DOĞRULAMA
DOĞRULAMA
Doğrulama özellikle
deneysel yöntemde bir varsayımın sınanması sırasında yapılan işlemlerin
bütününü ifade eder. Bilinen bir önermenin doğru veya yanlış olduğunu uygulama
ya da karşılaştırmalar yaparak araştırmak ve incelemektir. Yine bir varsayımın
veya bir inancın kapsadığı sonucu gözlemlenen olaylarla karşılaştırarak
denetlemek, yani doğrudan doğruya gözlem yaparak kontrol etmektir. Başka bir
ifadeyle doğrulama, geçerliliği ispatlanmamış bir önerme ya da bir önermeler
dizisinin doğruluğunu tesbît etme İşleminin bütününe işaret eder. Deneysel
bilimlerde bir önerme deney ve gözlemlerle denenir. Bu deneme işlemi aynı zamanda
dilsel planda bir doğrulama İşlemine de işaret eder. Bu durumda doğrulama
terimi hem deney ve gözlem yapma İşlemini, hem de bu İşlemi yapan kimsenin
zihninde tasarladığı bir takım işlemleri kapsar. Bu işlemler doğrulamanın dil
ile ilgili yönünü meydana getirir.
Doğrulama, sözdizimİ
(sentaks) açısından doğrulama, anlambilim (semantik) açıdan doğrulama, felsefi
açıdan doğrulama, mantıksal açıdan doğrulama gibi türlere ayrılır. Örneğin
sözdİzİmi açısından bakıldığında doğrulama, bîr önermeyle başka bir önerme
veya önermeler arasındaki mantıksal sözdizimi kurallarına göre işlem
yapabilmekte iken; bilimsel (ya da deneysel) açıdan doğrulama, yukarıda
geçtiği gibi deney ve gözlemler yardımıyla önermenin sınanması anlamına gelir.
Esasen pozttivistlerin,
daha doğrusu “Viyana Çevresi” diye de adlandırılan mantıkçı
pozitivizmin ortaya koyup geliştirdiği bir terim olan doğrulama, zamanla
pozitivist felsefenin sınırlarından taşarak formel bilimler dışında kalan
deneysel ve sosyal bilimlerin de temel kavramlarından birisi olmuştur. Bu
görüşü savunanlara göre bir İfadenin, bir görüşün ya da bir yargının doğru
kabul edilebilmesi, onun denetlenebilir, doğruluğu ispatlanabilir ya da kısaca
doğrulanabilir olmasına bağlıdır. Sınama, destekleme, güçlendirme ve kanıtlama
gibi terimler doğrulamanın eşanlamlıları olarak yaygm biçimde
kullanılmaktadır.
Doğrulama sırasında üç
temel işlem gerçekleştirilir:
a) Doğrulanmamış önerme, belirli şartlar altında doğru
olduğu tesbit edilecek şe-yin bir öncülü ya da bir varsayımı olarak ifade
edilir;
b) Önermenin atıfta bulunduğu olguların deneysel
gözlemleri yapılır ve çözümlenir,
c) Gözlemler önermenin temsil etmeyi amaçladığı
gerçekliğe uygun düşüp düşmediğini ya da ne oranda uygun düştüğünü gösterecek
önermeyle ilişkilidir. Çeşitli uygunluk dereceleri sözkonusudur. Uygunluğun,
yani önermeyle gerçek arasındaki uygunluğun hiç olmadığı durumlardan tutun
da, tam uygunluğa varıncaya kadar uygunluk dereceleri doğrulamayı meydana
getirir. Bu şekilde kavram sal laştı-rılan doğrulama, İstatistiksel olarak
hesaplanabilir ve eldeki amaca uygun karşılık derecesi anlamına gelir. Bu
basamak, başarılı bir bilimsel araştırmanın sonucu olarak görülür.
Doğrulama bilimsel
yöntemin anahtar unsurlarından biridir,
a) Doğrulama
yeni bir teorinin kaynağı ve yeni önermeleri halihazırdaki mevcut teorik
sistemlerle bütünleştirme aracıdır. Teorik yenilik ve sistematikleştirme hem
deneysel doğrulama, hem de mantıksal tümdengelim yoluyla olur;
b) doğrulama, kendilerine “bilimsel yasa” adı
verilen genel geçerliliğe sahip önermeleri ispatlama yöntemidir.
“Bilimsel yasa”, basitçe önermelerin tekrar tekrar doğrulandığı ve bu
nedenle de yüksek derecede önceden tahmin edici değer ve güvene sahip olduğu
anlamına gelir;
c) Doğrulama,
bilimsel bilgiyi, sınanmış ve sınanabilir teoriyi ve düzenlenmiş İlgili
olguları biriktirme aracıdır. Bilimin gelişme temeli de böylece ilerler;
d) Doğrulama, önermeyi ve denetimin üzerine dayandığı
sınanmış önermeler ve düzenlenmiş olguları sonuç olarak verir. Bu işlemler,
Özgül olarak uygulanabilir bilgiyi gerekti kılar.
Amaç ve yöntem
açısından bakıldığında İse, doğrulama şu üç temel tipe ayrılabilir:
1- Tek-radama yoluyla doğrulama: Kaydedilen olguların
doğruluğu ya da gerçekliğini kontrol etmeye yönelik bir araştırma prosedürünün
tekrarlanmasını ifade eder. Burada amaç bulguları desteklemek ya da
ispatlamak suretiyle doğruları kanıtlamak ve yöntemleri sınamaktır.
2 -Tutaıiıhk aracılığıyla doğ/ulama: İspatlanmış teorik
sistemlerin unsurlarıyla mantıksal lutar-lılıklarınıgöstermek suretiyle teorik
önermelerin doğruluğunu ya da en azından kabul edilebilirliğini tesbit etmeyi
ifade eder. Bilim felsefesinde doğruluğun sınanması için İki genel ölçüye
gerek vardır. Birincisi İç uygunluk, değeri dış uygunluktur. Burada şu soru
sorulur: Bu teori mantıksal olarak kendi kendisiyle ve teorinin mevcut
yapısıyla tutarlı mıdır?
3-Kafşı-lıklılık (Mütekabiliyet) doğ/ulaması: Teorinin
dış gerçekliği tanımlayıp tanımlamadığını ya da ne oranda tanımladığım
belirleyecek teorik önermelerle deneysel gözlemleri birbirine bağlama işlemine
işaret eder. Bu tip doğrulama varsayım diye alınan ve olgusal bir öndeyi İle
dış gerçekliğe uygunluk deercesini kapsayan teorik Önermelerle başlar ve teori
ile olgu, hipotezle gözlem, zihinsel işlemle bilimsel işlem arasında gidip
gelerek bilimsel sürecin önemli bir parçasını oluşturur.
Doğrulaman yaklaşıma,
bir başka deyişle mantıkçı pozitivizmin doğruluk anlayışına özellikle İ93û’lu
yıllardan başlayarak eleştiriler yöneltilmiştir. Bunların en yaygın olanlarından
birisi Kari R.Ropper’in doğrulama kavramına yönelttiği eleştiriler ve onun
yerine Önerdiği “yanlışlama” (falsificalion) terimidir. Popper’e göre
bir teori hiç bir zaman nihai anlamda doğru la namaz, ama kesin olarak yanlış-lanabilir.
Fakat bir bilim tarihçisi olan Tho-mas S.Kuhn yanlışlamanın da aslında doğrulamanın
simetriği olduğunu, bu nedenle lıem doğrulamanın, hem de yanlışlamanın nihai
an-
lamda yapılamayacağını
savunmuştur. Doğrulama ilkesinin genel olarak istatistiksel bir niteliği
olduğu ve “bir olgu ne kadar doğrulanırsa” bu olgunun olabilirlik
derecesini yükseltir, yoksa o olgunun tüketici biçimde teori tarafından
kapsandığı anlamı çıkmaz.” Terimi savunan Yeni-pozİtivistier (örneğin
H.Reichen-bach) çıkmıştır. Ancak bir önermenin bir bilgi olarak kabul
edilebilmesi için doğrulanması gerektiğini, doğrulanamayan önermelerin ise ya
totolojik ya da anlamsız olduğunu iddia eden mantıkçı pozitivizm, yukarıdaki
saldırılar sonucu büyük ölçüde gerilemiş ve madem anlamlı her önermenin
doğrulanışı gerekir, o halde doğrulama İlkesinin kendisini nasıl doğrulayacağız
sorusuna yeterli bir cevap bulamamıştır. Ancak bilim felsefesindeki bu anlamlara
rağmen kamuoyunda bir olgunun bilimsel olarak doğrulanması, o olgunun kesin
olarak ispatlanması anlamına gelmeye devam etmektedir.
(SBA)