Tarihi Eserler

Cihangir Tekkesi Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Cihangir Tekkesi, İstanbul Cihangir’de XVII. yüzyıla ait tekke.

Cihangir’de aynı adla anılan cami ile bir bütün teşkil eden tekkenin banisi, Halvetiyye tarikatının Cihangîriyye şu­besinin kurucusu Şeyh Hasan Burhâned­din Cihangirindir (o. 1074/ 1663]. Adı ge­çen tarikatın âsitanesi olan tekke günü­müze ulaşmamıştır. Tekkenin etrafında camiye ait hünkâr mahfiliyle bir sıbyan mektebinin bulunduğu bilinmektedir.

Birkaç defa yanan Cihangir Camii’nin II. Abdülhamid tarafından yaptırılan ona­rımında son cemaat yerinin kapısı üze­rine konulan 1307 (1890) tarihli kita­be ile mihrabın sağındaki duvarda asılı, Mısrîzâde Ali Rızâ Üsküdâri’ye ait, 1311 (1893-94) yılında siyah muşamba üzeri­ne altın yaldızla yazılmış ta’lik levhada oldukça ayrıntılı şekilde gösterilen şeyh­ler silsilesinde Hasan Burhâneddin Efen-di’nin posta oturuş tarihi 1020 (1611) olarak verildiğine göre tekkenin inşası bu tarihte tamamlanmış olmalıdır. Me­şihatı son dönemde Halvetiyye’nin Sün-büliyye şubesine geçen tekkenin evkaf defterinden, tekkelerin kapatıldığı 1925’deki son şeyhinin Hafız İhsan Efen­di adlı bir kişi olduğu anlaşılmaktadır.

Caminin naziresinde. Âdile Sultan’ın dergâha hayrat olarak yaptırdığı 1312 (1894-95) tarihli su kuyusu ile Gazi Os­man Paşa’nın 1318 (1900-1901) yılında dergâha vakfettiği şadırvan ve demir tulumba halen durmaktadır. Hazîrede bulunan, caminin bazı imamlarına ait mezar taşlarında geçen “bu hankah-ı şe­rifin imamı” ifadesinden, Cihangir Camii’nde imametle mesihatin birleştirilmediği sonucu çıkarılabilir.

Hasan Burhâneddin Cihangirî’nin, 1951 yılına kadar ahşap bir yapı iken bu ta­rihten sonra yıkılarak betondan yeniden yaptırılan türbesi dört tarafta birer pencereli ve sakıflı bir bi­nadır. Halen çok bakımlı ve temiz tutu­lan türbenin duvarında Derviş İsmetin hattı iie, “Yâ Hazret-i Pîr-i Sânı Hasan Burhâneddin Cihangîrî-i Halvetî kaddesallâhü sırrahü’l-âlî 1310” levhası asılı­dır. Hasan Burhâneddin Efendi ile hali­fesi ve damadı Fethullah Efendi’nin tah­ta zemin üzerine oturtulmuş sanduka­ları yeşil boyalı ahşap parmaklıkla çev­rilmiştir. Bu sandukaların önünde ayrı­ca yeşil boyalı mezar taşları da yer al­maktadır. Her ikisinin başında büyük bi­rer Halvetî tacı vardır. Beton kaide üze­rine oturtulmuş serpuşlu diğer üç san­dukanın sanduka önü levhaları yoktur.

1281’de (1864-65) yandığı bilinen za­viyenin içinde müstakil bir tevhidhâne-nin varlığını gösteren daha açık bir bel­ge bulunmadıkça zikrin başından beri Cihangir Camii’nin içinde icra edildiğini ileri sürmek de mümkündür.

Diyanet İslam Ansiklopedisi