Nedir ?

Darülbağy Nedir, Ne Demek, Şartları, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Dârülbağy. Meşru devlet başkanına karşı ayaklanan âsilerin hâkim olduğu topraklar için kullanılan terim.

İslâm dininde meşru devlet başkanına itaat gerekli görülmüş, ona karşı ayak­lanmak ve savaşmak haram kılınmıştır(Nisâ 4/59). Müslümanlardan bir top­luluğun, kendilerince geçerli bir delile dayanarak siyasî bir maksatla meşru yö­netime baş kaldırması ve müstakil bir bölgede hâkimiyet kurmalanna bağy, bu kimselere bugât (tekili bâgl) veya ehl-i bağy denir. İsyancıların hâkim olduğu ül­ke veya bölge dârülbağy, meşru yöneti­min hâkimiyet ve kontrolü altındaki ül­ke veya bölge dârüladl ve burada yaşa­yanlar da ehl-i adi diye adlandırılır. İs­yan hareketi siyasî bir maksatla değil yönetimin zulüm ve haksızlığı sebebiy­le ortaya çıkmışsa isyancılar bâgî sayıl­mazlar. Bu durumda yönetimin zulüm­den vazgeçerek onlara adaletle davran­ması gerekir. Öte yandan hareketleri kendilerince geçerli bir sebebe dayan­makla birlikte mevcut yönetimi devirme amacı taşımayan veya böyle bir amacı olmakla birlikte kendilerini savunacak güce sahip bulunmayan isyancılar da bu­gât sayılmazlar; bu kimselere İslâm hu­kukunda yol kesicilerin tâbi olduğu hü­kümler uygulanır.

Hukuken muharip statüsünde kabul edilen âsilerle, isyandan vazgeçip itaat edinceye kadar savaşılır (Hucurât 49/ 9) İki tarafın savaş sırasında birbirleri­nin can ve mallarına verdikleri zararlar Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî fakihleriyle Şâ-fiî mezhebindeki sahih rivayete göre taz­min edilmez. Ayaklanma ve çatışmadan önce veya sonra can ve mala verilen za­rarlar ise tazmin edilir. Muharip isyan­cılarla yapılan savaşın tâbi olduğu hü­kümler, bu konuda fukaha arasında ba­zı cüzî görüş ayrılıkları bulunmakla bir­likte, birçok yönden muharip gayri müslimler ve mürtedlere uygulanan hüküm­lerden farklıdır. Ayrıca onlarla meşru idare arasındaki savaş hali müslümanların bir iç meselesi olup yabancı ülkelerin âsilere yardım etmeleri düş­manca münasebetlere teşebbüs sayılır.

Âsilerin hâkimiyeti altında bulunan dârülbağy dârülislâmın bütünü içinde mütalaa edilir. Bu sebeple dârüladl ile dârülbağy arasında ülke ayrılığı mevcut değildir. Ancak yönetim ayrılığı birtakım hukukî sonuçlar doğurur. Buna göre bâgîlerin hâkim olduğu yerlerdeki idarî ic­raat ve cezaî uygulamalar geçerli kabul edilir. Topladıkları zekât, haraç ve ciz­ye gibi vergiler mükelleflerden yeniden alınmaz. Ancak zekâtı ve öşürleri har­canması gereken yerlere sarfetmedik-leri anlaşılırsa dârülbağy meşru yöneti­min eline geçtiğinde mükelleflerden bu zekât ve öşürleri yeniden ödemeleri di­nen istenir, fakat hukuken zorlanamaz­lar. Âsilerin yönetim ve hâkimiyetleri meşru sayılmadığı halde umumun men­faatine yönelik bu nevi tasarrufları zarureten geçerli kabul edilmiştir.

Âsi yöneticilerin kadı tayini de caiz ve geçerlidir. Hâkimiyetleri altındaki bölge meşru idarenin eline geçtiğinde bu ka­dıların verdiği hükümlerden meşru olan­lar infaz edilir, olmayanlar ise durdu­rulur. Bâgîlerin eline geçen topraklar­da meşru idarece tayin edilmiş kadılar azloiunmuş sayılmazlar. Ancak görev­den alınırlarsa bu tasarruf geçerli olup âsilerin mağlûbiyeti halinde meşru yö­netim tarafından yeniden görevlendi-rilmedikçe verecekleri hükümler infaz edilmez.

Hanefîler’e göre dârülbağyde işlenen suçlara cezaî hükümler uygulanmaz. Çün­kü meşru yönetime ait hâkimiyetin ke­sintiye uğradığı bu topraklarda suçun işlendiği sırada cezayı uygulama imkâ­nının bulunmayışı, daha sonra da cezaî takibata engel teşkil eder. Nitekim ay­nı sebeple dârülharpte işlenen suçlara da ceza hukuku hükümleri uygulanmaz. Hanbelî, Şafiî ve Mâliki mezheplerine gö­re ise gerek dârülbağy gerekse dârül­harpte işlenen suçlar cezayı gerektirir, bu hususta yer ve ülke ayrılığının tesiri yoktur.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler