33Sosyoloji Sözlüğü

DOĞRULAMA

 

DOĞRULAMA

 

Doğrulama özellikle
deneysel yöntemde bir varsayımın sınanması sırasında yapılan işlem­lerin
bütününü ifade eder. Bilinen bir önerme­nin doğru veya yanlış olduğunu uygulama
ya da karşılaştırmalar yaparak araştırmak ve in­celemektir. Yine bir varsayımın
veya bir inan­cın kapsadığı sonucu gözlemlenen olaylarla karşılaştırarak
denetlemek, yani doğrudan doğruya gözlem yaparak kontrol etmektir. Başka bir
ifadeyle doğrulama, geçerliliği ispat­lanmamış bir önerme ya da bir önermeler
dizi­sinin doğruluğunu tesbît etme İşleminin bütü­nüne işaret eder. Deneysel
bilimlerde bir önerme deney ve gözlemlerle denenir. Bu de­neme işlemi aynı zamanda
dilsel planda bir doğrulama İşlemine de işaret eder. Bu durum­da doğrulama
terimi hem deney ve gözlem yapma İşlemini, hem de bu İşlemi yapan kim­senin
zihninde tasarladığı bir takım işlemleri kapsar. Bu işlemler doğrulamanın dil
ile ilgili yönünü meydana getirir.

Doğrulama, sözdizimİ
(sentaks) açısından doğrulama, anlambilim (semantik) açıdan doğrulama, felsefi
açıdan doğrulama, mantık­sal açıdan doğrulama gibi türlere ayrılır. Örne­ğin
sözdİzİmi açısından bakıldığında doğrula­ma, bîr önermeyle başka bir önerme
veya önermeler arasındaki mantıksal sözdizimi ku­rallarına göre işlem
yapabilmekte iken; bilim­sel (ya da deneysel) açıdan doğrulama, yukarı­da
geçtiği gibi deney ve gözlemler yardımıyla önermenin sınanması anlamına gelir.

Esasen pozttivistlerin,
daha doğrusu “Viya­na Çevresi” diye de adlandırılan mantıkçı
pozitivizmin ortaya koyup geliştirdiği bir terim olan doğrulama, zamanla
pozitivist felsefenin sınırlarından taşarak formel bilimler dışında kalan
deneysel ve sosyal bilimlerin de temel kavramlarından birisi olmuştur. Bu
görüşü sa­vunanlara göre bir İfadenin, bir görüşün ya da bir yargının doğru
kabul edilebilmesi, onun denetlenebilir, doğruluğu ispatlanabilir ya da kısaca
doğrulanabilir olmasına bağlıdır. Sına­ma, destekleme, güçlendirme ve kanıtlama
gi­bi terimler doğrulamanın eşanlamlıları olarak yaygm biçimde
kullanılmaktadır.

Doğrulama sırasında üç
temel işlem gerçek­leştirilir:

 a) Doğrulanmamış önerme, belirli şartlar altında doğru
olduğu tesbit edilecek şe-yin bir öncülü ya da bir varsayımı olarak ifade
edilir;

 b) Önermenin atıfta bulunduğu olgula­rın deneysel
gözlemleri yapılır ve çözümlenir,

 c) Gözlemler önermenin temsil etmeyi amaç­ladığı
gerçekliğe uygun düşüp düşmediğini ya da ne oranda uygun düştüğünü gösterecek
önermeyle ilişkilidir. Çeşitli uygunluk derece­leri sözkonusudur. Uygunluğun,
yani öner­meyle gerçek arasındaki uygunluğun hiç olma­dığı durumlardan tutun
da, tam uygunluğa va­rıncaya kadar uygunluk dereceleri doğrulama­yı meydana
getirir. Bu şekilde kavram sal laştı-rılan doğrulama, İstatistiksel olarak
hesaplana­bilir ve eldeki amaca uygun karşılık derecesi anlamına gelir. Bu
basamak, başarılı bir bilim­sel araştırmanın sonucu olarak görülür.

Doğrulama bilimsel
yöntemin anahtar un­surlarından biridir,

a) Doğrulama
yeni bir te­orinin kaynağı ve yeni önermeleri halihazırda­ki mevcut teorik
sistemlerle bütünleştirme aracıdır. Teorik yenilik ve sistematikleştirme hem
deneysel doğrulama, hem de mantıksal tümdengelim yoluyla olur;

 b) doğrulama, ken­dilerine “bilimsel yasa” adı
verilen genel geçer­liliğe sahip önermeleri ispatlama yöntemidir.
“Bilimsel yasa”, basitçe önermelerin tekrar tekrar doğrulandığı ve bu
nedenle de yüksek derecede önceden tahmin edici değer ve güve­ne sahip olduğu
anlamına gelir;

c) Doğrula­ma,
bilimsel bilgiyi, sınanmış ve sınanabilir te­oriyi ve düzenlenmiş İlgili
olguları biriktirme aracıdır. Bilimin gelişme temeli de böylece ilerler;

 d) Doğrulama, önermeyi ve denetimin üzerine dayandığı
sınanmış önermeler ve dü­zenlenmiş olguları sonuç olarak verir. Bu iş­lemler,
Özgül olarak uygulanabilir bilgiyi ge­rekti kılar.

Amaç ve yöntem
açısından bakıldığında İse, doğrulama şu üç temel tipe ayrılabilir:

 1- Tek-radama yoluyla doğrulama: Kaydedilen olgu­ların
doğruluğu ya da gerçekliğini kontrol et­meye yönelik bir araştırma prosedürünün
tek­rarlanmasını ifade eder. Burada amaç bulgula­rı desteklemek ya da
ispatlamak suretiyle doğ­ruları kanıtlamak ve yöntemleri sınamaktır.

 2 -Tutaıiıhk aracılığıyla doğ/ulama: İspatlanmış teorik
sistemlerin unsurlarıyla mantıksal lutar-lılıklarınıgöstermek suretiyle teorik
önermele­rin doğruluğunu ya da en azından kabul edile­bilirliğini tesbit etmeyi
ifade eder. Bilim felse­fesinde doğruluğun sınanması için İki genel öl­çüye
gerek vardır. Birincisi İç uygunluk, değe­ri dış uygunluktur. Burada şu soru
sorulur: Bu teori mantıksal olarak kendi kendisiyle ve te­orinin mevcut
yapısıyla tutarlı mıdır?

 3-Kafşı-lıklılık (Mütekabiliyet) doğ/ulaması: Teorinin
dış gerçekliği tanımlayıp tanımlamadığını ya da ne oranda tanımladığım
belirleyecek teo­rik önermelerle deneysel gözlemleri birbirine bağlama işlemine
işaret eder. Bu tip doğrula­ma varsayım diye alınan ve olgusal bir öndeyi İle
dış gerçekliğe uygunluk deercesini kapsa­yan teorik Önermelerle başlar ve teori
ile ol­gu, hipotezle gözlem, zihinsel işlemle bilimsel işlem arasında gidip
gelerek bilimsel sürecin önemli bir parçasını oluşturur.

Doğrulaman yaklaşıma,
bir başka deyişle mantıkçı pozitivizmin doğruluk anlayışına özellikle İ93û’lu
yıllardan başlayarak eleştiri­ler yöneltilmiştir. Bunların en yaygın olanla­rından
birisi Kari R.Ropper’in doğrulama kav­ramına yönelttiği eleştiriler ve onun
yerine Önerdiği “yanlışlama” (falsificalion) terimidir. Popper’e göre
bir teori hiç bir zaman nihai an­lamda doğru la namaz, ama kesin olarak yanlış-lanabilir.
Fakat bir bilim tarihçisi olan Tho-mas S.Kuhn yanlışlamanın da aslında doğrula­manın
simetriği olduğunu, bu nedenle lıem doğrulamanın, hem de yanlışlamanın nihai
an-

lamda yapılamayacağını
savunmuştur. Doğru­lama ilkesinin genel olarak istatistiksel bir ni­teliği
olduğu ve “bir olgu ne kadar doğrulanır­sa” bu olgunun olabilirlik
derecesini yükseltir, yoksa o olgunun tüketici biçimde teori tarafın­dan
kapsandığı anlamı çıkmaz.” Terimi savu­nan Yeni-pozİtivistier (örneğin
H.Reichen-bach) çıkmıştır. Ancak bir önermenin bir bilgi olarak kabul
edilebilmesi için doğrulanması gerektiğini, doğrulanamayan önermelerin ise ya
totolojik ya da anlamsız olduğunu iddia eden mantıkçı pozitivizm, yukarıdaki
saldırı­lar sonucu büyük ölçüde gerilemiş ve madem anlamlı her önermenin
doğrulanışı gerekir, o halde doğrulama İlkesinin kendisini nasıl doğ­rulayacağız
sorusuna yeterli bir cevap bulama­mıştır. Ancak bilim felsefesindeki bu anlamla­ra
rağmen kamuoyunda bir olgunun bilimsel olarak doğrulanması, o olgunun kesin
olarak ispatlanması anlamına gelmeye devam etmek­tedir.

(SBA)