33Sosyoloji Sözlüğü

CİSİM

 

CİSİM

 

Uzunluğu, genişliği,
derinliği olan ve bu ne­denlerle evrende yer kaplayan şeye cisim de­nir. Başka
bir ifadeyle bir yer kaplayan, aynı zamanda kütlesi ve ağırlığı olan ve doğada
ele­ment, bileşik ya\ia bunların karışımları halin­de bulunan şeyler cisim
olarak tanımlanabilir. Sözgelimi kimya biliminde çişimin; kütleyle elektriğin bir
arada madde halinde görünüşü şeklindeki tanımı böyledir.

Cismin oluşmasında
proton, nötron ve elek­tron tanecikleri temel birimler olup bunların her
birinin belli bir kütlesiyle elektrik yükleri bulunmaktadır. Bu üç taneciğin
belli oranlar-

da birleşmcleriyle
elementler meydana gelir. Bugün sayıları yüzü bulan elementler proton oranına
göre belirlenmektedir. Bir atom, pro­ton ve nötronların bir arada toplandığı
çekir­dek ile bunun etrafındaki elektronlardan oluş­muş bir yapı özelliği
arzeder. Kimyasal alanda ortaya çıkan her tür olay, yani birleşme ve ay­rılmalar
atomun elektron yapısındaki değişim­lere bağlıdır. Doğada atomların
çekirdekleri sağlam yapılı olduklarından, geleneksel müda­hale yöntemlerinin
etkisi ne kadar şiddetli ol­sa bile, hiçbir değişiklik göstermezler. (Geç­mişte
simyacıların altın elde etmek için baş­vurdukları işlemlerin başarısız
olmalarının ne­deni böylece anlaşılır olmaktadır.)

İzafiyet teorisine
göre, kütleyle enerji arasın­da herhangi bir fark sözkonusu olmadığı İçin,
cisim büyük şiddetle yoğunlaştırılmış bir ener­jiden ibaret görülmektedir. Bu
anlamda De-nıokriios tarafından cismin meydana getirile­mez (yaratılamaz) ve
yok edilemez şeklinde belirtilen temel özellik olarak ileri sürülen gö­rüşünün
doğruluğu tartışmalı hale gelmekte­dir. Çünkü cisim başka enerji biçimlerinden
meydana geldiği gibi, aynı oranda başka ener­ji şekillerine de
dönüşebilmektedir ki, enerji­nin ışığa dönüşümü böyledir.

Cisim, duyularla
algılanır. Basit ve mürek­kep olmak üzere ikiye ayrılır. Mürekkep cisim de
mailde ve suret olmak üzere iki öğeden olu­şur.

Bir başka açıdan
cisimleri dış görünüşlerine, sertliklerine, iletkenliklerine, yoğunluk, uçucu­luk
veya ışığı geçirmelerine vb. göre çeşitli sı­nıflara ayırmak mümkündür. Ancak
cismin ka­tı,.sıvı, gaz halinde bulunması uygun şartların oluşmasıyla
ilgilidir. İnsan bir kısım nitelikleri algılar ve bu algılamada düzenli bîr
tekrar gö­rürse yani aynı nitelikleri sürekli olarak birlik­te algılarsa, o
takdirde belirli bir cismin varlı­ğından sözedilcbilir. Bu bakımdan bir cismin
mekanda insandan (algılayan süjeden) bağım­sız bir şekilde varolduğu kabul
edilir. Böylece bir cismin üç boyutlu «İması ve bir kütlesinin bulunması
şeklinde iki niteliğinin vurgulanma­sı mümkün olur.

Ne var ki, cismin bu
şekilde tanım felsefede tartışmalara yol açmıştır. Buna göre algıların dışında,
bu algıların nedeni olarak bağımsız cismin varlığını kabul edenler (ki bunlara
Re­alistler denilir) ve bunların karşısında algıları­mızdan cisme geçebilmek
İçin bîr sıçrama yap­mak gerektiğini, çünkü algımızı cisme bağla­yan herhangi
bir şeyin sözkonıısu edilemeye­ceğini, dolayısıyla tek güvendiğimiz şeyin algı­larımız
olduğunu savunan görüş vardır. Sonuç, olarak cisim üc kastedilen doğrudan
doğruya algılarımızdan başkası değildir ki, bu görüş sa­hiplerine de Sübjektif
İdealistler, denilir.

İslâm düşüncesinde
cismin, cevherden ve cevherle kaim olan arazdan meydana geldiği hususunda
ittifak vardır. Cisim, atomların bir­leşmesinden meydana gelen ve bölünebilen
bir varlık olarak görülmüş, bu düşünceyle ele alınmıştır.

İslam Kelama lan
arasında gerek tanım, ge­rekse açıklamada farklılık gösteren cismin söz­lük
anlamı, İri yaratılışlı ve şahsi leştin im iş var­lıkların yapı ve uzuvlarıdır.
Genel olarak akıl­cı filozofların anlayışına uygun bir tarzda ci­sim en, boy,
derinlik olmak üzere üç boyutlu varltk şeklinde tanımlanır. Parçalanması veya
parçalara ayrılması cismin esasını değiştir­mez.

Demek oluyor ki,
Kclamcılar arasında cis­min ianımı, cevheri ferilerin (atomların) bir­leşmesiyle
meydana gelen ve aynı zamanda bö­lünebilen varlık şeklinde kabul görmüştür.
Cürcani’y^ göre cisim, varlıkların esası olan beş cevherden biridir (Tarifen).
Bütün bunlar­dan sonra Kelamcıların ve filozofların ianım ve açıklamaları şu
hususların teshilini müm­kün kılar: a) Parçalanabildi ve esasları başlı başına
güç olan parçacık (cüz)ların birleşmele­ri sonucunda cisim oluşmaktadır; b)
Bölünc-meyen en küçük cevherlerin birleşmesi cismi meydana getirmektedir. Yani
sonsuz ve başlı başına bir güç olan cevherin münferit halin­den cisim ortaya
çıkar. Böylece cisim asılları güç olan; fakat sonsuz olmayan parçacıklar­dan
oluşmaktadır.

Cisim, cevherle
arazdan meydana gelir. Cev­her kendi zatıyla kaimdir, başlı başına yer
tu-tarvevarlığını hissettirir. Buna ‘Ayaıı’da denilir. Araz ise başkasına bağlı
olarak yer tutar ve varlığını hissettirir. Ayan, basit ve mürek­kep olmak üzere
ikiye ayrılır. Basit olanına Ccvherü’l-Fcrd’adı verilir. Bölünemcyen bu en
küçük parçaya ‘Cüz’ü lâ Yctecezzâ’ denir. Mürekkep Ayan ise en az iki cevherin
birleş­mesinden meydana gelir.

Eş’arilerve Mutezile,
Özellikle de Karmati-Icr cismin ianım ve açıklamalarında farklı an­layış
sergilerler. Ayrıca Eş’ari Kclamcılar cev-her-i ferdin cisim haline
dönüşmesinde başka bir cevher-i ferd İle kaynaşması konusunda an­laşmazlığa
düşmüşlerdir. Sözgelimi Bakıllani (ölm.1013), cevlıer-İ ferdin (atom) mekanda
bulunmuş halini “kevn” (oluş) olarak nitelen­direrek, onun durma,
hareket etme, ayrılma ve birleşme şeklinde dört konumda bulunaca­ğını ileri
sürer. Bu bağlamda cismin meydana gelmesinde cevher-i (ercilerin
birleşmelerinin doğal sonucu olarak dürtüşme, bitişme, kay­naşma ve ayrılma
durumlarını birer “araz” biçi­minde değil, dışarıda kalan bir kavram
olarak düşünmekledir. Oysa Kelamcıların birçoğu cismin meydana gelmesinde
cevlıer-İ fertlerin kaynaşma ve bitişmelerinde sözkonıısu edilen dört
“araz”ı onların dışında kalan gerçek var­lıklar şeklinde düşünürler.

Mutezile İse
“araz”ın belirli sayıda olduğu ve sonsuz olamayacağı görüşündedir.
Fakat bu “araz”ııı gerçek bir varlık olduğunu kabul et­meyen bazı
Eş’ari Kelamcılar, “kcvıV’in ko­num ve durumuna göre “araz”
türlerinin arta­bileceğini ileri sürerek İmkan alanında kalan
“araz”ın sonsuz olabileceğini ifade ederler.

Kısacası cismin en
küçük parçalara kadar ay­rılabileceği ya da bir durumdan başka bir du­ruma
geçebileceği kabul edilmekle beraber, bu değişim cismin özünde değil, sadece nite­liklerinde
olmaktadır. Bu bakımdan Vaci-bü’l-Vücud’un cismi konusunu açıklamak mümkün
olabilmekledir. Cismin cevher ve arazlardan oluştuğunu benimseyen Kelamcı­lar,
gerçekle aıom teorisini açıklamaktadırlar. Fakat bunların atomculuğu
Demokritos’un maddeci atomculuğundan ayrı olarak Allah’ın birliğini, cismin
ayrı oluşunu ve ebediliğini ka­nıt için kullanan bir sistem olmuştur.

Özetlemek gerekirse
Kelamcılar, cismin cev­herle arazdan meydana geldiğini kabul eder­ler. Allah
hakkında cisim lafzım kullanmazlar. Cismi meydana getiren cevher ve araz hadis­tir,
sonradan varolmuştur. Ama Allah kadim­dir. Varlığın temelinde cevherin olduğunu
ka­bul eden gruba Cevheriyye adı verilir. Cevhaiy-ye’nin bir grubu maddi
cevheri, diğer grubu da ruhi cevheri inkar ederler. Arazziyye’yc gö­re ne
cevher, ne madde, ne ruh vardır.

Cemil ÇİFTÇİ Bk. Araz;
Cevher.