uyduğu belli bir toplumun
parçasıdır. Bu bakımdan filozofun düşünce ürünü demek olan felsefesi ile
İçinde yetişmiş olduğu toplum arasında derin bîr ilgi vardır.
Aydın bir kişiden dağ
başındaki çobana kadar her insanın kültür seviyesine, inançlarına bağlı olarak
hatta bîr bakışı vardır. Nasıl yaşayalım? Nasıl yaşarsam mutlu olurum? Bunu
dünya görüşü kavramı ile İfade ediyoruz. İnsanoğlunun dünyaya ayak bastığından
bu yana şöyle ya da böyle bir düşüncenin varlığından sözetmek mümkündür. Bu
bakımdan düşüncenin tarihi İnsanlık tarihi kadar eskidir. İlk çağlardan
günümüze bütün en düşünce biçimlerini tarihsel bağlamda ilişkilendirerek ele
alan bilim dalına düşünce tarihi denilmektedir.
Hüseyin ÖZTÜRK