Nedir ?

Çöğür Nedir, Çöğür Çalgısı Ne Demektir, Notaları, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Çöğür. Türk halk mûsikisi sazlarından.

Telli-mızraplı, tekneli- göğüslü ve kol­lu-perdeli bir çalgıdır. Çoğur şeklinde de kullanıldığı görülen adının. Dîvâna lü­gati’t- Türk’te “yüksek ses, gürültü” an­lamında geçen çağ çuğ, çağı, çoğı, çuğı kelimeleriyle İlgili bir ses taklidi kelime olduğu düşünülebilir. Ayrıca İç Asya’nın kuzeyi ve doğusundaki Türk kültür çev­relerinde kaval, düdük, boru gibi nefes­li sazlar için Teleütler’de çogur, çogor. şogor; Altay Türkleri’nde çokur, çookur, şogor: Tuva Türkleri’nde şoor; Kuzey Türkleri’nde şoor, şogor, curana; Kirgızlar’da çoor, çoor kuray, çoyorno şekille­rinde kullanılan kelimeleri de zikretmek gerekir. Araştırmacı Mahmut Ragıp Ga-zimihal ise ismin kopuzdan geldiğini (ko­puz > kobuz> kovur> kövür> çöğür) İleri sürmektedir.

Çöğürle ilgili ilk tanımlamalara yer ve­renlerden Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde bu sazın mucidinin Germiyanoğulları’ndan Ya”küb-ı Germiyânî olduğunu söyler. M. Ragıp Gazimihal, Sadık Uzunoğlu. Fahrettin Kırzıoğlu da bu kana­ati paylaşırlar. Evliya Çelebi çöğürü “beş kıllı, tahta göğüslü ve yirmi altı perdeli büyük bir saz” olarak tarif eder. XVII. yüzyıla ait çöğür tavsiflerinde diğer mızraplı aletlerden boy ve şekil itibariyle ayrıldığı görülen bu sazın hayli uzun bir sapı ve oldukça büyük bir gövdesi oldu­ğu ve dairevî bir göğüse sahip bulundu­ğu anlaşılmaktadır. XVIII. yüzyıla ait ba­zı bilgilerde de çöğürün tanbur, tanbura ve bağlamadan daha büyük olduğu yolundaki görüşler kuvvet kazanmakta­dır. Diğer taraftan Evliya Çelebi’deki kıl ifadesinin at kılı olmayıp tel mânasında kullanıldığını kabul etmek gerekir. XVI-XIX. yüzyıllar arasında Osmanlı ülkesin­deki çöğür tipleri incelendiğinde sonuç olarak değirmi yüzlü, yarım karpuz tek­neli ve uzun kollu bir saz ortaya çıkmak­tadır.

Bu ilk çöğür XIX. yüzyılda tarihi tesbit edilemeyen bir zamanda ortadan kay­bolmuştur. Yüzyılın sonuna doğru ar-mudî biçimli göğüs ve teknesiyle çöğür yeni bir şekle büründü. Daha sonraki yıl­larda bağlama ailesinden bir tür olarak saz, âşık sazı, meydan sazı ve bazan da çöğür adı altında kullanılmaya başlandı. Meselâ Tanbûrî Cemil Bey’in (ö 1916) çal­dığı çöğür incelendiğinde şekil ve boyut olarak bilhassa 110-120 santimlik uzun­luğu ile bugünkü divan sazına benzedi­ği görülmektedir.

XX. yüzyıla gelindiğinde bazı araştır­macıların açıklamaları ile çöğürün aldığı biçim ve perdelerin şu şekilde olduğu ortaya çıkmaktadır. A. Adnan Saygun Sarıkamış’ta rastladığı çöğürü şöyle an­latır: “Teknesi diğer bağlamalardan da­ha büyük, altı telli ve kulaklı, on dört per­deli, eşikli göğsü bulunan, tezene ile ça­lınan ve Anadolu’nun diğer bölgelerinde­ki bağlamaya benzeyen bir sazdır”.

Üç çift tel ise şu şekilde akort edilmiş­tir: Alt çift lâ, orta çift lâ-re, üst çift sol.

Eskiden çöğür olarak adlandırılan sazın bugünkü saz-bağlama olduğunu söyle­yen Avni Özbenli ise çöğür hakkında şu bilgileri verir: “Armut şeklinde ve oyma olan gövdesi çam, kestane ve dut ağaç­larından yapılır. Kolu uzun olup daha çok ardıç, köknar gibi çabuk eğilmeyen ağaç­lar tercih edilir. Kol üzerindeki kiriş per­deler, göğüs üzerinde bulunan yapıştır­ma kamış perdelere kadar uzanır. Per­deler toplam yirmi dört adet piyano tak­simatı seslerine uygun olarak tam ve ya­rım sesleri ihtiva eder”. Buradaki perde taksimatı, 1940’lı yıllarda devlet radyolarında halk sazlarının perdelerine mü­dahale edilerek piyano ses sistemine uy­gun hale getirilme işleminin bir sonucu gibi görünmektedir. Fakat sazın şema­tik çiziminde yirmi yedi perde mevcut­tur. Açık tellerin alt ve üst sıradakileri beyaz ince çelik tel, ortadakiler de biraz daha kalın sarı pirinç teldir. Bu tellerin düzeni saz ve bağlama düzeni olmak üzere iki türlüdür:

Sazın göğsü çalgının en hassas yeri olup ince muntazam elyaf İt çam tahtasından bombeli bir biçimde kapatılmıştır. Göğ­sün iki yanı “peş” denilen sert ağaç par­çalarıyla kaplanır. Gövde kısmı ağacın oyulması suretiyle yapıldığından bunun elyafı ile göğüs tahtasının elyafı arasın­da doku ve senevî halkalar bakımından sıkı bir münasebet aramak icap eder. Sadık Uzunoğlu, Kütahya dolaylarında kullanılan çöğürün 110 cm. uzunluğun­da, otuz iki perdeli ve on İki telli oldu­ğunu, en üst tel grubuna “bam teli” ta­bir edildiğini söylemektedir. Etem Ruhi Üngör İncelemeleri sırasında Silifke’de gördüğü 150 yıllık çöğürü şu şekilde ta­nıtır: “Teknesi dut ağacından oyulmuş, 112 cm. uzunluğunda, on perdeli ve beş telli olup iki düzenle çalınır:

a- Çöğür düzeni: Üst tel sol, orta iki tel re, alt iki tel lâ

b- Kara düzen: Üst tel mi, orta iki tel re, alt iki tel lâ.

Şenel Önaldı, bağlamaya benzeyen ve bazı yörelerde meydan sazı veya divan sazı adıyla da anıldığını söylediği çöğür­de iki düzen kabul etmektedir:

Ayrıca Güney Anadolu’daki Türkmen zümrelerinde rastlanan bir diğer çöğü­rün, profilden bakıldığı zaman derin tek­nesinin arkasında ortaya yakın bir yer­de içe doğru hafif bel vermiş, 103 cm. uzunluğunda, on beş perdeli ve dokuz telli olduğu görülür. Bu yörede altı telli çöğüre de rastlanmıştır, ilk perdeye “baş perde”, 2-5. perdelere “orta perdeler”, 6, 9-10. perdelere “sağır”, 7-15. perde­lere “zil perdeleri” denir. İlk beş perdey­le çalınan havalara “kulak havalan”, di­ğer perdelerle çalınanlara da “yumuşak havalar” adı verilir. Güney Azerbaycan’­da âşıkların çaldıkları armudî göğüs ve tekneli çöğür de dokuz tellidir.

Cafer Açın günümüzdeki çöğürle ilgili şu bilgileri vermektedir: “Çöğür tipinin de bulunduğu bir bağlama ailesi şu saz­lardan müteşekkildir: Meydan sazı, di­van sazı, çöğür, bağlama, bozuk, âşık sa­zı, kara düzen, tanbura, cura bağlama, bulgari, ırızva, bağlama curası, tanbura curası. Bu aileden çöğür, divan sazına yakın büyüklükte olup altı ile dokuz teli ve on beş kadar perdesi bulunmaktadır. Akordu şu şekildedir: Alt iki tel lâ, orta teller lâ-re, üst teller sol.” Mustafa Ak­deniz adlı saz yapım ustasından da şu bilgiler edinilmiştir: “Bağlama ailesi içe­risinde yer alan iki çeşit çöğür tipi vardır. Bunlardan fazla kullanılmayan uzun saplı çöğürün tekne boyu 34 cm. olup tekneye kadar yirmi dört perde bulunmakta­dır. Daha çok aranılan kısa saplı çöğü­rün tekne boyu 38 cm. olup tekneye ka­dar olan bölümde yirmi perde bulunur.”

XVII. yüzyıldan itibaren büyük rağbet­le kullanılan çöğürün eğitiminin yoğun olduğu en önemli merkez Yeniçeri Oca­ğı olmuştur. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’deki “… ekser Yeniçeri Ocağı’na mahsustur…” sözleri, Naîmâ’nın yeniçe­ri şairlerinin çöğür çaldıkları tesbitiyle desteklenmektedir. Bu sebeple H. G. Farmer çöğürü bir askeri mûsiki çalgısı ola­rak kabul eder.

Klasik çöğürün repertuvarına XVII. yüz­yılda varsağılar, şarkılar, çeşitli türkü­ler, oyunlar, yelteme havaları dahil ol­duğu gibi bu repertuar 300 yıllık bir ge­lişmeyi içine alacak biçimde günden gü­ne genişlemiştir. Aynı yüzyılda fasılların icrasına çöğürlerin de katıldığı anlaşıl­maktadır. Çöğür bu yönüyle XVll-XVIll. yüzyıllar fasıl mûsikisinde de yerini al­mıştır.

Son zamanlarda kısa saplı çöğüre bü­yük bir rağbet olduğu görülmektedir. Bu çeşit çöğür boyu bağlamanın, sap boyu kısaltılmak suretiyle tellerinin da­ha tiz perdelere çekilmesi sağlanmıştır. Diğer taraftan tekne boyu uzatılarak ses sonoritesinde tını değişikliğine gidilmiş­tir. Yeni boyutlu çöğür daha çok bağla­ma düzenine akortlanarak bununla se­mah, nefes gibi parçalar çalınmaktadır. Günümüzde bu boy saz, meşk dersle­rinde öğretmen enstrümanı olarak da kullanılmaktadır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler