Din Sosyolojisi

Dine Sosyolojik Bakış

Sosyoloji, son çözümlemede bir bakış şekli, bir düşünme biçimidir. Ne

üzerine bir bakış veya düşünme biçimidir? Toplumsal bir varlık olarak insan

üzerine. O halde bir bakışı sosyolojik bakış yapan veya sosyolojiyi sosyoloji

yapan nedir?

Öncelikle sosyoloji insan birlikteliği gerçeğine odaklanır. Bu, sosyolojiyi

diğer bilim dallarından ayırmada önemli bir ölçüttür. Örneğin ekonomi,

merkezî dikkatini, insanların yeryüzünde yaşayabilmek için istedikleri maddî

şeyler üzerine yoğunlaştırır. Tarih, geçmiş olay ve eylemlerle ilgilenirken,

sözgelimi antropoloji farklı toplumların kültürlerine odaklanır. Yine mesela

siyaset bilimi, siyasal davranış ve sistemleri, iktidarla ilgili tutum ve

eylemleri konu edinir. Fakat sosyoloji, toplumun her yerinde mevcut olan

sosyal etkileşimin örüntüleşip kalıplaşmış kurumsallık, yapısallık, sistemlilik

ve düzenliliklerini inceler. Sosyoloji, bilgi gövdesi olarak insan ilişkileri

gerçeğini alır. Söz konusu insan birlikteliğine ilişkin hemen her şey

sosyolojik alana girer. Bu bağlamda sosyolojinin içeriğinin, insan

etkileşiminin incelenmesi olduğu söylenebilir.

Sosyolojik bakışta, insan eylemlerini geniş çaplı toplumsal olayların

parçaları olarak görmek, toplumsal olay ve olguların, karşılıklı bağımlılık

ağıyla birbirine bağlanan toplumsal öznelerin tesadüfi olmayan birlikteliğiyle

gerçekleştiğini unutmamak esastır. Sosyolojik bakışta, eylem ve olayı, tek

60

başınalık yaklaşımı içinde, birey odaklı değil, birliktelik, ilişkililik,

bağımlılık, etkileşim ve grup odaklı düşünme temel noktadır. Çünkü insanlar,

toplumda birbirine bağımlıdırlar, bir arada ve birbirileriyle ilişki içinde

yaşarlar. Sosyolojik bakış açısıyla, olay ve olgular, insanların karşılıklı

bağımlılığının çok katlı ağları çözümlenerek anlamlandırılmaya çalışılır.

(Bauman, 1999: 16, 22)

Dine sosyolojik bakışa gelince, o da dini, o dine mensup bireyleri,

toplumsal evreninden soyutlayarak değil, tersine toplumsal evren içinde

etkileşim halindeki durumuyla ele almayı gerektirir; çünkü din, sosyal ilişki

temelinde gerçeklik kazanır, toplumda, insan birlikteliğiyle yaşanır. Din,

gerçek anlamına ancak kendisine bağlı birlik veya topluluk ya da grupta

bulabilir. Dinî bir dünyada yaşamak, dini bir birliğe mensubiyete ihtiyaç

gösterir. Bu gerçekliğe bakarak din sosyolojisi, dinin sosyal yönlerini; dini

davranış ve olayları geniş çaplı toplumsal olay ve eylemlerin parçaları olarak

görür ve de dinsel olay ve olguların, karşılıklı bağımlılık ağıyla birbirine

bağlanan toplumsal öznelerin tesadüfî olmayan birlikteliğiyle gerçekleştiği

esasından hareket eder. Bu bağlamda dine sosyolojik yaklaşım, sosyal ilişki,

süreç, oluşum, grup ve kurumlarda dinin etkisi; dinsel grup ve kurumların

oluşum, süreklilik ve yok oluşları; gruptaki bireylerin dinsel davranışları; dini

grup içindeki birlik ve çatışma durumları; dinsel gruplar arasındaki

çatışmalar veya uzlaşmaya dayalı ilişkiler üzerine odaklanır.

Sosyolojik bakışın kendine özgülüğünü anlamanın önemli bir yolu,

toplumsal eylem, olay ve olguların karmaşık yapısının olduğunu ve

dolayısıyla onlar hakkında kestirmeden, sağduyu bilgisiyle veya ön yargıyla

kesin önermeler kurmaktan kaçınmak gerektiğini bilmekten geçer. Sosyolojik

bakış çok boyutlu bakıştır. Örneğin sosyal kurumun, farklı, fakat eş-güdümlü,

ilişkili düşünce ve davranış kalıplarının karmaşık bir ağı olduğunu, sosyal

sonuçlara yol açtığını, yönetim ve idamesinde toplumsal değer ve normların

merkezî bir rol oynadığını kavramadıkça, bir sosyal fenomen olarak kurumu

ve kurumla ilgili konu, eylem ve olayları anlamak, doğru analiz etmek çok

zordur.

Sosyolojik bakışta çoklu veya karmaşık nedensellik ilkesi en önemli

esaslardandır. Görünüşte sosyal olayların tek bir sebebi olduğu zannedilebilir.

Oysa toplumsal fenomenler, birdenbire varlık sahnesine çıkmaz ve tek bir

çizgi izlemezler. Ancak özellikle sosyal bilimlerde tek çizgili ve tek nedenli

yaklaşan çeşitli kuramlar hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir. Bu yaklaşımlarda

toplam sosyo-kültürel sistem veya bu toplamın bir parçası, tek bir nedene

dayandırılır. Gündelik konuşmada veya sağduyu bilgisinde, sıklıkla basit bir

nedenin bir sosyal olgunun açıklanmasında kullanıldığı görülür: Amerika

Birleşik Devletleri’ndeki ırk ilişkilerine dayalı sosyal problemlerin zencilerin

ahlâk dışı davranışlarından kaynaklandığını, güney eyaletlerindeki sıcak

iklimin siyasal tutuculuğa yol açtığını ileri sürmek gibi.

İnsanların sosyal düşüncesinde çok yaygın bir yanlış olan tek nedenli

yaklaşımın iki ana sebebi olabilir. İlki, tekil bir açıklama insan ilişkilerine

ilişkin karmaşık sorulara verilebilecek en kolay yanıttır. İkincisi ise, insanlar

genellikle toplum ve kültür hakkında bilimsel bilgiden yoksundurlar; bu bilgi

yoksunluğu, bazen önyargı ve kendini beğenmişlik ile birlikte bulunur.

Sosyal bilim incelemesi, bilgisizlik, önyargı ve kendini beğenmişliğe karşı

önemli bir panzehirdir. Çocuk bakımının en basit kuralından, bir şirket

müdürünün en ciddi kararına kadar insan ilişkilerinde var olan hemen her

sorunun arkasında birbiriyle ilişkili bir dizi etken bulunur. İnsanlar sadece

61

içgüdüleriyle eylemde bulunmaz; öncel bir toplumsal ve kültürel yaşayışa

sahip olmaksızın yerinde kararlar veremezler. Sosyal bilimlerde tabiat

olaylarında olduğu gibi “A’nın nedeni B’dir.” türünden tek biçimli bir sebepsonuç

ilişkisi geçerli olmaz. Toplumsal olaylar o kadar karmaşık ve

görelidirler ki bir olayın birden fazla sebebi bulunabileceği gibi, bir kaç

olayın bir sebebi de bulunabilir. Ayrıca toplumsal fenomenler, kişiden kişiye,

kültürden kültüre, toplumdan topluma, anlayıştan anlayışa değişebilen anlam

içerik veya düzeylerine sahip olabilmektedirler.

Sosyolojik bakış, dine de çok boyutlu yaklaşmayı gerektirir. Dolayısıyla

din sosyolojisinde de çok boyutlu bakış esastır. Dinin toplumsal gerçekliğini

anlama ve yorumlamanın yolu, dini eylem, olay ve olguların karmaşık

yapısının olduğunu ve dolayısıyla onlar hakkında kestirmeden, sağduyu

bilgisiyle veya ön yargıyla kesin önermeler kurmaktan kaçınmak gerektiğini

bilmekten geçer. Dinî davranış örüntülerini, dinin kurumsal yönlerini, dini

olayları, onlara çok yönlü bakarak anlamak ve yorumlamak, dine sosyolojik

bakışın temel özelliklerindendir. Aynı şekilde dine yaklaşımda karmaşık

nedensellik de önemlidir. Dinin karmaşıklığı ve karmaşık nedenselliği, hem

doğrudan dini davranış, olay, grup, kurum, yapı ve sistemlerin kendi içinde

söz konusu, hem de dinin toplumdaki diğer eylem, grup, kurum, yapı ve

sistemlerle ilişkisinde geçerlidir.

Sosyolojik bakışın ayırt edici bir özelliği de, sosyal problemlere yönelik

çözümlere değişebilirlik ilkesiyle yaklaşmaktır. İbn Haldun’un da vurguladığı

gibi değişim kaçınılmazdır ve insanın yaşadığı her yerde her zaman var olan

bir sosyal fenomendir. Değişme olgusu, sosyolog için sonu olmayan bir

mücadele ve araştırma alanıdır. Sosyolog, toplumun her zaman aynı

kalmadığı gerçeğini hiç bir zaman göz ardı etmez. Değişim olgusu, toplumun

bir yapısı ve düzeni olduğu gerçeğini yadsımayı gerektirmez, ancak sosyal

problemlerin incelenmesini daha yorucu kılar.

Din, değişim gerçeğinin içinde olan bir olgudur. Din, hem kendisi değişir,

hem değiştirir, hem de değişen toplumsal gerçeklikten etkilenir. O halde kişi

veya sosyolog sosyolojik bakışla dine değişim ekseninde bakar. Din hakkında

genellemelere giderken, dinin değişen yönünü ve değişen toplumsal

gerçekliğin içinde varlık bulduğunu daima hesaba katma zorunluluğu vardır.

Sosyolojik bakışın önemli yönlerinden bir diğeri, sağduyuyla sürekli ve

yakın bir diyalogu korumakla birlikte, sağduyunun sınırlılığını aşmaktır.

Ortak sağduyusal bilgimize meydan okuyucu bir üslupla hitap ederek bizi,

deneyimlerimizi yeniden değerlendirmeye, doğru bildiğimiz birçok şeyin

yanlış olduğunu düşünmeye teşvik eder; toplumsal ilişkiler hakkında

bildiğimiz şeylerin sığ olabileceğini anlamaya; daha derin, sağlıklı ve doğru

bilgiler elde etmemizi sağlamaya çalışır. Sosyoloji, topluma ilişkin sıradan

bilgilerle yetinmez; rutini bozar ve sorgular. Sosyoloji, insanların bildikleri

dünyada bir yabancı gibi davranarak herkesin aklına gelmeyen veya

sormadığı şeyler sormak suretiyle adeta insanların uykusunu kaçırır,

rahatlarını bozar. Bu tavrıyla sosyoloji, bildik şeyleri bilinmedik hale getirir,

yani kesin olarak doğru bilinen şeylerin yanlış olabileceğini ortaya koyar ve

böylece kendi farkını gösterir. Bu durumda sosyolojik bakışın en önemli

getirilerinden biri, sorgulama, eleştirme, yanlış telakkileri yıkma, sırrı ifşa

etme veya büyü bozmadır. Sosyolojik bakış, bu özellikleriyle, ezberleri bozan

bir bakış olup P. Berger’in de işaret ettiği gibi insanları, çoğu şeyin

göründüğü gibi olmadığı gerçeğiyle yüzleştirir.

62

Sosyolojik bakış, dine de bu özellikleriyle yaklaşır, hatta sosyolojik

bakışın bu özellikleri din için daha fazla geçerlidir; çünkü din, insanların

sıradan ve rastgele bilgileriyle belki de her şeyden daha çok konuştukları,

hüküm verdikleri bir alandır. Bu nedenle dine sosyolojik bakış, din

hakkındaki önyargıları, sağduyusal bilgileri, sığ yaklaşımları, kestirmeden

alelacele değerlendirmeleri sorgulama, eleştirme yoluyla sarsar, dinsel

toplumsal gerçekliği olduğu gibi okur, anlamlandırır ve yorumlar. Böylece

din sosyolojisi dine sosyolojik bakışla, din hakkında ezberleri bozmakta; dine

dair bilimsel olmayan üstünkörü düşünce, bilgi ve yaklaşımların

yanlışlıklarını veya eksikliklerini ortaya koymak suretiyle dinin toplumsal

gerçekliğinin doğru görülmesini sağlamaktadır.

Sosyolojik düşünmenin en önemli orijinalliklerden birinin de insana

duyarlılık, empatik bakış ve sorumlu yaklaşım kazandırmak olduğu

söylenebilir. Sosyolojik düşünmek, çevremizde olup bitenlere karşı daha

uyanık ve daha duyarlı olmayı öğretir; bize yakın ve uzak insanları, onların

hasletlerini ve düşlerini, kaygılarını ve acılarını, onlarla empati yaparak biraz

daha iyi anlamamızı amaçlar. Sosyolojik bakış, doğrudan deneyimimizle

erişemediğimiz başka hayat tarzlarını anlamamıza yardımcı olur. O zaman

belki biz onları oldukları gibi görür ve kendimizin yaptığı ve yapmaktan

hoşnut olduğu şeyleri yapma haklarına, yani tercih ettikleri hayat tarzını

seçme ve uygulama, kendi hayat projelerini belirleme, kendilerini tanımlama

ve hepsinden önemlisi onurlarını koruma haklarına daha fazla saygı

gösteririz. Bütün bunları yaparken öteki insanların bizimle aynı türden

engellerle karşılaştıklarını ve hayal kırıklığının burukluğunu onların da bizim

kadar yaşadıklarını fark edebiliriz.

Sosyolojik bakış, duyarlı ve empatik yaklaşıma bağlı olarak kişiye

topluma karşı sorumlu davranma, dikkatli söz söyleme ve sosyal gerçeklikle

ilgili doğruları söyleme yaklaşımı sergiletir. Sosyolojik bakışla insan, kendi

inanç, düşünce ve ideolojisine aykırı bile olsa toplumu, toplumsal olay ve

olguları, toplumsal gerçekliği bilimsel okumaya tabi tutar. Sosyolojik bakış,

insana araştırma yapmadan sıradan, alışılageldik sağduyu bilgisiyle toplum

hakkında, toplumsal hayatta meydana gelen olaylar hakkında hükümler

yürütmenin yanlışlığını gösterir ve bilimsel çalışmalardan sonra ancak

konuşmanın doğru olacağını öğretir.

Dine sosyolojik bakışta da duyarlı, empatik ve sorumlu yaklaşım oldukça

önemlidir. Dine sosyolojik bakışla, aynı ve farklı din mensubu insanlara,

grup ve toplumlara karşı daha duyarlı olunur, empatik yaklaşılarak onların

doğru anlaşılmaları sağlanabilir. Dinin toplumsal hayatın bütün boyutları

üzerinde çok etkili ve çoğu zaman da en etkili olgu olduğu düşünülürse,

sosyolojik bakışla inançlı ve dindar insanların, aynı ve farklı dinden

toplumların dini duyarlılıklarını anlamanın ve böylece onlarla ilişkilerde daha

dikkatli, duyarlı ve empatik olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Dine sosyolojik

bakışın ayrılmaz bir unsuru olan sorumlu yaklaşımla; din kurumuna; dinin

sosyal gerçekliğine; dini inanç, düşünce, tutum, davranış ve olaylara; çeşitli

dini yaşayış ve dindarlıklara daha dikkatli bakmak, onları daha ciddi, tarafsız,

önyargısız inceleme ve araştırmalarla ortaya koymak mümkün olur.

İlgili Makaleler