Nedir ?

Darülaceze Nedir, Tarihi, Kurucusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Darülaceze. Kimsesiz çocukları, yaşlı ve muhtaçları barındırmak amacıyla 1896’da İstanbul’da açılan bir hayır kurumu.

Dilencilikle mücadele yolunda atılmış önemli bir adım olan Dârülaceze’nin ger­çek banisi Sultan II. Abdülhamid’dir. Abdülhamid, 8 Şaban 1307 tarihli bir irade ile sokaklarda dilenmek­te olan kimsesiz çocukları, sakat erkek ve kadınları hem dilenme zilletinden kur­tarmak, hem de eğitim ve bakımlarını sağlamak üzere bir yer ayrılmasını, bu hususta alınacak tedbirlerin ve yapıla­cak projelerin en kısa zamanda kendisi­ne bildirilmesini istedi. Hükümetin ko­nu ile ilgili çalışmaları devam ederken Abdüthamid. doğum günü olan 16 Şaban 1307 tarihinde çıkardığı ikinci bir iradede kurulacak müessese­nin adının “dârü’l-aceze” olacağını bildirdi. 22 Şaban 1307 ta­rihli bir resmî tebliğ yayımlanarak pa­dişahın iradesiyle bir darülacezenin ku­rulacağı ilân edildi. Konu Şürâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi’nde müzakere edilerek karara bağlandı. Buna göre çalışmaya muktedir oldukları halde dilenciliği mes­lek edinenler memleketlerine gönderi­lecek, sakat ve kimsesizler için bir da­rülaceze inşa edilecekti. Buraya alınacak kişilerde din ve milliyet farkı gözetilme­yecekti. Kimsesiz ve sakat oldukları hal­de darülacezeye başvurmayıp dilenmek­te ısrar edenler ise hapis cezası ile ce­zalandırılacaktı. Ülkenin diğer büyük şe­hirlerinde de acezehâneler kurulacak ve Darülaceze Nizâmnâmesi oralarda da uygulanacaktı. Ayrıca darülacezenin ye­rini belirleyip inşaatını yapmak üzere patrikhane ve hahamhane temsilcilerinin de katılmasıyla bir komite oluşturu­lacaktı.

Bu kararlan aynen benimseyen hükü­met durumu 4 Ramazan 1307 tarihli tezkire ile padişaha bil­dirdi. Maliye Nâzın Agop Paşa’nın baş­kanlığında İstanbul’da malî kurumların yöneticilerinden, bankerlerden ve tica­ret odası başkanından oluşan on altı ki­şilik bir komisyon kurularak derhal ça­lışmalara başlandı. Komisyon darülace­ze için yardım toplanmasına ve her tür­lü hediyenin kabul edilmesine karar ver­di. İlk hediyeyi padişah verdi. On sekiz parça değerli eşyadan oluşan bu hediye satılarak 7000 altın lira elde edildi. Pa­dişah ayrıca 10.000 lira da nakit olarak verdi. Komisyon 50.000 liralık yardım makbuzu bastırarak hayır sahiplerine da­ğıttı. Böylece inşaat başlamadan 70.000 liradan fazla hir para toplanmış oldu.

1890-1892 yılları darülacezenin kuru­lacağı yer, planlarının yapılması ve inşa­at masraflarının teminiyle geçti. İnşaat için kararlaştırılan Yenibahçe çayırını be­ğenmeyen padişah sakin ve havadar bir yer bulunmasını istedi. Bunun üzerine Kâğıthane sırtlanndaki bugünkü yer tesbit edilerek kamulaştırıldı. Binaların planı seraskerlik inşaat dairesine sipariş edil­di. Kimsesizlerin kalacağı odalarla sanat­kâr olarak yetiştirilecek çocuklara mah­sus birçok atölye, bir cami, bir kilise ve bir havranın inşaatı için çıkarılan 100.000 liralık tahminî hesap yapılan eksiltme­den sonra 70.000 liraya indi. İnşaat, iha­leye katılan pek çok mimar arasında Ter-sâne-i Âmire kalfası Vasilaki Efendi’ye ihale edildi ve 29 Teşrinievvel 1308’de Dahiliye Nâzın Halil Rifat Paşa tarafından binaların temeli atıldı.

Darülaceze inşaatı devam ederken açı­lıştan sonra uygulanmak üzere 1895’te bir nizâmnâme hazırlandı. On maddeden oluşan nizâmnâmeye göre kimsesiz sa­katlarla geçimini sağlayamayan kimse­ler darülacezeye kabul edilecekti. Erkek ve kadınlar ayrı ayrı koğuşlarda kala­cak, bunlar mensup oldukları dine göre eğitim görecek ve bakımlarına itina edi­lecekti. Ayrıca biri erkeklere, diğeri ka­dınlara ait olmak üzere iki hastahane yaptırılacaktı. Darülacezenin idaresi, Da­hiliye Nezâreti’nce seçilerek sadârete bildirilen ve sadrazam tarafından padi­şaha arzedildikten sonra iradesi alınmak suretiyle tayin edilecek bir heyete veri­lecekti. Fahrî olarak çalışacak bu yedi kişilik heyette şehremaneti, şeyhülis­lâmlık ve Evkaf Nazırlığı memurları arasından seçilecek birer kişiyle Rum, Er­meni, Katolik ve Musevî cemaatleri tara­fından uygun görülecek kimseler bulu­nacaktı. Heyetin görevleri darülacezenin iç tüzüğü ile belirlenecekti. Nizamname­de darülacezenin gelir kaynakları da sa­yılıyordu. Bunlar gramajı düşük olduğu için belediyelerce el konulmuş ekmekle­rin bedeli, tiyatro biletlerine eklenecek 20’şer ve 4O’ar paralık pulların sağlaya­cağı gelir, mâbed kapılarına konulan yar­dım sandıklarından elde edilecek para­lar, halkın bağışları, verilen imtiyazlar­dan alınacak paralar ve idare heyetinin bulacağı Babıâli’ce uygun görülecek di­ğer kaynaklardı. Nizamname Dahiliye Nezâreti tarafından uygulanacaktı.

Yine 1895 yılında çıkarılan darülace­zenin iç tüzüğünde ise bu kurumun teş­kilâtı, çalışma şekli, kabul şartlan ve uy­gulanacak cezalar belirlenmektedir. Yir­mi dört maddeden oluşan iç tüzüğe gö­re darülacezenin bir müdürü ve müdür muavini, muhasebecisi ve yardımcısı, baş­kâtibi, bir kâtibi, bir imamla bir müez­zini. Katolik. Ortodoks ve Gregoryen mez­hebinden üç papaz, bir haham, müslim ve gayri müslim çocukları okutmak için . iki ayrı Öğretmen, çeşitti sanatları öğre­tecek yeteri kadar usta, kadın ve erkek­ler için iki başhademe bulunacaktı. Dârülaceze içindeki hastahaneler için bir başhekim, iki hekim, iki cerrah, iki ec­zacı, bir hastalar ağası ile koğuşlar, hastahaneîer ve diğer daireler için lüzumu kadar hademe bulunacaktı. Üst yöneti­ciler Dahiliye Nezâreti’nce seçilerek sad­razamlığa bildirilecek, uygun görülürse padişaha arzedilerek iradesi çıktıktan sonra tayinleri yapılacaktı. Darülaceze­ye kabul şartları da tüzükte belirtilmiş­ti. Kimsesiz ve sakat vatandaşlar sokak­lardan incitilmeden zabıtaca toplanacak bulaşıcı hastalığı olanlar ayrı koğuşlara alınacak, hasta olmayanlar yıkanıp giydirildikten sonra koğuşlara konulacak, cüzzamlılar ve deliler ise kabul edilme­yecekti. Darülacezeye alınanlar için ka­dın ve erkeklere mahsus ayrı ayrı ima­lâthaneler kurulacak, çalışma gücü olan­ların burada ürettikleri mallar sergiler­de ve ramazan ayında Beyazıt Camii av­lusunda satılacak, elde edilen paranın üçte biri darülacezeye gelir kaydedile­cek, üçte ikisi sanatkârlar arasında pay­laştırılacaktı. Hiç kimse İzin almadan dı­şarıya çıkamayacak, yakınlarıyla görüş­me izne bağlı olacaktı.

Üç yıldan fazla süren inşaat devresin­den sonra Darülaceze 17 Şaban 1313/ 20 Kânunusâni 1311[642] gü­nü Sadrazam Halil Rifat Paşa tarafın­dan hizmete açıldı. İlk Önce 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sokakta bırak­tıklarından artakalan ve Haseki Hasta-hanesi’nde barındırılan 150 kadar kadın buraya nakledildi. Bu müessese bir ida­re binası, ikisi erkeklere, ikisi kadınlara ait olmak üzere dört aceze pavyonu, 200 yataklı bir hastahane, bir yetimhane, ça­maşırhane ile hamam gibi hizmet bina­ları ve e! sanatları ile ilgili imalâthane­ler, fırın ve mâbedlerden (cami, kilise ve havra) oluşan bir kompleksti. Dârülace-ze’de sıfır-yedi yaş grubu çocuklar için bir de süt emzirme yeri (ırda’hâne) açıl­dı. Terkedilmiş çocuklar burada büyütü­lüyordu. Yedi yaşına basanlar ise erkek veya kız yetimhanesine konuluyordu. Ye­timhanedeki çocukların eğitimi için Dâ-rülaceze’de bir de okul açılmıştı. Başlan­gıçta otuz yedi erkek ve yirmi sekiz kız çocuğu okumak istediğini bildirdi; aynı zamanda yedi erkek çocuk da Kur’an hıf­zına başlatıldı. Okumak istemeyen ço­cuklar, Darülaceze içinde açılan imalât-hanelerde çalışarak bir sanat öğrenme­ye mecbur tutuluyordu; bunlar günde alt saat çalışıyorlardı. Okula yazılan ço­cuklar ise günde iki saat ders görüyor, dört saat de imalâthanelerden birinde sanat öğreniyorlardı. Okulu bitirenler, dört yıl daha aynı sanat dalına devam ederek sanattan da diploma almak zorun­daydılar. Darülaceze”nin açıldığı 1896-dan 1907 yılına kadar kırk sekiz kişi bu­radan diploma aldı, altı kişi de hafız ol­du. Bu tarihte okula 130 erkek ve 22 kız öğrenci kayıtlı bulunuyordu.

Kendi imkânları ile ihtiyaçlarını sağla­ma prensibine göre çalışan Darülaceze, imalâthanelerinde ürettiği malların ge­lirini arttırmak için 1895’te bir talimat-nâme çıkardı. Buna göre gücü yeten her­kesin imalâthanelerde çalışması ve her bir imalâthanenin gelir ve giderlerinin hesaplanması bir esasa bağlandı. Darü­laceze imalâthanelerinin faaliyetleri haf­ta sonlarında müdürlüğe rapor edilirdi. Her üç ayda bir muhasebece hesaplan çıkarılır, geçmiş yıllardaki ayların hesap­larıyla karşılaştırılır ve bir defter halin­de dâimi komisyona bildirilirdi. Komis­yon da mütalaasını Dahiliye Nâzırlığı’na iletirdi. Dârülaceze’de faaliyet gösteren belli başlı imalâthaneler halıcılık, doku­macılık, terzilik, çorapçılık, kunduracı­lık, marangozluk, demircilik ve fotoğraf­çılıktı.

Darülacezenin idaresi ilk açılışında Da­hiliye NezâretTne verildi. Daha sonra be­lediyeye (1908) ve oradan da Müessesât-ı Sıhhiyye Müdüriyeti’ne (1910) geçti. Bu kurumun kaldırılması üzerine tekrar Da­hiliye Nezâretine bağlandı.Cumhuriyetin ilk yıllarında Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti kurumun idaresini ele aldıysa da 1925’te tekrar belediyeye verildi. Da­rülaceze bugün de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yönetilmektedir. Kuruluşundan bu yana din ve milliyet far­kı gözetmeksizin yaklaşık 28.000 çocu­ğu ve 42.000 kimsesiz, yaşlı, güçsüz ve sakatı himaye eden Darülaceze günü­müzde de (1993) 767 muhtaç kişiye hiz­met vermektedir. Zaman içinde üretime yönelik özelliğini kaybeden ve kuruluşun­daki gelir kaynaklarının pek çoğundan mahrum kalan kurum himayeye muhtaç hale gelmiş olup ancak hayır severlerin yardımlarıyla hizmetlerini sürdürebilmek­tedir. Mayıs 1991 “de kurulan Darülace­ze Vakfı’nın başlatmış olduğu yenileme çalışmaları sayesinde müessesenin bazı bölümleri elden geçirilerek daha iyi hiz­met verecek hale getirilmiştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi