İslam Filozofları – Müslüman Düşünürler

Cessas Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî (ö. 370/981) Hanefî fakihi ve müfessir.

İran’ın eski yerleşim merkezlerinden Rey’de doğdu (305/917). Bu sebeple Râzî nisbesiyle, mesleğinden dolayı da Cessâs (kireççi) lakabıyla anılır. Yirmi yaşla­rında iken Bağdat’a gidip devrin en bü­yük Hanefî fakihi Ebü’l-Hasan el-Ker-hî’nin derslerine devam etti ve onun ön­de gelen talebelerinden oldu. Kerhfden başka Abdülbâki b. Kani’, Hâkim en-Nî-sâbûrî, Ebü Ali el-Fârisî, Süleyman b. Ah­med et-Taberânî gibi tanınmış âlimler­den de ders aldı. Bağdat’ta görüien kıt­lık üzerine bir ara Ahvaz’a giden Cessâs bir süre sonra tekrar Bağdat’a döndü. Ardından hocası Kerhî’nin de tavsiyesi üzerine Hâkim en-Nîsâbûrî ile birlikte Nîşâbur’a giderek ondan hadis tahsil et­ti. KerhFnin vefatından sonra tekrar Bağ­dat’a döndü (344/955) ve onun yerine ders vermeye başladı. Ebû Bekir Mu-hammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Ebû Ab­dullah Muhammed b. Yahya el-Cürcânî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Ahmed en-Nesefi, Ebü’l-Hüseyin Muhammed b. Ah­med ez-Za’ferânî, Muhammed b. Ahmed el-Vâsıtî, Ebû Ca’fer el-Üsrûşenî başta olmak üzere birçok talebe yetiştirdi. Za­manında Bağdat’ta en büyük Hanefî âli­mi kabul edilen Cessâs 7 Zilhicce 370’te burada vefat etti.

Hanefî fıkıh âlimlerini ilmî açıdan ye­di tabakaya ayıran tasnifte Cessâs’a dör­düncü tabaka olan ashâbü’t-tahrîc içinde yer verilmişse de bu husus tenkit edilmiş ve onun üçüncü tabakada (me­selede müctehidl, hatta ikinci tabakada (mezhepte müctehid) yer alması gerekti­ği ileri sürülmüştür. Eserlerinde Hanefî mezhebine ait görüşleri savunurken za­man zaman taassup gösterdiği söylenebilir. Özellikle İmam Şafiî’yi sık sık ten­kit etmesi, bu mezhep sahiplerinin kar­şı tenkitlerine sebep olmuştur. Kuvvetli bir muhakemeye ve üstün bir ikna ka­biliyetine sahip olan Cessâs, ileri sürdü­ğü görüşler arasında delillere dayalı ter­cihler yapmakta, sonradan çıkan mese­leler hakkında da mezhebin usulüne gö­re görüg belirtmektedir. Yer yer Hanefî mezhebine, hatta islâm hukukçularının çoğunluğuna aykırı görüşler öne sürdü­ğü de görülmektedir. Meselâ En’âm sû­resinin 103. âyetini tefsir ederken Al­lah’ın âhirette de görülemeyeceğini söyler ve görüşüne uymayan âyet ve hadis­leri te’vil eder. Ona göre sihrin hakikati yoktur, sihir bir göz boyama ve aldatmacadan ibarettir. Hz. Peygamber’e büyü yapıldığına dair haberler uydurmadır. Bu gö­rüşlerinden dolayı Mu’tezile mezhebin­den olduğu ileri sürülmüşse de bu doğru değildir. Mu’tezile âlimlerine dair tabakat kitaplarında kendisine yer verilmesi, mezhep mensuplarının sayılarını çoğalt­ma ve mezhebin İlmî değerini artırma gayretlerinin neticesi olarak açıklanabilir.

Özel hayatında sadelikten ayrılmayan, her türlü günahtan titizlikle sakınan Ces­sâs devlet hizmetinden uzak durmuş, kendisine iki defa teklif edilen başkadılık görevini kabul etmemiştir. Tefsirin­de “emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker” konusuna sık sık yer vererek dev­let adamlarına karşı bu görevin ihmal edilişinin İslâm âleminde açtığı yaralara dikkat çeker. Dinden sapmalar göster­diklerini, iktidarlarının devamı uğruna büyük zulüm ve haksızlıklar yaptıklarını belirttiği Emevî halifelerine, özellikle de Yezîd, Abdülmelik, Velîd ve Hişâm’a ağır ithamlarda bulunurken Ömer b. Abdü-lazîz’i bunlardan istisna eder. Muâviye’ye karşı da yer yer memnuniyetsizliğini his­settirmeye çalışır.

İlgili Makaleler