Tarihi Eserler

Cerrahpaşa Camii ve Külliyesi Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Cerrahpaşa Külliyesi, Cerrah Mehmed Paşa’nin İstanbul’da kendi adıyla anılan Cerrahpaşa semtinde yaptırdığı külliye.

Cerrahpaşa Camii, III. Mehmed dev­rinde 1598-1599 yılları arasında dokuz ay kadar sadrazamlık makamında bulu­nan Cerrah Mehmed Paşa tarafından in­şa ettirilmiştir. Cami cümle kapısı üstün­deki Arapça kitabesine göre 1002 (1593-94) yılında yaptırılmıştır. Avlu duvarı dı­şında bulunan çeşmenin manzum kita­besi de 1003 (1594-95) tarihini gösterir. Cerrah Mehmed Paşa Camii, Hassa Baş-mimarı Dâvud Ağa zamanında inşa edil­miştir.

Cerrah Mehmed Paşa Camii 1070 (1660) yılındaki büyük yangın felâketinde içi­ne sığınanlarla birlikte yanmış ve erte­si yıl tamir edilmiştir. Kâtibzâde adlı bir şair tarafından yazılan ve Ayvansarâyî’nin Mecmûa-i Tevârih’inde yer alan manzum “Târîh-i İhrâk-ı Kebîr” başlıklı destanda bu yangına temas edilmiştir (s. 423). Hatta Turhan Valide Sultan bir hayrat yaptırtmak istediğinde Cerrah­paşa Camii’ni ihya ettirmesi düşünül­müş, fakat sonra bundan vazgeçilerek. İnşaatı uzun yıllardır durmuş olan yeni Valide Camii’ni tamamlatması daha uy­gun görülmüştür. 13-14 Ramazan 1196 gecesi meydana gelen büyük yangında da Cerrahpaşa Camii’nin bir defa daha zarar gördüğü bilinmektedir. Bu büyük yangın felâket­lerinden sonra Cerrah Mehmed Paşa Ca­mii. 1894’te İstanbul’un tarihî eserlerin­de büyük tahribat yapan zelzelede tekrar zarar görmüş, minaresi ve son ce­maat yeri kubbeleri tamamen yıkılmış­tır. Minare XX. yüzyıl başlarında taş kü­lâhlı ve değişik bir üslûpta yeniden ya­pılmış, fakat son cemaat yeri olduğu gi­bi bırakılmıştır. Uzun yıllar son cemaat yerinin sadece mermer sütunları, demir gergi kirişleriyle birbirlerine bağlanmış olarak duruyordu. Cami 1958’den itiba­ren bir tamir görmüş, 1982’de de son cemaat yeri kubbelerinin ihyasına girişil­mek suretiyle mimarisi tamamlanmıştır. Cerrahpaşa Külliyesi cami, medrese, hamam, türbe, şadırvan ve çeşmeden meydana gelir; ancak bugün Aksaray-Koca mustafa paşa yolu, medrese ile kül­liyenin diğer binalarını birbirinden ayır­mış durumdadır. Cami altı pâyeli mer­kezî plan tipinin en başarılı örneklerin­dendir. Merkezde hafif basık olan ana kubbe sivri kemerler aracılığı ile altı pa­yeye oturmaktadır. Kubbe baskısı altı yöndeki eksedralar üzerinden kemerler vasıtası ile duvarlara aktarılmıştır. Mih­rap kısmının üzerini örten güneydeki ek-sedra diğerlerinden farklı tutularak iki paye arası genişliğinde yapılmış, ana me­kân içinde yer alan kuzeydeki eksedranın iki yanındaki köşeler ikişer küçük kubbe ile örtülmüş, batı ve doğuda bu­lunan dört eksedra ise karşılıklı olarak caminin ana mekân şemasına katılmış­tır. Camiyi iç taraftan saran ikinci kat koridoru kemerler vasıtasıyla taşınmak­tadır. Duvarların dış yüzlerinde içteki pa­yelerin aksına gelen noktalara örme pa­yeler konulmuş ve ağırlık bu payelere bindiğinden cephelere bol pencere aç­ma imkânı elde edilmiştir. Yapının ku­zeyinde sekiz sütunun taşıdığı altı kub­beli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Eksendeki girişin üzerini, altı kubbenin ortasında yer alan bir aynalı tonoz ör­ter. Son cemaat yeri harimden daha ge­niş yapılmıştır ve iki mihrap nişine sa­hiptir. Kuzeybatıda kare kaidesi duvar boyunca yükselen minare, kuzeydoğuda İse caminin ikinci katına geçişi sağlayan üstü kubbe örtülü bir merdiven bulu­nur. Minare onaltıgen gövdesi, stalaktit-!i şerefesi ve şerefedeki şebekeli mer­mer korkuluklarıyla devrinin özellikleri­ni taşımaktadır. Cümle kapısı en dıştan iki sütunla sınırlandırılmıştır. Girişin iki yanında mukarnaslı nişler, üzerinde de iki satirli kitabe yer almaktadır. Kitabe­nin üzerindeki dokuz kademeli stalak-titli mukamasın iki yanında birer daire içinde sağda “Allah”, solda “Muhammed” İbareleri okunmaktadır. Cümle kapısı üç sıra mukarnaslı bir kuşakla son bulur. Caminin doğu ve batı cephelerinde üç sıralı olan pencerelerin alt ve orta sırası dikdörtgendir; üst sıra ise sivri kemerli ve ajurlu olarak düzenlenmiştir. İki cep­henin de orta kısmına, harime yanlar­dan girişi sağlayan  kapılar açılmıştır. Mihrap kısmı dışa taşkın üç cepheli bir görünüm arzeder. Sütunçelerle sınırlan­dırılan mihrap altı kenarlıdır ve üstün­de mukarnaslı kavsara, önündeki seki­de de 80 cm. genişliğinde geometrik de­senli bir mermer mozaik bulunur. Külah ve kasnak kısmı ahşap olan minberin merdiven alınlığı bitki motifleriyle süs­lenmiştir. Minberin yanlarındaki üçgen aynalıkları, geometrik yıldızdan gelişen ve gittikçe bitkileşen bir motif bezemek­tedir.

Caminin kuzeyinde yer alan ve yol yü­zünden külliyenin diğer binalarından ay­rı kalan medresenin önünde bugün ka­pısı yola bakan, üzeri açık küçük bir gi­riş avlusu bulunur. Tamamen kesme taş­tan inşa edilmiş olan öndeki bu kısmın cephesi, ortada kaş kemerli mermer bir taçkapı, iki tarafında iki niş ve birer pen­cere şeklinde düzenlenmiştir. Esas av­luya girişi sağlayan kapıya sekiz basa­maklı bir merdivenle çıkılır. Dikdörtgen planlı medrese klasik Osmanlı medre­sesi tipindedir. Ortadaki kare avlunun etrafını, her yönde dörder sütunun ta­şıdığı tuğla kubbelerle örtülü revaklar çevreler; sütun  başlıkları  baklavalıdır.

İçte duvarlar iki sıra tuğla, bir sıra taş kullanılarak örülmüştür. Revakların ar­kasındaki yine kubbe örtülü olan hücre­lerin birer kapı ve penceresi vardır; ay­rıca her hücreye bir ocak ve iki de do­lap nişi yapılmıştır. Hücre bulunmayan güneyde sadece giriş kapısı ve revak, kuzeyde İse revağa açılan basık kemerli bir kapıya sahip kare planlı dershane yer almaktadır. Binanın güneydoğu kö­şesine helalar yerleştirilmiştir. Restore edilmiş olan medrese bugün İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’-nin Tıp Tarihi Bilim Dalı Araştırma Mer­kezi ve Müzesi olarak kullanılmaktadır. Burada ayrıca Süheyl Ünver arşivi ile na-kışhânesi de bulunmaktadır.

Cerrah Mehmed Paşa’nın türbesi, ca­minin kuzeybatı köşesine yakın bir yere avlu duvarlarına bitişik olarak sekizgen plan üzerine inşa edilmiştir. Klasik Os­manlı türbesi tarzında ve kesme taştan olan türbenin her yüzünde biri altta, di­ğeri üstte ikişer pencere yer alır: altta­kiler dikdörtgen ve döğme demir şebe­keli, üsttekiler ise sivri kemerli ve alçı şebekelidir. Üzeri kubbe ile örtülü olan türbenin içinde Mehmed Paşa ile evlâdı­na ait üç ahşap sanduka bulunmaktadır.

Avlunun kuzeybatısında, her köşesin­de kısa bir mermer sütun olan onaltı­gen planlı mermer bir şadırvan havuzu vardır. Palmetlerden meydana gelen ha­fif kabartma bir kuşak havuzu çevreler. Avlunun duvarları kesme taştandır. Da­ha yüksekçe ve basık kemerli olan ku­zeydeki kapının doğusunda altı, batısın­da İse türbeye kadar dört pencere bu­lunmakta, bunları türbeye açılan iki pen­cere, iki niş ile bir açıklık takip etmek­tedir. Pencerelerin tamamı dövme de­mir şebeke ile kapatılmıştır. Avlu duva­rının kuzeybatı köşesi pahlanmak sure­tiyle buraya çeşme yerleştirilmiştir. Siv­ri kemerli çeşmenin nişinde iki servi ile bir vazo içinde lâle ve karanfil motifi yer alır. Avlunun batı duvarı gibi sağır olan kıble tarafındaki duvarlar caminin gü­neyinde bir platform teşkil edecek şekilde yapılmıştır. Doğu duvarında ise bir giriş kapısı daha bulunmaktadır.

Bugün tamamen yıkılmış olan hamam, külliyenin doğu kısmına çifte hamam olarak inşa edilmiştir. Kaynaklarda mev­cut plan ve bilgilerden hamamların so­yunma kısımlarının kare planlı ve kub­beli, soğukluklarının üç bölümlü ve sı­caklıklarının da sekizgen kasnağa otu­ran pandantifli kubbelerle örtülü olduk­ları anlaşılmaktadır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler