Tarihi Eserler

Çinili Cami Külliyesi Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Çinili Cami Külliyesi. İstanbul Üsküdar’da Kösem Valide Sultan tarafından yaptırılan külliye.

Üsküdar’ın Murat Reis mahallesinde kendi adını taşıyan semttedir. Bir avlu içindeki cami, medrese, sebil ile avlu dı­şındaki çifte hamam, sıbyan mektebi ve çeşmeden meydana gelir. Avlunun kuzey kapısı ile caminin girişinde bulu­nan iki kitabeden külliyenin 1050 (1640) yılında inşa edildiği öğrenilmektedir; an­cak kitabelerde medreseden söz edil­meyişi onun daha sonra yapılmış olabi­leceği fikrini vermektedir. Külliyenin mi­marının o yıllardaki hassa başmimarı Kasım Ağa olduğu sanılmaktadır. Külli­yenin vakfiyesi bulunmamakla birlikte bani Kösem Sultan’ın İstanbul, Rumeli, Anadolu, Mekke ve Medine’de yaptırdığı hayrata ait biri 1026 (1617). diğeri  (1639) tarihli iki vakfiye bulunmakta ve bunların İkincisinden bazı bilgiler elde edilebilmektedir. Ayrıca AyvansarâyTden, Büyük Valide Hanı”nın gelirinden bir kıs­mının bu külliyenin masraflarını karşı­lamak için vakfedildiği ve Muhâsebe-i Evkaf Defteri’nden de Kö­sem Sultan’ın haslarından sağlanan gelir­den yine cami ve çevresindeki hayır mü­esseselerine pay ayrıldığı öğrenilmekte­dir.

Merkezde ve Çinili Mescid sokağı üze­rinde yer alan cami kare planlı ve tek kubbelidir. Kare mekân, kıble yönü hariç üç taraftan sekizgen kesitli ve başlıkla­rı baklavalı yirmi mermer sütuna oturan ahşap çatılı geniş bir son cemaat yeriy­le çevrelenmiştir. Yüksek bir platform üzerine kurulmuş olan caminin son ce­maat yerine kuzey ve batıdaki merdiven­lerle çıkılır. Ahşap örtü uzayarak etek­leri kuzeydeki merdivenin üzerinde iki. batıdakinin üzerinde üç sütuna basan İki saçak meydana getirmiştir. Caminin kuzey duvarı, girişin iki yanında pence­re alınlıklanndakiler kısmen tahrip edil­miş çinilerle kaplıdır. Bu durum ve ayrı­ca ahşap çatının oturduğu mermer sü­tunların aralarının demir şebekeyle ka­patılmış olması son cemaat yerine ikin­ci bir mekân hissi vermektedir.

Caminin dış görünüşüne hâkim olan monotonluk, duvarların üst kısmına açı­lan ortadaki ince ve uzun. yanlardakiler alçak ve geniş sivri kemerli üçer pence­reyle giderilmiştir. Duvarların alt yanla­rında ise kuzey ve güney cephelerde iki­şer, yanlarda üçer tane demir şebekeli dikdörtgen pencere, ayrıca güney duva­rında mihrabın yanlarında ceviz kapılı iki büyük dolap, diğer duvarlarda da Kur’an koymaya mahsus çift gözlü iki­şer tane küçük niş bulunmaktadır. Duvar örgüsünde kullanılan ve pek mun­tazam olmayan kesme taşlarla araların­daki kalın yassı tuğlalar dış yüzeye renk­li bir görünüm kazandırmaktadır. Cami içten 9,12 x 9,16 m. ölçülerindedir. Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Girişte, sol köşedeki gömme merdivenle çıkılan ve Evliya Çelebi’nin yazdığına gö­re Valide Kösem Sultan “in isteği ile son­radan ilâve edilen ahşap kadınlar mah­fili yer alır. Ana mekân mihrap dahil ze­minden başlayarak üst pencerelere ka­dar çiniyle kaplanmıştır. Kütahya işi olan ve sır altı tekniğinde yapılan beyaz ze­min üzerine mavi, fîrûze ve yeşil rengin hâkim olduğu şakayık, lâle, sümbüller­den oluşan natüralist kompozisyonlu çi­niler, klasik Türk çini sanatının son ör­neklerini teşkil etmeleri açısından ayrı bir önem taşırlar. Mihrabın iki yanından başlayan çini kitabe kuşağı ana mekâ­nı üç yönden çevreler; ayrıca dolaplarla pencerelerin alınlıklanndaki çini panolar­da iri harflerle yazılmış âyetler yer alır. Külahı dahil sahanlıktan yukarısı çini kaplı olan mermer minber kaliteli bir iş­çilik eseridir. Kubbe ve pandantiflerdeki kalem işi bezemelerle pencere rev-zenleri 1938 yılı onarımında yapılmıştır. İnce bir görünüşe sahip olan yivli ve tek şerefeli minare caminin sağ köşesine, kürsüsünün yarısı duvarın içinde kala­cak şekilde yerleştirilmiştir-, girişi son cemaat yerindendir. Minarenin 1965 yı­lında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafın­dan yapılan onarımdan sonra barok üs­lûpta bir görünüm aldığı söylenebilir.

Medrese avlunun güneydoğu köşesin­de “L” şeklinde sıralanan hücrelerden meydana gelmiştir. Cami gibi bu bina da merdivenle çıkılan yüksek bir plat­form üzerindedir. Hücrelerin kesiştikle­ri yerdeki oda diğerlerine göre daha bü­yüktür. Kubbe Örtülü hücrelerde kubbelere geçiş pandantiflerle sağlanmış­tır. Gurlitt’in planında görülen medre­senin önündeki ahşap çatılı revakın bu­gün izine rastlanmamaktadır. Hücrele­rin araziye uygun biçimde asimetrik di­zilişi, yapının camiden bağımsız bir küt­le olarak ele alındığını gösterir. Medre­senin sağında küçük bir hazîre, onun sa­ğında da dikdörtgen bir havuz bulun­maktadır.

Avlu içinde yer alan girişin solundaki şadırvanla sebil birlikte tasarlanmışlar­dır. Şadırvan, mermer bir hazne ve ca­minin son cemaat yerindeki sütunların benzeri sekiz sütunla taşınan konik bir ahşap çatıdan meydana gelmektedir. Yu­varlak planlı haznenin dış yüzü on dör­de bölünmüş, her bölüme bir musluk takılarak karşısına oturma yeri yapılmış­tır. Haznenin üstünü, yanlardaki geomet­rik şemail mermer şebekeye oturan ka­lın telden örülmüş kafes bir kubbe ör­ter. Ahşap çatının içi kalem işi bezeme­lidir. Avlunun kuzey duvarının şadırva­nın önüne rastlayan penceresi sebil ola­rak düzenlenmiştir; Bursa kemeri şek­linde dört gözü vardır.

Çinili Hamam sokağı üzerinde küçük bir avlu içinde yer alan sıbyan mektebi kare planlı, tek kubbelidir; dershaneye on beş basamaklı taş bir merdivenle çı­kılır. İki katlı pencere düzeni ile (doğu cephesinde üç, diğerlerinde ikişer) aydın­latılmıştır. Demir şebekeli olan alttaki pencerelerin söveleri köfeki taşından-dır; üstteki aydınlık pencereleri ise alçı şebekeli ve yuvarlak tuğla kemerlidir. İç mekânın batı duvarında bir ocak, diğer duvarlarında da nişler bulunmaktadır. Kubbeye geçiş cami harimi ve medrese hücrelerinde olduğu gibi pandantiflerle sağlanmıştır. Duvarların taş-tuğla karı­şımından oluşan renkli görünümü cami ile benzerlik gösterir. 1966 yılından be­ri çocuk kütüphanesi olarak kullanılan binanın hemen sokağa açılan girişi ve kendi içine dönük avlusu XVII. yüzyıl sıb­yan mekteplerinin özelliğini yansıtır.

Mektebin avlu duvarının Çavuşdere caddesine rastlayan köşesine bitişik çeş­me kesme taştan, klasik üslûpta ve sa­de görünümde olup kitabesine göre 1052 (1642) yılında yapılmıştır. Sivri kemerli niş ve üzerine yerleştirilen kitabe dik­dörtgen bir çerçeve içine alınmıştır. Mer­mer ayna taşı, yine dikdörtgen çerçeve içine alınmış sivri kemerli küçük bir çeş­me cephesi şeklinde işlenmiştir; orta­sında kabartma bir rozet bulunmakta­dır. Lülesi mevcut olmayan çeşmenin teknesi de kırıktır.

Çinili Hamam sokağı üzerinde külliye­nin en büyük yapısı olan çifte hamam yer alır. Her iki bölümü de klasik Osmanlı hamam mimarisine uygun biçimde dü­zenlenmiştir. Erkeklerinkine oranla biraz daha büyük olan kadınlar bölümü, sekiz­gen planlı orta mekâna açılan dört ey­van ile dört köşe hücresinden oluşur; er­kekler bölümünde ise iç mekânın tama­mı bir kubbe altında toplanmıştır. Hama­mın kadınlar kısmının soyunmalık kub­besinde olduğu bilinen çiniler 1964 yılı onarımı sırasında kaybolmuştur.

Çinili Cami Külliyesi’nde ilk farkedilen husus, birimlerin XVII. yüzyıl külliye mi­marisinin başlıca özelliğini yansıtan bi­çimde, arazi şartlarına uygun dağınık bir düzen içinde yerleştirilmiş olmasıdır. Kül­liyede yapılar belirli bir çevre duvarının dışına taşmış ve çeşme ile sebilin yolla­ra bakan köşelere konulmasıyla hare­ketli bir görünüm elde edilmiştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler