Nedir ?

Darülelhan Nedir, Ne Demek, Tarihçesi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Dârü’l-elhân. Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk resmî mûsiki mektebi.

Bu kurumun açılışından önce de bu amaca yönelik bazı adımların atılmış ol­duğu görülmektedir. Bunlar arasında en önemlisi, İstanbul Şehremini Cemil Bey’in (Topuzlu) teşebbüsüyle Dârülbedâyi-i OsmânTnin açılışıdır. Dârülbedâyi, özel olarak Paris’ten getirilen ünlü tiyat­ro adamı Andre Antoine’ın umum mü­dürlüğü altında 1914’te kuruluş çalış­malarına başladı. Bir mûsiki ve tiyatro okulu olarak düşünülen bu kurumun ti­yatro bölümü müdürlüğüne Reşad Rıd­van, mûsiki bölümü müdürlüğüne de bestekâr Ali Rifat Bey (Çağatay) getiril­di. Mûsiki bölümü Şark ve Garp mûsiki­si olarak ikiye ayrılmıştı. Şark mûsikisi bölümünün amacı, klasik mûsikiyi unutulmaktan ve bozulmaktan kurtarmak, gelecekte tiyatroya faydalı olabilecek yol­da geliştirmek, klasik eserleri aslına uy­gun olarak notaya almak, bu eserleri ya­şatmak ve mûsiki zevkini topluma yay­mak şeklinde tesbit edilmişti. Şark mû­sikisi bölümünde Zekâizâde Ahmet Efen­di (Irsoy). Leon Hancıyan, Hafız Yûsuf Efendi, Rauf Yekta Bey. Tanbûrî Cemil Bey, Abdülkadir Bey (Töre) gibi kişilerin, Garp mûsikisi bölümünde ise Zatî Bey (Arca), Zeki Bey (Üngör), Âsaf Bey (Asal), Victor Radeglio, Henry Fourlanİ, Cheva-lier Geza de Hegey’in hocalık yapmaları kararlaştırılmıştı. Dârülbedâyi’in kurulu­şunda tiyatroyu, sahne mûsikisini, Türk ve Batı mûsikilerini bir bütün olarak ele almak düşüncesi benimsenmişti. Hoca kadrolarının tesbitinin ardından giriş imtihanları yapıldı. Ancak bir süre sonra I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine Antoi-ne ülkesine dönünce okulun resmen açı­lışı ertelendi, bu arada Garp mûsikisi bö­lümü de kapatıldı. Yaşanan savaş şart­larının, öngörülen tasarının uygulanma­sına bütünüyle izin vermemesine rağ­men tiyatro ve Sark mûsiki bölümü çalışmalarını sürdürmeye gayret etti. An­cak baş gösteren malî sıkıntılar yüzün­den 14 Mart 1916 tarihinde Sark mûsi­ki bölümü de kapandı. Bu bölüm her ne kadar pek kısa bir süre çalışma im­kânı bulmuşsa da Dârülbedâyi’i, kuru­luş amacıyla ve programıyla Türk mûsi­ki tarihinin önemli kuruluşlarının başın­da zikretmek gerekir. Çabaların böylece yarım kalmasına rağmen bu konudaki çalışmalar devam etti. Nihayet Maârif-i Umûmiyye Nezâreti’nin kurduğu Mûsiki Encümeni tarafından hazırlanan talimat­name gereğince erkeklere ve kadınlara ayrı ayrı eğitim vermek üzere “Dârü’l-elhân” adıyla bir mûsiki okulunun açıl­masına karar verildi. Dârülelhan ilk ça­lışmalarına Cağaloğlu’nda Himâye-i Etfâl sokağında bir konakta başlamışken fa­aliyeti sonraları Şehzadebaşı’nda devam etmiştir.

Washington eski büyükelçisi bestekâr Yûsuf Ziya Paşa’nın başkanlığındaki Mû­siki Ençümeni’nin 9 Ocak 1916 tarihin­de hazırladığı yönetmelik Sultan Reşad’ın emriyle yürürlüğe girdi. 1 Ocak 1917’de Maarif Nâzın Ahmed Şükrü Bey zama­nında Vekiller Heyeti kararı ile erkekler bölümünün Şehzadebaşı’nda Fevziye cad­desindeki bir konakta, kadınlar bölümü­nün ise yine aynı semtte başka bir bi­nada açılış merasimleri yapıldı. Dârülelhan’ın faaliyet gösterdiği son bina, Şeh-zadebaşı’ndaki Damad İbrahim Paşa Kül-liyesi’nin arkasında bulunduğundan bu­rası halen Dârülelhan sokağı adıyla anıl­maktadır.

Mûsiki hocası yetiştirmeye yönelik bir eğitim ve öğretim programının uygu­lanması hedeflenen Dârülelhan talimat­namesinde Garp mûsikisine de yer ve­rilmekle beraber Türk mûsikisinin ağır­lıklı olarak ele alındığı anlaşılmaktadır. Bu programda nazariyat, solfej, Türk di­nî mûsikisi, Türk mûsikisi usulleri, Türk mûsikisi aletleri, gına (şan) gibi dersle­rin yanı sıra viyolonsel, piyano, kompo­zisyon ve mûsiki tarihi de yer almakta­dır. Öğrenim süresi ilk mektepten sonra dört yıl olarak belirlenen Dârülelhan’in ayrıca ilmî çalışmalar yapmak, değerli mûsiki eserlerini notaya alarak tesbit etmek ve yayımlamak, folklor araştırma­ları yapmak gibi görevleri de vardı.

Dârülelhan. isim babası ve encüme­nin fahrî reisi Yûsuf Ziya Paşa ile ikinci reis Ali Rifat Bey, bestekâr Rahmi Bey ve Refik Talat Bey (Alpman) yönetimin­de bir süre çalıştı. Bu dönemin öğretim kadrosunda Muallim İsmail Hakkı Bey, Zekâizâde Ahmet Efendi, Leon Hancıyan, Ziya Bey (Santur), Refik Bey (Fersan), Dürrü Bey (Turan) gibi tanınmış sanatkârlar bilhassa dikkati çekmektedir. Faaliyete geçmesinden bir yıl sonra
1. Dünya Sava-şı’nın Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle so­nuçlanması. Mütareke yıllarının güçlük­leri, İstanbul’un işgali, İstiklâl Savaşı gi­bi sebeplerle Dârüielhan canlı bir varlık gösterme imkânı bulamamıştır. Erkek­ler bölümü 1918’de kapatıldı, kadınlar bölümü ise sekiz kişilik bir öğretim kad­rosu ile varlığını bir müddet daha de­vam ettirdi.

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra İs­tanbul Valisi Haydar Bey’in (Yuluğ) yakın ilgisi sonucunda Vilâyet Umumi Meclisi’nin aldığı kararla Dârülelhan 14 Eylül 1923 Cuma günü törenle yeniden açıl­dı. Önce encümen kaldırıldı. Hazırlanan yeni yönetmelikte Batı mûsikisi de Türk mûsikisi gibi ayrı bir bölüm olarak bu kuruluşta yer aldı. Bu yeni devrede çı­kan yönetmeliğe göre ilk öğretimden sonra Dârülelhan’a alınacak öğrenciler hazırlık sınıfında bir yıl okuyacak, ardın­dan bölümlere ayrılacaklardı. Bölümler­de de birtakım ihtisas sınıfları bulun­maktaydı. Bunlar Alafranga (Batı mûsi­kisi) Bölümü’nde kompozisyon, şan, pi­yano, viyolonsel, flüt ve diğer orkestra sazları sınıflan; Alaturka (Türk mûsikîsi) Bölümü’nde ise keman, kemence, san­tur, ney. tanbur, ud, kanun ve tegannî sınıflarıydı. Bütün talebeler aynı zaman­da mûsiki nazariyatı, solfej, armoni, füg, mûsiki tarihi dersleriyle orkestra ve ko­ro çalışmalarına da devam etmeye mec­bur tutulmuşlardı. Müdürlüğüne beste­kâr Mûsâ Süreyya Bey’in getirildiği bu yeni dönemin Batı mûsikisi öğretim kad­rosu Zeki Bey, Ekrem Besim Bey (Tektaş), Cemal Reşit Bey (Rey), Nimet Vâhid, Che-valier Geza de Hegey, Victor Radeglio, Edgar Manas, Henry Fourlani, Sadri Bey, Zatî Bey, Nezihe Hanım. Muhyiddin Sâ­dık Bey, Kadri Bey. Veli Bey (Kanık), Âdil Bey, Osman Serefeddin Bey, Seyfi ve Se­zai (Asal) kardeşler. Âlî Bey (Sezin) ve Me­sut Cemil’den (Tel) oluşmaktaydı. Şark mûsikisi bölümündeki başlıca hocalar ise Nuri Bey (Duyguer), Kevser Hanım, Mus­tafa Bey (Sunar), Sedat Bey (Öztoprak), Hayriye Hanım (Örs), Faika. Zehra, Şeref hanımlar. Muazzez Hanım (Yurcu). Ziya Bey (Santur). Refik Bey. Faize Hanım (Er­gin), Emin Bey (Yazıcı), Ruşen Ferit Bey (Kam), Rauf Yekta Bey, Zekâizâde Hafız Ahmet Bey, İsmail Hakkı Bey. Ziya Bey (Hoca), Zahide Hanım idi. Bu kadroya sonraları Reşat Bey (Erer) ile Dürrü Bey de katılmıştır.

