Felsefe Yazıları

Cisim (İslam Filozofları Açısından) (İslam Felsefesi)

felsefe/atom12 CİSİM

Uzunluğu, genişliği, derinliği olan ve bu nedenlerle evrende yer kaplayan şeye cisim denir. Başka bir ifadeyle bir yer kaplayan, aynı zamanda kütlesi ve ağırlığı olan ve doğada element, bileşik yapıda bunların karışımları halinde bulunan şeyler cisim olarak tanımlanabilir. Sözgelimi kimya biliminde çişimin; kütleyle elektriğin bir arada madde halinde görünüşü şeklindeki tanımı böyledir.

Cismin oluşmasında proton, nötron ve elektron tanecikleri temel birimler olup bunların her birinin belli bir kütlesiyle elektrik yükleri bulunmaktadır. Bu üç taneciğin belli oranlarda birleşmcleriyle elementler meydana gelir. Bugün sayıları yüzü bulan elementler proton oranına göre belirlenmektedir. Bir atom, proton ve nötronların bir arada toplandığı çekirdek ile bunun etrafındaki elektronlardan oluşmuş bir yapı özelliği arzeder. Kimyasal alanda ortaya çıkan her tür olay, yani birleşme ve ayrılmalar atomun elektron yapısındaki değişim­lere bağlıdır. Doğada atomların çekirdekleri sağlam yapılı olduklarından, geleneksel müdahale yöntemlerinin etkisi ne kadar şiddetli olsa bile, hiçbir değişiklik göstermezler. (Geçmişte simyacıların altın elde etmek için başvurdukları işlemlerin başarısız olmalarının ne­deni böylece anlaşılır olmaktadır.)

İzafiyet teorisine göre, kütleyle enerji arasında herhangi bir fark sözkonusu olmadığı için, cisim büyük şiddetle yoğunlaştırılmış bir enerjiden ibaret görülmektedir. Bu anlamda Demokritos tarafından cismin meydana getirilemez (yaratılamaz) ve yok edilemez şeklinde belirtilen temel özellik olarak ileri sürülen görüşünün doğruluğu tartışmalı hale gelmektedir. Çünkü cisim başka enerji biçimlerinden meydana geldiği gibi, aynı oranda başka enerji şekillerine de dönüşebilmektedir ki, enerjinin ışığa dönüşümü böyledir.

Cisim, duyularla algılanır. Basit ve mürekkep olmak üzere ikiye ayrılır. Mürekkep cisim de mailde ve suret olmak üzere iki öğeden oluşur.

Bir başka açıdan cisimleri dış görünüşlerine, sertliklerine, iletkenliklerine, yoğunluk, uçuculuk veya ışığı geçirmelerine vb. göre çeşitli sınıflara ayırmak mümkündür. Ancak cismin katı,sıvı, gaz halinde bulunması uygun şartların oluşmasıyla ilgilidir. İnsan bir kısım nitelikleri algılar ve bu algılamada düzenli bîr tekrar görürse yani aynı nitelikleri sürekli olarak birlikte algılarsa, o takdirde belirli bir cismin varlığından sözedilcbilir. Bu bakımdan bir cismin mekanda insandan (algılayan süjeden) bağımsız bir şekilde varolduğu kabul edilir. Böylece bir cismin üç boyutlu «İması ve bir kütlesinin bulunması şeklinde iki niteliğinin vurgulanması mümkün olur.

Ne var ki, cismin bu şekilde tanım felsefede tartışmalara yol açmıştır. Buna göre algıların dışında, bu algıların nedeni olarak bağımsız cismin varlığını kabul edenler (ki bunlara Realistler denilir) ve bunların karşısında algılarımızdan cisme geçebilmek için bîr sıçrama yapmak gerektiğini, çünkü algımızı cisme bağlayan herhangi bir şeyin sözkonıısu edilemeyeceğini, dolayısıyla tek güvendiğimiz şeyin algılarımız olduğunu savunan görüş vardır. Sonuç, olarak cisim üc kastedilen doğrudan doğruya algılarımızdan başkası değildir ki, bu görüş sahiplerine de Sübjektif İdealistler, denilir.

İslâm düşüncesinde cismin, cevherden ve cevherle kaim olan arazdan meydana geldiği hususunda ittifak vardır. Cisim, atomların birleşmesinden meydana gelen ve bölünebilen bir varlık olarak görülmüş, bu düşünceyle ele alınmıştır.

İslam Kelamacılar arasında gerek tanım, gerekse açıklamada farklılık gösteren cismin sözlük anlamı, iri yaratılışlı ve şahsileştirim iş varlıkların yapı ve uzuvlarıdır. Genel olarak akılcı filozofların anlayışına uygun bir tarzda cisim en, boy, derinlik olmak üzere üç boyutlu varlık şeklinde tanımlanır. Parçalanması veya parçalara ayrılması cismin esasını değiştirmez.

Demek oluyor ki, Kelamcılar arasında cismin tanımı, cevheri ferilerin (atomların) birleşmesiyle meydana gelen ve aynı zamanda bölünebilen varlık şeklinde kabul görmüştür. Cürcani’ye göre cisim, varlıkların esası olan beş cevherden biridir (Tarifen). Bütün bunlardan sonra Kelamcıların ve filozofların tanım ve açıklamaları şu hususların teshilini mümkün kılar: a) Parçalanabildi ve esasları başlı başına güç olan parçacık (cüz)ların birleşmeleri sonucunda cisim oluşmaktadır; b) Bölünemeyen en küçük cevherlerin birleşmesi cismi meydana getirmektedir. Yani sonsuz ve başlı başına bir güç olan cevherin münferit halinden cisim ortaya çıkar. Böylece cisim asılları güç olan; fakat sonsuz olmayan parçacıklardan oluşmaktadır.

Cisim, cevherle arazdan meydana gelir. Cevher kendi zatıyla kaimdir, başlı başına yer tutar ve varlığını hissettirir. Buna ‘Ayaıı’da denilir. Araz ise başkasına bağlı olarak yer tutar ve varlığını hissettirir. Ayan, basit ve mürekkep olmak üzere ikiye ayrılır. Basit olanına Cevherü’l-Ferd’adı verilir. Bölünemeyen bu en küçük parçaya ‘Cüz’ü lâ Yetecezzâ’ denir. Mürekkep Ayan ise en az iki cevherin birleşmesinden meydana gelir.

Eş’arilerve Mutezile, özellikle de Karmatiler cismin tanım ve açıklamalarında farklı anlayış sergilerler. Ayrıca Eş’ari Kelamcılar cevheri ferdin cisim haline dönüşmesinde başka bir cevheri ferd İle kaynaşması konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Sözgelimi Bakıllani (ölm.1013), cevher-i ferdin (atom) mekanda bulunmuş halini “kevn” (oluş) olarak nitelendirerek, onun durma, hareket etme, ayrılma ve birleşme şeklinde dört konumda bulunacağını ileri sürer. Bu bağlamda cismin meydana gelmesinde cevher-i (ercilerin birleşmelerinin doğal sonucu olarak dürtüşme, bitişme, kaynaşma ve ayrılma durumlarını birer “araz” biçiminde değil, dışarıda kalan bir kavram olarak düşünmekledir. Oysa Kelamcıların birçoğu cismin meydana gelmesinde cevher-i fertlerin kaynaşma ve bitişmelerinde söz konusu edilen dört “araz”ı onların dışında kalan gerçek varlıklar şeklinde düşünürler.

Mutezile İse “araz”ın belirli sayıda olduğu ve sonsuz olamayacağı görüşündedir. Fakat bu “araz”ını gerçek bir varlık olduğunu kabul etmeyen bazı Eş’ari Kelamcılar, “kevn’in konum ve durumuna göre “araz” türlerinin artabileceğini ileri sürerek imkan alanında kalan “araz”ın sonsuz olabileceğini ifade ederler.

Kısacası cismin en küçük parçalara kadar ayrılabileceği ya da bir durumdan başka bir duruma geçebileceği kabul edilmekle beraber, bu değişim cismin özünde değil, sadece nite­liklerinde olmaktadır. Bu bakımdan Vaci-bü’l-Vücud’un cismi konusunu açıklamak mümkün olabilmekledir. Cismin cevher ve arazlardan oluştuğunu benimseyen Kelamcılar, gerçekle atom teorisini açıklamaktadırlar. Fakat bunların atomculuğu Demokritos’un maddeci atomculuğundan ayrı olarak Allah’ın birliğini, cismin ayrı oluşunu ve ebediliğini kanıt için kullanan bir sistem olmuştur.

Özetlemek gerekirse Kelamcılar, cismin cevherle arazdan meydana geldiğini kabul ederler. Allah hakkında cisim lafzım kullanmazlar. Cismi meydana getiren cevher ve araz hadis­tir, sonradan varolmuştur. Ama Allah kadimdir. Varlığın temelinde cevherin olduğunu kabul eden gruba Cevheriyye adı verilir. Cevheriyye’nin bir grubu maddi cevheri, diğer grubu da ruhi cevheri inkar ederler. Arazziyye’ye göre ne cevher, ne madde, ne ruh vardır.

Cemil ÇİFTÇİ – SBA