Tarihi Eserler

Demir Baba Tekkesi Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Demir Baba Tekkesi. Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde bulunan ve Rumeli Bektaşîliği’nin önemli merkezlerinden biri olan tekke.

Günümüzde Bulgaristan sınırları için­de kalan Demir Baba Tekkesi ülkenin kuzeydoğusunda Deliorman bölgesinde, Tuna boyundaki Rusçuk’u Edirne’ye bağ­layan yolun üzerinde Razgrad (Hezargrad) şehri yakınlarındaki lsperih (Kemaller,’ Kemanlar) köyünde bulunmaktadır. En­gebeli bir konumu olan ve sık ormanlarla kaplı bulunan Deliorman derinliği­ne nüfuz edilmesi güç, dışarıya kapalı bir bölgedir. Eski Osmanlı metinlerinde “Ağaç denizi” olarak anılan bu yöre yapısından ötürü Osmanlı tarihi boyunca çeşitli Bâ­tınî zümrelerin sığınağı olmuş, özellikle Şeyh Bedreddin Simâvî isyanının geliş­mesinde önemli rol oynamış, isyanın bas­tırılmasının ardından yüzyıllar boyunca Bedreddinl zümreleri gizliden gizliye ba­rındırmaya devam etmiştir. Öte yandan Rumeli topraklarında fetih ve kolonizasyon hareketlerine katılan Akyazılı Sul­tan, Otman Baba, Kademli Baba Sultan gibi Rum abdalları zümresine bağlı Ka­lenderi şeyhlerinin de Deliorman ve çev­resine yerleşerek tekkelerini kurdukları görülmektedir. Bektaşîliğin Balım Sul­tan tarafından teşkilâtlandırdığı XVI. yüzyıl başlarından itibaren daha Önceki dönemlerde etkinliği görülen çeşitli heterodoks (râfizî) zümreleri bünyesinde erittiği, bu arada Anadolu’da ve Rume­li’de yaşayan birçok Kalenden şeyhinin hâtırasına ve tekkesine sahip çıktığı an­laşılmaktadır. Nitekim Deliorman ve çev­resi Arnavutluk’la beraber Rumeli’de Bektaşîliğin en fazla yayıldığı yöre ol­muş, bu çevrede birçok Bektaşî tekkesi kurulmuştur. Bunların en önemlilerinden biri olan Demir Baba Tekkesi’nin banisi kabul edilen Hasan Demir (Timur) Baba’nın hayatı ve şahsiyeti hakkında yeterli bilgi yoktur. XIX. yüzyılda tekkeyi ziya­ret eden F. Kanitz ve K. J. Jirecek gibi Batılı müelliflerin eserleri birbirleriyle çelişen, belirli bir coğrafî ve kronolojik çerçeveye oturtulmayan büyük ölçüde menkıbevî bilgiler içermektedir. Bu bilgilerin değerlendirilmesinden Demir Baba’nın XV. yüzyıl sonlarında doğdu­ğu, babasının Akyazılı Sultan dervişle­rinden Hacı Dede, annesinin yine bu yö­redeki tekke şeyhlerinden Turan Halife’nin kızı Zahide Dürdane Hatun oldu­ğu, babası gibi kendisinin de Akyazılı Sultan’a intisap ettiği, hilâfet aldıktan sonra tekkesini kurduğu. Kanunî Sultan Süleyman devrinde dervişleriyle bera­ber Rumeli serhadlerinde gazalara ka­tıldığı, bu arada Budin’in fethinde (1539) bulunarak burada bir tekke tesis ettiği, çevre halkı tarafından çok sevilip sayı­lan, velayetine inanılan bir kişi olduğu söylenebilir. Ayrıca Deliorman bölgesinin Osmanlı güreşçilik tarihinde çok önemli bir yere sahip olması, yöreden çok sayı­da ünlü pehlivanın yetişmesi, Demir Ba-ba’nın da menâkıbnâmelerde ve halk arasında yaygın rivayetlerde çok güçlü kuvvetli olduğunun belirtilmesi ve “Peh­livan Baba” lakabı ile anılması, tekkesi­nin bir tür güreşçilik merkezi niteliği de taşıdığını. Demir Baba’nın Deliorman’­daki pehlivanlık geleneğinin pîri olarak kabul edildiğini düşündürmektedir.

Tekkenin inşa tarihi tesbit edileme­mektedir. F. Kanitz, tekkenin II. Mahmud devrinde kurulduğunu, Abdülmecid dev­rinde metruk kaldıktan sonra Abdülaziz’in bir fermanı ile tekrar açıldığını ile­ri sürerek kuruluş dönemi hususunda hataya düşmüş, K. J. Jireçe de bu görüş­ten hareketle, 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Tepedelenli Ali Paşa’ya karşı duran, Varna yakınlarında Bektaşî tari­katına bağlı Paşa Baba Tekkesi’nin ba­nisi “Paşa Pehlivan Baba” lakaplı Rus-çuklu Pehlivan İbrahim Paşa’yı (ö. 1820) Demir Baba ile karıştırarak yanlış bir so­nuca varmıştır. Demir Baba’nın hayatına ilişkin var sayımlardan ve türbesinin mimari özelliklerinden yola çıkarak tek­kenin XVI. yüzyılın ikinci çeyreği içinde tesis edilmiş olduğu kabul edilebilir. Tür­benin dışında kalan ve türbeye oranla daha az itina gösterildiği anlaşılan bö­lümler sonraki yüzyıllarda yenilenmiş ol­malıdır. Yeniçeriliğin kaldırılmasından (1826) sonra bütün Bektaşî tekkeleri gi­bi Demir Baba Tekkesi’nin de kapatıldı­ğı, yaklaşık yarım yüzyıl sonra Bektaşîliğe karşı müsamahakâr olan Abdülaziz devrinde tekrar canlandığı anlaşılmakta­dır. Deliorman yöresindeki Bektaşîler’in ve kızılbaşların Demir Baba Tekkesi’ne büyük bir bağlılık gösterdikleri, türbeye akın akın ziyaretçilerin geldiği, adakla­rın adandığı, yeni doğan çocuklara, sağ­lıklı, güçlü kuvvetli olmaları için Demir Baba’nın sandukası üzerinde bir müd­det bekletilen elbiselerin giydirildiği ve evliliklerinin hayırlı olması için gelinlere sanduka üzerine bırakılan gelinlikler giy­dirildiği bilinmektedir.

Dipsiz gölü olarak da anılan Dimitrovo vadisinde, Zavet tepesinin sarp ka­yalıklarla kaplı eteğinde kurulan tekke avlusuna, solda yüksek bir ihata duvarı, sağda bir yerli kaya kitlesiyle kuşatıl­mış bulunan kemerli cümle kapısından girilmektedir. İhata duvarının solunda hazîre, kaya kitlesinin sağında tekkenin iaşe ve ikamete mahsus bölümlerini (derviş odaları, şeyh odası, mihmanevi, aşevi, kilerevi vb.) barındırdığı anlaşılan iki kat­lı iki yapı yer almaktadır. Bu yapıların zemin kat duvarları ahşap hatıllı moloz taşla örülmüş, üst katları ahşap duvarlarla inşa edilmiş, avluya bakan cephe. bütün mekânların açıldığı ahşap direkli fevkanî bir sofa (hayat) ile donatılmıştır. Eski fotoğraflarda görülen, ancak konu­mu kesinlik kazanmayan çokgen planlı, etrafı direkli ve korkuluklu bir sundur­ma ile kuşatılmış, basık piramit çatılı ve alemli binanın âyinlerin icra edildiği meydanevi olduğu söylenebilir.

Tekkenin mimari açıdan en ilginç un­suru Demir Baba’nın türbesidir. Türbe, ikisi de sekizgen prizma biçiminde olan, kubbe örtülü esas türbe ile piramit ça­tılı (külâhlı) bir giriş bölümünden mey­dana gelir. Girişin önünde iki sütuna da­yanan, kırma çatılı bir sundurma bulun­maktadır. Kubbe ile külah kurşun, sun­durma ise kiremit kaplıdır. Antik bir lahitten devşirme olduğu söylenen türbe kapısı üzerinde “lâ fetâ illâ Alî lâ seyfe illâ zülfikâr” ibaresinin bulunduğu nak­ledilmektedir. Demir Baba’nın sanduka­sı oldukça büyük tutulmuş, çevresi Bek­taşî terminolojisinde “çerağ” adı verilen on iki adet şamdanla kuşatılmıştır. On iki imamın ruh a niyetlerin i remzeden bu çerağlardan başka aynı sembolizmden kaynaklanan on iki kollu büyük bir şam­dan ile “taht-ı Muhammed” denilen üç basamak üzerinde dizili çerağlar da bu­lunmaktadır. Sandukanın baş ucunda on iki dilimli hüseynî taç, ayak ucunda bir çift madenî pabuç ile iki bıçak yer al­makta, türbenin duvarlarında çeşitli lev­haların yanı sıra teber ve mızrak gibi ga­zi dervişlerin alâmetleri olan tarikat eş­yası da görülmektedir. Türbenin içinde bir de adak sandığı vardır. Demir Baba Türbesi, kesme taş örgüsü, çokgenlerin hâkim olduğu tasarımı ve oranları ile Do­ğu Rumeli’deki diğer bir önemli Bektaşî merkezi olan Akyazılı Sultan Âsitanesi’ndeki türbe ile benzerlik gösterir. Ancak Akyazılı Sultan Âsitânesi’nde sekizgen yerine Bektaşî sembolizminde önemli yeri olan yedi sayısından hareketle ye­digenin tercih edildiği görülmektedir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi