Tarihi Şahsiyetler

Dilaver Paşa Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Dilâver Paşa, (ö. 1031/1622) Osmanlı sadrazamı.

Hırvat asıllı olup Enderun’da yetişti. Sırasıyla zülüflü baltacı ve çaşnigîr oldu; bir süre Mısır’da kullar ağalığı, Deşîşe nazırlığı ve cizye eminliği görevlerinde bulundu. Daha sonra İstanbul’a getirile­rek sarayda çâşnigîrbaşılığa tayin edil­di. Bu görevde iken 1610’da Kırım Hanı Selâmet Giray’ın ölümü üzerine, İstan­bul’da bulunan Canı Beg Giray’Ia birlik­te Kırım’a giderek onun han olmasında rol oynadı.

1613 yılı başlarında çaşnigîrbaşılıktan Kıbrıs beylerbeyiliğine tayin edilen Dilâ­ver Paşa, bir yıl sonra Cigalazâde Mahmud Paşa’nın yerine vezir rütbesiyle Bağdat beylerbeyiliğine getirildi. 1616’da Revan Seferi’ne katildi ve İranlılar’ın muhtemel saldırılarına karşı Zekiye Ka­lesi civarında iki kale inşa ederek mu­hafazaları için buralara Bağdat’tan mü­himmatla yeterli kuvvetler şevketti. Bu arada Bağdat’taki defterdarlık, bölük ağalıktan ve kâtiplik gibi mansıblardan azledilenlerin mülâzemet için İstanbul’a gönderilmelerini sağladı. Hille sancağı­na yasakçı olarak gidip reayaya zulme­den Bağdat yeniçerilerinden bu görevi aldı. Yine aynı sancakta, sâdâttan olan­ların “cürm ü cinayet” ve “bâd-ı neva” gibi sancak beyine ait gelirlere el koy­mak istemelerine engel oldu.

Dilâver Paşa, Ocak 1616’da vezâretle Diyarbekir beylerbeyiliğine getirildi; bu görevi sırasında vakıf ve timar mesele­lerindeki haksızlıkları, eyaleti dahilinde­ki isyan hareketlerini ve bazı ihtilâfları halletti. Yine bu vazifede iken Revan kuşatmasına katil­di; Sadrazam Damad Mehmed Paşa’nın başarısız muhasarası sırasında bazı ya­rarlıklar gösterdi.

II. Osman’ın tahta çıkışından (1618) sonra Rumeli beylerbeyiliğine getirilen Dilâver Paşa, bu görevde iken emrindeki kuvvetlerle Sadrazam Kayserili Halil Pa­şa’nın İran seferine katıldı. 10 Eylül 1618 tarihinde Osmanlı ordusunun yenilgisiyle sonuçlanan Tebriz-Erdebil arasındaki Pulişikeste mevkiinde yapılan savaşta ha­zır bulunan Dilâver Paşa, Osmanlı kay­naklarında Serav Savaşı olarak geçen bu bozgundan sonra ikinci defa Diyarbekir beylerbeyiliğine tayin edildi. Bu sırada 26 Eylül 1618’de İran’la yapılan Serav Antlaşması’nda önemli rol oynadı. Daha sonra ikinci defa Bağdat beylerbeyi olan Dilâver Paşa’nın görevi çok geçmeden üçüncü defa Diyarbekir beylerbeyiliğine çevrildi. II. Osman’ın Lehistan üzerine 1621’de yaptığı Hotin seferine eyaleti­nin askeriyle katildi ve Leh ordularının muhasarasında Turla (Dinyestr) nehri­ne dayanan sağ kolda yer aldı. 17 Eylül 1621’de Ohrili Hüseyin Paşa’nın yerine vezîriâzamlığa getirildi. Dilâver Paşa sadrazam ol­duktan sonra yapılan iki umumi hücum da başarısızlıkla neticelendi. Ruslar” in Lehler’le anlaşması üzerine esasen sa­vaşın aleyhinde olan Dilâver Paşa padi­şahı Lehistan’la barışa ikna etti.

Dilâver Paşa, Hotin seferinden dönül­dükten sonra II. Osman’ın âsi Dürzî emîri Ma’noğlu Fahreddin’i cezalandırmak üzere Suriye’ye gitme fikrine karşı çık­tığı gibi hacca gitmesine de muhalefet etti. Ancak Sultan Osman’ın Hicaz’a git­mekte ısrar etmesi ve bunu açıklama­sı, askerin padişah ve yakınları aleyhine ayaklanmasına yol açtı. İsyanın ilk günü olan 18 Mayıs 1622’de, padişahı hacca gitmekten vazgeçirmek üzere vezîriâzam sarayına gelen askerler üzerine Di­lâver Paşa’nın adamlarının ateş açarak bazılarını öldürüp bir kısmını da yaralamaları, ertesi gün Sultan Ahmed Camii’nde ulemâ ile müzakereye girişen İsyancıların idamını istedikleri kimseler arasında Sadrazam Dilâver Paşa’nın da yer almasına sebep oldu. II. Osman âsi­lerin istediği kişileri önce vermedi. Ancak isyancıların tahttan indirilmiş sul­tan I. Mustafa’yı tekrar tahta çıkarma­ya hazırlandıklarını öğrenince Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı’na sığınan Dilâver Paşa’yı onlara teslim etmek zorunda kal­dı. Âsiler tarafından derhal parçalanan Dilâver Paşa’nın naaşı Üsküdar’da Miskinler Mezarlığı”na def­nedildi.

Osmanlı kaynaklarında tedbirsiz ve başarısız bir devlet adamı olarak nite­lendirilen Dilâver Paşa[178], Urfa ile Birecik arasında Çâr Melik denilen yerde büyük bir han inşa ettir­miş, Seyitgazi’de yaptırmaya başladığı han ise IV. Murad zamanında tamam­lanmıştır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi