Nedir ?

Dövize çevrilebilir mevduat Nedir? Dövize çevrilebilir mevduat Anlamı ve Hakkında Bilgi

Dövize çevrilebilir mevduat nedir? Yurt dışındaki Türk işçileri, serbest meslek sahipleri ve bağımsız çalışanlarla Türkiye’den gönderilen dövizle aylık alan yurt dışındaki sürekli veya geçici görevlilerin ve yurt dışında yerleşmiş gerçek ve tüzel kişilerin, TC Merkez Bankasınca alım ve satımı yapılan konvertibl dövizler karşılığında, döviz işlemleri yapmaya yetkili bankalarda açtırdıkları hesap 1970’li yıllarda özel kaynaklardan sağlanan kısa vadeli borçların başında, Avrupa ve dünya para piyasalarından sağlanan fonlar gelmekteydi. Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) olarak tanımlanan bu borç şekli, Türkiye’nin verdiği yüksek faiz sebebiyle, yurt dışındaki gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye’deki bankalarda kur garantisi altında açtırdıkları konvertibl döviz hesaplarından teşekkül etmekteydi. Bu sistem şöyle çalışıyordu: Aracılar yardımıyla yurt dışındaki kurum ve kişilerin dövizleri Türkiye’ye getirilerek bir bankaya yatırılıyordu. Buraya kadarki uygulama Türk bankalarının döviz hesabı açmalarından fazlaca farklı değildi. Ancak DÇM uygulamasında döviz hesabı açan banka, elde ettiği dövizleri Merkez Bankasına satıp karşılığında TL’sı üzerinden kredi açma imkanına kavuşmaktaydı. Devlet, kur riskini de üstlenince, DÇM’nin çekiciliği iyice artmış, enflasyonist bir ortamda sabit maliyetle borçlanabilme amacıyla iş adamları DÇM bulma yarışına girmişlerdir. Bankalar sağladıkları komisyonlar ve yeni kredi imkanları dolayısıyla sevinirlerken, TC Merkez Bankası da her ne pahasına olursa olsun elde ettiği dövizlerle ülkeye gerekli olan temel ithal girdilerinin sağlanmasını garantiye almış oluyordu. Kısa dönemde döviz darboğazına çözüm getirme ve yurt içi likidite artışına imkan sağlamak gibi olumlu etkileri yanında, olumsuz yönleri daha ağır basan DÇM’nin hatalı ve demode bir borçlanma biçimi olduğu kabul görmüştür. Uygulamada getirilen kolaylıklar yardımıyla, Türkiye, kolay bir borçlanma şekli olan DÇM yoluyla, özel kaynaklara ve kişilere olan borçlarını sür’atle artırmıştır. Mesela, 1973 yılında 234 milyon dolar olan DÇM borcu, 1978 yılında 3,6 milyar dolara ulaşmıştır. DÇM yoluyla borçlanma, Türk ekonomisinin dışa olan bağımlılığını artırması, ekonomiye dağıtılan kredilerin denetim dışı kalması, para politikalarının işlerliğini azaltması, Türk ekonomisine faiz maliyeti olarak önemli bir yük getirmesi ve istikrarsız olması bakımından, çok yanlış bir borçlanma şekli olarak değelendirilmiştir. Dövize çevrilebilir mevduat ne demek? (Ticari terimler kategorisi) (DÇM Kredileri) 1970 lerin ortalarında Türkiye’nin karşılaştığı yoğun döviz darboğazı karşısında ülkenin uluslararası mali piyasalardan kısa. vadeli borçlanmasına olanak veren kaynak. Bu kanaldan özellikle Eurodollar Piyasasından borçlanılmıştır. Iş adamları Avrupa piyasalarından buldukları kısa – süreli fonların Türkiye’de ticari bankalara yatırılmasını sağlıyor ve bunun karşılığında bankadan TL. kredisi alıyorlardı. Bu şekilde, yabancı fon sahiplerinin Türkiye’deki bankalarda açtırdıkları kısa-vadeli hesaplara Dövize Çevrilebilir Mevduat Hesabı ve bu kanaldan sağlanan kredilere de DÇM Kredileri denmiştir. Yabancı fon sahipleri, bu hesaplara Avrupa mali piyasalarında geçerli olandan daha yüksek faiz ödendiği için, bu hesapları tercih ediyorlardı. Hükümet ise, yüksek faizli ve kısa süreli de olsa, acil döviz ihtiyacını kısmen bu kanaldan karşılıyordu. Hele petrol fiyatlarındaki şiddetli artış dolayısıyla ithalat faturasının aşırı ölçülerde yükseldiği ve uluslararası resmi kaynakların (devletler ve kredi kurumlan) da kredileri durdurdukları bir dönemde dış kaynağa olan ihtiyaç aşın boyutlara ulaşmıştı. Bu fonları genellikle dış mali piyasalarda arayıp bulan ve ticari bankalara yatırılmasını sağlayan iş adamları da bundan yararlanıyordu. Çünkü onlar da bu sayede düşük faizle TL. kredisi elde etmiş oluyorlardı. DÇM Kredilerinin bir diğer özelliği de bunlara “kur garantisi” sağlanmasıydı. Yani, bunlar geri ödenirken o günkü yüksek kurdan değil, ülkeye girişte yatırıldıkları sıradaki düşük kurdan alacaklıya ödeme yapılıyor, dolayısıyla kurlardaki yükselmenin olumsuz etkisinden alacaklı korunmuş oluyordu. DÇM Hesabının işlemesine aracılık eden ticari bankalar kendilerine yatırılan dövizi Merkez Bankası’na aktarmakta ve karşılığında TL. tahsil etmekteydiler. Bir kur ayarlaması yapıldığında Merkez Bankası ticari bankalardaki hesaba o ölçüde ek ödemeler yapıyordu. Böylece artan kredi hacmi ülkede enflasyonu hızlandıran nedenlerden birisi durumuna gelmiştir. DÇM Kredileri Türkiye’nin dış ödeme sorununa bir çözüm olamazdı. Nitekim bunlar güçlüklerin büsbütün artmasına neden olmuştur. Bu kredilerin faiz oranları yüksek ve geri ödeme süresinin kısa (genellikle bir yıldan kısa süreli) olması ülkeyi büyük bir borç ödeme yükü altına soktu. Böylece Türkiye 1977 ortalannda Cumhuriyet tarihinin en büyük dış ödeme buhranına sürükleniyordu. Bu arada 1978 ve 1979 yıllarında alacaklılarla üç ayrı borç erteleme anlaşması yapılmıştır. Buna göre DÇM borçlarının tasfiyesi ile ilgili bir plan hazırlandı. Bu iki alternatifli bir ödeme planı idi. Şöyle ki, birinci olarak alacaklılara beş yabancı para üzerinden ödemeyi öngören fakat borçların belirli bir dönem içinde ödenmesine dayanan bir plan sunuluyordu. İkincisi de Türk Lirası cinsinden ödeme planı idi. Eğer yabancılar Türk Lirası üzerinden ödemeyi kabul ederlerse, bu paralar örneğin mevcut yabancı sermaye işletmelerinin hisse senetlerinin satmalımmda, yabancıların Türkiye’deki turizm yatırımlarında, fason imalat yaptırılmasında, Türk taşıyıcılarına yapılacak navlun ödemelerinde, v.s. kullanılabilecekti. Öngörülen planlar çerçevesinde Türkiye DÇM borçlarını düzenli biçimde ödemiştir (Bkz. Garantisiz Borçlar).

İlgili Makaleler