Nedir ?

Çevgan Nedir, Oyunu Ne Demektir, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Çevgân. Özellikle Ortaçağ’da Orta ve Uzakdoğu saraylarında oynanan ve bugünkü polo oyununa benzeyen atlı top oyunu.

Halk arasında çevgen şeklinde söyle­nen Farsça çevgân (çûgân) kelimesinin aslı Pehlevîce (Orta Farsça) çübikân (çüy-gân, çûlgân/çavlagân) (sopa. değnek) ismi olup bu kelime Arapça’ya savlecân. Türk­çe’ye çöğen ve Grekçe’ye tsükanion şe­killerinde girmiştir. Farsça’da “güy ü çev­gân” veya “çevgân-gûy” (topçomak) de­nilen oyundan Dîvâni! lügati’t- Türk’te ve Kutadgu Bilig’de, bugün de Anado­lu’da olduğu gibi “çöğen” adıyla bahsedilir. Arapça’da ise bu oyuna savlecândan başka “la’bü’l-küre” (top oyunu) adı da verilir. Batılılar çevgânı ilk defa Grek­ler aracılığıyla Persler’den öğrenmişlerse de oyunun bütün dünyada tanınması. XIX. yüzyılda İngilizlerin Afganistan ve Kuzey Hindistan’ı işgalleri sırasında bu oyunu polo (Tibetçe bolo/puludan “top”) adı altında oynamaya başlamalarından sonradır.

Çevgânın oynanış şekli hakkındaki en eski bilgiler İran kaynaklarından öğre­nilmektedir. Firdevsî Şehname’sinde, Keyâniyân sülâlesinden Siyavuş’un (m.o. 700) Turan hükümdarı Efrâsiyâb’ın yanına gidip çevgân oynadığını anlatmaktadır. Hüsrev Nûşirevân döneminde yazılan Kârnömek-i Erdeşîr-i Pâpekân’da, Sâsânî sülâlesinin kurucusu Erdeşîr’in Part hükümdarı Arduvan’ın sarayında çevgân oynadığı kayıtlıdır. Nu’mân b. Mansür’un sarayına bağlı şair ve tarihçiler, Sâsânîler’den V. Behrâm-ı Gûr’un Hîre’ye gön­derildiğini ve buradaki eğitimi sırasında çevgân oynadığını belirtmektedirler.

Bizans İmparatoru II. Theodosius da (401-450) sarayının önünde bir polo mey­danı yaptırmıştı. Bu alana sonradan III. Michael (824-867) tarafından büyük kub­beli ve mermerlerle süslenmiş ahırlar eklenmiştir. I. Basilius ise (867-886) bu­raya bir kilise inşa ettirmiş ve bu sebep­le oyun alanı Marmara’ya doğru uzan­mıştır. Çevgân Bizans’ın son devirlerine kadar oynanmıştır. Öte yandan Çin vekâyi’nâmelerinde bu oyunun adına VIII. yüzyıldan itibaren rastlanır. Orta Asya’­dan Çin’e geçtiği anlaşılan çevgân özel­likle sarayda çok rağbet görüyordu.

Arap dünyasında çevgân Lahmîler Devleti’nde de (268-634) görülür. Emevîler’de I. Yezîd zamanında (680-683) saray eğ­lenceleri arasında çevgân da yer almış­tır. Abbâsîler’den Hârûnürreşîd’in (786-809) çevgân oynadığı bilinmektedir. Bu oyun Karahanlı ve Selçuklular’da da yay­gın olarak oynanıyordu. Kutadgu Bilig’de elçilerin vasıfları sayılırken çevgânda mahir olmaları gerektiğinden söz edilir. Daha sonra çevgân Bâbürlüler’le Hindis­tan’a girmiş ve yayılmıştır. Mısır’da özel­likle Memlükler döneminde Kal’atülcebel’de meydan denilen yerde top ve çev­gân oynanıyordu. Hatta hükümdarın çevgânını taşıyan resmî bir görevli de var­dı. Çöğendar, çevgândar, çükündar diye adlandırılan bu görevli hükümdarın oyu­na gidişi sırasında yanında bulunurdu. Anadolu sahasında ise Selçuklular döneminde bu oyunun oynandığı bilinmektedir. Yûnus Emre Divanı’nüa (II, 214) çevgânla ilgili ben­zetmelere rastlanması, oyunun halk ara­sında da yaygın olarak bilindiğini gös­terir. Ayrıca Akkoyunlu, Karakoyunlu sa­raylarında ve Safevîler’de oynandığına dair kayıtlar vardır. İran’a giden İngiliz elçisi A. Sherley, Şah Abbas’ın (1587-1629) sarayında oynanan bu oyunu tarif ederek iki takım halinde on iki oyuncu ile oynandığını belirtir. Da­ha sonra İran’a giden seyyahlar da çevgândan bahsederler. Osmanlılar’da çev­gân oynandığına dair bilgiye rastlanma­makla birlikte Osmanlı kaynaklarında bu oyunla ilgili benzetmelere sık sık rast­lanması çevgânın bilindiğini gösterir. Ke-malpaşazâde çevgânı değnek karşılığı olarak “çevgân-ı cerât”, “çevgân-ı şem-şîr”. “çevgân tîği” şeklinde kullandığı gi­bi oyunla ilgili benzetmeler de yapar. Evliya Çelebi ise Bitlis’te oyna­nan çevgânı tarif ederek meydanda top­lanan atlıların iki tarafa ayrıldığını, ellerindeki eğri bir çevgânla ortadaki ağaç­tan topu sürmeye çalıştıklarını yazar.

Çevgân at üstünde değnekle karşılıklı iki grup (takım) arasında dört köşe bir sahada oynanırdı. Çevgân oyununun iki çeşidi vardır. Kepçe ile oynanana “kep­çe polosu”, çekiçle oynanana “çekiç po­losu” denirdi. Kepçe polosu daha çok Ja­ponya, Çin ve Hindistan gibi Uzakdoğu ülkelerinde oynanırdı. Oyuncular at sır­tında ellerindeki değneklerle sürdükleri topu hedeften geçirerek sayı yaparlar­dı. Takımlar genellikle dörder kişiden oluşursa da bu sayı oyun alanının büyük­lüğüne göre artabilirdi. Takımlardan bi­rinin diğerine üstünlük sağlaması, yedi topu “amaç’tan (kale) geçirmekle gerçek­leşirdi. Oyunda kullanılan ucu eğri ve ha­fif değnekler 1,20 veya 1,50 m. uzunluğundaydı. Toplar 10-15 cm. çapında olup söğüt veya akça ağaç budağından yapı­lırdı. Ayrıca küçük bir çakıl taşının çev­resine pirinç samanı sarılarak üzeri bir deri ile kaplanmış toplar da kullanılırdı. Her iki takım için de tek hedef (kale) var­dır. Çevgân oyuncusuna çevgânbaz, değ­nekle çevgân topuna vurana çevgânzen, oyun takımına hizmet edenlere ise çevgândar denirdi. Bu son tabir saray hiz­metlileri arasında bir görev ve unvan ola­rak da kullanılmıştır. Çevgân oyununu gösteren şekilleri ve minyatürleri içine alan eserler de vardır. Nizâmfnin Hüs­rev ü .Ş/rfn’inde ve diğer bazı eserlerde bu konu ile ilgili minyatürler yer alır. Ayrıca hattat Ali Meşhedî tarafından yazılan Kitûb-ı der Bâzî-i ‘işk-i Gûy-J Çevgân adlı kitapta bu oyu­na dair bilgi ve minyatürler bulunmak­tadır.

İlgili Makaleler