Dârülelhan’ın bu dönemi en verimli yıl­ları olmuştur. Zira eğitim ve öğretimin yanı sıra özellikle Türk mûsikisiyle ilgili çeşitli yayın ve araştırma faaliyetlerine de yine bu devrede başlanmıştır. Halk mûsikisiyle ilgili derleme gezileri ve kla­sik Türk mûsikisi eserlerinin tesbiti, bu faaliyetlerin ilk çalışmalarını teşkil et­mesi bakımından olduğu kadar neticesi itibariyle de önemlidir. Neşriyat alanın­da da çalışmalar yapılmıştır. Dârülelhan Mecmuası adlı bir derginin yayımına baş­lanmış (1924), ancak bu neşriyat yedi sa­yı sürdürülebilmiştir (1926). Ayrıca “Dâ­rülelhan Külliyâtı” adı altında klasik Türk mûsikisi eserlerinin nota yayımına geçil­miştir. Bu notalar, ilk 120 adedi Osman­lıca, geri kalan 60 adedi Latin harfleriyle Dârülelhan’da kurulan Tarihî Türk Mûsikisi Eserlerini Tasnif ve Tesbit Heyeti (soldan sağa: Zekâizâde Hafız Ahmed Bey, Rauf Yekta Bey, Alı Rıfat Çağatay) ve “İstanbul Konservatuarı Neşriyatı” baş­lığıyla yayımlandı. Bu dönemin faaliyet­leri arasında, gerek Batı mûsikisi gerek­se Şark mûsikisi bölümünün çeşitli za­manlarda icra ettikleri talebe konserleri­ni de ayrıca zikretmek gerekir. Batı mû­sikisi bölümünün, daha çok Union Fran-çaise’de verdiği konserlerle Dârülelhan Mecmuasında yayımlanan makaleler dışında araştırmaya yönelik bir çalışması görülmemektedir.

Dârülelhan faaliyetine devam ederken Mustafa Necati Bey’İn Maarif vekilliği zamanında, Tâlim ve Terbiye Dairesi Sa-nâyi-i Nefise Encümeninin 9 Aralık 1926 tarihli kararı ile yönetmeliği ve öğretim programı değiştirilerek Türk mûsikisi­ne büyük bir darbe indirilmiştir. Bu ye­ni program çerçevesinde Alaturka Bölü­mü tamamen lağvedilerek Türk mûsiki­si öğretimi kaldırıldı. Türk mûsikisi ça­lışmaları, yeni kurulan Türk Mûsikisi İc­ra Heyeti ve Tarihî Türk Mûsikisi Eser­lerini Tasnif ve Tesbit Heyeti adlı iki ku­rulun faaliyetleriyle sınırlandırıldı. Tas­nif ve Tesbit Heyeti, bu ilk kuruluşunda Rauf Yekta Bey’in başkanlığında Zekâi-zâde Hafız Ahmet ve Muallim İsmail Hak­kı beylerden teşekkül etmişti. Sanâyi-i Nefise Encümeni’nin bu kararı münasebetiyle İstanbul Şehremâneti’ne gönde­rilen talimatnamenin 3. maddesinde. “Heyetin ilk vazifesi mahfûzâtı tesbit et­mektir. Bu faaliyette de öncelik dinî eser­lere verilecektir” denilerek heyetin ça­lışma alanı belirtilmiştir. Tesbit ve der­lemede dinî eserlere öncelik verilmesi hususunun, kapatılmış olan tekkelerde gelişen dinî mûsikinin âbide eserlerinin kaybını önlemek şeklinde anlaşılması mümkündür. Fakat heyetin “katiyen ted­ris ve tâlim mahiyetinde olmamak şar­tıyla, tedrisat olmadığı günlerde konser-vatuvarda çalışabileceğini” bildiren cüm­lesinin, yaşayan Türk mûsikisinin hayatiyetini önlemeye yönelik olduğu açıktır. Dârülelhan. 22 Ocak 1927 tarihinde İs­tanbul Mûsiki Konservatuarı adı altında İstanbul Şehremâneti’ne bağlanmıştır. Konservatuvar daha sonra İstanbul Be­lediye Konservatuvarı adıyla faaliyetini sürdürmüştür.

Dârülelhan’in Yusuf Ziya Demircioğlu müdürlüğündeki bu yeni döneminde Tas­nif ve Tesbit Heyeti’nce derlenip yayım­lanmaya başlanan eserler. İcra Heyeti tarafından çeşitli konserlerle takdim edil­diği gibi plak yoluyla da yaygınlaştırılmış­tır. Zamanının en kaliteli mûsiki yayını olarak kabul edilen bu plaklar Columbia firmasında 25 ve 30 santimetrelik 78 devirli olarak doldurulmuştur. 14 adet 25 santimetrelik normal boy ve 18 adet 30 santimetrelik büyük boy plaklarda kâr, beste gibi büyük formdaki eserler­den çeşitli şarkı ve türkülere kadar de­ğişik formlarda eserler yer almıştır. Halk mûsikisi repertuvarı ise daha zengindir. 65 adet 25 santimetrelik ve 2 adet 30 santimetrelik plaklarda çeşitli türküler bulunmaktadır. Ayrıca Rauf Yekta Bey başkanlığında Yusuf Ziya Demirci, Be­sim Tektaş ve Dürrü Turan’dan oluşan derleme heyetinin yaptığı inceleme ge­zilerinde notaya alınan eserlerin bir kıs­mı Anadolu Halk Şarkıları adı altın­da yedi fasikül halinde yayımlanmıştır (1926-19281). Bu neşriyat daha sonra da devam etmiştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi