Tarihi Eserler

Çoban Köprüsü -Erzurum- Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Çoban Köprüsü. Doğu Anadolu’da XIII. yüzyıl sonu veya XIV. yüzyıl başında yapılmış köprü.

Halk arasında Çobandede Köprüsü ola­rak da anılan yapı, Erzurum’un Pasinler kazası yakınında Bingöl çayı ile Hasan-kale çayının birleştiği yerde Araş nehri üzerindedir. Erzurum’dan Muş. Erciş, Van yönlerine giden yollar bu köprü üzerin­den geçer. Köprünün batı yüzündeki çok harap ve okunaksız durumda olan tamir kitabesinden sıhhatli bir bilgi elde etmek mümkün değildir. Ancak bu metnin ilk satırında “Çoban” adı ve dördüncü son satırında da yazıyla 1140 (1727-28) ta­rihi teşhis edilmiştir. Fakat bu teşhisin doğruluğundan tamamen emin oluna­mamaktadır.

Bilindiği kadarıyla köprü hakkında ilk defa etraflı bir inceleme yapan öğretmen Abdürrahim Şerif Beygu’nun nak­lettiği bir mahallî söylentiye göre daha batıda olan bir başka köprünün selden yıkılması üzerine, İlhanlı Hükümdarı Ga­zan Han’ın veziri olan Emîr Çoban Selduz 697’de (1297-98) bu köprüyü iki bu­çuk yılda yaptırmış ve Yağan, Işkı. Has-nıkâr, Köprü köylerini bu hayratına vak­fetmiştir. Ayrıca aynı hükümdarın bey­lerbeyi olan Emîr Çoban Noyan da Ana­dolu’ya girerek Karamanlılar’ın elinden Konya’yı aldıktan sonra İlhanlılar’ın Ana­dolu valisi sıfatıyla buradaki Türk bey­lerinin çoğu ona bağlılıklarını bildirmiş­lerdir. Bir de Emîr Hüsâmeddin Çoban vardır ki malikâne usulüyle Kastamo­nu’ya sahip olmuştur. Fakat genellikle kabul edilen görüş, Pasinler’deki köprü­nün Emîr Çoban Noyan tarafından yap­tırıldığı yolundadır. Evliya Çelebi, köprü­nün Çobanoğullan’ndan Çoban Kurdu-man Şah tarafından inşa ettirildiğini yazdıktan sonra başka bir yerde de bânisinin Çobanoğullan’ndan Melik Gazi olduğunu ileri sürer. Sonuç olarak Emîr Çoban’ın Anadolu tarihindeki yeri tam olarak aydınlığa kavuşmadığından köp­rünün yapımı ile ilişkisi de söylenti ve efsaneler içinde kaybolmaktadır. Çoban köprüsüne hâkim tepede Çoban Abdal veya Oğuz Gazi’ye ait olduğu söylenen bir de mezar vardır. Evvelce bunun bir kümbet-türbe içinde bulunduğu söyle­nir. Beygu ise Erzurum Evkaf Muhase­be Defteri’nde Zâviye-İ Çoban Abdal’ın kaydını bulmuştur. Buna göre Anadolu’­nun en eski köprülerinden olan bu ese­rin Asya’dan gelen gazi erenlerle ilgili olduğu düşünülebilir. Herhalde köprü­nün bakımı ile görevli olan bu erenlerden bir velî için türbe yapılmış ve zaviye kurulmuştur. Bu gelenek Osmanlı döne­minde de sürdürülmüş, tehlikeli geçit yerlerinde ve köprü yakınlarında zaviye ve tekkeler yapılmıştır.

Timur’un XV. yüzyıl başında Anadolu’­ya akını sırasında kuvvetlerinin bu köp­rüden geçtiği bilinmektedir. Osmanlı dö­neminde Çoban KÖprüsü’nün güzel bir minyatürü Matrakçı Nasuh’un Irakeyn Seferi’ne dair olan kitabında bulunmak­tadır. Bu resimde köprü bir dağın hemen dibinde ve beş gözlü olarak gösterilmiş­tir. Evliya Çelebi, 1057 (1647) yılındaki yolculuğu sırasında Pasin’den Hasanka-lesi’ne giderken Çoban Köprüsü’nü gör­müş ve bunu “âl-i Çobaniyân’dan bir me­lik bina ettiği için” böylece adlandırıldı­ğını yazarak. “Araş nehri üzerinde kavs-i kuzahtan nişan verir bir manzara-i ibret-nümâdır” cümlesiyle tavsif etmiştir. Bu yıllarda köprü tamir edilmiş olmalı­dır. Beygu, yazısı çok bozuk olan kitabe­den bu tamirin IV. Murad döneminde (1623-1640) yapıldığının güçlükle anlaşıl­dığını yazar. Ayrıca yukarıda bahsedilen kitabedeki 1140 (1727-28) tarihine ba­karak yapının Sultan III. Ahmed döne­minde tekrar bir tamir gördüğü sonucu­na varılmıştır. Herhalde bir taşkın so­nunda kuzey kenarındaki bir göz yıkıl­dığından 1289’da (1872) tamir sırasın­da bu göz örülerek kapatılmıştır. Köprü­nün son olarak 1946-1948 yıllarında bü­yük bir tamir gördüğü bilinmektedir.

Çoban Köprüsü’nün bir Bizans yapısı olduğu yolundaki görüş ise ciddiye alınamayacak bir iddiadır. Anadolu ve Rumeli’de rastlanan, gerçekten her biri bir mimarlık şahese­ri olan Türk köprülerine yakıştırılan bu gayri ciddi teşhisler her türlü ilmî daya­naktan yoksundur.

Bir gözü yakın tarihlerde iptal edile­rek içi doldurulan köprü aslında yedi göz­lü olarak inşa edilmiştir. Söylentiye gö­re inşasında yaklaşık 6 km. uzaktaki Honigi köyünden çıkarılan taşlar kullanıl­mıştır. Değişik boyutlarda muntazam yontulmuş olan bu taşlar pembe, siyah ve gri olmak üzere muhtelif renklerde­dir. Yine mahallî bir söylentiye göre te­meller ağaç takviyeler üzerine atılmıştır.

Çoban Köprüsü’nün sivri kemerli se­kiz ayağı vardır. İki tarafında kesme taş­tan korkuluklar bulunur. Beygu köprü­nün uzunluğunu 220 m. olarak göster­mişse de Gülgün Tunç bunun 128 m. ol­duğunu bildirir. Genişliği ise 8.50 met­redir. En büyük kemer açıklığı 13 m., en yüksek noktası 30 m. kadardır. Köprü­nün ilgi çekici özelliği, gözleri ayıran ayaklara bitişik olan sel yaranlar ve bun­ların öbür yüzdeki yarım yuvarlak pa­yandalarında görülür. Bu mahmuz biçi­mindeki çıkıntıların üstlerinde köşeli şe­kilde yarım kulecikler inşa edilmiş, bunların üstleri yarım piramit şeklinde kü­lahlarla kapatılmıştır. Âdeta yarım küm­betleri andıran bu unsurlardan batı cephesindekilerin mazgal biçiminde men­fezlere sahip oluşu içlerinin boş olduğu­nu gösterir. Beygu bunların, bekçilerin veya gelip geçenlerden mürûriye vergisi alan görevlilerin barınakları olabileceği­ni ileri sürmüştür. Bu görüşe karşı çı­kan İ. H. Konyalı bu “köşk’lerin, içlerine girmeyi sağlayacak kapılan olmadığına göre, barınak değil sadece köprünün dış görünümünü zenginleştiren mimari un­surlar olduğunu belirtir. Menfezler ise ona göre yalnız kuşların girebilmesi için düşünülmüştür. Fakat köprü ayaklarının içlerinin boş oluşu, bu meselenin mühendislik açısından daha etraflı şekilde incelenmesi gerektiğini gösterir. Başka köprülerde de ayakların içlerinde boş­luklar tesbit edilmiş ve bunların içlerine, köprü tabanında açılmış olan menfez­lerden inilebileceği anlaşılmıştır. Aynı du­rum Çoban Köprüsü’nde de söz konusu olabilir.

Korkuluk levhalarının yüzeylerinde bir­çok taşçı işaretlerine rastlanmıştır. Bun­lardan bir tanesi ok takılı yay biçiminde­dir. İ. H. Konyalı da çeşitli yerlerde gör­düğü taşçı işaretlerinden bahsederek kadeh, şemse, servi, kuş ve ibrik motif­lerini tesbit etmiştir. İki servi kabartma­sı arasında 1289 (1872) tarihinin yer al­ması, bu motiflerin hiç değilse bir kısmı­nın bu tamir sırasında yapıldığını gös­terebilir.

Konyalı, köşklerden bazılarının külah­larının tepesinde alemler olduğunu, hat­ta bunlardan bir tanesinde “Allah” adı­nın okunduğunu ileri sürer. Köprünün doğu tarafında mahmuzlar üzerinde zengin kabartma süslemeler görülür. Bun­lar girift düğümler halinde geometrik motiflerden, zencereklerden veya ters ve düz “Y” biçiminde frizlerden meyda­na gelmiştir. Her ayakta değişik olan bu süsleme şeritlerinden birinde ise tomur­cuklar ve yapraklardan meydana gelen bir bezeme yer almıştır. Köprünün al­tından su akmadığı zamanlarda payele­rin alt kenarlarında da bazı kabartma süslemelerin varlığı görülmüştür.

Çoban Köprüsü Anadolu’nun en eski Türk köprülerinden biri olarak özel bir değere sahiptir. Yaptıranı hususunda henüz bilinmeyen noktalar bulunmakla beraber mimarisi ve süslemesinin yar­dımıyla XIV. yüzyıla doğru yapılmış ola­bileceğini ileri sürmek mümkündür.

Diyanet İslam Ansiklopedisi