33Sosyoloji Sözlüğü

DIŞ YARDIM

 

DIŞ YARDIM

 

Dış yardım, sermaye,
mal veya hizmetlerin ulusların ve/veya vatandaşlarının faydalanma­sı amacıyla
uluslararası transferidir. Diğer bir ifadeyle, zengin ülkelerden Asya, Afrika
ve Latin Amerika’nın gelişmekte olan ülkelerine kaynak transferi dış yardım
olarak ele alın­maktadır. Dış yardımlar iki şekilde yapılmak­tadır: L) Ekonomik
ve teknik yardım, ve 2) As­keri yardım. Ekonomik ve teknik yardım, fa­kirlik,
savaş ve doğal afetlerin verdiği zararla­rı azaltmak amacıyla ya da az gelişmiş ülkele­rin uzun dönemli kalkınması İçin
vatandaşla­rın hayat standardını desteklemek amacıyla verilen bir yardımdır.
Teçhizat veya eğitim da­nışmanlığı şeklindeki askeri yardım, hem Do­ğu, hem de
Batı blokunca yapılan yardımların

önemli bir kısmını
oluşturmaktadır. Diğer bir dış yardım türü de, sermaye transferidir. Bu yardım
genellikle nakit hibe ya da Ödünç şek­linde
olmaktadır.

Dış yardım alan
ülkelere bakıldığından, yar­dım yapan ülkelerin ekonomik çıkarları, poli­tik
öncelikleri ve coğrafi yakınlığı Ön planda tuttuğu görülmektedir. Ulusal bir
politika ola­rak dış yardım XVIII. yüzyıldan itiaren
önem kazanmıştır. Müttefiklerin askeri gücünü ve etkinliğini arttırmaya yönelik
bu tür yardımlar XIX. yüzyılda Avrupa’da kesintili olsa da de­vam etmiştir. I.
Dünya Savaşında ABD, Avru­palı müttefiklerine önemli miktarda Ödünçler vermiş,
bunlar daha sonra hibeye dönüştürül­müştür. 1943-46 yıllarında faaliyet
gösteren Birleşmiş Milletler Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi (UNRRA) dış
yardımlara yeni bir içe­rik kazandırmıştır. Daha sonra kurulan Dün­ya Bankası
(IBRD) ve Uluslararası Para Fo­nu (IMF) dış yardımlara yeni bir yaklaşım ge­tirmiştir.

II. Dünya Savaşı
sonrasında ABD, Sovyet tehlikesine karşı dış yardım programını uygu­lamaya
başlamıştır. Truman’ın kararıyla ve da­ha sonra Marshall’m önerileriyle Avrupa’nın değişik ülkeleri askeri
ve ekonomik ağırlıklı ABD yardımı almaya başlamıştır. Sovyetlerin dış yardımı
da spesifik ve stratejik projelere yönelik btr
özelliğe sahiptir. Soğuk savaştan dolayı Sovyetlerin seçtiği projeler
genellikle Batı blokunun reddedilmesini amaçlamakta­dır.
Mısır ve Hindistan’daki Sovyet yardımları buna güzel bir örnektir.

195U’li yıllarda dış
yardım, bu yardımı yapan ülkelerin güvenlik amaçlarını ön planda tuta­cak
şekilde yapılmaya başlanmıştır. Sovyetle­rin, ABD ve diğer Baiılı
ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki çıkarları bu dönüşümü adeta zorlamıştır.
1949 yılında Truman, Sovyet blokuna sınır olan ülkelerde ekonomik ve askeri gücü
geliştirmek amacıyla Birleşmiş Millet-ler’e bağlı
bazı organizasyonlar yoluyla ABD yardımlarının kapsamım değiştirmiştir. Bu ne­denle
ABD’dc bir dizi yasa çıkartılmış, fon ve kurum
kurulmuştur. Tarımsal Ticareti Geliş­tirme ve Yardım Yasası (ATDAA), Kalkınma
Fonu (DLF) ve Uluslararası Kalkınma Ajansı (AID) bunların en önemlileridir. Za­manla
ABD yardımları tüm gelişmekte olan ülkeleri kapsayacak şekilde genişlemiş,
ayrıca dış yardımların içeriği de değişmiştir, örneğin 1960’lardan sonra
kalkınma yardımları, proje bazından çıkıp program kredileri halini almış­tır.
Ülkelerin kendilerine yeterli hale gelmele­ri düşüncesi bu değişikliğin temel
nedeni ol­muştur.

Dış yardım yapan
ülkeler arasında en önem­lisi şüphesiz ABD’dir. Bu ülke 1945-80 yılları
arasında toplam 180 milyar dolar yardımda bulunmuştur. Batı bloku
ülkelerinden Fransa, Kanada, Batı Almanya ve İngiltere de dış yar­dımlar
konusunda ağırlığı olan ülkelerdir. Öte yandan Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa
ve Çin de doğu bloku ülkelerine önemli dış
yardımlarda bulunmuştur. Çin hariç doğu blo­ku
ülkelerinin gelişmekle olan ülkelere yaptık­ları yardımlar 1947-80 arasında 21
milyar dola­rı aşmıştır. Bunun yanında petrol ihraç eden ülkeler (OPEC)
teşkilatında yer alan Arap ül­keleri de hibe ve mat yardımı şeklinde önemli dış
yardımlarda bulunmuştur. Ülke bazında yapılan bu yardımlar dışında, çok yönlü
dış yardım programları hızlı bir gelişme göster­miştir. Özellike
OECD üyelerince 1960 yılla­rında oluşturulan Kalkınma Yardım Komitesi (DAC).
Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Kalkınma Teşkilatı (IDA), Uluslararası Fi-nans Korporasyonu (IFC)
gelişmekte olan ül­kelere farklı amaçlı yardım programı uygula­yan önemli
kuruluşlardır.

Büyük Ölçeklerde dış
yardım akımları ger­çekleştirilmiş olmasına rağmen, gelişmiş ve ge­lişmekle
olan ülkeler arasındaki fark gittikçe büyümüştür. Nüfus artışı İle milli gelir
artış oranlarının farklı olması, ülkeler arasındaki açığın artmasına neden
olmuştur. Ayrıca Marshal! planı altında Avrupa’ya
yapılan yar­dımlar ilgili ülkelerde ekonomik gelişmeyi sağ­lamış olmasına
rağmen bu tür yardımlar Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde aynı de­recede
etkili olamamıştır. En önemli neden ise, yardım yapılan ülkelerde kurumsal
sos-yo-ekonomtk ve kültürel altyapıların önemli ölçüde
farklı olmasıdır.

Dış yardım anlayışında
1960’lardan sonra ciddi değişiklikler ortaya çıkmıştır. Gelişmek­te olan
ülkelerin dünya ekonomisindeki deği­şikliklere karşı daha duyarlı davranması,
so­ğuk savaş kavramının daha bir açıklık kazan­ması, kırsal ve ırksal kesimden
gelen tepkile­rin artması, yardım yapan ülkelerde ekono­mik ve politik
dengelerin yeniden kurulma ih­tiyacının doğması gibi faktörler dış yardım
programlarının yönünü ve kapsamını etkile­miştir. Gelişmiş ülkelerle gelişmekte
olan ül­keler arasındaki tüm ilişkileri incelemek ve de­ğerlendirmek amacıyla
oluşturulan Pearson Komisyonu ve benzer diğer
organizasyonlar, dış yardım programlarına etkinlik kazandırma düşüncesinden
doğmuştur.

Birçok Batılı ülke dış
yardım maliyetlerini azaltmak amacıyla değişik alternatifler geliş-lirmiştir. 1980’li yıllarda ortaya çıkan ekono­mik
durgunluk özel yatırımların devlet yardım­larının yerini almasına neden
olmuştur. Güm­rük tarifeleri, garantili tahvil ihracı, okyanus kaynaklarının
kullanımı hatta özel çekim hak­ları (SDR) dış yardım alternatifleri olarak
gündeme gelmiştir.

Nazım EKREN

 

Dış Yardım ve T’ürkiye

 

Gelişmiş ülkelerin az
gelişmiş ülkelere siya­sal, ekonomik, askerî ve insanî amaçlarla ver­dikleri
yardım. Dış tasarrufların bir cinsi de ta­mamen veya kısmen karşılıksız olarak
verilen hibe ve yardımlardır. II.Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupanın
yeniden kalkınmasını sağla­mak amacıyla A.B.D. tarafından başlatılan ve daha
sonra ‘Ortak Savunma Sistemi’ içinde devam ettirilen dış yardımlar, döviz,
tarım ü rünleri fazlası ve askeri malzeme şeklinde ya­pılmakladır.
Dış yardımların döviz olarak Öde­nenleri 1950’lerde herhangi bir ön şart taşıma­dan
verilirken, 1960’dan sonra şartlı yardım şekline dönüşmüştür. Şartlı
yardımlarda, yar­dımı veren devlet bu yardımın belli projelerin veya kendi
ülkesinden yapılacak ithalatın finansmanında kullanılmasını istemekte ve yar­dımı
ancak bu şartın gerçekleşmesi halinde vermektedir. Az gelişmiş ülkelerde, iyi
yatı­rım projelerinin kıt olduğu dikkate alınırsa şartlı yardımların kaynak
israfını önleyeceği düşünülebilir. Buna rağmen şartlı yardımların millî
kalkınma stratejisine ters düşme tehlike­si de vardır.

Genel olarak dış
yardımlar siyasal, ekono­mik ve insanî amaçlar gözetilerek yapılmakta­dır.

Siyasal amaçlarla
yapılan dış yardımları hü­kümetler genellikle dış politikalarının bir ara­cı
olarak kullanırlar. A.B.D. ve Sovyetler Bİrliği’nin dış yardım programlarında bu temel amaç açıklıkla
görülebilir. Bir zamanlar -Marshall yardımları sırasında Amerika Birle­şik
Devletleri Avrupa ülkelerine yıkılan eko­nomilerinin onarımı için yardım
ederken, aynı zamanda komünizmin Avrupa’da yayılışını da engellemek istiyordu. Truman Doktrini ile Türkiye ve Yunanistan’a yapılan
yardımların altında da Sovyetler Birliği’nİn
Boğazları ele geçirerek Akdeniz’e inme tehlikesini önlemek amacı yalar.
1950’leriıı ortalarında soğuk sava­şın yoğunlaştığı sıralarda Amerika Birleşik
Devletleri, Güney Doğu Asya’da, Orta Do-ğu’da ve
Latin Amerika’da birçok azgelişmiş ülkeyi siyasal nedenlerle askerî ve ekonomik
yönlerden destekleme kararı almıştır.

Şekil ve kapsam
yönünden farklı olsa bile Sosyalist bloktaki ülkelerin yardımlarında da aynı
amaçlar görülür. Bu ülkelerde Uzak Do-ğu’da,
Afrika’da ve dünyanın öbür yerlerinde siyasa! üstünlük kazanmak için dış
yardımlar­dan yararlanma yoluna gitmişlerdir.

Ekonomik nedenler ise
az gelişmiş ülkelerin sahip oldukları sınırlı kaynaklarla, kalkınma gibi büyük
bir görevi tek başlarına başarmala­rı çok güç olduğundan zengin ülkelerin GSMH’lannın belirli bir payını her yıl dış yar­dıma ayırmaları, kendi millî çıkarları açısın­dan gerekli görülmektedir.
Global açıdan dü­şünülürse kalkınmış ekonomilerle az gelişmiş ekonomiler
arasında bir kader birliği vardır. Az gelişmiş ülkeler kalkındıkça gelişmiş
ülke­lerin ekonomik refahı azalmayıp daha çok ar-

lar. Çünkü kalkınma, az gelişmiş ülkelerde pi­yasa
hacminin genişlemesi ve artan millî gelir dolayısıyla uluslararası
mübadelelerinin büyü­mesine olumlu etkide bulunmakladır.

Dış yardımlar, yardım
veren ülkenin ekono­mik çıkarlarına dolaysız biçimde hizmet edebi­lir.
Sözgelişi, projeye bağlı yardımlarda, yar­dım veren ülke çeşitli projeler
arasında kendi ekonomik çıkarlarına en uygun bulduğunu se­çer ve onun
finansmanına katkıda bulunur. Bu durumda yardım konusu, örneğin onun da
yararlanabileceği bir transit yol, köprü veya li­man projesi olabilir. Yardımların
ihraç malla­rının satın alımı kaydına bağlanması da yar­dım verenin dolaysız
şekilde çıkarlarına hiz­met etmekledir. Çünkü bu sayede ihraç malla­rına pazar
sağlanmakta ve dış ödemeler bilan­çosu olumlu yönde etkilenmekledir.

İnsanî ve ahlakî
düşünceler açısından zengin­lerin yoksullara yardım etmesi ahlakî bir dav­ranış
olarak görülmektedir. Ancak gerek geliş­miş, gerek az gelişmiş ülkelerde bu
düşünce ile yardım zorunluluğuna inananlar bulunabi­lirse de uzun dönemde
hiçbir karşılık bekle­meden yapılan yardımlara rastlamak imkânı pek yoktur.

Türkiye, II.Dünya
Savaşı’ndan bu yana de­vamlı açık veren ödemeler bilançosunu dış yardımlar ile
kapatmağa çalışmıştır. Türkiye’­nin aldığı dış yardımlar esas itibariyle dört
grupta toplanmaktadır. Dış yardımların sağ­landığı yer açısından Amerikan
yardımları en büyük miktara sahiptir. Amerika Birleşik Dcvleıleri’nin Türkiye’ye sağladığı İlk dış yardım Marshall Manı adını taşımaktadır. Daha son­ra bu yardımlar değişik
adlarla devam ettiril­miştir. ABD’nin Türkiye’ye sağladığı dış yar­dımlarda
ekonomik yardımların yanında aske­rî ve aynî yardımların yeri büyüktür.
Türkiye’­nin sağladığı dış yardımlarda ikinci grubu ABD dışındaki diğer
ülkelerden, özellikle de İngiltere ve F.Almanya’dan sağlanan yardım­lar
oluşturmaktadır. IMF, Dünya Bankası, OECH, OECD gibi uluslararası kuruluşlar­dan
alımın yardımlar üçüncü gruba girerken bunların dışında kalan diğer yardımlar
da dış vardımlann dördüncü grubunda ver
almakladırlar.

Türkiye’nin ekonomik
kalkınması için dışarı­dan sağladığı yardımların siyasal faturası hep
tartışılmıştır. Tabiî olarak dış yardımların ağır bir siyasal faturası vardır.
Diğer taraftan bu yardımların ülkeyi dışarıya daha çok bağımlı kıldığı, verilen
tavizlerin ülkenin kalkınmasını olumsuz etkilediği de iddia edilmektedir.
Önemli olan ülkcyöneticilerinin millî çıkarlar­la dışayrdımları bağdaştırabilmeleridir.

Mustafa SEVÜKTEKİN Bk.
Azgelişmişlik; Marsholl Planı.