Tarih

Çorlulu Ali Paşa Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

Çorlulu Ali Paşa, (ö. 1123/1711) Silâhdar, Osmanlı sadrazamı.

Muhtemelen 1670 yılı civarında doğ­du. Çorlu’da yerleşmiş bir çiftçi ailesi­nin oğludur. II. Ahmed devri (1691-I695) ricalinden Kapıcıbaşı Türkmen Kara Bay­ram Ağa’nın evlâtlığı olarak önce Gala­ta Sarayı’na, daha sonra Enderûn-ı Hümâyun’daki Seferli Koğuşu’na, buradan da Hâne-i Hâssa’ya yerleştirildi. Şubat 1699 tarihinde rikâbdarlık hizmetinde bulunuyordu. Sadrazam Amcazade Hü­seyin Paşa’dan bizzat silâhdarlığı rica et­ti ve 15 Ekim 1700 tarihinde bu memu­riyete tayin edildi.

Seferli Koğuşu’nda bulunduğu sırada Enderun’da tasarladığı ıslahatı gerçek­leştiremedi. Ancak silâhdar olunca bu arzusunu yerine getirerek silâhdarlığı Sarây-ı Hümâyun’da daha üst derecede bir memuriyet haline koydu ve padişah ile sadrazam arasındaki haberleşmenin silâhdarlık makamı vasıtasıyla yerine ge­tirilmesini ve Dârüssaâde’den başka Bâ-büssaâde ile Enderûn-ı Hümâyun’a ait bütün işlerin de silâhdar ağa nezaretin­de yapılmasını sağladı. Fakat onun bu başarılan çok geçmeden birbirleriyle nü­fuz yarışında olan Sadrazam Rami Mehmed Paşa ile Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi’nin dikkatini çekti ve II. Mus­tafa’nın fazlaca yakınlık duyduğu, hatta kızı Emine Sultana aday gösterdiği Si­lâhdar Ali Ağayı kendileri için tehlikeli görerek saraydan uzaklaştırmayı karar­laştırdılar. Nihayet İstanbul’daki cebe­ci ayaklanması sırasında Ali Ağa daha önemli işler verilmek bahanesiyle Tem­muz 1703’te vezirlik rütbesiyle saray­dan uzaklaştırıldı. Ancak Edirne Vak’ası dolayısıyla Edirne’ye gelen âsiler, hak­kında kötü bir karar almadıkları için bu badireden kurtuldu ve III. Ahmed’in tah­ta geçmesinden sonra üçüncü vezir ola­rak Edirne’de kaldı. Diğer taraftan Edir­ne kaymakamı sıfatıyla Şeyhülislâm Feyzullah Efendi ile çocuklarının mallarını tesbit ve 10 Eylül 1703 tarihinde de Edirne’deki saray mensupları ile bunların ağırlıklarını toplayıp İstanbul’a naklet­mekte görevlendirildi. 22 Ekim 1703’te ise Halep valiliğine tayin edilmek üzere İstanbul’a çağrıldı.

Ali Paşa İstanbul’a geldiği zaman Ha­lep valiliğinden vazgeçilerek Kubbealtı’nda beşinci vezirlikle görevlendirildi; aynı zamanda Enişte Hasan Paşa’nın ye­rine 1703 Kasım ayı sonlarında rikab-ı hümâyun kaymakamı oldu. Kalaylıkoz Ahmed Paşa’nın sadâreti sırasında göz­den düşerek 8 Ekim 1704’te Trablusşam valiliğiyle İstanbul’dan uzaklaştırıldıysa da sadrazamın azli üzerine ara­lık sonlarında dördüncü vezirlikle tekrar Kubbealtı’na çağrıldı; Teke (Antalya) san­cağı has olarak kendisine verildi. Ma­yıs 1705 yılında ikinci defa rikâb kayma­kamı olan Çorlulu Ali Paşa nihayet 3 Ma­yıs 1706 günü üçüncü vezirlikten Balta­cı Mehmed Paşa’nın yerine sadârete ge­tirildi; 1708’de de yedi yıldan beri nişan­lı bulunduğu II. Mustafa’nın kızı Emine Sultan’la evlendi.

Ali Paşa devlet işlerinde tecrübeli bir vezir olarak önce imparatorluğun malî işlerini düzene sokmaya, gelir ve gideri denk getirmek için tasarruf yapmaya çalıştı ve bu arada saray masraflarını kontrol altına almak istedi. Tersane ve donanmaya önem vererek gemilerin sa­yısını arttırdı. İngiltere’den satın alın­makta olan gemilere mahsus büyük ça­pa demirlerini ve bazı toplan İstanbul’­da döktürdü. Askerî ocaklardaki suistimalleri kaldırmak için faaliyet gösterdi. Sadâreti döneminde, 1700 tarihli İstan­bul Antlaşması yla tatmin olmayan Rus­ya’nın kuzey sınırlarındaki faaliyetleriy­le Avusturya İmparatorluğu’nun baskı­sına mâruz kalan Macar asilzadelerinin Türkiye’den yardım istemeleri en önem­li mesele olarak ortaya çıktı. Bu sebep­le Ali Paşa Avrupa’nın kuzeyinde cere­yan etmekte olan İsveç-Rusya savaşıyla yakından ilgilendi ve bu mücadelede İs­veç Kralı XII. Şarl’a karşı önceleri büyük yakınlık gösterdi. Bender Muhafızı Yû­suf Paşa vasıtasıyla Kırım hanlarından yardım geleceği vaadinde bulunarak onu savaşa teşvik etti. Ali Paşa’nın gayesi İs­veç karşısında Rusya’yı mümkün oldu­ğu kadar yormak, daha sonra da mey­dana gelebilecek bir Osmanlı – Rus mü­cadelesinden galip çıkmaktı. Ancak III. Ahmed bu durumu tasvip etmedi ve Rus­ya’ya karşı uygulanan siyasetin aradaki anlaşmaya aykırı olduğunu belirtti. Bir müddet sonra XII. Şarl’ın Poltava’da ye­nilmesi ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti’ne yaptığı baskı, rakiplerinin ve bilhassa İznikli Silâhdar Ali Ağa ile Paşmakçızâde Seyyid Ali Efendi’nin aleyhin­de bulunmalarına ve diğer taraftan İs­veç temsilcisi Poniatovski’nin Ruslar’dan rüşvet aldığı yolunda kendisini suçlamasına yol açtı. Bunun üzerine III. Ah­med Ali Paşa’yi sadâretten azletti, bir gün sonra da Kefe eya­letine gönderdi. Tuna üzerinde Tolcı’dan İsmail kasabasına geçeceği sırada tev­kifi emredildiği için yoldan geri çevrildi. Edirne’ye gelince kapısı halkı dağıtıla­rak Gelibolu’ya götürüldü, buradan bir çekdiri ile Midilli’ye yollandı. Vaktiyle me­şihat makamından azlettirip Sinop’a sür­dürdüğü baş düşmanı Şeyhülislâm Paş-makçızâde Seyyid Ali Efendi’nin fetvası ve padişahın Aralık 1711 tarihli ferma­nı ile 16 Zilkade 1123’te idam edildi. Başı İstanbul’a getirilerek teşhir edildikten sonra Divanyolu’nda yaptırdığı caminin hazîresine defnolundu.

Ali Paşa hayrat sahibi, zeki, vakur, açık sözlü bir vezirdi. Fakat manevî babası Kara Bayram Ağa’yı katleden Firârî Ha­san Paşa’yı öldürtüp intikam alacak ka­dar da kindar bir insandı. Kaptanıderyâ Kel Ahmed Paşa kızından olan torunu­dur. Soyu günümüze kadar gelmiştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi